Keşfet ile ziyaret ettiğin tüm kategorileri tek akışta gör!
Test
Gündem
Magazin
Video
1980'den Beri İkonikliğini Koruyan "The Shining (Cinnet)" Filmi Korku Türüne Nasıl Yön Verdi?
Sinema evreninde farklı türde filmlerin önünü açan ya da o türdeki filmlere ince detaylarıyla 'örnek' niteliği taşıyan çarpıcı bir yapım olmuştur. Öyle ki aynı türde izlediğiniz filmleri ister istemez 'o' filme benzetme eğiliminde olursunuz çoğu zaman.
Stephen King'in aynı adlı romanından uyarlanan Stanley Kubrick'in 1980 yapımı The Shining (Cinnet)'i de bu yapımlardan biri; şüphesiz sinemadaki korku evreninin temel yapıtaşlarından. Peki neden ve nasıl? Korku filmi tutkunlarındansanız bu içeriğimiz tam size göre. Gelin detaylara birlikte bakalım? 👇
Stanley Kubrick'in bütün korku filmlerine 'kılavuz' niteliğinde olan The Shining filminde Jack Nicholson'ın canlandırdığı Jack Torrence'a, kış mevsiminde Overlook Oteli'ni gözetlemek için bir iş fırsatı sunulur.
Burada psikolojik olarak çıkmaza giren Jack, çocuğu Danny'ye ve eşine karşı şiddet uygulayan bir figüre dönüşür.
Korku türünde, The Shining gibi başarılı bir korku filmi yapmanın tek bir yolu yoktur elbette.
Ancak filmi gerçekçi bir şekilde gösteren bir dizi unsur ve metot vardır. Kubrick'in stilistik tercihleriyle, müzikten aydınlatmaya kadar kullanmış olduğu her korku unsuru, korku türünü temsil eder.
Örneğin filmin neredeyse her sahnesinde tekrar eden kırmızı renkler ve labirentler bu metotları oluşturan motiflerdendir.
Korku türü genellikle kırmızı rengini korkuyu, kanı veya bir hedefi göstermek için kullanır.
Jack Torrence'ın çocuğu Danny, Overlook Oteli'nde önü kırmızı olan bir bisikletle gezer ve genellikle kırmızı bir gömlek ve mavi tulum giyer. Bu sembolik olarak hayaletlerin ve babasının onu hedef aldığını gösterir.
Benzer şekilde, oteldeki Jack ve bir hizmetçinin karşılaştığı lavabo sahnesinde, seyirci aydınlık bir ışıklandırmayla birlikte parlak kırmızı bir lavaboyla karşı karşıya kalır.
Parti sahnesindeki, kapalı alan korkusu ve tetikte olma hissi yaratan loş aydınlatmayla kontrast oluşturur.
Burada, kırmızının 'karmaşıklığı' iletilerek farklı durumlarda farklı anlamlar taşıdığı gösterilir.
The Shining'deki bu örnekler, Kubrick'in incelikle işlenmiş estetiği, diğer modern dönem yönetmenlerine sağlam bir temel sunar.
Sonuç olarak, Kubrick'in teknikleri, günümüz sinematografisi, aydınlatması ve şüphesiz korku türü üzerinde büyük bir etkiye sahiptir.
Kubrick'in estetiği, birçok güncel korku filmine yansıtılmıştır; ancak, Jordan Peele açıkça Kubrick'in yapımları üzerindeki etkisinden bahsetmiştir.
Jordan Peele, bugüne kadar Get Out, Us ve Nope gibi yapımlarıyla tanınan genç bir yönetmendir.
Ününü elde ettiği süre boyunca, korku ve drama türlerini başarıyla harmanlayarak bugün bilinen klasik gerilim türünün yeni bir versiyonunu yaratmıştır. Bunu, Kubrick'in yöntemlerini, motiflerini ve karakter gelişimini benimseyerek yapmıştır.
Örneğin, Get Out filminde kırmızı renk, The Shining'deki kadar belirgindir. Özellikle bu kıyafetlerde fazlaca görülebilir.
Ana karakter Chris Washington, başlangıçta kırmızı giyinirken, manipülatif kız arkadaşı mavi giymektedir.
İlk durumda Chris hedef konumundayken, ilerleyen sahnelerde Chris'in kırmızı giyen tek kişi olmadığı görülür.
Gizli 'Armitage' topluluğu geldiği zaman, grubun nasıl görünmek istediği açıkça ortaya çıkar; kırmızı, yansıtılmak istenen şeyler bağlamında yine tercih edilmiştir.
Bütün detayların yanında, Get Out filminin ortasında, Chris'in en iyi arkadaşı Rod telefonla konuştuğu sırada 'Flight 237' sözcükleri havaalanında yankılanır.
Bu, The Shining'de Danny'nin keşfettiği otel odası olan 237 numaralı odaya açık bir göndermeden başka bir şey değildir.
Get Out sadece bir örnek elbette; The Shining, yalnızlık, korku, mental hastalıklar ve ikilemler gibi korkuyu tetikleyen ögelerle korku türündeki birçok filme örnek olmuş bir yapım.
The Shining'in hikayesi tipik bir korku filmi için basit olmasına rağmen teknikleriyle, kendi tekniklerini ortaya koymaya çalışan diğer korku filmleri için bir yapıtaşı olmaya devam ediyor.
Yorum Yazın