Acısını ve Aşkını Kırmızı Renginde Taşıyan Kadın: Konya'nın 'Deli Kızı' Sultan Özcan
Ülkemizde hemen hemen her mahallenin bir 'delisi' olur. Çeşitli akıl hastalıklarıyla mücadele eden ve günlük işlerini yerine getirmekte zorlanan bu insanlara toplum olarak sahip çıkmamız ise geleneğimizin güzel getirilerinden biri.
'Delileri' severiz; çoğu zaman bize ara sıra çağrısını duyduğumuz zihnimizin karanlık köşelerine gidersek sonumuzun nasıl olacağını hatırlatırlar; bazen de bilgelikleri ve renkli ruhlarıyla hayran bırakırlar. Onlar hayata ve getirdiklerine resti çekmiş, aklının zincirlerini kırmış, belki de herkesin göremediğini görmüş özgür ruhlardır.
Konya'da ise Türkiye'nin en parlak renkli 'Deli Kızı' var.
Al Jazeera Turk muhabiri Başak Çubukçu'nun haberiyle kendisinden haberdar olduk ve parlak rengi bizim de gözlerimizi aldı!
"Konya'nın Deli Kızı", diğer lakabıyla "Kırmızılı Kadın", gerçek ismi ise Sultan Özcan...
Onu böylesine etkileyici yapan ise rengarenk karakterinin dışına yansıması!
Kırmızı kıyafetlerini ise bir Kürt kızından esinlenmiş. Tüm kıyafetlerini kendisi dikiyor.
Kışın kırmızı kadife kumaşından kendisine elbiseler dikerken, yazın ise daha ferah kıyafetler dikiyor. Kendisini herkesten farklı hissettiğini söyleyen Sultan Abla, kıyafetlerinin farklı olduğunun farkında ve bundan oldukça memnun!
Sadece görüntüsüyle değil, karakter olarak da farklı olduğunu hissediyor.
Kendisini diğer insanlardan üstün gördüğünü belirtiyor; kendisine makyajını azaltması ya da farklı bir renk giymesi yönünde yapılan eleştirilere kulak asmıyor.
Fakat Konya halkı onun bu haline alışmış, hatta mahallenin olmazsa olmazı haline gelmiş.
İnsanlar her sabah adeta onu bekliyorlar. Tüm esnafla selamlaşıyor ve mesaisine başlıyor: yani sokaklarda dolaşmaya ve renklerini saçmaya!
Sultan Abla'nın geçmişi de üzerine giydiği renk gibi yakıcı...
17 yaşında büyük bir aşka düşmüş. Fakat ailesi onu başkasıyla nişanlanmaya zorlamış. Aşkı için her şeyi yapabilecek kadar tutkulu bir kadın olan Sultan Abla, nişanlısından ayrılmış ve aşık olduğu adama kaçmış.
Aşık olduğu adam da onu çok severmiş; romantik, dolu dolu bir aşk yaşamışlar.
'Bağlanma problemleri' tarzı şeylerin icat edilmediği o dönemlerde, filmlere konu olacak bir aşk yaşamışlar. Bu aşktan geriye ise sadece mektuplar kalmış.
Bu aşkın sonunda evlenmelerinin "mutlu son" olacağını düşünürdünüz, değil mi? Maalesef Sultan Abla için öyle olmamış.
Severek evlendiği kocası hastalık derecede kıskanç bir insan çıkınca, Sultan Abla büyük zorluklar yaşamış.
Giydiği kırmızılar, sadece aşkı değil; acıyı da yansıtıyor. Çünkü Sultan Abla, çok sevdiği eşinden yıllarca şiddet görmüş.
Yıllarca süren bu zulme, hem başka seçeneği olmadığı için, hem de sevdiği için dayanmış.
Şimdilerde gülerek bahsettiği bu acılı anıların, geçmişte derin ruhsal izler bıraktığı çok açık.
Belki de acının yükünden kurtulmak için çareyi gerçeklikten kopmakta bulmuştur...
Yıllarca adeta hapishane hayatı yaşamış; düşünün hele, böylesine güzel bir ruhun, bir eve kapatıldığını!
Şimdilerde ise gezip dolaşarak, herkesle selamlaşarak ve tüm renkleri üzerinde taşıyarak, geçmişin acısını çıkartıyordur belki?
Fakat eşi ile birlikteliğinin bitmesinin, onun bu zulme dayanamamasıyla değil; çocuk sahibi olamadığı için eşinin onu terk etmesi ile gerçekleştiğini söylüyor.
'Çocuğum olsaydı, trilyon verseler bile ayrılmazdım.' diyecek kadar tutkulu olan Sultan Abla'nın eşi ile beraberliği 16 yıl sürmüş.
Her şeye rağmen o hala aşk diyor!
Yaşadığı küçücük evinde, tüm gün Yeşilçam filmleri izliyor, bir zamanlar yaşadığı ve hissettiği aşkı hatırlıyor. Artık televizyonda eskisi gibi Türk filmlerinin yayınlanmamasından yakınıyor.
O, başka bir devre ait!
Aşkın, tıpkı kırmızı rengi gibi, sıcak fakat bazen yakıcı olduğunu çok iyi bilse de; yaşadıklarından pişman değil!
Çok sevmenin, fakat çok da dikkatli olmanın gereğini bize hatırlatıyor.
Sultan Abla'ya kattığı tüm renkler için teşekkür ediyoruz.
Keşfet ile ziyaret ettiğin tüm kategorileri tek akışta gör!
Yorum Yazın
Bu ablayla saatlerce sohbet etmek,hikayesini kendi ağzından dinlemek isterdim ya.Frida Kahlo'yu hatırlattı bana.
Tam Frida'yı anımsattı yazacakken yorumunu gördüm :))
Ne yazık ki hikayesi daha acıklı ve ne yazık ki ben de konya dayım -_- ulen yaz kış çarşıda gezer hiç mi üşümez yorulmaz insan..çok şaşırdım galeride görünce... Devamını Gör
Demek ki konuşmayı bilen insanla konuşuyormuş.
Zalimlerin aptalları yönettiği bir dünyada akıllı olup acı çekmektense belki de delirmek en güzeli be, bazen aklımı yitirsem keşke diyorum