O doyum hissi geldiğinde genellikle taraflar ayrışırlar. Ancak ayrışma olmadığında, bir kahve içilmiş ve duygusal alışveriş yapılmış olmasına rağmen bir taraf veya iki tarafta bu alışverişi uzatma konusunda ısrarcı bir irade kullanmaya başlarsa o masadan yorgun, bıkkın enerjisiz hatta kötü bir ağız tadı ile kalkarız.
Eminim herkes bunu yaşamıştır.
Konunun özü şu ki, aklın kurgusu ile alma verme dengesi yaratmaya çalışmak bizim kişisel enerjimizden ve öz saygımızdan çalar. Bu enerji bizim yaşamdan damıtarak biriktirdiğimiz hazinemizdir. Bedenimiz bu enerjinin korunduğu depolandığı alan olmakla birlikte aslında o deponun bekçisi kapısında duran muhasebecisidir.
Aklımız değil bedenimiz tutar çeteleyi.
Doyduğumuz ve bağsız hissetmeye başladığımız anda, o gün için, o an için, belki de o ilişki için son noktaya gelmişizdir. Ayrışma kendiliğinden olur.
Alacaklı veya borçlu hisseden zihnin bu dengeyi bozmasına izin verirsek işte en başta bahsettiğim kaos başlar. Güvensizlikler, çıkarcılıklar, sahte kimlikler, ödenemeyecek minnet duyguları, oyunlar bu beden sinyalinin yok sayılmasıyla baş gösterir.
Yaptığımız iyilikleri, güzellikleri sadece kendimiz için yaparız. Kendimizi iyi hissetmek, fazla sütümüzü akıtmak, dengede bir ruh hali, duygu durumu için yaparız. Yaptığımız anda alış ve veriş tamamlanır, kendiliğinden ve aynı anda. Bu yaptıklarımızdan ayrıca bir bedel beklemek doğalın dışında bir davranıştır ve genel bütünlüğümüzü sarsar. Minnet beklentisine ve dolayısıyla sürekli alacaklılık duygusu ile bağımlılığa sebep olur. Veya tam tersi asla ödenemeyecek bir borç ile bağımlılığa.
Burada iyilik yap denize at demek istemiyorum, hiçbir iyilik denizde kaybolmaz, yaptığımız anda karşılığını başka bir değer birimi ile geri alırız. Yaptıklarımız bizim içindir ve hakimiyet alanımız bu kadardır demek istiyorum.
Yaşamda usta olmayan hiçbir varoluş yoktur. Her varlık kendinin, kendi sisteminin ustasıdır. Beden, zihinden bağımsız olarak ne yapacağını nasıl yapacağını bilir. Onun görevini ve hakimiyetini yok saymaya başladığımızda yaşamın sıkıştıran, çözümlenmesi gereken dolaşık yollarına saparız ki bu yollar aslında yaşamın değil zihnimizin dolaşık yollarıdır.
İşlerimizi nasıl uzmanına delege ediyorsak/etmeliysek kendi beden zihin ruh dengemizi de delege etmeli işi ehline bırakmalıyız. O zaman akış, o zaman alma verme dengesi yerine oturur. Zihin açılır ve görüş alanımız genişler. Yaşam yaşanası bir masala doğru yol alır.
Instagram
'Bu makalede öne sürülen fikir ve yaklaşımlar tamamıyla yazarlarının özgün düşünceleridir ve Onedio'nun editöryal politikasını yansıtmayabilir. ©Onedio'