Görüş Bildir
Haberler
Almanya'nın Her Şeye Rağmen Nasıl Dünyanın En İyi Ekonomilerinden Biri Olduğunu Anlatıyoruz

Almanya'nın Her Şeye Rağmen Nasıl Dünyanın En İyi Ekonomilerinden Biri Olduğunu Anlatıyoruz

Almanya nasıl oldu da iki dünya savaşına girmiş olmasına rağmen şu anda Avrupa'nın birinci en büyük, dünyanın ise en büyük ilk 5 ekonomisinden biri haline geldi? Örnek alınacak çok şey var...

İçeriği hazırlarken şu kaynaklardan yararlandık: 1, 2

İçeriğin Devamı Aşağıda
Reklam

Almanya tarihimizde büyük bir yeri olan, 1. Dünya Savaşı'nda yanında yer aldığımız ve birlikte kaybettiğimiz, sonrasında Hitler sebebiyle İkinci Dünya Savaşı süresince ve sonrasında büyük kayıplar vermiş bir ülke. Tarih diyince aklımıza hep az çok bunlarla geliyor.

Almanya tarihimizde büyük bir yeri olan, 1. Dünya Savaşı'nda yanında yer aldığımız ve birlikte kaybettiğimiz, sonrasında Hitler sebebiyle İkinci Dünya Savaşı süresince ve sonrasında büyük kayıplar vermiş bir ülke. Tarih diyince aklımıza hep az çok bunlarla geliyor.

Sonrasında akrabalarımızın yaşadığı, dedelerimizin çalıştığı ülke. Gurbetçilerimizin, 'Alamancıların' ekmek yediği, çoğunun gidip, bir daha gelmediği, gelmek istemediği bir ülke. İsmail YK, Ezhel, Killa Hakan ve birçok rapçinin çıktığı yer Kreuzberg, Berlin, Berlin Duvarı... Çok şey bildiğimiz ama çoğumuzun hakkında çok bir şey de bilmediği o ülke...

Almanya'nın büyük başarısının aslında temel sebebi, 19. yüzyıldan beri korudukları ekonomi anlayışları.

Almanya'nın büyük başarısının aslında temel sebebi, 19. yüzyıldan beri korudukları ekonomi anlayışları.

19. yüzyılın başlarında her ne kadar geleneksel lonca sistemi varlığını sürdürüyorsa da, 1850'lere doğru ülkeye ticaret serbestliği gelmesiyle beraber işler yavaş yavaş değişmeye başladı. Devletin özel işletmeler üzerindeki denetimi çok sıkı olduğu için ekonomide büyük bir devrim gerçekleşmesi pek mümkün olmuyordu.

Avrupa'nın diğer iki büyük devleti olan İngiltere ve Fransa'dan farklı olarak Almanya, devletin kurduğu büyük bankalar sayesinde endüstrisini ayakta tutuyordu.

Avrupa'nın diğer iki büyük devleti olan İngiltere ve Fransa'dan farklı olarak Almanya, devletin kurduğu büyük bankalar sayesinde endüstrisini ayakta tutuyordu.

Endüstri her zaman Almanya için büyük bir öneme sahipti, devlet eliyle kurulan bu büyük bankaların amacı da endüstrinin gelişmesini teşvik etmek, insanları cesaretlendirmekti. Sanayi kuruluşları bankalara borçlanarak uzun vadeli kaynaklarını buradan temin ediyorlardı. Böylece hem sanayi kuruluşları daha iyi ve güvenle çalışabiliyor, hem de özellikle ihracat sayesinde sermaye elde ederek ülkeye döviz sağlayabiliyordu.

19. yüzyıl Almanyasında Fransa ya da İngiltere'de olduğu gibi bir burjuva devrimi gerçekleşmemiş, kapitalizm aristokrasi tarafından oluşturulmuştu.

19. yüzyıl Almanyasında Fransa ya da İngiltere'de olduğu gibi bir burjuva devrimi gerçekleşmemiş, kapitalizm aristokrasi tarafından oluşturulmuştu.

19. yüzyıl sonlarına gelindiğinde, yukarıda bahsettiğimiz loncalar her türlü zanaat üzerinde kontrol sahibiyken, bu kontrol bir süre sonra yerini ticari özgürlüğe bırakmıştı: Her türlü ticarete girebilme ve yapabilme özgürlüğü. Ülkemizde de bir zamanlar yükselişte olan Milli İktisat anlayışı, o dönem Almanya'da ekonomi için her şey anlamına geliyordu. Devlet dış ülkelere karşı girişimcisini ve üretimcisini sonuna kadar koruyor, üretim için kendi içerisinde üreticisine tavizler veriyor, denetimleri serbest bırakıyordu. Bu da isteyen herkesin üretim yapabilmesine, çalışabilmesine olanak sağlıyordu. Yani işin açığı 'siz yeter ki üretin, bizden size her türlü destek' diyordu.

Ekonominin ve endüstrinin bu kadar gelişmiş olmasındaki en büyük etkenlerden bir diğeri de elbette eğitim...

Ekonominin ve endüstrinin bu kadar gelişmiş olmasındaki en büyük etkenlerden bir diğeri de elbette eğitim...

Sanayi Devrimi sonrası İngiltere ve Fransa'da çok önemli üniversiteler vardı ve gelişimi bir üst noktaya taşımak için bilime güveniliyordu. Almanya'da ise İngiliz ve Fransızlarınki kadar önemli üniversiteler olmasa da, endüstrinin temelini oluşturan 'meslek liseleri' vardı. Mühendisler buralardan yetiştiriliyor ve halkın belli bir seçkin kısmının üniversiteye gidip kendisini yetiştirmesini beklemek yerine temelden bir eğitimle halkın çok daha büyük bir kısmının eğitime ulaşmasını sağlıyorlardı. Bu sayede ülkede çok daha büyük bir yüzde eğitimli hale geliyordu. Eğitim yalnızca seçkinler için değil tüm toplum içindi.

İçeriğin Devamı Aşağıda
Reklam

Biraz daha yakın tarihe gelelim, iki büyük dünya savaşından çıkan bir ülke bu kadar büyük borçlar ve bedeller ödeyerek nasıl bugünkü konumuna bu kadar kısa sürede yükselebildi?

Biraz daha yakın tarihe gelelim, iki büyük dünya savaşından çıkan bir ülke bu kadar büyük borçlar ve bedeller ödeyerek nasıl bugünkü konumuna bu kadar kısa sürede yükselebildi?

Aslında bu mesele sayfalarca, kitaplarca incelenebilecek bir konu, ancak biz size kısa başlıklarla anlatmaya çalışacağız.

Özellikle İkinci Dünya Savaşı sonrası Alman şehirleri tamamen harabe haline gelmişti. Amerikan ve İngiliz uçakları Almanya'nın sanayisini tamamen yok etmek amacıyla her yeri bombalamış, yukarıda da anlattığımız tüm altyapıyı yok etmişlerdi. Hatta Hitler'in, 'savaşı kaybetmiş bir Alman halkının yaşamaya hakkı olmadığı' söyleyerek tüm sanayi envanterlerinin imha edilmesini emrettiği ancak dönemin sanayi bakanı Albert Speer'in bu emri uygulamadığı söyleniyor. En azından geriye ufak da olsa bir şeyler kalmasını sağlamış olmalı. 

Ayrıca ünlü askeri tarihçi Rüdiger Overmans toplam Alman askeri kayıplarının savaş sırasında 5.3 milyon kişi olduğunu ve toplam 11 milyon savaş esirinin yaklaşık 1 milyonunun esir kamplarında öldüğünü ifade etmiştir. (kaynak)

Ardından gelen Soğuk Savaş dönemi, Almanya'nın Doğu ve Batı olarak ikiye ayrılması da hepimizin malumu, yakın bir tarih olduğu için 1989 yılında Berlin Duvarı'nın yıkılışını ve kutları birçok insan hala unutamaz.

Ardından gelen Soğuk Savaş dönemi, Almanya'nın Doğu ve Batı olarak ikiye ayrılması da hepimizin malumu, yakın bir tarih olduğu için 1989 yılında Berlin Duvarı'nın yıkılışını ve kutları birçok insan hala unutamaz.

Doğu Almanya Sovyetler kontrolünde komünist düzende, Batı Almanya ise ABD, İngiltere ve Fransa kontrolünde kapitalist düzendeydi. Ancak Doğu Almanya'da sefalet ve fakirlik kol gezdiği için insanlar zorluk çekmekteydi. Yine de Doğu Almanya'da ağır sanayi ve ağırlıkla tarım devam ettiği için üretim devam ediyordu.

Berlin Duvarı ile ilgili daha fazla şey merak ediyorsanız bu içeriğimizi okuyabilirsiniz;

Batı Almanya ise, ekonomi bakanı Ludwig Erhard'ın ekonomi politikası olan ordoliberalizm ile çok daha güçlü bir konumdaydı.

Batı Almanya ise, ekonomi bakanı Ludwig Erhard'ın ekonomi politikası olan ordoliberalizm ile çok daha güçlü bir konumdaydı.

Almanya'da hızlı bir kalkınmayı, iktisadi bir mucizeyi gerçekleştiren bu model sosyal piyasa ekonomisi olarak da anılır. Sosyal meseleleri de ön plana alan bu model ile işsizlik sigortaları, etkin ve devlet kontrolünde bir eğitim ve sağlık sistemi, sendikal haklar gibi konular halka tanınır. Savaş öncesi bahsettiğimiz ekonomi modelinin aslında devamı niteliğinde gibi düşünebilirsiniz. Burada Ekonomi Bakanı Erhard’ın Alman Merkez Bankası'nın bağımsızlığı ve güçlülüğü konularına önem vermesi de geçmişteki Almanya'yı hatırlatıyor. İnsanlara üretim için teşvik veren, onların gözünde uzman, bağımsız ve kararlı olan bir değerdir Merkez Bankası...

Erhard ekonomide öyle önemli reformlara gitti ki, Almanya eski endüstri gücüne ve dinamiğine tekrar kavuşmaya başlamıştı.

Erhard ekonomide öyle önemli reformlara gitti ki, Almanya eski endüstri gücüne ve dinamiğine tekrar kavuşmaya başlamıştı.

1948’den tam 10 yıl sonra 1958 yılında Batı Almanya’nın sanayi üretimi tam 4 katına çıktı. Kişi başı sanayi çıktısı aynı dönemde tam %200 arttı. (kaynak) Kısa süre içerisinde askeri harcamalardan sıyrıldı, ABD'nin işletme ve yönetim tekniklerini kendine adapte etmeyi başardı ve zaman içerisinde bugün bildiğimiz endüstrileri oluştu. Madencilik, elektronik, kimya ve özellikle günümüzde en çok dikkat çeken alan olan otomotivde büyük bir yükselişe geçti. 

Birleşik Almanya 1871'de kurulmuştu. İki Dünya Savaşı, işgaller, işkenceler, büyük kıyımlar yaşadı. 1991'de ise hukuken tekrar kurulan Birleşik Almanya birçok insana göre Soğuk Savaş'ın gerçek galibidir. Bu galibiyetin ve hatta 'mucizenin' temeli refah toplumunu yaratmayı bilmiş olması ve Ordoliberalizm'i devletle bütünleştirmeyi başarabilmiş olması olarak görülüyor.

Bu içerikler de ilginizi çekebilir;

Yorumlar ve Emojiler Aşağıda
Reklam
BU İÇERİĞE EMOJİYLE TEPKİ VER!
73
26
6
4
2
2
1
Yorumlar Aşağıda
Reklam
ONEDİO ÜYELERİ NE DİYOR?
Yorum Yazın
Lunatic

keşke en azından, insan gibi yaşayabilsek...

Mesut Ayfer

caliskan insanlar..tatil gunlerinde (cumartesi,pazar,resmi ve dini günler) bizim millet kaveye giderken,almanlar evlerinin sagini solunu tamir eder,bahcesini... Devamını Gör

agbb

Oldurulen milyonlarca yahudinin el konulan alyanslarindan bile bir memleket kurulur sanirim..