Arthur Friedenreich: Futbolun Unutulan Kralı
Maradona, Pelé, Ronaldo ya da Messi… Futbol tarihinin en büyük isimleri arasında sayılan bu oyuncular, milyonların hafızasına kazınmış efsaneler. Ancak öyle bir futbolcu var ki, adını pek çoğumuz duymamış olsak da belki de dünyanın gelmiş geçmiş en büyük futbolcusu olarak kabul edilmesi gerekiyor. Hatta Pelé’nin bile attığı golden daha fazla gol kaydettiği söyleniyor.
Üstelik, futbol oynadığı dönemde sadece yetenekli olmak yetmiyordu. O, futbolun beyazların egemenliğinde olduğu bir dönemde, siyah bir futbolcu olarak bu sporun tüm önyargılarına karşı mücadele etmek zorundaydı. İşte, futbol tarihinin gölgede kalmış yıldızı: Arthur Friedenreich'in ilham veren hikâyesi.
Zorluklarla başlayan bir hayat

Arthur Friedenreich, 1892 yılında Brezilya’da doğdu. Babası bir Alman göçmeni, annesi ise özgürlüğüne yeni kavuşmuş bir eski köleydi. O yıllarda Brezilya’da kölelik resmen sona ermiş olsa da siyahilerin toplumdaki yeri hâlâ kabul görmemişti. Futbol, tamamen beyazların egemenliğindeydi ve siyah oyunculara yer verilmiyordu.
Ancak Arthur’un babasının beyaz olması ona diğer siyahi oyuncuların sahip olmadığı bir ayrıcalık tanıdı: Futbol oynama fırsatı… 17 yaşında, Alman göçmenlerin kurduğu Germânia takımında forma giymeye başladı ve kısa sürede yeteneğiyle dikkatleri üzerine çekti. Kariyeri boyunca São Paulo, Flamengo ve Santos gibi önemli takımlarda oynadı. Ancak ne kadar başarılı olursa olsun, futboldan para kazanamadı. Çünkü dönemin kuralları gereği, siyahi futbolculara maddi destek sağlanmıyordu.
Bir efsane doğuyor
Arthur Friedenreich’in futbolculuğunu özel kılan sadece yeteneği değil, aynı zamanda onun bu zorlu ortamda geliştirdiği benzersiz oyun stiliydi. O yıllarda siyahi oyunculara yapılan sert fauller normal karşılanıyordu. Arthur, bu acımasız düzene karşı kendini koruyabilmek için olağanüstü bir çalım yeteneği geliştirdi. Rivayete göre, modern futbolun çalım tekniğini icat eden isim oydu.
Ancak ten rengi yüzünden sadece sahada değil, saha dışında da birçok engelle karşılaşıyordu. Takım arkadaşlarının yanına geçmeden önce soyunma odasına girer, annesinden miras kalan kıvırcık saçlarını düzleştirir ve cildini daha beyaz göstermek için yüzüne pudra sürerdi. Oyun yetenekleri ne kadar üst düzeyde olursa olsun, dönemin ırkçı yapısı onun tam anlamıyla bir yıldız olmasına izin vermedi.
1919 yılında, Brezilya Copa América finalinde Uruguay’a karşı oynadı ve takımını şampiyonluğa taşıyan golleri attı. Bu performansı sayesinde ülkesinde “Ulusal Kahraman” ilan edildi. Ancak bu bile onun tüm engelleri aşmasını sağlamadı.
Engellenen bir kariyer

1922 yılında, Arjantin’de düzenlenecek Güney Amerika Kupası kadrosuna alınmadı. Sebebi futbol yeteneği değil, dönemin Brezilya Devlet Başkanı’nın siyah futbolcuların milli takımda oynamasını yasaklamasıydı. Yalnızca beyaz oyuncuların Brezilya’yı temsil etmesi gerektiğini savunan bu karar, onun en büyük hayallerinden birini elinden aldı.
Düşünebiliyor musunuz? Bugün Brezilya futbolunun temel taşlarını oluşturan siyahi oyuncular, bir zamanlar kendi ülkelerinin formasını bile giyemiyordu. Oysa şimdi Fransa gibi dünya futbolunda söz sahibi ülkelerin milli takımları büyük oranda siyahi oyunculardan oluşuyor.
Ancak Arthur Friedenreich pes etmedi. Avrupa’ya davet edildi ve 1925 yılında çıktığı maçlarda Avrupalıları kendisine hayran bıraktı. Sahip olduğu yetenek, onun Avrupa basınında “Gerçek Futbol Kralı” olarak anılmasını sağladı. Ülkesinde hak ettiği değeri göremese de yeteneği dünyanın dört bir yanında takdir ediliyordu.
Hayal kırıklıkları ve son yıllar
Friedenreich, futbolun zirvesindeyken büyük bir hayal kurdu: İlk kez düzenlenecek 1930 Dünya Kupası’nda forma giymek. Ancak bir kez daha dönemin siyasi ve ırksal ayrımcılığı onun önüne geçti. Brezilya, yurt dışındaki oyuncularını milli takıma çağırmadı ve böylece Friedenreich’in en büyük rüyası gerçekleşmeden sona erdi.
1969 yılında hayatını kaybeden Arthur Friedenreich, bugün hâlâ futbol tarihinin en fazla gol atan oyuncularından biri olarak anılıyor. Resmi olmayan kayıtlara göre, 1329 gol atarak Pelé’yi bile geride bırakmıştı. Ancak onun en büyük başarısı yalnızca attığı goller değil, futbol tarihine kazandırdığı mücadele ruhuydu.
Bugün onun ismi belki Pele, Maradona ya da Messi kadar bilinmiyor, ancak futbolun evrimine yaptığı katkılar ve yaşadığı zorluklar göz önüne alındığında, Friedenreich’in hikâyesi nesilden nesile aktarılması gereken bir ilham kaynağıdır.
Belki de onun hikâyesi, birçok yeni nesil futbolcuya ilham verecek bir mücadele mirası olarak hatırlanmalıdır…
Bu makalede öne sürülen fikir ve yaklaşımlar tamamıyla yazarlarının özgün düşünceleridir ve Onedio'nun editöryal politikasını yansıtmayabilir. ©Onedio
Keşfet ile ziyaret ettiğin tüm kategorileri tek akışta gör!