Bir Filmin Kitabından: Otomatik Portakal
Bir Filmin Kitabından: Otomatik Portakal
Anthony Burgess’ın romanı Otomatik Portakal‘da hayatıı şiddet üzerine kurulmuş Alex ile onu beyni yıkanmış bir robot haline getirmek isteyen, şiddeti önlemeye çalışan bir devletin yarattığı korkunç dünya, ürkütücü ve dehşet verici olduğu kadar düşündürücü bir biçimde anlatılır.
Vicdanın seni, hemen hemen her hayati davranışın içgüdüsel olduğu hayvanlardan farklı kılandır. Yalnızca zekan değildir insan olmanı sağlayan…
Önünde seçenekler vardır senin de türünün kalanı gibi; iyi olmayı seçebileceğin gibi kötü olmayı da seçme hakkına sahipsin. Bir hayvana ya da insana zarar verebileceğin gibi, diğerlerinin hayatını güzelleştirmeye de tüm ömrünü adayabilirsin.

Otomatik Portakal denildiğinde Stanley Kubrick’in
yönetmenliğini yaptığı Anthony Burgess’in aynı adlı yapıtından
uyarlanan 1971 yapımı 137 dk.’lık Amerikan filmi gelir… ‘‘Tüm
hayvanların en zekisi, iyiliğin ne demek olduğunu bilen insanoğluna bir
baskı yöntemş uygulayarak onu otomatik işleyen bir makine haline
getirenlere kılıç kadar keskin olan kalemimle saldırmaktan başka hiçbir
şey yapamıyorum.”
Otomatik Portakal, Alex adında on beş yaşındaki bir çocuğun
hayatından kesit anlatılır, vicdanının sesini uyuşturucuya bırakmış üç
arkadaşın anlatısıdır bu.
Okuldan çıktıktan sonra evlerine kısacık bir zaman için uğrayan, sonra
kendilerini karanlık barlara, buradaki alemlere bırakan birçok çeteden
yalnızca biridir onlarınki.

Paraları bittikten sonra yeniden dışarıya çıkarlar, bir dükkan
soyulur bundan sonra, ardından bir kadın tecavüze uğrar, yeniden aynı
karanlığa, o bara dönülür ve içkiler ısmarlanır…
Evlere dönülür sonra, ailelere çalışıyorum yalanları söylenir…
Hayatını, sistemin örümcek eli olan devletin tüm ayrıntılarına varana
dek düzenlendiği anne babaların boğazına bir yumruk oturur ozaman ve
suskunlukların sebebi biraz da korku olur.
Bu çeteler bir gece, sadizmin de efendisidir onlara göre; bu
zamanlarda kütüphane kapısının önünde yaşlı bir adam dövülüp evine
çıplak ve perişan bir halde gönderilebilir; bu zamanlarda karşılaşılan
bir diğer çeteyle ölümüne kavga edilir.
Alex daha önce de suç işlemiş ve ıslah evinde kalmıştı. Bu nedenle bir
sosyal hizmetler elemanının aralıklı gözetimi altındadır. Adam arada bir
gelir gece olup bitenleri sorar fakat elinde kanıt olmadığı için sadece
sormakla yetinirdi. Alex işte o zaman önceki geceyi hatırlar ve bir
sonraki gece için yapabileceği kötülükleri düşünürdü…

Hırsızlık için evine gidip başına vurduğu kadın ölmüştü. Bu yüzden 2 yılını hapiste geçirdi Alex. Artık onu n adı Alex değildi. ”66553211”
Aklını kaybetmemesinin tek nedeni her şeye rağmen tanrıya
inanmasından hoşlanan hapishane rahibinin ona iyi davranmasıydı. Alex
hücrelerinde bir adamı öldürdükleri gecenin ertesi gününde içişleri
bakanını karşısında buldu. Bakan ona yeni bir yöntem için kobay olmasını
öneriyordu. Yöntem onu ilkelliğinden kurtaracak, erdemli hristiyan
halina getirecekti. Yedavinin ardından salıverileceğini öğrenen Alex
kağıtları imzalamakta hiç de geç kalmadı.

17 yaşındaki Alex, işlediği suçları düşündü ve bir laboratuvarda
geçireceği zamanların daha iyi olacağını düşündü. Tüm bu konforun
sürmesi için yapması gereken de basitti: Her yemekten sonra bir iğne… Ve bir ”film.”

Ama hiçbir şey bu kadar basit değildi. bir koltuğa kayışlarka
bağlanmak ve gözkapaklarına kıskaçlar tutturulması, zorla izletilen o
filmlere katlanmak hiç de kolay değildi… Ölmek istedi…
Sonunda anladı ki koluna enjekte ettikleri o ilaç vicdandı.
15 günlük eğitimin ardından doktorların ona insanlık dışı görüntülerden
oluşan filmler seyrettirdikleri oda, bir tiyatro salonu gibi
düzenlenmiş, seyirciler de yerlerini almıştı. Alex’e ilk kez bıçağını da
vermişti doktorlar. Alex sahneye çıktı ve binbir hakaret ve küfürü
kendisine eden oyuncuyla karşı karşıya kaldı. Aklından kötü bir düşünce
geçtiğinde olduğu gibi yine dayanılamayacak fiziksel acılar çekmeye
başlayan Alex, ancak erdemli şeyler düşündüğünde acılarından
kurtulacağını anlamıştı. Ve sonunda kendisine hakaret eden adamın
ayakkabıları yalamaya başladı. Ama rahip tutkunun korkudan üstün
olduğunu söylüyordu. Ardından dekolteli kadınlarla sınandı.

Alex’e iyileştiğini söylediler. Ama insanlığından çıkmıştı. Vicdan ona enjekte edildiğinden beri seçme hakkı yoktu.
Ailesine döndüğünde orada yaşayamayacağını anladı. İntihar etmek
istedi. Ve gittiği kütüphanede arkadaşları ve daha önce zarar verdikleri
adam tarafından dövüldü. Bırakıldığı başka bir yerde yerinden kalkıp
yürüdü. Gördüğü ilk tabelada ”YUVAMIZ” yazıyordu. Alex çetesiyle
birlikte girdiği yazarın evi olduğunu anladı. Adam o sıralarda Otomatik
Portakal adlı kitabı yazıyordu. Çete kitabın sayfalarını tek tek
yırtmış, adamı dövmüş ve karısına da tecavüz etmişlerdi. Yazar ona
barınması için bazı imkanlar sundu. Onu gazetelerden tanıdığını,
insanları otomatikleştiren bu sistemi yok etmek için kullanmak istediğin
anlattı. Bu kez de yüksek sesle klasik müzik dinletiliyordu kendisine.
dinlerken laboratuvardaki görüntüler geldi aklına,, çıldırmak üzereydi.
Bu durumdan kurtulmanın tek yolu kaçmaktı. Alex ağrılar içinde binadan
atladı. Her yeri kırık içindeydi ama ölmemişti. Alex’in intihar denemesi
ile bu deneylerden vazgeçildi.

Alex en sonunda bakanın kendisine hediye ettiği pikapı dinlerden acı çekmiyordu.
Seçme hakkıysa insanı insan yapan, o artı insandı. Ama etrafı kana bulamak için gün sayan, vicdanı olmayan bir insan…
İnsanı insan yapan ya da insanlıktan çıkaran, doğduğu an ruhunda
bulunanlardı. Ve yeryüzünde var olan hiçbir güç, kişinin doğuştan sahip
olmadığı bir şeyi ruhsal dengesini bozmadan ona kazandıramazdı.
Keşfet ile ziyaret ettiğin tüm kategorileri tek akışta gör!
Yorum Yazın