Maddeyi zikrin donmuş hali diye değerlendirdiğimde, bir kaleydoskopa girmişim gibi kutsal geometrinin sürekli tekrarlanan desenleri ve simetriyi bir zikir olarak değerlendirebileceğim bir kapı açılıyor bana. İslam sanat eserlerinin üzerindeki geometrik desenleri inceleme fırsatı bulursanız, her bir desenin Allah’ın farklı isimlerinden oluşan durgun zikirler olduğunu görebilirsiniz. Pisagor’un altın oran kavramı ve kutsal geometri sembolünü tanımlayan iç içe geçmiş daireler ve üçgenler, farklı kültürlerdeki kutsal geometri sembolleri “varlığımızın ilahi düzeni” olarak adlandırılırlar. Çünkü her biri Allah’ın isimlerinden birinin temsilinden ve zikrin devamlılığından gelmektedir.
Çağdaş bilim hayatın temel yapı taşını DNA molekülü olarak gösterir. DNA molekülü ikili sarmal şeklindedir. Helezon şeklinde iki molekül zinciri birbiriyle irtibatlanarak daha büyük DNA molekülünü oluşturur. DNA’nın helezon yapısı da sürekli tekrarlanan bir zikir zinciri oluşturmaktadır. “O halde bütün canlılar, canlılıklarını sürekli tekrarlanan zikirden almaktalar,” diye geçiriyorum içimden.
Kalbimde zikrin sesi ve zihnimde canlandırdıklarımla yavaş yavaş arabama yöneliyorum. Kontak anahtarını çeviriyorum ve yüzüme bir geniş tebessüm yayılıyor. Arabamın dönen motoru her bir devirde “Allah” diyerek tekerlekleri çeviriyor. Tekerler tam bir dönüşte “Allah” ismini tekrarlıyor. “Arabamın tekerleri zikir çekmeseler şurada şuraya gidemem,” diyorum gülümseyerek.
Eve dönüş yolunda bir kez daha iman ediyorum ki, kâinatın tamamı “Allah” zikrinin sonsuz çeşitte, sonsuz tekrarından oluşan bir zikir senfonisinden ibaret. Her varlık kendi yaradılış özelliklerine göre zikretmekte. Ve bu sonsuz tekrarlar, evrenimizin varoluşun dokusunu örmekte.
“O akıl sahipleri, ayakta dururken, otururken ve yanları üzerine yatarken dâimâ Allah’ı zikrederler; göklerin ve yerin yaratılışını tefekkür ederler…” Âl-i İmrân / 191. Ayet
Zikrin en faziletlisi, en üstünü ise insana verilmiştir. İnsan imanıyla, ilmiyle, tıbbiyle, tekniğiyle, tüm varlığıyla Allah’a bağlıdır. “O halde,” diyorum kendime, “Bilinçli olarak zikreden insan kâinatın senfonisine faal katılım sağlamaktadır.” İnsan dışındaki tüm varlıkların, hatta insanın kendi bedeninin zikirleri bile irade dışıdır. Allah tarafından tüm evrene programlanmış olarak sürüp gitmektedir. İnsanın kendi bilinciyle ve iradesiyle zikretmesi ise kâinatın sayısız zikirlerine aktif olarak katkıda bulunması demektir. İnsan yaptığı zikirlerin yoğunluğuna, derinliğine ve mükemmelliğine göre kâinatın yaptığı zikirlerin başka bir seviyesine eşlik etmiş olur. İnsanın zikri, orkestraya sopranonun eşlik etmesi gibi kâinatın zikir senfonisinin tamamlayıcısıdır. Sopranonun söylediği besteye orkestra tamamlayıcı derinliği kazandırır.
Sevgili okur, senin de içindeki kâinat notanı bulmanı dilerim…
Web
Instagram
X
Bu makalede öne sürülen fikir ve yaklaşımlar tamamıyla yazarlarının özgün düşünceleridir ve Onedio'nun editöryal politikasını yansıtmayabilir. ©Onedio