'Cumhurbaşkanlığı Adaylığını Konuşmanın Zamanı Geldi'
Cumhurbaşkanı Abdullah Gül, Cumhurbaşkanlığı seçimine ilişkin, 'artık bu konuyu konuşmanın zamanı geldi' dedi
Cumhurbaşkanı Abdullah Gül , cumhurbaşkanlığı seçimlerinde adaylık konusunu Başbakan Tayyip Erdoğan ’la konuşmasının zamanının geldiğini söyledi. Başbakan olma ihtimalini dışlamayan Gül, Erdoğan’la bu konularda birbirlerine sürpriz yapmayacaklarını, konuşarak karar vereceklerini belirtti. Yolsuzlukları mahkemelerin araştırması gerektiğini söyleyen Gül, Türkiye’de cadı avı olmayacağını fakat suçun da cezasız kalmayacağını ifade etti. Kuveyt’e resmi ziyarette bulunan Gül, Dışişleri’ndeki dinleme ve sızdırma olayının da ‘dışarıdan değil, içeriden’ yapıldığını açıkladı.
Hürriyet'ten Taha Akyol 'un haberine göre Gül, “Cumhurbaşkanlığına adaylığım konusunu konuşmanın zamanı geldi” dedi. Cumhurbaşkanı seçimleri konusunda kendisinin ve Başbakan Tayip Erdoğan’ın birbirlerine karşı “sürpriz” yapmayacaklarını, “oturup konuşarak karar vereceklerini” söyledi. Gül, yolsuzluk iddiaları konusunda “Hiçbir şüpheye yer vermeyecek şekilde araştırmalı... Varsa yolsuzlukla ilgili meseleler bunlar hukuki meselelerdir. Mahkemeler, prosedürler belli. Ortaya çıkacaktır” diye konuştu.
Abdullah Gül'ün açıklamalarından satırbaşları şöyle:
Cumhurbaşkanlığı seçimleri
Kuveyt’e resmi bir ziyarette bulunan Cumhurbaşkanı Gül, gazetecilerin “Cumhurbaşkanlığına aday olacak mısınız?” sorusuna şu cevabı verdi: “Bana bir-iki sene önce de soruyordunuz. Zamanı gelince konuşuruz diyordum. Şimdi bu seçim aradan çıktıktan sonra ağustosta cumhurbaşkanlığı seçimi olduğuna göre bunun da günü geldi. Bu da konuşulacaktır tabii. Ne zaman derseniz; nisan ayının sonunda mayıs ayının başında bunlar netleşmiş olur. Nasıl olur, ne olur, bunları cumhurbaşkanlığı seçiminden önce oturur konuşuruz, ona göre karar veririz. Cumhurbaşkanlığı ile her şeyin artık konuşulacağı gün geldi. Herkes bununla uğraşacak. Mayıs ayı içerisinde herhalde bunlar netleşir.”
Başbakan’la görüştünüz değil mi, sorusuna Gül’ün cevabı şöyle: “Tabii ki. Diğer arkadaşlarımla da. Ben dışarıdan bağımsız bir siyasetçi olarak cumhurbaşkanlığına gelmedim. Tabii ki konuşacak arkadaşlarım var.”
Görüşmenin bu bölümünde sorular ve Gül’ün cevapları şöyle:
Başbakan size danışmadan seçimlerini öne almak, iki seçimi birleştirmek gibi sizin pozisyonunuzu zora sokacak kanun çıkarabilir mi?
İşi kişiselleştirmemek gerekir. Nihayetinde bu tip şeylerin üzerinde konuşuruz. Benim kanaatim önemli olur. Oturup konuşuruz dediğimde işte bunların hepsini konuşuruz. Yani ben yarın gazete manşetinden bir şey duymam. Erken seçim kararı çıkmış gibi şeyler olmaz. Hepsini kendi aramızda oturur konuşuruz. Nihayetinde böyle bir kararı Meclis’te çoğunluğu olan iktidar partisi verecektir, (genel seçimlerin öne alınması yönünde) kanun çıkması gerekeceği için...
Ak Parti’nin aldığı oy oranının üzerine BDP oyları eklenerek Başbakan’ın Köşk’e çıkmak isteyeceğine dair çok sayıda yorum var. Sizin düşünceniz nedir?
Bu konuda söyleyeceğim demin söylediğim şeydir. Cumhurbaşkanlığını konuşmanın günü geldi.
Siz de Başbakan da zaman zaman kardeşlik hukukundan bahsedersiniz. Aranızdaki bu kardeşlik hukukuna göre Başbakan’ın cumhurbaşkanlığınızı etkileyecek bir adımı size haber vermeden, sürpriz yaparak atmayacağından emin misiniz?
Açıkçası ben Başbakan’a yapmam, o da bana yapmaz. Bu tip öyle meselelerde oturup konuşuruz.
Konuşmanız ve koşullarınız uygun olursa Başbakan olmayı düşünür müsünüz?
Önce bir şey söylemem. Oturup bunları konuşalım bakalım. Hele bir seçim neticeleri ortaya çıksın resmiyet kazansın. Ondan sonra muhakkak kendi aramızda bir değerlendirme yaparız. Muhakkak ki benim de düşüncelerim vardır. Hiç kimse duyarsız değil ki bu tip şeylere. Türkiye normal gündemine dönsün derken bir taraftan da böyle bir seçim var, ne olacak dememek lazım. Çok sayıda parti teşkilatının milletvekillerinin, belediye başkanlarının katıldığı bir seçim, topyekûn oldu. Cumhurbaşkanlığı seçiminin memleketin her tarafını altüst edecek şekilde olmaması gerekir. Önemi ve değeri açısından demiyorum. Geçmişte kavgaların sebebi bu oldu. Onu görmemezlikten gelmiyorum. İnsanların meşguliyeti açısından diyorum. Şu kadar belediye başkanı, milletvekili Meclis üyeleri birebir herkes seçime giriyor. Onu söylemek açısından dedim.
Yolsuzluklar ve 'cadı avı'
Seçimler bitti fakat yine rüşvet, yolsuzluk diye bir taraf bastıracak, diğeri paralel yapıyı darmadağın edeceğim diyecek. Böyle bir ortamda cumhurbaşkanı seçimine gidilecek.
Bu anlamda bakılırsa her seçimden sonra bu gibi iddialar olabilir. Söylediğiniz yolsuzluk falan gibi şeyler olabilir. Bunlar hiçbir şüphe bırakılmayacak şekilde araştırılmalı ve neticelerinin hukuk nizamı içinde ortaya çıkması gerekir. Diğer konuyla ilgili olarak da bir hukuk devletinde herhangi bir, McCarthy veya ‘cadı avı’ diyorsunuz, böyle şeyler hukuk devletinde zaten olmaz. Ama hukuk devletinde suç işleyenlerin de muhakkak karşılığını görmesi gerekir. Bunlarla ilgili her gün konuşulacak, mitingler yapılıp nutuklar atılacak değil. Bunlarla ilgili hukuk devleti nizamı içinde ne yapılacaksa o yapılacaktır. Bugünkü hukukun üstün olduğu demokrasinin geçerli olduğu memlekette o söylediğiniz şeyler olmaz.
Siyasilerin içinde bunu hukuk devleti dışında kullanacak yok mu?
Ne yapalım yani kullanan da kullanacak. Seçim oldu bitti sütliman oldu ortalık demiyorum. Ama devamlı böyle yaşanamaz; cumhurbaşkanlığı seçim kampanyasının da takvimi, günü var. Ama ilk defa cumhurbaşkanını halk seçecek, gerginlik yaşanacak, ilk deneyimler ortaya çıkacak. 4-5 ay var, yarından sonra hemen cumhurbaşkanlığı kampanyasının başlayacağı yok. Varsa yolsuzlukla ilgili meseleler bunlar hukuki meselelerdir. Mahkemeler, prosedürler belli. Herkesin farklı düşüncesi olabilir. Ondan dolayı kimseye ceza verecek halimiz yok. Ama bir taraftan da işlenen suçlar var. İşlenen suçların da cezalandırılması bir hukuk devletinin gereği...
Hukukun üstün olduğu memleketten söz ediyorsunuz. Adalet bakanı, içişleri bakanı, vali savcıların emrini yerine getirmeyin diye emniyet müdürüne emir verebilir mi?
Benim söylediğim, bir insan suçunun karşılığını da görmek zorunda. Ne olacak şimdi, ortada mı kalacak?! En son Dışişleri Bakanlığı’ndaki olay. Türkiye’nin en üst güvenlik bürokrasisindeki insanlar bir araya gelmiş, Türkiye’nin hayati meselesini konuşuyorlar. Bu konuşmayı, birisi cüretkârlık yaparak takip edecek. Sızdırmasa bile böyle bir şey birinin çantasında bulunsa ne olur, suç olur. Muhakkak ki bunların ortaya çıkarılması gerekir.
Geleceğe umutla bakalım dediniz, ama bir yandan da Twitter ve YouTube yasağı sürüyor. Hukuk içinde nasıl aşılacak?
Bu yasakların da bitmesi lazım. Bu yasakların kalkması lazım. Türkiye’de eğer bu konudaki yasalar çıkmamış olsaydı 2007’de çıkan yasa bize sıkıntılar açıyordu. YouTube’da bir şey çıkıyordu tamamen kapatmak zorunda kalıyorduk. O yasanın getirdiği sorunları gidermek için bu yasa çıkarıldı. Bu yasada da bir takım yanlışlar yapıldı ama bir hafta içinde düzeltildi. Şimdi artık bu Twitter ve YouTube yasağının bitmesi lazım. Bu süre içinde hem bakana, hem de ilgili daireye de söyledim, bunlarla sağlıklı kanalların oluşturulması lazım. Bu konularla ilgili İngiltere, Fransa da problemler yaşıyor ama sağlıklı kanallar oluşturmuşlar. O kanallar çalıştığı için bizdeki durum ortaya çıkmadan önlenebiliyor. Gerçekten sizin başınıza gelse görmeye tahammül etmeyeceğiniz olaylar oluyorsa hemen temas edip orada kapatmak lazım. Yeni yasa işte bunun için getirildi. Twitter ve YouTube’da yarın başkasına da olabilir. Şimdi Türkiye’de temsilcileri oldu. Hemen onlara ulaşıp cevap verilmesini sağlamak lazım. Twitter cevap vermeye başladığını söylüyor. Ben de onlara haber gönderdim, gittiğimde tanışmıştım. Bazı olaylar var, onları çıkarmışlar.
'Dışişleri’ndeki dinleme içeriden'
Son dinleme olayı nasıl olmuş, içeriden böcek falan mı?
Dışarıdan değil içeriden. İçeriden dinlenmiş.
Herhangi bir somut bulgu size ulaştırıldı mı?
Hayır, şu anda tam tespit etmediler ama ilk bulguları bu. İşte camdan, uzaktan dinleme olmadığı tespiti.
Yani böcekle mi dinlenmiş?
Yani ilk şeyleri bu şekilde ama analizleri yapılıyor. Ortaya çıkacaktır. Bunlar bilimsel bulgularla ortaya çıkar.
'Baskı korkusu'
Türkiye’de cadı avı sözü kendiliğinden çıkmadı. İş dünyasında, kamuda ciddi tasfiyelerin olacağı, işten çıkarma listeleri hazırlandığı, medya patronlarının üzerine gidileceği, vergi dahil birçok yöntemle iflas ettirileceğine dönük duygular var. Siz temenninizi dile getirdiniz, ama nasıl olacak?
Nasıl olacağını göreceğiz. Muhakkak yöneticiler idare ederken beraber olduklarına güvenmeli. Herhangi bir güven sarsıntısı geçiriliyorsa ona göre değişiklik yapacaklardır. Onu bu çerçeve içerisinde normal karşılamak gerekir. Diyelim ki bir dışişleri bakanı eğer bir güven bunalımı varsa kadrolarını değiştirebilir. Ama bir insana şöyle düşünüyorsun, benim beğenmediğim bir yoldasın diye ceza verme yok.
Şirketlerin medyanın üzerindeki fiziksel baskısının önüne nasıl geçeceksiniz. Türkiye’yi 10 yıl önceki reformcu yapısına nasıl döndüreceksiniz? Örneğin Koza Grubu maden şirketini İngiltere’ye götürmeye karar vermiş.
Hepsi için hukuki itiraz mercileri var. Birini bir yerden alıp başka yere verdiğinde eğer bir yanlış, bir hak kaybı varsa itiraz merci var. Danıştay’a başvurup yerlerine iade edildiler. Artık Türkiye’nin meselelerine dönerek ümit verici bir geleceğe yönelmek gerekir. Bu yaşananların geçici olduğunu göstermeliyiz.
T24
Keşfet ile ziyaret ettiğin tüm kategorileri tek akışta gör!