onedio
Görüş Bildir
article/comments
article/share
Haberler
Devran Kaan Naz Röportajı: "Bir Köpek Geldi ve Tüm Hayatımı Değiştirdi"

Keşfet ile ziyaret ettiğin tüm kategorileri tek akışta gör!

category/test-white Test
category/gundem-white Gündem
category/magazin-white Magazin
category/video-white Video

etiket Devran Kaan Naz Röportajı: "Bir Köpek Geldi ve Tüm Hayatımı Değiştirdi"

Pelin Çini
09.05.2023 - 22:31 Son Güncelleme: 10.05.2023 - 21:02

Devnaz, Devran Kaan Naz… Aslında birçok kişinin tanıdığı, sosyal medyada ünlü bir isim. Takip edilen bir içerik üretici. Hayvanseverler arasında da kendine has tarzı ile öne çıkan bir adam. Ben ise onu 6 Şubat depreminden sonra tanıdım. Enkaz altından insanları sonrasında da hayvanları çıkarmak için varını yoğunu ortaya koyuşunu izlerken de hayran oldum. Bilinmeyi hak eden ve çokça da örnek alınacak bir hikâyesi var.

Buyursunlar...

İçeriğin Devamı Aşağıda
Reklam

Devran Kaan Naz… Ben seni deprem bölgesindeki kurtarma çalışmalarında tanıdım ki bence bu benim ayıbım. Dilersen hikâyenin başına dönelim. Avustralya'da doğmuşsun. Nasıl bir aileye doğdun? Nasıl bir çocukluk geçirdin?

Devran Kaan Naz… Ben seni deprem bölgesindeki kurtarma çalışmalarında tanıdım ki bence bu benim ayıbım. Dilersen hikâyenin başına dönelim. Avustralya'da doğmuşsun. Nasıl bir aileye doğdun? Nasıl bir çocukluk geçirdin?

Avustralya'da doğdum ve orada büyüdüm. Bir ablam iki de erkek kardeşim var. Sidney'in bir köyünde geçirdim çocukluğumu. Babam ve annem aslında Adanalı, seneler önce gitmişler. Babam bizi Türklerin az olduğu bir mahallede yetiştirmek istemiş. O yüzden klasik 'Türk Mahallesi'nde yetişen gurbetçi çocuklar gibi büyümedim. Sadece Türk arkadaşlarım olmadı ve bence şanslıydım. Dünya’nın her yerinden, her dinden, her kültürden ve her etnik kökenden arkadaşım oldu. Her ailenin kendine has adetleri olduğunu, her kültürün farklı gereksinimleri olabileceğini ve her inancın saygıyı hak ettiğini çok küçük yaşta öğrendim. Hintli, Arap, Çinli çok yakın arkadaşlarım oldu. Yani genel olarak bakarsam güzel bir çocukluk yaşadım. Bir de bizim dönemimizde bilgisayar internet böyle değil ki. Sokakta arkadaşlarıyla oynayan, sohbet eden, koşan, kaykay yapan çocuklardanım ben. Ekran başından hayatı izleyerek öğrenmeye çalışanlar ile bir olabilir mi Allah aşkına?

Ne okudun? Çocukken ne olmak istiyordun? 

Astronot olmak isteyenlerdendim. Hareketli, adrenalin seven ve yerinde duramayan bir çocuktum. Çizimlerim de çok iyiydi, okulda derece alırdım ama devam ettirmedim. Elektrik Mühendisliği okudum. Bir ara araba yarışlarına merak sarmıştım, çok da katıldım. Astronotluk dışındaki hayalim TV'de gördüğüm ralli pilotlarından olmaktı. Onu kısmen yaptım diyebiliriz. Pahalı ve zor bir hobi ama araba yarışı ile hâlâ ilgileniyorum.

Farklı birçok sektörde girişimlerin var değil mi? 

Prodüksiyon şirketim var, inşaat sektöründe yatırıma devam ediyorum, bir fitness salonumuz var, tarımla uğraşıyorum ve bir de hayvan hastanesi mevcut. Sayınca biraz fazla gelmiş olabilir ama bu benim yaşama şeklim. Hep birçok işi aynı anda yaptım, öyle istedim. Kitap bile okurken birini değil 2-3'ünü birlikte okumaya başlarım. Ve bence bunu yapabiliyor olmak ile başarılı olmak arasında kuvvetli bir bağ var. Bir değil birçok işi AYNI ANDA yapabileceğine inanmak insanın hayatında çok şeyi değiştirebilir.

Tüm bunların dışında kalan zamanlarda da "yardım" ediyorsun. Deprem zamanında özellikle paylaşımlarını takip ettim. Çok ağır vakalarla mücadele ettin. Neler yaşadın?

Tüm bunların dışında kalan zamanlarda da "yardım" ediyorsun. Deprem zamanında özellikle paylaşımlarını takip ettim. Çok ağır vakalarla mücadele ettin. Neler yaşadın?

Deprem tam Avustralya'dan Adana'ya yeni taşındığımız dönemde oldu. Daha önce hiç duymamışım, görmemişim, deneyimlememişim böyle bir şey. Her anlamda büyük bir şok geçirdim, anlayacağın. O an tüm dünyam sarsıldı. Anlamıyorsun, bir açıklaması yok, aklına ölüm geliyor hani o çok korktuğun, hep korktuğun şey o an karşında sanki ama korkmuyorsun da, zaman duruyor, yavaşlıyor... Çok garip çok. Ben eşimi ve köpeklerimi kurtarmak için üzerlerine kapandığımı anımsıyorum ilk. Sonrasında hatalı bir hareket yaptık;  baktık ki bitmiyor, koşarak çıktık evden. Şimdi biliyoruz ki hareketsiz kalmak lazım. Neyse çıktık arabaya doluştuk, 7 kişi iki köpek tıkış tıkış uzağa, binalardan uzak bir yere çektik. Hani bazı filmlerde olur ya dünyanın sonu gelmiş ve kahraman ailesini arabaya almış ve bir yere gitmeye çalışıyor tam o sahnede hissettim kendimi. Çaresizlik, korku ve karanlık. Kendimi kapana kısılmış gibi hissettim sanırım. Derken önce ablam sonra da annem aradılar. İnanır mısın bana 'Nasılsınız?' demeden 'Devran bu senlik değil, bu defa karışmayacaksın!' dediler. Yangınlardaki durumdan biliyorlar ben yardım etmeden, kendimi ortaya atmadan duramam, duramayacağım. Neyse önce 'evet' dedim ama aradan 10 dakika geçti telefonlar başladı. 'Abi nereye gidiyoruz?', 'Abi ne yapabiliriz?', 'Abi nereden başlıyoruz?' diye. Eşim hamile, normalde endişelenir ama o da benim gibi, yangın döneminde de günlerce benimle savaştı. Burada da bana eşlik etti. Başladık nasıl yardım ederiz, diye düşünmeye. Arabada sabahladık sonrasında da mücadeleye giriştik. 

Antakya'dan paylaştığın görüntüleri hatırlıyorum.

Bana o telefonlar geldiğinde daha ülkede kimse ne olduğunun farkında değildi. Sabah olduğunda da bilmiyorlardı. Biz yangından dolayı kolay organize oluyoruz, o yüzden herkesten önce yardıma gidebildik. Bir anda 50 kişi olduk. Farklı sektörlerden, bu işi para için değil de gönülden yapan insanlarız, o yüzden de daha hızlı hareket edebildik belki de. Hatay Atatürk Caddesi ilk adım attığımız yer oldu. Orada bir camii vardı, yıkılmış. İlk onu gördüm.  Camiinin yeni yapıldığını da biliyordum. Düşündüm yüzyıllar önce yapılmış tapınaklar, camiiler, farklı yapılar var onlar sağlam bu yıkılmış. 'Demek ki onlar, o eski insanlar bizden daha ileridelermiş.' dedim. Biz bu yıkımın çoğunu doğru yerde doğru binalar yapamadığımız için yaşadık, fark ettim. Doğru zemin analizi yapılmadan, malzemeler kontrolden geçmeden ve gereken süre tanınmadan dikilen her bina yıkıldı. Ne yazık ki...

Ortam nasıldı? Korkunç bir kaosun ortasına düşmüş olmalısınız...

Ortam nasıldı? Korkunç bir kaosun ortasına düşmüş olmalısınız...

İnanılmaz. Her yerde ses geliyor, birileri yardım için bağırıyor. Göz gözü görmüyor. Ses duyuyorsun ama nasıl ulaşacağını bilmiyorsun. Nereden başlayacağını ya da. Hava buz gibi soğuk, kimseler yok, insanlar panik halinde...En acısı da kime denk gelirsen onu kurtarmaya başlıyorsun yani bir seçim şansın da yok. Doktorlar, arama kurtarma ekipleri de  enkaz altında. Öyle bir noktaya geldik ki aracı ambulans olarak kullanmaya başladık. Ambulans yaptık da hastane var mı?  Yok! yıkılmış. Otoparktan hastane yapıldı sonra, bir tarafta ölüler, bir tarafa yığılmış insanlar. Tarif etmesi imkansız bir ortam. Herkes bir şey yapmak istiyor ama kimse ne yapması gerektiğini bilmiyor gibi düşün. Uğraştık epey, çok kişiyi de kurtardık görmüşsündür. Ama görmedikleriniz de var. Kurtaramadığımız ulaşamadıklarımız da çok. Mesela hamile bir anne vardı, kadın ölmüş ama bebek ısı veriyor, canlı, kameradan görüyorsun. Ellerinle kazıyorsun ama ulaşamıyorsun...Bunlar da oldu, paylaşmadım pek. Ama unutabiliyor musun dersen, asla. Hâlâ o yardım çığlıklarını duyuyorum, her yerde. 

Hayvanları kurtarma çalışmalarında da en öndeydin. Onları izlerken çok etkilendim, günlerce uğraştığınız oldu bir kedi için..Buna inanılmaz saygı duyuyorum...

İnsanlar için günlerce mücadele verdik, yabancı ekiplerle de çalıştık ve ardından vakit hayvanlara geldi. Hem bize de motivasyon olur, diye düşündük. Öyle de oldu. İlk kurtardığımız teriyer köpekle yaşadığımız sevinç inanılmazdı. Sonrasında da kediler başladı. Ah o kediler yok mu! En uzak en olmadık yerlere saklanmışlar. Hayatımızı riske ettik onları çıkarabilmek için şimdi anlatırken gülümsüyorum ama o an korktuk da. Fakat sonunda yaşadığımız mutluluk, huzur, masum bir canın hayatını kurtarmış olmak inanılmaz bir his. 

Hayvanlara yardım ediyor olman, hatta birçok dernekten daha çok çırpınman da çok dikkatimi çekti. Bir köpek almışsın bir PUG ve bu aşk öyle başlamış sanırım. Biraz bu hikayeyi anlatır mısın? 

Her şey bir pug ile başladı diyebiliriz, haklısın. Bir köpek geldi ve tüm hayatımı değiştirdi. Ben hayvansever biri değildim. Avustralya'da yaşarken ava giderdim sen düşün. Hayvan haklarıymış falan haberim yoktu.  Derken bir köpek almaya karar verdim. Etrafımdakiler 'Satın alma, sahiplen.' dediler. 'Bana ne, ben cins köpek istiyorum.' dedim ve gidip Tyson'ı satın aldım. İlk hafta da 'Ben bunu atacağım.' demeye başladım. Her yere kakasını yapıyor, sözümü dinlemiyor, inatçı, çocuk gibi sürekli bir şeyler istiyor, yerinde durmuyor falan. Zorlandım yani. Sorumluluk bir anda çok ağır geldi. Tam 'Ben bunu yapamam, uğraşamam.' derken çok enteresan bir şekilde aramızda çok sağlam, bugüne kadar hiç yaşamadığım bir bağ oluştu. Şimdi düşünüyorum da sanki Tyson her şeyi hissetti ve beni değiştirmeye karar verdi. Onunla böyle bir ilişki kuruca sokak hayvanları da dikkatimi çekmeye başladı. Benimki tok, onlar aç. Onların evleri yok, can güvenlikleri yok, ne yaparlar ne ederse diye kafa yormaya başladım. Baktım içim rahat etmiyor elimden geldiği kadar onlara da yardım etmeye, beslemeye, tedavi ettirmeye falan başladım. 

Hayat çok garip Pelin. Ben karmaya inanırım. Yaptıklarının bedelini ödersin bu Dünya'da. Tyson yani bana bu sevgiyi aşılayan köpeğimi ölümcül bir hastalığa kaybettim. Belki de onunla tanışmadan önceki egolu adam olmanın bedelini ödedim, kim bilir!. Dünyam yıkıldı, her şey anlamını  yitirdi. Nasıl bir boşluğa düştüm sana anlatamam. Bu boşluğu ancak sokak hayvanlarına, yüzlerce hayvana sevgi, şefkat ve bakım vererek doldurabildim. Tyson gitti, yerine yüzlerce sokak hayvanı geldi hayatıma.

Devpati hayvan hastanesi projesinden biraz daha detaylı bahseder misin?

Devpati hayvan hastanesi projesinden biraz daha detaylı bahseder misin?

O kadar çok hayvana yardım etmeye başladım ki bir anda. Her yerden ihbar geliyor, her yerde farklı bir olay var. Tabii iyi bir şeyler yapmaya başladığında hemen negatif yorumlar da gelmeye başlıyor. Benim için doktor değil ama hayvanları tedavi ediyor, bile dediler. Dedikodular çıkardılar. Ben de dedim ki, böyle olmaz. Bir veteriner kliniği açtım. Hangi hayvansever böyle bir şey yapmış sorarım size? Hayvanseverlik sosyal medyadan paylaşım yapmak ya da beslemekle bitmiyor. Tamam onlar da önemli, herkes elinden geleni yapmalı ama daha çoğunu yapmaya çalışanları da düşünmeden eleştirmemek gerek. O yüzden aslında beni pek sevmez hayvansever camiası. Hiçbir dernekle de bağım yok. Kimseyle birlikte hareket de etmiyorum. Tüm bunlardan ötürü de biraz antipatik geliyor olabilirim ama umurumda değil. Amacım hayvanların ihtiyaç duydukları yardıma ulaşmaları, o kadar.

Günümüzde hemen hemen her gün bir 'hayvana şiddet' haberi ile karşılaşıyoruz. Bana göre işin boyutu giderek artıyor. Bu konuda ne söylemek istersin? 

Karma var Pelin, her insan yaptıklarının bedelini er ya da geç öder.  O şiddet haberlerini gördüğüm zaman duygusal olarak etkileniyorum, öfkeleniyorum, üzülüyorum ama içimde bir yerde o kişinin bunun bedelini ödeyeceğine dair inancım çok büyük. 'Yazık' , 'Hâlâ uyanamamış' diyorum o kişiler için. Şiddet görmüş hayvanlara elimden geldiğince yardım ediyorum ama onları o acıklı hallerini paylaşarak prim kasmıyorum. Ben kaostan beslenmeyi seven bir adam değilim. Kötüyü paylaşarak susacağına hiçbir şey paylaşma ama iyilik adına  harekete geç. Bir de ben insanlardan yana umudumu yitirmiş değilim. Özümüzde iyilik var, eninde sonunda o iyilik ortaya çıkar, çıkacaktır. Herkes kendi hayatında büyük bir mücadele içinde aslında, sokakta yanımızdan geçen adamın ne yaşadığını aslında ne kadar biliyoruz? Bunu sormalıyız kendimize. Birini yargılamadan önce onun ne yaşamış olduğunu sadece tahmin etmeye çalışsak bile bir adımdır. Deprem bölgesinde yağmacılar gördüm, dolandırıcılar, milletin parasını çalmaya çalışanlar... Onlar da insan, biz de öyleyiz. O zamanlarda da kendime 'Bu da varmış bak.' dedim. Bence kötülükleri görerek, şahit olarak iyinin değerini daha çok bilmeye başlıyoruz. Dediğim gibi ben insanlara inanıyorum, bizim bizden başka kimsemiz yok ve esas mesele sevgi. İnsan kendini severse, içinde yaşadığı dünyayı, o dünyadaki diğer canlıları da seviyor. Benim formülüm bu. 

Instagram Pelin Çini

'Bu makalede öne sürülen fikir ve yaklaşımlar tamamıyla yazarlarının özgün düşünceleridir ve Onedio'nun editöryal politikasını yansıtmayabilir. ©Onedio'     

Yorumlar ve Emojiler Aşağıda
Reklam
category/eglence BU İÇERİĞE EMOJİYLE TEPKİ VER!
20
8
1
1
0
0
0
Yorumlar Aşağıda
Reklam
ONEDİO ÜYELERİ NE DİYOR?
Yorum Yazın