Tıbbiyeden Yeşilçam'a: Türk Sinemasının Efsanesi Cüneyt Arkın'ın Saklı Kalmış Hayat Hikayesini Anlatıyoruz
Türk sinemasının unutulmaz ismi Cüneyt Arkın, 300’den fazla filmle Yeşilçam’a damgasını vurdu. Ancak onu sadece bir oyuncu olarak tanımak büyük haksızlık olur. Gerçek adı Fahrettin Cüreklibatır olan Arkın, aslında doktorluk yapıyordu. Anadolu’nun yokluk içinde büyüyen bir çocuğuyken, kader onu önce tıp fakültesine, sonra da sinema perdesine taşıdı. Peki bir doktor nasıl oldu da Türk sinemasının en büyük kahramanlarından biri haline geldi? İşte Cüneyt Arkın’ın hayatını değiştiren o büyük yolculuk…
Türk sineması denildiğinde akla gelen ilk isimlerden biridir Cüneyt Arkın.

Onu Malkoçoğlu’ndan tanırız, Battal Gazi olarak izledik, Kara Murat olarak hafızamıza kazındı. Ama kimse doğuştan kahraman olarak dünyaya gelmez. O da hayata zor şartlarda başladı, yoksulluğu iliklerine kadar hissetti, azmi ve kararlılığıyla kendine bambaşka bir yol çizdi.
Gerçek adı Fahrettin Cüreklibatır olan Cüneyt Arkın, 7 Eylül 1937’de Eskişehir’in Karaçay köyünde dünyaya geldi.

Babası Kurtuluş Savaşı gazisiydi, sert ama adil bir adamdı. Küçük Fahrettin’in çocukluğu yokluk içinde geçti. Babasının toprakla verdiği mücadeleyi izlerken, bir gün bu yoksulluktan kurtulmanın hayalini kuruyordu. Açlıkla sınandıkları günleri yıllar sonra şu sözlerle anlatacaktı: “Açlıktan nefesimiz bile kokuyordu. Kardeşlerim açlıktan öldü, benim yaşamam mucizeydi.”
Ama o hep güçlüydü. Çalışkan bir öğrenciydi, Eskişehir Atatürk Lisesi’ni başarıyla tamamladı.

Hayalleri büyüktü, sadece kendi hayatını değil, ailesinin de kaderini değiştirmek istiyordu. Doktor olmaya karar verdi ve İstanbul Üniversitesi Tıp Fakültesi’ne girdi. Tıp eğitimi kolay değildi, ama o her zorluğa göğüs gerdi. Fakülteden mezun olduktan sonra doktorluk yapmaya başladı.
Ve sonra… Kader, onun için bambaşka bir plan yaptı.

1963 yılında henüz genç bir doktorken yolu, bir film setine düştü. Halit Refiğ’in yönetmen koltuğunda olduğu bir projede figüran olarak yer aldı. Refiğ, onun duruşunu, yüz hatlarını ve enerjisini fark etti. İçindeki ışığı gördü ve onu sinemaya kazandırmak için harekete geçti.
Birkaç küçük rolün ardından Yeşilçam ona kollarını açtı.

Önce romantik filmlerde yakışıklı jön olarak karşımıza çıktı. Ama onun ruhu aksiyon istiyordu. Medrano Sirki’nde akrobasi eğitimi aldı, dövüş teknikleri öğrendi. Kılıç kullanmayı, at binmeyi ustalıkla öğrendi. Yeşilçam onu artık bir kahraman olarak görmek istiyordu. Ve o da tam olarak bunu yaptı.
Malkoçoğlu, Battal Gazi, Kara Murat…

O, Türk sinemasının vazgeçilmez kahramanıydı artık. İzleyiciler onu sadece bir aktör olarak görmedi, bir efsane haline getirdi.
Ekranda sert, güçlü ve yenilmezdi.

Ama gerçek hayatta çok duygusal bir insandı. Ailesine çok düşkündü. İlk evliliğini doktor Güler Mocan ile yaptı, bu evlilikten bir kızı oldu. Ancak bu birliktelik uzun sürmedi.
1968 yılında Betül Işıl ile hayatını birleştirdi ve bu evlilikten Murat ve Kaan adında iki çocuğu dünyaya geldi.

Özellikle oğlu Murat Arkın, babasının izinden giderek oyunculuğa adım attı. Babası gibi aksiyon sahnelerinde yer aldı, onun mirasını yaşatmaya devam etti.
Cüneyt Arkın, sinema dışında da hayata dair önemli sözler söyleyen bir adamdı.

O, kahramanlığı sadece filmlerde değil, gerçek hayatta da tanımlıyordu:
“Kahraman olmak kolay değil. Kahraman nedir biliyor musunuz? Evine alın teriyle ekmek götüren her baba, çocuğunu sevgiyle büyüten her anne kahramandır.”
28 Haziran 2022…

Yeşilçam’ın efsane ismi, 85 yaşında aramızdan ayrıldı. Zincirlikuyu Mezarlığı’na defnedildi, ardından sevenleri büyük bir yas tuttu. Ama onun mirası sadece filmleri değildi.
Oğlu Murat Arkın, geçtiğimiz Kasım ayında babasının adını yaşatmak için yeni bir projeye imza atacaklarını açıkladı.

“Babam her zaman ‘Gençler tarihi ve kültürünü bilirse yabancı özentisi olmaz’ derdi. O yüzden Türk mitolojisini tanıtacak bir animasyon yapıyoruz. Senaryo bitti, şimdi projeye geçiyoruz.”
Bunun yanı sıra, büyük ustanın hayatının film olması için de teklifler geliyor.

“Birkaç teklif aldık, değerlendiriyoruz. Babamın hayatı iki saatte anlatılabilecek bir hikaye değil. Çocukluğu, okul yılları, sinemaya nasıl adım attığı… Bölüm bölüm anlatılabilir.”
Telif hakları konusunda ise oğlu Murat Arkın şu sözleriyle babasının ruhunu en iyi şekilde özetledi:

“Babam telifle hiç ilgilenmezdi. ‘Türk halkı beni sadece alkışlasın, yeter’ derdi. Halkın sevgisi onun için en büyük telifti.”
Cüneyt Arkın’ın hayatı, sadece sinema tarihinde değil, gerçek hayatta da ilham veren bir hikayeydi.

Bir doktor olarak başladığı bu yolculukta, sinema dünyasının en büyük kahramanlarından biri oldu. Onun filmleri hala izleniyor, sözleri hala akıllarda, mirası ise sonsuza dek yaşayacak. Çünkü Cüneyt Arkın sadece bir aktör değildi; o, gerçek bir halk kahramanıydı.
Sizce, doktorluk mesleğini bırakıp sinemaya adım atması doğru bir karar mıydı?

Türk sinemasının efsane kahramanı hakkında siz neler düşünüyorsunuz? Yorumlarınızı bekliyoruz...
Keşfet ile ziyaret ettiğin tüm kategorileri tek akışta gör!
Yorum Yazın
👏👏👏👏👏👏
Güneş Ne Zaman Doğacak filmiyle ilgili komnuşmadan öldü.