Dünya Genelindeki Irkçı Yönetimler, Feci Sonları ve Eşitlik Savunucuları
Tarihsel süreçte pek çok ırkçı rejimin, bu tür düşünceleri benimseyen toplulukların olduğu bir gerçek. Ama bu rejimlerin büyük yıkımlarla sonuçlandığı da bir gerçek. Irkçı rejimlerin sonlandırılma süreçleri, genellikle karmaşık ve çok yönlü olsa da halk hareketleri, askeri müdahaleler ve uluslararası baskılar belirgin etken olmuş.Irkçı politikalar uzun vadede toplumsal huzursuzluk, ekonomik gerileme uluslararası izolasyon gibi, olumsuz sonuçlar doğurmuş.
İşte bazı öne çıkan ırkçı rejimler ve sonları:
Nazi Almanyası (1933-1945)
ABD’de Jim Crow Yasaları (1877-1965)
Güney Afrika'da Apartheid (1948-1994)
Bosna Savaşı ve Srebrenitsa Katliamı (1992-1995)
Gelelim günümüze…
Maalesef, günümüzde de hâlâ ırkçı rejimler ve ırkçı politikalar uygulayan devletler var. Bu devletlerin rejimlerini, totaliter veya otoriter yönetimler olarak tanımlayabiliriz.
Çin
Xi Jinping liderliğindeki Çin Halk Cumhuriyetinin, özellikle Uygur Türklerine karşı uyguladığı politikalar son derece ırkçı uygulamalar içeriyor. Uygurların toplama kamplarına gönderilmesi, zorla çalıştırılması ve kültürel asimilasyona tabi tutulması, uluslararası toplumun da büyük tepkisini çekiyor.
ABD ve AB, Çin'deki ırkçı yetkililere karşı çeşitli yaptırımlar uygulayıp, bu yetkililerin mal varlıklarını dondurdu ve seyahat yasakları getirdi.
Myanmar
Myanmar'da, Rohingya Müslümanlarına karşı uygulanan şiddet ve zulüm, günümüz ırkçılığının en zalim örneklerinden.
Ordu ve hükümetin, Rohingya halkını vatandaşlık haklarından mahrum bırakması, geniş çaplı insan hakları ihlallerine neden olan uygulamaları, Myanmar’daki etnik temizliğin tüm felaketini gözler önüne seriyor.
Uluslararası Ceza Mahkemesi ve Birleşmiş Milletler bu etnik temizlik ve şiddet eylemlerinden Myanmar ordu yetkililerini sorumlu tutuyor ve bu yetkilileri yargılamak için çalışmalar yapıyor. Ancak, bu tür davalar genellikle uzun sürdüğü ve sonuçlanması zaman aldığı için Rohingya Müslümanlarına zulüm hız kesmiyor.
Eritre
Eritre’de, Isaias Afwerki liderliğinde, hem yerli hem de yabancı gruplara karşı uygulanan sert ve ayrımcı politikalar, ülkede ciddi insan hakları ihlalleri olduğunu, dini ve etnik azınlıkların sert baskılara maruz kaldığını gösteriyor.
Kuzey Kore
Kim Jong-un liderliğindeki Kuzey Kore’nin ideolojisi daha çok Juche (özgüven) ve Songun (ordu önceliği) ilkelerine dayanıyor. Yani, hermetik bir toplum ve baskıcı bir yönetim var. Dahası bu ideoloji çerçevesinde milliyetçilik ve etnik homojenlik vurgulanıyor.
Şöyle ki Kuzey Kore’de yabancı uyruklulara karşı belirgin bir ayrımcılık uygulanıyor ve genellikle yabancılarla evlilikler de yasaklanmış durumda. Zaten ülke içindeki az sayıda yabancıya veya farklı etnik kökenlere mensup insanlara karşı sistematik baskılar sık sık rapor ediliyor. Kuzey Kore'de tutuklu bulunan yabancılara yönelik kötü muamele ve adil olmayan yargı süreçleri de bu ayrımcı tutumun bir göstergesi olarak değerlendiriliyor.
Öte yandan, Kuzey Kore rejiminin kendi vatandaşlarına yönelik yaptığı propogandalar, özellikle Güney Koreliler ve Amerikalılara karşı belirgin önyargıya neden oluyor.
Kuzey Kore'nin insan hakları ihlalleri, Birleşmiş Milletler ve diğer uluslararası kuruluşlar tarafından sıklıkla kınansa da, ülkenin kapalı yapısı ve dış dünyaya kapalı politikaları nedeniyle bu eleştiriler genellikle içeride büyük bir değişikliğe yol açamıyor.
Suudi Arabistan
Suudi Arabistan, yabancı işçilere ve özellikle Asya ve Afrika kökenli göçmen işçilere karşı ayrımcı ve kötü muamele politikalarıyla eleştiriliyor.
S. Arabistan’da, işçi hakları konusunda ciddi kısıtlamalar ve insan hakları ihlalleri sık sık raporlara yansıyor.
Neo-Nazi ve beyaz üstünlükçü gruplar
Amerika Birleşik Devletleri ve Avrupa'da çeşitli neo-Nazi ve beyaz üstünlükçü gruplar aktif olarak faaliyet içendeler. Bu gruplar, antisemitik, İslamofobik ve ırkçı söylemleriyle tanınıyor.
Öte yandan, bu gruplarla mücadelede devam ediyor. Bazı grup üyeleri, nefret suçları, saldırılar ve terör eylemleri nedeniyle yargılanıp, hapsedildiler. Dahası örneğin Virginia'da 2017'de yapılan bir mitingde yaşanan ölümcül şiddet olaylarıyla ilgili suçlanan 'beyaz üstünlükçü' gruba 25 milyon dolar tazminat cezası verildi. Ama bitmiyorlar!