Hem coğrafi hem de tarihi açıdan büyük bir öneme sahip olan bu mekânlar, Erciyes’in çevresine ruh katar ve çatısında yer alan zirvesinde, kaynaktan fışkıran su, bölgenin yaşam kaynağı olur. Bu berrak kaynak suları, dağın sunduğu nimeti birer birer taşırken, bölgenin su kaynakları açısından ne denli kıymetli olduğunu gözler önüne serer. Erciyes, sadece bir dağ değil; tarih ve doğanın dostluk kurduğu bir serüvendir.
'Dağlar, tarih boyunca sessiz tanıklıklar yapar...' derken, aslında ben Tarihçi Dr. Selin Yılmaz, antik medeniyetlerin izlerini sürerken, bu satırlarda doğanın, insanın ve zamanın kesişim noktasında derin düşüncelerimi kaleme alıyorum. Haydi, geçmişin gölgelerinde kaybolmuş hikayelere hoş geldiniz. 'Zaman, her şeyi unutturur,' diyen tarihçi, ama bir başka sesin yankısı 'ama bazı izler asla silinmez' der. İşte bu ses, yüzyılların bilgeliğini fısıldar.
Medeniyetlerin Buluşma Noktası Erciyes
Erciyes’in zirvesi, kuşkusuz medeniyetlerin buluşma noktasıydı. Zengin kültürlerin çeşitliliğiyle dolu bu dağ, yüzyıllar boyunca pek çok hikayenin barınağı olmuştur. Felsefesi benim ruhumda derin bir yankı uyandırır: 'Geçmiş, sadece tarih kitaplarında değil, yaşamın kendisinde saklıdır…' Bunun derinliğini bir anekdotla paylaşmak isterim: Bir gün, bir grup arkeolog, Erciyes’in eteklerinde heyecanla kazı yapıyorlardı. Toprağın derinliklerinden yükselen taşlar, kaybolmuş medeniyetlerin sesini fısıldıyordu. O an, tarihin sıcak nefesini derin derin hissetmeye başladılar; işte bu, onların ruhlarını sarhoş eden bir andı!
Ve şimdi, kimdi bu tarih zenginliğinin sahibi? O sorunun cevabına gelelim. Erciyes Dağı… Yüksekliği 3,917 metreye ulaşan, Anadolu'nun kalbinde yer alan bu muazzam doğal anıt, antik dönemlerde Hititlerin kutsal kabul ettiği bir mekândı. Frigyalıların efsaneleri burada yankılanıyor, Romalıların yollarında da bir rehber işareti oluyordu. Tarihsel kalıntılar, bölgenin geçmişine dair sonsuz hikayeleri fısıldarken, Bizanslıların ve Osmanlıların da izlerini taşımaktadır.
Bu sadece bir doğal miras değil; zamanın kurak yüzeyinde su gibi akıp giden, aynı zamanda derin kültürel, tarihi bir depo niteliğine sahip olan bu dağ, kuşkusuz hikayelerle doludur. Belki de, çocukluğunda rüzgârın sesini dinleyerek büyüyen bir ruhun, bu dağların derinliklerinde kaleme aldığı hikayeleri kim bilebilir? Bu dağ, sessizce bekleyen anılarla dolu, tarihin en eski saklı sırlarını taşımaktadır. Erciyes Dağı, Anadolu'nun mitolojik ve kültürel dokusuyla da bütünleşmiştir. Hititler'in tanrıçası Kubaba'nın doğduğuna inanılan Sarıkaya Mağarası, bu yönüyle büyük öneme sahiptir. Ayrıca dağ, halk inanışları ve efsanelerinde de sıkça yer almış ve bölgenin kültürel bir sembolü haline gelmiştir. Bu mitolojik ve kültürel yönleriyle Erciyes Dağı, ziyaretçileri etkileyen ve ilgi çeken bir yapıya sahiptir.