En Cesur 3 İnsan: Kutupların Sırrını Çözmek İçin Balonla Yola Çıkıp Gizemli Ölümleriyle Tarihe Geçen Kartal Ekibi
Dünyanın en cesur insanlarından oluşan bir ekibin başına gelen öyle trajik bir serüvenden bahsedeceğiz ki sizlere, şaşıp kalacaksınız. Serüven, 19. yüzyılda Kuzey Kutbuna ulaşmak ve onun gizemini çözmek için yollara düşen İsveçli S.A. Andree ve ekibinin başından geçti...
O dönemde hayli gizemli görünen kutuplara ulaşmak, keşfetmek ilgi çeken bir fikirdi.
Kapadokya'yı ziyaret edenler deneyimlemiştir, sıcak hava balonlarının çok temel bir 'kusuru' var.
Yönlendirilmesi, özellikle küçük çaplı manevralar yapılması çok zor. Buna kusur demek doğru olmaz zira balonlarla seyahat eden herkes bundan haberdardır, ani yönlendirmeler yapılması gereken yolculuklarda tercih edilmez.
Andree'nin planı sıcak hava balonlarıyla gerçekliğe ulaşacaktı, bu yüzden kendi hesaplarıyla bir çözüm ortaya attı.
Sıcak hava balonlarının kolay boyun eğmemesiyle ilgili bu sorunu ağır ve uzun halatlar kullanarak aşmayı planladı, plana göre istedikleri yöne ilerlemek için halatları salıp çekecekler, oluşan sürtünmeden dolayı da balonu kolayca hareket ettireceklerdi.
Bugünün bilgisiyle baktığınızda bu planın yürümeyeceğini anlamak pek zor değil fakat o zamanlar için bu iyi bir fikir gibi gelmişti.
Bu plana sıkı sıkı sarıldılar ve Kartal kod adlı ekip üç kişilik mürettebatıyla 11 Temmuz 1897'de Kuzey Kutbu yönüne doğru yola çıktı. Ekibe katılanlardan biri olan Nils Strindberg fotoğrafçıydı, serüveni sürekli fotoğraflayacak ve kutba ulaştıklarını belgeleyecekti.
İşte, her şey tamamdı. Dünyanın sırrını keşfetmeyi hedefleyen yolculuk heyecan ve belirsizlikle başladı...
Kalkış anında beklenmeyen bir şeyler oldu fakat ekip ciddiye almayarak kalkışı tamamladı. Balonun havalanışından çok kısa bir süre sonra bu beklenmedik şeyin hayli ciddi olduğu anlaşıldı, balon aniden sürüklenmeye başladı ve suya battı.
Bunun üzerine ekip sorunun ağırlıklardan kaynaklandığını düşündü, hemen ağırlıklar atıldı ve balon yeniden yükseldi.
Fakat tek sorun ağırlıklar değildi.
Ağırlıkları atmak geçici bir çözüm sunsa da daha büyük bir sıkıntı ortaya çıktı. Ekibin acemi davranışı sebebiyle atılan ağırlıklar balonun gerekenden daha hızlı yükselmesine yol açmıştı.
Bu da balonun hidrojeni olması gerekenden fazla tüketmeye başladığı anlamına geliyordu.
Tam 65 saat boyunca kaos içerisinde uçtular ve hedeflerine ulaşamadan bir buz kütlesine çarptılar.
Şansları vardı, kimse yaralanmadı ama onları bu buz diyarında amansız bir mücadele bekliyordu.
Yiyecek stokları, arazi ekipmanları kuşanıldı. Tabii silahları da vardı zira vahşi hayvanlarla karşılaşacaklarını biliyorlardı, karşılaştılar da.
Bölgeyi keşfe çıktıklarında karşılarına çıkan kutup ayılarını avladılar.
İlk birkaç saat her şey yolunda gibi görünse de kıyafetleri bile şartlar için uygun değildi.
Onlar balondan ayrılmadan kutbu keşfedip, fotoğraflayıp döneceklerini düşünüyorlardı. Öyle olmadı, birkaç gün içerisinde sürekli ilerleyen bir buzulun üzerinde yaşam mücadelesi vermeye başladılar.
Tam iki ay böyle ilerlediler. Sürekli ilerlemelerinin onların canına mal olacağını anladıklarında bir kamp kurdular, iglo inşa ettiler.
Kurdukları iglo onlar için 3 hafta daha yaşama şansı anlamına geliyordu.
Fakat üç haftanın sonunda üzerinde bulundukları buzul kırıldı ve hareket etmeye başladı. Ekibin seçim şansı kalmamıştı, çalışır durumda olan malzemelerini yakınlardaki Kvitøya adlı adaya zor bela taşıdılar.
Bu onlara dair son bilgilerdi, bu taşınmadan sonra hiçbir iz, hiçbir fotoğraf olmadı...
Aylar boyu dönmeyen ekip bir gizem unsuru olmuştu, ta ki 30 yıl sonrasında yaşanan olaylara dek...
Kayboluşlarından 30 yıl sonra, Bratvaag isimli bir gemi mürettebatı seyahati esnasında terk edilmiş bir kamp alanıyla karşılaştı. Olağanın dışında bir şeyler olduğu anlaşıldı ve keşfe çıkıldı.
Keşifte Kartal ekibinden geriye kalanlar, cesetler, notlar ve fotoğraflar vardı...
Mürettebat bulduğu cansız bedenleri ve diğer kanıtları gemiye yükledi ve memleketin yolunu tuttu.
Kartal ekibi bunca yılın ardından unutulmamıştı, hatta kahraman olarak anılıyorlardı. Onurlarına bir tören düzenlendi ve çalışmaları hatırlanmak üzere hafızalarda yer aldı.
Peki nasıl ölmüşlerdi? Bu sorunun yanıtını kimse bilmiyor. Cesetler üzerine yapılan araştırmalar iki ihtimale yoğunlaşıyor: Yedikleri ayı etlerinin zehirlemiş olması veya hipotermi.
Yorum Yazın
Arkadaş bu tarz yazılar okudukça aklıma hep Dyatlov Geçidi gelir. Kim bilir daha neler var?
Kutup ayılarının karaciğerleri bizi zehirliyordu sanki, ondan mı acaba diyeceğim de uzun zaman önce ölürlerdi o zaman hmm.
Makaleyi okuyup ilgisini çekenlere "The Terror" dizisini tavsiye ederim.
teşekkürler. 1. sezonu bitirdim.