Yer altı tünelleri denince aklımıza tabii ki İstanbul gelir.
Şehrin eski sakinlerinin gayet iyi bildiği üzere tarihi İstanbul’un altı, devasa bir yeraltı şehri oluşturacak kadar uzun ve karmaşık bir tüneller ağıyla örülüdür. Öyle rivayet olunur ki; saraylardan kiliselere, başka saraylara ve konaklara, sur dışına, limana, iskelelere, açılan ve sır gibi gizli tutulan bu yolların bir bölümü Bizans döneminde yapılmış ve mekanik harikası kilitlerle mühürlenmiş kapılarıyla birlikte İstanbul’un altını âdeta gizemli bir karınca kentine dönüştürmüştür.
Bizans döneminde bu tünellerin, imparatorların ve patriklerin gizli temaslar yapacakları zaman gidecekleri yerlere ulaşmak için kullandıkları gizli geçitler olduğu sanılıyor. 1453 yılında İstanbul’un fethi ile Osmanlı’dan kaçmaya çalışan Bizans saray mensuplarının tünelleri kaçmak için kullandıkları anlatılagelenlerden biri…
Fatih Sultan Mehmet’in fethi ile İstanbul’un mimarisi önemli ölçüde değişti. Özellikle Topkapı, Yedikule, Karaköy, Haliç, Eminönü, Kapalı Çarşı, Fatih, Eyüp semtleri başta olmak üzere Fatih Sultan Mehmet’in emri ile mimarlara çok sayıda tünel yaptırıldı. Osmanlı’nın son dönemlerinde padişah Abdülhamit tarafından Üsküdar’da altı tünel daha yaptırıldı. Bu tüneller sadece padişah, vezirler ve cellatlara açıktı. Osmanlı’da askeri amaçla açıldığı bilinen Ayvansaray-Yedikule tünellerine, Osmanlı’da “lağım” adı verilmişti. Bu tünellere “kanalizasyon” anlamına gelen lağım denilmesi nedeni belki de taarruz amaçlı açılan bu tünelleri, ismi ile kamufle etmekti.
İstanbul’un gizemli tünellerine dair bir başka iddia ise 1. Dünya Savaşı sırasında bu tünellerin Atatürk tarafından kullanıldığı… İstanbul Beyoğlu’nda tarihi bazı apartmanlarının altından tünellere ulaşıldığı ve savaş zamanında yardımların bu tünellerden ulaştırıldığı iddialar arasında…
İstanbul’un özellikle Bizans ve Osmanlı’nın merkezi olan Eminönü, Sarayburnu, Sultanahmet, Balat, Edirnekapı bölgelerinde sıklıkla görülen bu tüneller, burada yaşayan 50-60 yaşlarındaki bölge sakinlerinin hiç de yabancı olmadıkları dehlizler. Bu tünelleri ya evlerinin arasında keşfettiklerinden ya da çocuklarının sokakta oyun oynarken saklanmak için seçtiğinden bahsediyorlar. İlerledikçe karanlığı ve örümcek ağlarını görüp, ürpererek geri döndüklerini söyleseler de dönemin çocuklarının İstanbul Cibali’deki bir tünelden girip Sultanahmet’ten çıktıklarını ve anne babaların da çocuklarını aramak için bu tünellerden geçtikleri anlatılıyor.
Zaman içerisinde hangisinin gerçek hangisini efsane olduğuna bile karar verilemeyecek kadar esrarengiz bu tüneller için sayısız hikâye anlatılagelmiş. Bu hikayelerden birinde bir Türk delikanlının Bizans imparatorunun kızına âşık olarak prensesi Sultanahmet’ten yerin altındaki bu tüneller ile Boğaz’ın karşı tarafına kaçırdığı anlatılır. Ancak İstanbul’un gizli tünellerinin ve efsanelerinin ünü sadece İstanbul meraklılarını değil, Hollywood’u da etkilemiş durumda. James Bond serisinin “From Russia With Love” (Rusya’dan Sevgilerle) filminin İstanbul sahnelerinde James Bond, İstanbul’un yeraltı tünellerinden birini kullanarak Kapalıçarşı’dan Beyoğlu’ndaki Rus Konsolosluğu’na gitti.
Kaçış oyunları ile oyunculara, bu tarihi zenginliğimize de dayanarak belki de ilk defa gizemli anlatımlarla belirli bir süre zarfında kendilerini gerçek dünyadan başka bir gerçekliğe taşıyarak hikayelerinin kahramanı olma şansı verildi; böylece alternatif bir tecrübe ve eğlence kültürünün parçası oldular.
Yorum Yazın