Erdoğan: '1915 Olayları Objektif Yazılmadı'
Cumhurbaşkanı Erdoğan, Kolombiya'da Bogoto Externado Üniversitesi ve Ankara Üniversitesi'nce düzenlenen '1915: Osmanlı İmparatorluğu'nun En Uzun Yılı Sempozyumu'nda konuştu.
Bu yıl 1915 olaylarının 100. yılı olduğunu hatırlatan Erdoğan, 100 yıl boyunca, Ermenilerin Türklere ve Türklerin Ermenilere yaptıklarının, sağlıklı şekilde konuşulmadığını, tartışılmadığını ve doğru şekilde kaleme alınmadığını söyledi.
Propaganda, algı operasyonları ve kirli siyasetin 100 yıl boyunca tarihin ve tarihi gerçeklerin önünde olduğunu ifade eden Erdoğan, şöyle devam etti:
Tarih egemen güçlerce yazılmıştır
Tarih egemen güçlerce yazılmıştır. Tarihin, tarihçiler tarafından yazılması gerektiğini düşünüyoruz. Tarihe 1915 olayları olarak geçen hadiseler, egemenler tarafından yazılan olaylar olarak görüldü. 100 yıl boyunca Türklerin Ermenilere, Ermenilerin Türklere yaptıkları objektif olarak yazılamamıştır. Eğer Ermeni diasporası samimi ise biz bütün arşivlerimizi açıyoruz. İncelemesi yapılmış belge sayısı 1 milyonun üzerindedir. Ermenistan ve üçüncü ülkeler de varsa onlar da açsınlar. Tarihçiler, görevliler çalışsınlar sonra gelsin sunsunlar.
Erdoğan, 1915 olaylarına ilişkin arşivleri daha da genişletmenin peşinde olduklarını dile getirerek, Ermenistan'a kendilerinin el uzattığını söyledi.
'Elimiz havada kaldı'
Geçen yıl 23 Nisan'da yazdığı mektubu, bu işi takip edenlerin gayet iyi bileceğini dile getiren Erdoğan, 'İlişkileri düzeltmenin, yeni bir sayfa açmanın gayreti içinde olduk. Ne yazık ki, Ermeni diasporasının da etkisiyle bizim elimiz her seferinde havada kaldı. Bu yıl, 100. yıl dönümünde, biz yine samimi, içten çağrılarımızı tekrarlıyoruz. Gelin, bu meseleyi siyasetin alanından çıkaralım, bilime ve bilim insanlarına havale edelim' diye konuştu.
Bu yıl, 24 Nisan'da Çanakkale Savaşları'nın 100. yıl dönümünde, Türkiye’de büyük bir uluslararası merasim düzenleneceğini anımsatan Erdoğan, birçok ülkeye davet gönderildiğini, bazılarının şu ana kadar katılacaklarını teyit ettiklerini ve yeni teyitler de beklediklerini kaydetti.
'Biz isterdik ki o atmosferi teneffüs etsinler'
Ermenistan devletini de davet ettiklerini hatırlatan Cumhurbaşkanı Erdoğan, şu ifadeleri kullandı:
'Biz isterdik ki gelsinler, 24 Nisan’da Çanakkale’de bulunsunlar, o atmosferi teneffüs etsinler, bizim oradaki yüz binlerce şehidimizin arasında yaşananları anlamaya çalışsınlar. Ama bunu yapmadılar. Nezaket kurallarını çiğneyen açıklamalarla, bir kez daha barışın, diyaloğun önünü kapattılar. Biz, 1915 olayları konusunda da barış ve diyalog çabalarımızdan vazgeçmeyeceğiz. Biz propagandayla, algı operasyonlarıyla, uluslararası siyaseti çirkinleştirerek değil, tarih biliminin ışığında bu meseleyi ele almaya devam edeceğiz.'
'Biz kimseyi soykırımla suçlamıyoruz'
Birinci Dünya Savaşı'nın hemen öncesinde Balkanlar'da sayıları milyonlarla ifade edilen bir Müslüman nüfusun, çatışmalarda ve sürgün yollarında hayatını kaybettiğini hatırlatan Erdoğan, şunları söyledi:
'Ama biz bundan hareketle kimseyi soykırımla suçlamıyoruz. Tarihi olayların kendi dönemleri ve kendi şartları içinde değerlendirilmesi gerektiğini ifade ediyoruz. Kayıpları anmak, onların hatıralarını yaşatmak başka bir şeydir, bunun üzerinden siyasi ve diplomatik sonuçlar devşirmeye çalışmak başka bir şeydir. Biz, hatıralara saygı duyulmasına varız ama bunun üzerinden ülkemize ve milletimize yönelik bir düşmanlık kampanyası yürütülmesine asla izin veremeyiz.'
'Birinci Dünya Savaşı'nı iyi analiz etmek zorundayız'
'Eğer, bugünü anlamak, bugünün dünya siyasetini doğru yorumlamak istiyorsak, mutlaka ve mutlaka Birinci Dünya Savaşı'nı iyi incelemek, iyi analiz etmek zorundayız' değerlendirmesinde bulunan Erdoğan, şöyle devam etti:
'Bugün, tüm dünyayı ilgilendiren birçok uluslararası meselenin kökeninde, Birinci Dünya Savaşı vardır. Filistin meselesi, bugün can alıcı bir noktada bulunan Irak ve Suriye meseleleri, Yemen, Mısır, Kuzey Afrika, Kafkasya ve Balkanlar'daki sorunlar, Birinci Dünya Savaşı'nın sonucunda ortaya çıkmış, ne yazık ki 100 yıldır devam eden sorunlardır. Afganistan meselesi, Somali başta olmak üzere Afrika'daki yoksulluk, bugün bütün dünyayı tehdit eder hale gelen terör meselesi, aynı şekilde Birinci Dünya Savaşı'nın ürettiği sorunlardır.'
'Terör denilince maalesef Ortadoğu akla geliyor'
Cumhurbaşkanı Erdoğan, Osmanlı Devleti'nden geriye kalan topraklarda yapay şekilde çizilen sınırlarla etnik, dini ya da mezhebi unsurlara dikkat edilmeksizin, yeni ülkelerin ihdas edildiğini belirterek, 'Öyle tahmin ediyorum ki Kolombiya'daki dostlarımız, özellikle de genç arkadaşlarımız, öğrenci arkadaşlarımız, Ortadoğu'nun neden bu kadar çalkantılı bir bölge olduğunu merak ediyorlardır' yorumunu yaptı.
Bölgeden, her gün çatışma ve savaş haberlerinin geldiğini kaydeden Erdoğan, 'Hemen hemen her gün bir katliamın, toplu kıyımın, bir saldırının haberi buralara kadar ulaşıyor. Terör denilince, maalesef en önce Ortadoğu akla geliyor' ifadesini kullandı.
'Halklar arasında yapay sınırlar oluşturuldu'
Erdoğan, Birinci Dünya Savaşı'ndan sonra ortaya çıkan düzenin iyi anlaşılması gerektiğine dikkati çekerek, şunları söyledi:
'Ortadoğu ismi verilen bölge, Birinci Dünya Savaşı sonrasında, işte tam da böyle bir bölge olmak üzere kurgulanmıştır. Ortadoğu, bundan 100 yıl önce, savaşı kazananlar tarafından, bir çatışma, bir kriz bölgesi olarak tasarlanmış ve bu tasarım, 100 yıl boyunca tam da hedeflendiği şekilde muhafaza edilmiştir. Ortadoğu'daki sınırlara baktığınızda, sınırların cetvelle çizilmiş gibi dümdüz olduğunu görürsünüz. Araplar, aralarındaki hiçbir hassasiyet gözetilmeksizin, farklı ülkeler olarak parçalanmışlardır. Hatta akrabalar, aynı şekilde köylerinden geçen sınırlar nedeniyle birbirlerinden koparılmışlardır. Türkiye'nin sınırları dahi, köylerin, kasabaların içinden geçmiş, akrabalar, kardeşler iki farklı ülkenin vatandaşları olarak birbirlerinden ayrılmışlardır.'
Cumhurbaşkanı Erdoğan, 'Sınırlar, sadece topraklara değil, aynı zamanda zihinlere, kültürlere, inançlara da zorla empoze edilmiş, halklar arasında yapay sınırlar oluşturulmuş, kardeşler, birbirlerine hasım hale getirilmişlerdir' dedi.
Bugün, İsrail ve Filistin'in bulunduğu toprakların, Birinci Dünya Savaşı öncesinde Osmanlı Devleti'nin egemenliğinde olduğunu anımsatan Erdoğan, Osmanlı Devleti'nin, tesis ettiği mükemmel idare sistemiyle, bu bölgeyi adaletle yönettiğini, huzurlu ve güvenli bir bölge olarak muhafaza ettiğini dile getirdi.
Cumhurbaşkanı Erdoğan, şu bilgileri verdi:
'Birinci Dünya Savaşı yapıldı, Osmanlı Devleti bu topraklardan çekildi ve işte o andan itibaren, bu bölge kanla, gözyaşıyla, zulümle anılmaya başlandı. Filistin'e çok yoğun bir göçü oldu, demografi değişti. Biliyorsunuz, 1948 yılında da İsrail devleti kuruldu. Tabii, İsrail Devleti, 1948'de kurulduğu sınırlarda kalmadı. İsrail, bugün hala sınırlarını genişletmenin, Filistin topraklarını daha fazla işgal etmenin, Filistinlileri o coğrafyadan tamamen silmenin gayreti içinde.'
'İsrail, 1967 öncesi sınırlarına çekilmeli'
Erdoğan, 'Biz Türkiye olarak, İsrail devletinin genişleme politikalarına ve bu yönde yaptığı ağır zulümlere, ağır katliamlara itiraz ettiğimizde, bunu dünyada çok farklı yerlere çekmeye çalışıyorlar' diye konuştu. Cumhurbaşkanı Erdoğan, 'Bizim Türkiye olarak bu konuda tavrımız çok nettir. 'İsrail, 1967 öncesi sınırlarına çekilmeli, Doğu Kudüs'ün başkent olduğu bir Filistin devletinin kurulmasına, Filistinlilerin egemenlik haklarına saygı göstermelidir' diyoruz. Bunu yapmadığı sürece İsrail, bölgenin zalim, terörist devleti olmaya, bütün bölgeyi kan gölüne çeviren bir sorun olmaya devam edecektir' değerlendirmesinde bulundu.
'İsrail zulmü ve İsrail terörü devam ettikçe de hem Ortadoğu'da hem de tüm insanlığın vicdanında kanama hiçbir zaman durmayacaktır' yorumunu yapan Erdoğan, konuşmasını şöyle sürdürdü:
'Bakın biz, Türkiye olarak, Filistin-İsrail meselesinde, Suriye, Irak meselesinde, Mısır, Libya meselesinde insani ve vicdani bir duruş sergilediğimizde, dünyada bazıları bundan ciddi şekilde rahatsız oluyorlar. Mısır'da biz rahatsız olduk. Niye? Halkın oylarıyla seçilip iş başına gelmiş olan, yüzde 52'yle, Mursi'ye karşı, onun kabinesinde Milli Savunma Bakanı olan şu andaki Sisi, darbe yapmak suretiyle onu cumhurbaşkanlığından indirip hapse atıyor ve şu anda da maalesef naylon iddianamelerle onun hakkında idam kararı verdiriliyor. Burası anlamlıdır, eğer biz insani ve vicdani olarak bir şeye karar vereceksek, biz bu dünyada darbecilerin değil, sandıktaki iradenin yanında olmaya mecburuz. Türkiye'ye yönelik, son derece ağır, haksız ve gerçekten ahlak dışı ithamlarda bulunanlar işte bunu hazmedemeyenlerdir.'
Kaynak: AA ve DHA
Keşfet ile ziyaret ettiğin tüm kategorileri tek akışta gör!