Erkekler İçin Üzülmemiz Gerektiğini Gösteren 13 Can Sıkıcı Durum
Erkeklere 'sizi anlıyoruz' demek istedik.
1. Soyunma kabini önünde kıyafet yorumlamak
2. Erken boşalıp boşalmamış gibi devam etmeye çalışmak
3. Erkek modasında göze çarpan "retro" duyarsızlığı
4. Erkeğin hoşuna giden meme tipinin tam da sevgilisininki gibi olması?!
5. Cinselliğin bir ihtiyaç olduğunu savunmak
6. Sevişirken noter gibi sürekli onay alma peşinde koşmak
7. Göbek atan kadının karşısında el çırparak salınmak
8. Erkekte fetiş bölgesi bulunmaması
Kadının memesi, göbeği, ayağı, kalçası, dudağı, burnu, ayak başparmağı, pübik bölgesi, göbek deliği, dirseği, diz kapağı, uyluğu, koltuk altı, kulak memesi, saçı, kısacası aklınıza gelebilecek her yeri, bunun yanı sıra giydiği file çorabı, jartiyeri, tangası, sütyeni, g-stringi, eteği, bluzu, beyaz gömleği, topuklu ayakkabısı milyonlarca erkek için fetiş nesnesi, objesi olurken, erkekte kadınların üzerinde fikir birliği ettiği bir fetiş bölgesinin bulunmaması halidir.
Belki penis denebilir ama o da bizzat olayın içinde zaten. Kaldı ki kadın cinsel organını klitoris, kalın dudaklar, ince dudaklar, pübik bölge gibi alt gruplara bile ayırmak mümkünken bırakalım da penisin o kadarcık fetiş objeliği olsun. Onun dışında bir şey yok. Kıyafet yok, takı yok, pozisyon yok, hiçbir şey yok. Bir erkek mal gibi ortada duruyor. Üzerinde ittifakla fetiş bölge kabul edilen bir yeri yok.
Acaba diyorum bunun sebebi erkeğin yavan olması mı yoksa kadınların tembelliği mi? Binlerce yıldır şu dünyanın üzerindeyiz, Erkekler çalışmış çabalamış onlarca fetiş objesi çıkarmış kadından. Buna karşın kadınlar hiç g.tlerini kıpırdatmamış afedersiniz, birisi de dememiş ki erkeğin baldırı nefis, memeleri enfes, kalçaları tam ısırmalık.
Varsa yoksa eli güzel erkek, dişi güzel erkek. Arkadaşım yok mu başka bir malzeme? Hemen bağırdığınızı duyar gibiyim 'adonis' diye. Güzel insan, adonis herkeste yok! Biz meme diyoruz, misal hepinizde var, siz niye hemen adonise, six-pack'e giriyorsunuz? Göbek de mesela, yiyor mu?
9. Papağan gibi "kadınları anlamaya çalışma" deyip durmak
Bunlar kadar rahat bir erkek türü daha yoktur dünya üzerinde. Kadınları anlamak gibi bir dertleri olmayan, kendine göre yaşayan, kadınını kendine uymaya, olmadı alışmaya zorlayan, bunu yaparken de bilinçli hareket etmeyen, kafası rahat, aklı dingin, mutlu insan evladıdır bunlar. Sen ne zaman kadınlarla ilgili bir sorununu anlatacak olsan ilk cümleleri “dostum kadınları anlamaya çalışmayacaksın” olur ki haklılardır.
Ama biz takıntılı erkekler b.k varmış gibi kadınları çözmeye, hayatın sırrını orada bulmaya çalışırız. Oysa gerçek sır kadınları anlamaya çalışmamaktır ve bu adamlar bunu en doğru haliyle yapmaktadır. Kıldı tüydü, onu dedi, bunu dedi, şunu demek istedi, şu mesajı verdi, niye böyle yaptı, vb. sorulardan münezzehtir, kafası rahattır. Kadının laflarını dosdoğru anlar, ona göre davranır. İlk başlarda dırdır kurbanı olsa da zaman içinde kadın onun bu hallerine alışır ve anlaşılmayı beklemekten vazgeçer.
İşin sırrı bu arkadaşım, kadınların anlaşılma beklentisini kırmak! Kadın böyle bir beklenti içinde oldukça, sen onun bu yönünü besledikçe sırtına çıkıyor. Hiçbir anlamı olmayan, anlamını kendisini dahi bilmediği davranışlarının sırrını çözmeni bekliyor. Yapmayalım bunu artık, gelin el ele verelim ve kadınları anlamaya çalışmaktan vazgeçelim. Böyle bir talep olmayınca arzı da olmaz. Yapalım lan bunu.
Ben bugün eve gidip, eehh, meeeh diye geçireceğim tüm zamanımı bakalım ne olacak?
10. Çok güzel kızla birlikte olup bu durumu hiç umursamamak
Ben bu adamları anlamıyorum arkadaş, yanında afet-i devran bir kız var, boy 180, bacak boyu almış yürümüş, memeler o biçim, kalça o biçim, yüzüne bakmaya doyamazsın, ten pürüzsüz, dişler bembeyaz, gözler renkli, saçlar lepiska gibi ama bu arkadaş yanında sanki normal bir insan evladı varmış gibi rahat takılıyor. Zamanında bizim yanımızda bunun 100'de biri kızlar varken bile elimiz ayağımız dolanırdı, bayılacak gibi olurduk, yanında bir kızın yürüyor olması, sana eşlik etmesi, lan olm sorduğun sorulara cevap vermesi bile bir olaydı. ama bu piç, yanında dünya güzeli varken s.klemez hareketlerle beni bitiriyor.
Geçenlerde birine denk geldim. yanındaki kıza, güzelliğinden dolayı bakamıyorum ben. Yani kız o kadar güzel ki bakmaya hakkım yok diye düşünüyorum. Benim gibi 120 kilo, kıllı tüylü bir adam böyle bir güzelliğe bakmamalı diyorum ama o da ne, bizimki kızı masaya oturttu gitti PES oynuyor. Kız da bunu bekliyor, masada sap gibi oturuyor. Lan öyle bir kız benim yanımda olsa omzumda taşırım, başına taç takarım, ne demek o kızı bırakıp da PES oynamak? Mal mısın nesin sen ya?
Demem o ki, günlük hayatımızda bizim yüzüne bakmaya kıyamayacağımız kızlarla birlikte olup, bunu hiç iplemeyen tipler var!
11. Bir erkeğin "fuşya renkli bluz" hakkında yorum yapabilmesi
Geçen yine İstiklal Mango'dayız, girer girmez erkekler için konulmuş olduğunu düşündüğüm koltuklara attım kendimi, sağa sola bakınıyorum. 20-25 dakika geçti geçmedi bir çift çarptı gözüme, kız askıdan bir şey alıyor erkeğe gösteriyor, kerli felli, sakallı bıyıklı adam kıza bir şeyler söylüyor, hararetli hararetli anlatıyor. Ulan ne oluyor deyip kulak kabarttığımda elemanın kızın elindeki fuşya renkli (rengi elemandan öğrendim, yoksa fuşya nedir bilirim ama neye benzediğini bilmem) bluz değerlendirdiğini, kızın bu bluz ile fazla kombin yapamayacağından dem vurduğunu, fuşyanın modasının geçtiğini, onun ten rengine bu rengin hiç gitmeyeceğini falan söylediğini işittim.
Acaba dedim, bu eleman gay mi? yoksa Mango'da, kız arkadaşının elindeki fuşya rengi bluza bu kadar yorum yapabilmek her babayiğidin harcı değil, olmamalı da. Erkek dediğin fuşyayı işitmiş olabilir, belki ne olduğu konusunda fikir sahibi de olabilir ancak onu yorumlayacak kalibrede olmamalıdır. Eleman ya kızı elde etmeye çalışıyor ya da ortada başka bir durum vardı. Kız özel moda danışmanı ile de gelmiş olabilir diyeceğim ama eleman at hırsızı gibiydi, sanmıyorum ki moda konusunda bilgisi olsun.
Neyse ne diyoruz o zaman? Böyle bir erkek yoktur, olmamalıdır. Bugün fuşya hakkında ahkam kesen yarın Taba rengini kritik eder ki Allah muhafaza.
12. Sene 2014, hâlâ ortalama 1000 yıllık kadın tuzaklarına düşmek
İnsan öğrenen bir varlık, geçmişinden dersler çıkaran, yaptığı hataları tekrarlamamaya dikkat eden, başka insanların başlarına gelen olaylardan ibret alan bir yapısı var. İnsanlığın bugünlere gelmesinde, medenileşmesinde bütün bunların etkisi büyük. Öğrene öğrene ilerliyoruz, hatalarımızdan ders çıkarıyoruz, başkalarının yaptığı hataları okuyup ibret alıyoruz falan. Ama arkadaş yıl olmuş 2012 hala 1500'lü yıllardaki hatalara düşen erkekler var. Kadınlar konusunda erkeklerin zerre ibret alamaması beni derin düşüncelere sevk ediyor.
Geçtim 1500'lü yılları falan, bir ay önce bir şey yaşıyorsunuz, bunu arkadaşınıza anlatıyorsunuz, size hak veriyor falan, derken bir bakıyorsunuz aynı tuzağa, oyuna, ketenpereye o mal da düşmüş. 'Abi geçen anlattığın olay vardı ya, aynısı benim başıma da geldi çok kötüyüm' falan diyor. Lan angut daha bir ay önce anlatmadım mı ben sana? neden ders almıyorsun, ibret almıyorsun, kendini ona göre konumlandırmıyorsun? Kadınlar karşısında bu kadar mal olduğumuz sürece 'kadınları anlamıyoruz' masalını daha çok dinleriz. Erkekler ne zaman ki ortak bir bilinç geliştirir, kadınların 1000 yıldır değişmeyen yakınmalarına, oyunlarına, tuzaklarına düşmemeyi, kanmamayı, yakalanmamayı öğrenir işte o gün mutlu bir geleceğin ilk adımları atılır.
Bak şimdi şuna;
-Demek bugün mesaiye kaldın ha?
-Ha evet ya, çok yorucuydu iş, müdür ibnesi bütün raporları bana yıktı, bağırdım çağırdım ama bu sefer, ancak birisinin işleri de yapması gerekli. bugün ben yaptım ama bu gerilimden sonra bi daha bana kalmaz ihale
-Kaça kadar iş yerindeydin?
-Bilmem, çıkıp eve geldim işte hemen
-Eminsin yani işte olduğuna
-Ne oldu? niye soruyorsun ki?
-Hiiç işteydin yani
-Evet.
Bak benim güzel arkadaşım. Belli ki işten çıkınca ya sevgilinin yanına akmışsın, ya arkadaşlarınla iki tek atmaya gitmişsin, vs. Bunlar beni ilgilendirmiyor, Beni ilgilendiren bu yaşa gelmişsin, iş güç sahibi olup evlenmişsin, belki çocuğun bile var ama hala karının 'demek bugün mesaiye kaldın ha' sorusunun aslında soru olmadığını, 'mesaiye kalmadığını biliyorum, nerdeydin söyle' demek olduğunu anlayamıyor, verdiğin detaylarla, soruya soru ile cevap vermelerle bunu geçiştirebileceğini düşünüyorsun. Böyle bir durumla karşı karşıya kaldığında 2. bir planın olması gerektiğini hala neden öğrenemedin? Hiç mi ibret almazsın? 1000 yıldır kadınlar böyle, neden hala sanki ilk defa senin başına geliyormuş gibi davranıyorsun, neden böyle acemisin? bak nasıl olmalıydı muhabbet dinle.
Diyelim ki işten çıkıp sevgilinin yanına aktın.
-Demek bugün mesaiye kaldın ha?
-(Kalmadığını biliyor anla artık bunu!) Kusura bakma ya, özür dilerim, sana yalan söyleyemeyeceğim
-Kalmadın yani? (şaşırdı, oysa yukarıdaki gibi evet demeni bekliyordu ağzına s.çmak için)
-Yok, çıkışta bizim Orhan çok rica etti iki kadeh bir şeyler içelim diye kıramadım. Ama senin de incitmek istemediğim için mesai yalanını uydurdum, pişmanım özür dilerim, zaten karnıma mı içtim, k.çıma mı içtim bilemedim.
-Ya 'arkadaşlarla iki kadeh içeceğim' desen izin vermiyor muyum ben sana? (kendini aklamaya döndü bak!)
-Verirsin tabi ama o an düşünemedim işte, sen evde yemek, çocuk, temizlik uğraşırken ben dışarıda eğleniyormuş gibi... Rahatsız oldum ne bileyim, belki de vicdanımı temizlemek için... (susacaksın burada)
-Tamam tamam düşmesin yüzün hemen, ama bi daha lütfen söyle bana.
-Bi daha gitmem zaten Orhan'ın muhabbeti b.k gibiydi (gülüşmeler)
Gördün mü arkadaşım, aldın mı dersini, bir kadın yalan söylediğin bir konu ile ilgili bir soru soruyorsa retoriktir o soru, zerre düşünme. Yalanını sürdürürsen b.ka batarsın öğren bunu artık, derhal makul bir şekilde başka bir yalanla itiraf et, eğer itiraf edilecek bir şeyse ikinci yalana bile gerek yok, direkt itiraf et. Yoksa o kadın ağzını edecek bunu anla artık lütfen.
Erkeklerin hala, kadınların tuzaklarına düşüyor olmalarını inanın anlamıyorum. Yahu bak bunu yazdım buraya, bugün bile binlerce erkek bu tuzağa düşecek. Neden kadınlar karşısında basiretimiz bağlanıyor? Neden en iyi bildiğimiz şeylerde bile yamuluyoruz. Şu klasik örneğe bak, kız telefon eder.
-Alo Samet nerdesin?
-Evde mal mal oturuyorum, sen?
-Ben de bar da senin arkandayım işte...
Yahu öküz Samet, kız gecenin bir vakti sen bardayken seni aradıysa ve gergin bir sesle nerdesin diyorsa bunu aslında senin nerede olduğunu öğrenmek için değil, senin nerede olduğunu itiraf etmen için sorduğunu neden anlamıyorsun? Lan Samet tarih bunun örnekleriyle dolu, parodileri bile var, izleyip gülmedin mi? okuyup eğlenmedin mi? aynısı senin başına gelince neden hala tüm bunları hiç okumamış, izlememiş gibi mala bağlıyorsun? Bak bir örnek daha, belki her gün on binlerce erkek aynı tezgahtan geçiyor, dinle bak.
-Sinem'le görüşüyor musun?
-Hangi sinem? (aferin hangi Sinem deyince unuttuğunu sanacak!?)
-Lisede vardı ya, hani bir zamanlar takıldığın?
-Haa o mu, sinem, yok ya nereden aklına geldi (bir düşün bakalım mal nereden aklına geldi acaba?)
-Görüşmüyorsun yani?
-Yok be, yıllar oldu görsem tanımam bile
-E geçen buluşmuşsunuz?
-Kim? (bravo ya ölesiye yaratıcısın)
Lan gerizekalı, belli ki Sinem ile görüşmüşsün ve belki de çok masumane bir sohbet olmuş, ama kızar diye sevgilinden, eşinden gizlemişsin, buraya kadar tamam da niye kadın sorunca inkar ediyorsun? Bilmiyor musun hala bir kadın bir şey soruyorsa mutlaka bildiği bir şey vardır. İki hafta önce görüştüğün kızı soruyorsa belli ki bir yerlerden duymuş, işitmiş, hala neyi gizliyorsun da masum bir işi bile bir aşk kaçamağına dönüştürüyorsun?
Ya Allah aşkına bu kadar mı malız biz? gözümüzün önünde olup biten binlerce örneği niye ısrarla görmüyoruz. Ey erkek milleti azıcık silkin allah aşkına, bin yıldır zerre değiştirilmeden uygulanan tuzakları bir gör, bunlara karşı tavrını belirle yahu. Sizin yüzünüzden sinir hastası oldum yeminle.
-Merve'nin doğum günü ne zamandı?
-Bilmem, hangi Merve
ebenin şeyi Merve embesil. Merve'ye aldığın hediyeye kadar biliyor susak ağızlı moron. Senin kalıbını tüküreyim ben 'hangi Merve'ymiş, ebengilin Merve.
13. Hepimizin yaşadığı bir dram: İltifatın duymazdan gelinmesi...
-Ya işte öyle, ben de kalktım buraya geldim
-İyi yapmışsın
-Bilmiyorum valla iyi mi yaptım kötü mü yaptım?!
-Senin kötü bir şey yaptığına şahit olmadım ki ben (iltifat 1)
-… Neyse canım olan oldu, zaman bırakıcam artık (umursamama 1)
-Ya bir şey diyeyim mi, zaten Selim’i sana yakıştırmıyordum ben
-Harbi mi? bir şey mi biliyorsun
-Bildiğim tek şey sensin, senin nasıl biri olduğunu biliyorum yetmez mi? (iltifat 2)
-Hee öyle diyorsun yani (umursamama 2)
-Öyle tabi, sen çok çok daha iyilerine layıksın (çırpınış 1)
-Aman s.kmişim daha iyisini boş ver…çay içer miyiz?
-Ben soda alayım.
Söyledikleri duyulmayan, güzel sözleri kaale alınmayan, sözcükleri içine kaçan, iltifatlarına bir teşekkür bile edilmeyen adamdır bu. Zanneder ki kız duymadı, anlamadı, kavrayamadı, oysa kız her söylediğini duyar, anlar ve içeriğini kavrar. Susması cevap vermek istemeyişinden, o kişiyi arkadaş olarak kalmaya mahkum etmek isteyişindendir.
Erkek bunu anladığı gün daha mutlu ve müreffeh yarınlar için ilk adımını atmış olur. Eğer bir kız söylediğiniz güzel sözlere cevap vermiyor, bunları üzerine alınmıyor, siz “çok güzelsin sen” dediğiniz zaman “ya onu bırak da…” diyorsa daha fazla zorlamayın. O kız sizi hiç duymayacak bunu kabul edin, arkadaşı olmayı sindirin ve yolunuza gidin.
Yoksa ömür boyu saykodelik şiirler yazar durursunuz gecenin kör bir vakti. Hiç gerek yok, size de bize de yazık.
-Mehmet kaybeder bence, senin gibi güzel bir kızı nereden bulacak
-Bir sigara versene içelim
-Vereyim tabi ama o yumuşacık, mis gibi cildine yazık değil mi?
-Ateş var mı?
Olm kaç lan işte!!