onedio
Görüş Bildir
article/comments
article/share
Haberler
Hayri Cem ile Zihin Açıklığı 6: Kalemden Sahaya, Bir Spor Yazarının Hikayesi

etiket Hayri Cem ile Zihin Açıklığı 6: Kalemden Sahaya, Bir Spor Yazarının Hikayesi

Hüsamettin Oğuz
30.01.2025 - 22:59 Son Güncelleme: 31.01.2025 - 20:24

Bir telefon aramasıyla başlayan ve beklenmedik bir yola dönüşen bir spor yazarlığı kariyeri... Röportajımızın konuğu Hayri Cem, gazeteciliğe adım atışını ve futbol üzerine düşüncelerini samimi bir dille anlatıyor. Yüksek lisans ve doktora yıllarından tanıdığı bir arkadaşının teklifi ile Beşiktaş ve Türk futbolu hakkında yorumlar yapmaya başlayan yazar, ilk yazılarında karşılaştığı zorlukları ve bu alanda edindiği özgün perspektifleri bizlerle paylaşıyor. Futbol yorumculuğuna dair iç görüler sunarken, bu alandaki kişisel gelişim sürecini ve yaşadığı deneyimleri de detaylandırıyor.  “Hayri Cem ile Zihin Açıklığı” serisinin son röportajında ilk yazılarında hissettiği zorluklardan, objektiflik arayışına kadar pek çok deneyimi, futbol yazarlığının inceliklerini ve kişisel gözlemlerini anlatıyor.

İçeriğin Devamı Aşağıda chevron-right-grey
Reklam

- Spor yazarlığı kariyeriniz, bir telefon konuşmasıyla tesadüfen başlamış. Bu süreç, Beşiktaş ve genel futbol üzerine yazılarınızda nasıl bir motivasyon sağladı? İlk yazılarınızda hissettiğiniz zorluklar nelerdi?

- Spor yazarlığı kariyeriniz, bir telefon konuşmasıyla tesadüfen başlamış. Bu süreç, Beşiktaş ve genel futbol üzerine yazılarınızda nasıl bir motivasyon sağladı? İlk yazılarınızda hissettiğiniz zorluklar nelerdi?

Evet spor yazarlığı kariyerim, o dönemin Birgün Gazetesi genel yayın yönetmeni Cüneyt Akman’ın telefonu ile başladı. Cüneyt benim Yüksek Lisans ve Doktora’dan sınıf arkadaşımdır. Kendisi ile öğrencilik yıllarımızda, İktisat Fakültesi dergisini çıkartıyorduk. Daha sonraki yıllarda başka bir dergi grubuna yazılar yazmıştım. Cüneyt Akman, benim yazılarımı beğenirdi. Bu yazılarımı ve Beşiktaş tutkumu kafasında birleştirince bana bu teklifi yapmıştı.

Birgün siyasi yanı ağır basan bir gazete olduğundan, dikkatli ve özenli yazmak zorunda hissediyordum. Zamanla fark ettim ki, ben spor yazarı olamam. Bence spor yazarı, birçok spor dalında bilgisi olan, bu müsabakaları takip eden ve yazan kişilerdir. Spor yazarı olarak nitelendirebileceğim, aklıma gelen ilk isimler, rahmetli Orhan Ayhan ve Kenan Onuk’tur.  Her spor dalında yorum yapabilecek bilgi ve donanıma sahiptiler.

Ben kendimi 'futbol yorumcusu' olarak konumlandırmaya çalıştım. Bu unvanın da bana büyük geldiğini fark ettim. Zira benim ilgimi Beşiktaş dışındaki takımlar çekmiyordu. Dolayısıyla kendimi, ‘Beşiktaş yazarı’ olarak konumlandırdım.

- Beşiktaş yazarı olmanın zorlukları nelerdir? Yorumlarınızı objektif olarak yazılarınıza aktarabiliyor musunuz?

Türkiye’de futbol yazarı olmak oldukça zor bir iştir. Zira futbol dünyasındaki fanatizm medyaya da yansımış durumda. Bu çok uzun yıllardır böyle. Çok eski yıllardan beri, medya patronları ve genel yayın yönetmenleri ve spor bölümü yöneticileri iki büyük kulübün taraftarıdırlar. Kendi mecralarında, tuttukları takımın aleyhine yazı yazılmasına, yorum yapılmasına müsaade etmezler. Bu yüzden Beşiktaş yorumcularının üzerinde hep baskı olmuştur. Halen de o baskı sürüyor. Beşiktaş yorumcuları, Beşiktaş’a yapılan haksızlıkları çok rahat ifade edemezler. Hele bu haksızlık, bahsi geçen iki büyük kulüp tarafından yapılmışsa hiç bahsedemezler. Böyle bir durumda ekmek kapılarını kaybetme riskleri vardır.

Ben işte bu yüzden, yazılarımı para karşılığı yazamama kararı almıştım. Şimdiye kadar hiçbir yazım için tek kuruş telif ay da ücret almadım. Bu bana özgürce yazma imkânı sağladı. Beşiktaş’ın hakkını korkmadan savunmak, gördüğümü, düşündüğümü yazmak bana huzur veriyor. Yazılarımın içeriğine en ufak biri müdahale olsa, hemen o mecrayı terk ederim. Nitekim, Birgün’den sonra bir müddet sadece kendi web sitemde yazılarımı yayınladım.

Şu ana kadar da en özgür yazdığım yer Onedio. Şu ana kadar yazdığım tek satıra bile karışılmadı. Bu yayın anlayışından dolayı Onedio’da yazmaya devam ediyorum. Bahsetmeden geçemeyeceğim; Onedio’da da yazmaya 'bir telefonla' başladım. Bu sefer telefonu eden, Kültür Üniversitesi'nde ders verdiğim dönemde tanıştığım, Prof. Dr. Uğur Batı idi. Onun teşviki ile tekrar yazmaya başladım.

- Siyah-Beyaz Yazılar adlı 5 cilt kitabınız var. Bu kitapları yazma motivasyonunuz neydi? Bu kitaplar sizin gazetelerde yayınlanmış yorumlarınızdan mı oluşuyor?

- Siyah-Beyaz Yazılar adlı 5 cilt kitabınız var. Bu kitapları yazma motivasyonunuz neydi? Bu kitaplar sizin gazetelerde yayınlanmış yorumlarınızdan mı oluşuyor?

Siyah Beyaz yazıların ilk kitabı Birgün’de yazdığım yorumlardan oluşuyor. Sonraki kitaplar, sadece kendi web sitemde yayınladığım yazılardır.

Ben Serdar Bilgili’nin, 2000 yılında seçilen yönetim kurulunda yer aldım. İletişimden sorumlu olduğumdan, Beşiktaş muhabirlerinin Beşiktaş’a sahip çıkma ve haklarını savunmadaki zorluklarını çok yakından görüyordum. Ayrıca, bir kulübün yönetim kurulunda görev aldığında, kulübünüze yapılan haksızlıkları ve usulsüzlükleri yakından görüp, tanık oluyorsunuz.

Ancak yapılan her haksızlık kısa sürede unutuluyor. Kimse şampiyon olan takımın nasıl şampiyon olduğu ile ilgilenmiyor. Herkes sonuca bakıyor. Yıllar geçtikçe de sadece şampiyonluk sayıları önem kazanıyor. Sizin hakkınızı en çok yiyen hakemler bile emekli olduktan sonra adalet ve hukuk savunucusu oluyorlar.

İşte benim bu kitapları yazma motivasyonum, Beşiktaş’a karşı yapılan haksızlıkları kayda geçirip, tarihe not düşmekti. Kitaplarımda, Federasyonların yaptığı haksız uygulamalar, hangi maçta, hangi hakemin, Beşiktaş’ın puanlarını hangi yanlış kararlarla gasp ettiği detayıyla yer alıyor.

Bu bilgilerin gelecek kuşaklara aktarılmasını önemli buluyorum. Benim esin kaynağım, Futbol, Sadece Futbol Değildir adlı kitaptır. Buradan yola çıkarak, ben de “Şampiyonluk Sadece Şampiyonluk Değildir.' Kazanılan şampiyonlukların geri planları da bilinmeli.

- Daha önceki mülakatlarımıza konu olan kitapların her birinin tüm telif haklarını ve gelirlerini bir kuruma bağışladığını söylemiştiniz. Bu kitaplarınızla ilgili benzer bir tasarrufunuz oldu mu?

Ben gazete yazılarımı ve kitaplarımı kendime bir gelir sağlamak için yazmıyorum. Ancak bunların elbette bir maddi değeri var. Bu maddi değerlerin ise gönül verdiğim kurumlara gitmesini arzu ediyorum.

Siyah-Beyaz Yazılar adlı beş kitabımın tüm telif haklarını Beşiktaş Jimnastik Kulübüne bağışlamıştım. Ama üzücü olan nokta, gönül verdiğim kulübümün bu kitaplara yeterli ilgiyi göstermemiş olmamasıdır. Ne telif haklarının peşine düştüler ne de bu kitapları kulüp dükkanlarında satışa sundular.  Belki yeni yönetim, bu kitapların Beşiktaş taraftarı ile buluşmasına aracı olur diye umuyorum.

- Futbolun profesyonelleşmesi ile taraftarların duygusal bağları arasında bir denge kurulması gerektiğini savunuyorsunuz. Bu bağlamda, kulüplerin ve futbolcuların taraftarlarla olan ilişkilerini iyileştirmek için hangi adımları önerirsiniz?

- Futbolun profesyonelleşmesi ile taraftarların duygusal bağları arasında bir denge kurulması gerektiğini savunuyorsunuz. Bu bağlamda, kulüplerin ve futbolcuların taraftarlarla olan ilişkilerini iyileştirmek için hangi adımları önerirsiniz?

Dünyada futbol çok büyük bir endüstri haline geldi. Bu endüstri sadece sahada gördüğümüz futbolculardan oluşmuyor. Endüstrinin en önemli kaynakları, TV yayın gelirleri, sponsorlara, merchandising, ürün satışı gibi pek çok girdisi var.

Böyle bir dünyada, futbolcuların sadece renk aşkı ile oynamalarını bekleyemezsiniz. Çünkü futbol onların da gelir kaynağı ve bu gelir kaynağını kendilerinin lehine kullanmak zorundalar.

Profesyonellik, ekmeğini yediği takıma en iyi şekilde hizmet etmek, aldığı paranın karşılığını sahadaki üstün performansı ile ödemektir. Dolayısıyla taraftarların futbolculardan beklentisi, arma aşkından ziyade profesyonelliğin gereğini yapmalarını beklemek olmalıdır.

Şeref Beylerin, Baba Hakkıların, Süleyman Sebaların, Ali Sami Yenlerin, Lefterlerin, Metin Oktayların devri artık tarihte kaldı. Onların sahadaki performanslarının motivasyonu farklıydı. Futbolun endüstriyelleşmesi ile birlikte o dönem kapandı. Dolayısıyla, taraftarların, günümüz futbolcularından, o dönemki futbolcuların motivasyonlarını beklemeleri yersiz.

Artık önemli olan, futbolcuların hangi takımı tuttuğu değil oynadıkları takımda profesyonelliğin gerektiği gibi çalışıp, sahada maksimum performansı göstermeleridir. Taraftarların bu ayrımın farkında olup, beklentilerini bu duruma göre belirlemeleri gerekir.

Instagram

X

LinkedIn

Facebook

Bu makalede öne sürülen fikir ve yaklaşımlar tamamıyla yazarlarının özgün düşünceleridir ve Onedio'nun editöryal politikasını yansıtmayabilir. ©Onedio

Yorumlar ve Emojiler Aşağıda chevron-right-grey
Reklam

Keşfet ile ziyaret ettiğin tüm kategorileri tek akışta gör!

category/test-white Test
category/gundem-white Gündem
category/magazin-white Magazin
category/video-white Video
category/eglence BU İÇERİĞE EMOJİYLE TEPKİ VER!
2
2
0
0
0
0
0
Yorumlar Aşağıda chevron-right-grey
Reklam