Ancak güldürmek, izleyicinin zekasına ve kültürel kodlarına daha çok hitap etmeyi gerektirdiği için genellikle daha zor kabul edilir. Ağlatmak, temel insani duygulara dokunduğu için sınırları aşabilirken, mizahın etkisi coğrafyadan coğrafyaya büyük ölçüde değişir.
Örneğin Japonya’da sessiz mizah (manzai) oldukça popülerken, Fransızlar daha çok ironik ve entelektüel mizaha yönelir. Türk izleyicisi ise genellikle günlük hayatın absürt detaylarından ve samimi karakterlerden gelen mizahı sever. Bu nedenle bir komedi filmi ya da dizisi uluslararası başarıya ulaşmak istiyorsa, evrensel bir mizah dili yakalamak zorundadır. Bu da elbette büyük bir ustalık ister.
Dram ve mizahın etkisi her kültürde aynı değildir. Bir sahne bir ülkede izleyiciyi ağlatabilirken, başka bir ülkede aynı sahne o kadar etkileyici olmayabilir. Bu fark, toplumların yaşam tarzları, değerleri ve duygusal ifade biçimlerinden kaynaklanır. Örneğin, Türk filmlerindeki dram, güçlü aile bağları ve fedakarlık gibi temalar üzerinden şekillenir ve bu, Türk izleyicisinin derin bir bağ kurmasını sağlar. Oysa Amerikan filmlerindeki dramda daha bireysel temalar ön plandadır.
Ancak son zamanlarda ilgimi çeken bir şey var, onu da ekleyerek bitirmek istiyorum. Dünya birbirine yaklaşıyor, özellikle sinemada. Endüstrinin çeşitli zorluklardan sıyrılıp dijitalleşmesiyle beraber bir yapımın, dünyanın genel kodlarına yaklaşması gerekliliği doğmasından hiç şikayetçi değilim. Bu çeşitliliği seviyorum bile. Ama isterim ki yerel tadımızı da kaybetmeyelim. Bir Amerikan filmi gibi Türk filmi yapılması değil de dünyayı kapsayan bir Türk filmi yapılması her zaman birinci tercihim.
Instagram
X
Web
Bu makalede öne sürülen fikir ve yaklaşımlar tamamıyla yazarlarının özgün düşünceleridir ve Onedio'nun editöryal politikasını yansıtmayabilir. ©Onedio