Ben ilk kez o zaman yaşadım, o berbat korkuyu. Ne yapıyordum biliyor musunuz? Tam bir zihni sinir projesi. Havai fişek. İzlemekten acayip keyif alıyordum. Bunun için kendi havai fişeklerimi yapıp istediğim zaman fırlatıp keyfime keyif katmak istiyordum. Havada önce ışıklarını saçıp sonra da patlama sesi geliyor ya en çok da onu merak ediyordum. Bunun ilk önce patlayıp sonra ışıklarını saçması gerekmez mi diye. İnternet yok tabi o zamanlar. Salonda baş köşede duran ansiklopedilere gömüldüm. Bir şeyler buldum. Ama altıncı sınıf öğrencisi olduğum için teknik terimlerden hiçbir şey anlamadım tabi. Nasıl yapacağım diye kara kara düşünürken şimşekler çaktı kafamda.
Hani bir zamanlar ortalığı inim inim inleten torpiller, kız kaçıranlar var ya, imdadıma yetişti. E deneyimimiz de var tabi. Projeyi güzelce çizdim. Kaç tane füzeye, torpile, kız kaçırana, kaç santimetre fitile ihtiyacım var hepsini belirledim. Paramı da biriktirdim malzemeleri almak için. Her şey hazırdı. Tam uygulamaya geçecekken bu benim tamamlanamayan son çocukluk projem yani, hayalim olarak kaldı. Ama tüm detaylarıyla 19 yıldır aklımda biliyor musunuz? Az kaldı, kızım ve oğlumla yapıp fırlatacağım gün yakın.
Projeleri bırakıp sadece ders çalışmaya odaklandım ondan sonra. Sorun şu ki notlarım yükselmiyordu. Aksine daha da düşüyordu. Sürekli yüz aldığım matematik sınavlarım yetmişlere kadar düştü. Çok geçmeden anladım, amacımı elimden almışlardı benim. Sıkışmışlık hissiyle de böylece tanıştım. Fen kitaplarında gördüğüm deney fareleri gibi hissediyordum kendimi. Denileni yap, sınırların içinde kal. Çok iyi biliyorlardı çünkü her şeyi! Bu rahatsız edici durumdan acilen kurtulmalıydım. Yedinci sınıftayım, tüm olanlara sayıp saydırmak istiyordum ama yapamıyordum.
Denizler Altında 20000 Fersah’ı okumuşsunuzdur. Hani gemileri batıran bir canavar var sonra onun bir denizaltı olduğu anlaşılıyor. Bunu okuduğumda kafamda ışıklar yandı. Başladım yazmaya. Defterin ilk iki sayfasına istediğim dünyanın haritasını çizdim önce. İklimi, dağları, kara girinti çıkıntıları, doğa üstü yaşam şekilleri hepsini işledim haritaya. Kimse gerçekten yaşadıklarımla bir bağ kuramamalıydı. Ana karakterim elbette beni temsil eden bir çocuk, kötü karakterim ise o, yani bu dünya. Sonra mı, istediğimi istediğim gibi söyleyebildiğim maceralar, maceralar. Bilmeden fantastik edebiyata da merhaba demişim böylece. Gizli gizli dört beş yıl boyunca yazdım. Ama sırada üniversite hazırlık diye bir macera vardı. Sınavdan beklentiler büyük ve ekmek kaygısı da hat safhaya ulaşmıştı benim için. Üniversite sınavından bir sene önce edebiyat sınavında son fantastik eleştirel yazımı yazdım, Eşek Hayali!
Artık öykünmek yoktu, çözüm üretme vaktiydi. Ben çektim çocuğum çekmesin derler ya! İşte bu nedenle dijitale doğacak çocuklara ulaşmak için okudum bilgisayar öğretmenliğini.
O minik özgürlük savaşçılarıyla çalıştıkça yavaşlattım zamanı. Onlar sayesinde anladım Gılgameş’in ölümsüzlük otunu yanlış yerde aradığını.
Ardından da misyonumu yazdım. Ulaştığım hiçbir çocuğun proje hayali yarım kalmayacak!
Tabi bunu yapabilmek için her neslin özelliklerini doğru anlamak gerekirdi. Çünkü hepsinin kendine has özellikleri vardır.
Haydi en yeni nesil olan alfa kuşağının (2013 ve sonrası doğan çocuklar) bazı özelliklerini inceleyelim. Eminim sizin ya da en yakınınızın bu yaş grubunda bir çocuğu vardır. Hatta konuşma yetisini tam kazanmadan ekran kullanma becerisi kazandığına bizzat şahit bile olmuşsunuzdur. Peki, sordukları sorular bir yana soruların içindeki kelimelerle ilk kez karşılaştığınız hiç oldu mu? Elbette oldu.
Biraz da açalım.
Ankara Medical Journal’da pandemi nedeniyle okullar kapanmadan dört gün önce yeni neslin ekran kullanım süresini içeren bir makale yayınlandı. Bilgisayar, telefon, tablet ve televizyonu içeren ortalamalara göre;
0 – 2 yaş grubunun günde 142 dk
2 – 4 yaş grubunun günde 157 dk
4 – 6 yaş grubunun günde 145 dk
ve
6 – 8 yaş grubunun günde 138 dk
vakit geçirdiği tespit edildi.
Bu verilere göre 8 yaşını tamamlayan bir çocuğun toplam 7.080 saat dijital araç pratiğine sahip olduğunu söyleyebiliriz. Bir buçuk yıllık pandemi döneminde yapılan uzaktan eğitimini de eklersek bu ortalama rahatlıkla 10.000 saati bulmakta. Öyle kritik bir süreye öyle kısa bir zaman diliminde ulaştı ki bu çocuklar.
Malcolm Gladwell, Outliers adlı kitabında başarıya ulaşmada yapılan pratik süresini araştırarak bazı sonuçlar ortaya koydu. Bu sonuçlara göre bir alanda öğretici olmak için 4.000 saat, gerçekten iyi olmak için 7.000 saat ve profesyonel olmak için ise en az 10.000 saat pratik yapmak gerekmektedir.
Ürpertici değil mi?
Yorum Yazın