Kalamış Develi Gaziantep Mutfağı ( Güncesi )

Uzun bir zamandır aklımda Gaziantep'e uçup, hem o güzel şehrin hem de meşhur kebaplarının tadını çıkarmayı planlıyordum. Ucuz uçak bileti araştırmak için Smart'ın sayfasına girmiştim ki arkadaşlarımdan akşam Develi Restaurant'ta buluşuyoruz diye mesaj aldım. Kısmet bu ya, Gaziantep'e şu an için uçamasam da en azından kebap ziyafeti çekecektim. Yolculuğumu ikinci bir plana erteleyerek akşam için hazırlanmaya başladım.

Sizi bilmem ama kebap işin içine girince ben Antep mutfağını tercih ediyorum. Keza arkadaşlarım da öyle olduğundan İstanbul'da bir kaç şubesi olan Develi'nin Kalamış şubesinden yana kullanmışlar bu akşam ki seçimlerini. Bu güzel hava için çok da iyi yapmışlar. Hani Kalamış'ın ayrı bir güzelliği vardır ya sükunetiyle birlikte gelen, sanki Develi Restaurant burayı daha da bir güzelleştirmiş. Yeşilliklere ve kıyıdaki teknelerin zerafetine hayran kala kala kapıdan içeri girdim. Rezervasyonu yapılmış pencere kenarındaki masamıza oturdum. Benden size burayla ilgili öncelikli tavsiye rezervasyon yaptırmadan gelmemeniz den yana, emin olun bu çok özel kebapların tadına bakmak isteyen o kadar çok kişi var ki, buraya kadar gelmişken kapıda kalmak istemezsiniz! 

Arkadaşlarım gelene kadar restaurantının şefinden biraz bilgi edinmek istiyorum ve öğreniyorum ki burası başlı başına bir tarih. Dededen toruna geçen bir miras! Aileye katılan her yeni kuşaksa daha da geliştirerek taşımış burayı yarınlara. Samatya'ya açılan ilk Develi, Gaziantep'te çok meşhur bir kebapçı olan Arif Develi tarafından 1966 yılında kurulmuş. Fakat asıl hikaye, büyük dedeyle 1912 yılından başlayarak bugünlere gelmiş. Bu köklü tarihi duyduğumdan mı, yoksa gerçekten açıktığımdan mı bilmem ama menüye göz gezdirmeye başladım. Arkadaşlarımın da gelişiyle yemeğimize buranın özel spesiyalleri olan fıstıklı kebap ve beyti ile başladık. Ardından sıra geldi Keme Kebabına! Bilmeyenler için anlatayım, aslında bir mantar olan ancak anteplilerin 'Keme' dedikleri, yöresinden belirli zamanlarda getirilen bu mantar, toprak altında yetişiyor ve yalnızca 15-20 gün boyunca toplanabiliyor. Kebabı, yemeği ve pilavı yapılan bu lezzeti dolayısıyla sadece İlkbahar'da tadabiliyorsunuz. 

Bu kadar leziz kebaplardan sonra Antep'in tatlılarından yemeden kalkmak olmazdı tabii. Gözü doymayan arkadaşlarım baklava, sarma, kuşgözü, ayva tatlısı derken donattılar masayı. Hangisinden başlasak diye düşünürken, ustamız bize tuzsuz olarak özel ürettirdikleri dil peynirleriyle yaptıkları künefelerin den de tavsiye etmez mi? Anlaşılan bu gece bize uyku yok, hepimiz bunu anlamış olduk. Bu kadar yemeğin ardından biraz ağırlık çöküyor insana ama herşeye rağmen burada, Kalamış'ın kıyısında o kadar huzurlu oluyorsunuz ki, insan zamanın nasıl geçtiğini bile anlamıyor. Tam bu duygularla gelen kahvemizi yudumlarken, gözüm birden Develi'nin balık bölümüne takılıyor. Ne alaka diyeceksiniz belki ama Develi ailesi olarak balığı da baştan yaratmaya karar verdiklerini öğreniyorum. Bir daha ki sefere balıkların tadıyla buluşmak üzere diyerek yüzümüzde gülümseme ve dilimizde ' Bir tatlı huzur almaya geldim Kalamış'tan...' şarkısıyla gecemizi sonlandırarak rotamızı eve doğru çeviriyoruz. 

'Deniko'