Görüş Bildir
article/comments
article/share
Haberler
"Kuzucuk’un Hikâyesi: Alevlerin Ardında Kalan İyilik ve İhmaller"

etiket "Kuzucuk’un Hikâyesi: Alevlerin Ardında Kalan İyilik ve İhmaller"

Şeyda Betül Kılıç
23.01.2025 - 11:19 Son Güncelleme: 23.01.2025 - 11:49

Bolu Kartalkaya’dan yükselen ateş, benim güzel komşularım Sena ve Bilal Gültekin ile tanışmadığım ama acı çekebilen diğer insanların ıstırap ateşiydi. Sömestr tatili için birbirinden güzel evlatlarını yanlarına alarak tatile giden yüzlerce insan gibilerdi: Sevinçli, heyecanlı ve çocuklarının yüzünü güldürmeye sevdalı hususi ebeveynler... Gece otelde başlayan yangının detaylarını merak edenler basından okuyabilir. Benim derdim habercilik değil. Kalbim mürekkebim oldu, şu an buraya bu kalemle yazıyorum.

İçeriğin Devamı Aşağıda chevron-right-grey
Reklam

Sena ile yıllardır aynı apartmanda yaşıyoruz.

Sena ile yıllardır aynı apartmanda yaşıyoruz.

Benim meşguliyetimden olacak ki sürekli birbirimize gülümseyerek geçiştiğimiz, bazen de asansörde kısacık ama özel sohbetler ettiğimiz anlardan koca bir anı buketi oluşmuş; bunu şimdi anlıyorum. Sonunda komşumla misafirlik sohbeti yapıp derin bir şekilde tanıştığımız o güne bakıyorum da altın bir kalp ve çiçeklerden saf bir aileye çok geç kalmışım. İçimden “Ah ya Şeyda, ne vardı erteleyecek” dediğimi anımsıyorum ve aynı zamanda kısa sürede içimizin birbirimize nasıl aktığını hatırlıyorum.

Sena’ya misafirken sanırım 8-9 yaşlarında bir tatlı Uygur kızının, evdeki diğer çocuklar gibi neşeli ve ait olduğunu fark ettim. Verandada çayımızı içerken bu şeker kız koşarak yanımıza geldi ve dedi ki: “Kuzucuk, çocuklar galiba içeride sıkıldılar, onları buraya getireyim mi?” Sena da “Tamam, geliyorum kuzucuk” dedi. Yeniden yanıma gelince sordum:

“Sena, bu güzel kız kim?”

Aklımda kaldığı kadarıyla anlatacağım. Sena, bu kızın adının Sümeyye olduğunu söyledi. Doğu Türkistan’dan, Çin zulmünden babasıyla Türkiye’ye geldiklerini anlattı. Bu kişi, Bilal’in yanında (yangında birkaç kişiyi arayıp kurtarılmayı talep eden ve maalesef vefat eden Sena’nın eşi) işe girmiş. Fakat adamcağız kucağında bir bebekle işe gelip gitmeye başlayınca Bilal durumu anlamış. Bir müddet sonra Sena, “Annem ve ben bu bebeğe koruyucu ailelik yapmaya karar verdik.” dedi.

“Ben ona bebekken ‘kuzucuk’ diye hitap ederek sevdim. Konuşmaya başladığı andan beri o da bana ‘kuzucuk’ dedi ve öylece kaldı.” dedi. Gözlerimi o an bu gerçeklikten alamadım. İlk defa bir gerçeklik içimi böyle ısıtıyordu. Bu nasıl bir ev sahipliği ki gencecik yaşta annesi olmayan bir bebek koruyucu ailelikle ağırlanabiliyor, hem de yıllarca.

Kuzucuk ve üç güzel oğlu Yusuf, Bekir, Muhammed Selim kardeş gibiydiler.

Kuzucuk ve üç güzel oğlu Yusuf, Bekir, Muhammed Selim kardeş gibiydiler.

Görsel:NTV

Ben de hep otoparkta karşılaştığımızda onlara şahit oldukça dünyada iyiliğin devam edeceğine dair umudumu tazeliyordum. Kuzucuk her yere onlarla gidiyordu. Oğlanların “Ablamız” dediği bu Uygur güzeli, o kara yangın gecesine kadar onlarla güvende olacaktı. Bilinmeyen bir iyilik takvimi işlerken zamanın kahrından inceldiği o geceyi kim tahmin edebilirdi ki? Bugün duydum ki Kuzucuk okul grubuna resimler atmış ve tatile geldiklerini söylemiş. Sena ona güvende olmayı, bir ana kucağını verdi hep. Biz şahidiz. Hep saçlarını taradı ve hep sevdi.

Sena da eşi de kim bilir kaç çıkış yolu aradılar? Çok kişiyi aramışlar, yardım istemişler. Son ana kadar çocuklarıyla birlikte hayatta kalma haklarını kullanmaya çalışmışlar. Yangına dair önlemlerin asla alınmadığı ve zorunlu ekipmanların erişilmez olmasıyla yaşanan çaresizliği günlerdir ne aklıma, ne kalbime, ne zihnime, ne de bedenimde herhangi bir yere koyamıyorum. İhmallerin, usulsüzlüğün açtığı yaraların kapanmaz yaralar olduğunu, kanaya kanaya bir kez daha izledik. Sena ve Bilal’in kuzucukları için sadece dua edebildiğimiz anlar, alev almış bir yelkovanla yarıştı. Ve her şey için artık çok geçti. O otelde, katliamdan farkı olmayan bu kıyımın hesabını verecekler. Herkes bunun takipçisi olacak. Gültekin ailesinin bulunduğu yer camın önüymüş. Hepsi belli ki hava almaya ve belki fark edilmeye muhtaçlardı. İnsan fark edilmezse ölen tek canlıdır.

Fark edilmek için insan olduğunuzun görülmesi mühimdir. İnsan olduğunuzu görenlerin insana insanca muamele edeceğini varsayarız. Fark edilmemek insanı öfkelendirir. Şu an hepimiz bu koca yasla ne yapacağımızı bilemiyoruz ve insan gibi muamele görmeyi, güvende olmayı hak ediyoruz. Kim sebep oldu, kim ihmalciydi, kim kime ne dedi, niye dedi... Bize ne bundan, bana ne. Bu ülke kendi kuzucuklarını da, misafir kuzucuklarını da koruyacak güçtedir. Psikolojik destek gereken her durumda elimizden geleni elbette biz de yapacağız. Ancak işleyen bir hukuku görmeye ve biraz olsun sinir sistemimizin soğumaya ihtiyacı var. Bu da gerekli ve sağlam bir takiple, hak edenlerin cezalandırılmasıyla olur.

Ben bu kadarını biliyorsam, ülkemdeki hissedebilen ve acı çeken bütün insanlar da biliyor eminim.

Boş vermek, unutmak geçmişi yük, şimdiyi yapay, geleceği korkulu yapar. Hepimiz acı karşısında eşitiz. Canımız acırken bu defa kendimizi uyuşturmak yerine gerçeğe bakar olmaya gönüllü olabilir miyiz? Kendimizi uyuşturduğumuz ve duyarlılığı hazlarla takas ettiğimiz günlerden ne kazandık? Elbette ölüm var ve dilerim ölüm bizi canlıyken bulur.

X

Instagram

Bu makalede öne sürülen fikir ve yaklaşımlar tamamıyla yazarlarının özgün düşünceleridir ve Onedio'nun editöryal politikasını yansıtmayabilir. ©Onedio

Yorumlar ve Emojiler Aşağıda chevron-right-grey
Reklam

Keşfet ile ziyaret ettiğin tüm kategorileri tek akışta gör!

category/test-white Test
category/gundem-white Gündem
category/magazin-white Magazin
category/video-white Video
category/eglence BU İÇERİĞE EMOJİYLE TEPKİ VER!
6
1
1
1
0
0
0
Yorumlar Aşağıda chevron-right-grey
Reklam