Zorunluluktan dolayı okula gidiyor, ödevlerini yapıyor, sınavlara giriyorlar. Eğitim hayatını, hayatlarına başlamak için bir mecburiyet olarak görüyorlar. Her sabah uyanıyor, derslere giriyor, nedenini bilmeden ezber yapıyor, gün bitsin diye saatleri sayıyorlar.
Peki, ne yapalım, onları okula göndermeyelim mi, eğitim sistemini tamamen rafa mı kaldıralım, kurumları mı kapatalım? Çocuklarımızı, öngöremediğimiz bir geleceğe, hayal bile edemediğimiz yepyeni mesleklere, kontrol edemediğimiz değişikliklere nasıl hazırlayabiliriz ki?
Çocuklarımız, eğitim yolculuğuna şu soruyla başlıyor: büyüyünce ne olmak istiyorsun? Hepsinin kendine göre kocaman hayalleri var. Hepsini ilgiyle dinliyor, bazen minik öneriler yapıyor ama genellikle pek de karışmıyoruz başlarda. Mesela bazıları astronot olmak istiyor, bazıları şarkıcı, bazıları futbolcu, ressam, arkeolog, öğretmen, polis… Yıllar geçtikçe, bu kocaman hayalleri köreltiyor, küçültüyor ve toplumun geri kalanına uyacak hale getiriyoruz. Peki ilerletmek, genişletmek istediğimiz bir toplum yapısı için, hayallerin ötesine ulaşabilmek için, asıl yapmamız gerekenler neler; çocuklarımızı, ideal bir geleceğe hazırlamak onlara ne gibi önerilerde bulunalım?
Öğrenme sürecin, senin kontrolünde!
En etkin şekilde nasıl öğreneceğini, ne zaman, nerede, hangi araçla öğreneceğini kişinin en iyi kendisi bilir. Bu sebeple kişi, öğrenme süreçlerini kimsenin yönetmesine izin vermemeli! Öğrenme tutkusunu, öğrenmeden aldığı keyfi asla kaybetmemeli. Ancak bunlara sahip olan kişi yarına ulaşabilir. Aksi durumda kişi, ancak geleceğin takipçisi olarak kalır, süreç içerisinde meydana gelen değişim ve yeniliklerle birlikte mesleğinden, işinden olması olasıdır. Bilginin kendisi bile sürekli yenileniyor, o halde kendini yenilemeyenler, öğrenmeyi öğrenemeyenler elbette demode kalacaklardır. Bu bağlamda, çocuklarımızı geleceğe hazırlayacak olan eğitimin öncelikli amacı; öğrencinin kendi ilgi ve yeteneklerini, öğrenme biçimini keşfetmesini sağlamak olmalıdır. Çocuklarımız, kendi öğrenme idaresini eline alma sorumluluğu ve bilinci kazanmalı, yani öğrenmede özerklik edinebilmelidir.
Öğrenme, yaşam boyu devam ediyor!
Hayatın kendisi bir okul. Öğrenme süreci; sınıf ortamıyla sınırlı kalmıyor, okulun bitimiyle sonlanmıyor, puanlarla ve karnelerle değerlendirilmiyor. Bu sebeple, çocuklarımız; bir ömür, hayatın her anında öğrenmeye, deneyimlerinden en verimli şekilde faydalanmaya devam etmek zorunda, kötü deneyimlerden ve başarısızlıklardan bile öğreti çıkarmalılar ve bunları ilerlemek için kullanmalılar. Çocuklarımıza, öğrenmenin biteceğiyle ilgili sözler vermemeliyiz. Biraz daha dayan, şu sınavları geç, şu üniversiteye gir, mezun ol, iş bulursun, para kazanırsın, mutlu olursun gibi önermeler; çocuklarımızın yeteneklerinin ortaya çıkmasını engelleyecektir. Asıl amaç, asıl başarı bunlar değil. Yolun sonu için adım atmamak gerek, yoldan keyif almak için yola çıkılmalı. Çocuklarımız bunu bildiği sürece, zaten en doğru ve hızlı şekilde ilerleme sağlayacaklar; adımlarından emin olacaklardır. Gelecek, ancak süreçten keyif alanlarca ulaşılabilir.
Kendi başarını kendin tanımlarsın!
Başarı tanımı, kişinin kendisine ait olmalı. İnanın; çocuklarımızın yetenekleri, hayal güçleri bizden çok çok daha ötede. Onlar, bizim hayal bile edemeyeceğimiz bir dünyanın sahibi olabilirler. Bu sebeple bizim kurduğumuz dünya onları için çok küçük. Bizim onlar için uygun gördüğümüz hedefler, kimlikler, meslekler onlara yeterli gelmeyecek. Bırakın onlar kendi öğrenme yöntemleriyle, süreç içerisinde; kendi başarı tanımlarını, kendi mesleklerini üretsinler. Başkalarının kurduğu düzende, başkalarının başarı tanımına ulaşmak için çabalamak yerine kendi düzenlerini kendileri kursunlar ve kendi başarılarını bulsunlar. Ancak bu şekilde geleceği üretecek bir nesil yetiştirmemiz mümkün olabilir.
Bunun için de çocuklarımızın kendi deneyimlerine ihtiyaçları var. Elbette kendi öğretilerimizi onlara aktaracağız. Ancak onların kendi deneyimlerini edinmelerine, doğru veya yanlış, izin vermemiz gerekiyor. Bu, onları mutlak özgürlük alanına koyacağımız anlamına gelmez, ancak mutlak kontrollü bir ortamda da kişinin kendi öğretilerini oluşturamayacağı kesin. Bu sebeple, öğrenme ve deneyim ortamlarının bir dengeye oturtulması çok çok önemli. Evet, onları bir döneme kadar kontrol etmek zorundayız, ama bu kontrol bir gardiyan-mahkûm ilişkisi gibi olmamalı. Çocuklarımızın kendi hayatları olduğunu unutmamalı, bu hayata her an müdahale edemeyeceğimizi bilmeliyiz. Nitekim bu, onların özgüvenlerini de destekleyecektir.
Yorum Yazın
Harika bir yazı , ancak bu sadece çocuklar için değil çocuk kalmayı becerebilen her yaştan birey için önemli. Şahsi tavsiyem hiç bir zaman merak etmekten vaz... Devamını Gör