Görüş Bildir
Haberler
LGS'de %11'e Giren Valedictorian

etiket LGS'de %11'e Giren Valedictorian

Türker Toker
07.07.2024 - 23:23 Son Güncelleme: 21.07.2024 - 00:10

Valedictorian; Amerikan okullarında okul birincisi olup da mezuniyet gününde mezuniyet konuşmasını yapan öğrenciye verilen isimdir. Ayrıca bizim bazı köklü okullarımızda da uygulanan bir payedir. Kızım 2023 LGS’de %11’lik dilime girip “nitelikli okul” kazanamayıp “niteliksiz (!)” bir okula gitmek zorunda kaldığında sistemin felsefesini daha derin düşünmeye zorlandı zihnim. Çocuğun verdiği emeği, öğretmenlerinin geri bildirimlerini, gecesini gündüzüne katmasını gördüğümde bu emeğin bir karşılığının olması gerektiğini zihnimin eğitim bilimlerine ait olan kısmında daha da yüksek sesle dile getirmeye başladım.

İçeriğin Devamı Aşağıda
Reklam

Türkiye’de sınav sistemleri klasik söylemle at yarışı mantığı ile çalışıyor.

Türkiye’de sınav sistemleri klasik söylemle at yarışı mantığı ile çalışıyor.

Ancak bana göre at yarışı denilmesindeki temel mantık, çocukların birbirleriyle yarışıyor olmaları değil! Asıl benzerlik at yarışı sonunda birinci gelen at ile arkasından gelenler arasındaki farkların çok az olmasına rağmen, elde edilen başarıların bu orana göre oldukça düşük olmasıdır. Saniyenin bile altında farkla birinci gelen çok yüksek bir gelire ulaşırken diğerlerinin esamesi bile okunmamaktadır. LGS ve türevlerindeki sınavlarda da benzer bir durum yaşanmaktadır.

2024 LGS’de 352 birinci çıkmıştır. Sınav puan hesaplamasındaki katsayı farklarını, ortalama alan zorluklarını göz önünde bulundurmadan bir yanlış yapan tüm öğrencileri ikinci sayacak olursak 352 birincinin çıktığı sınavda en az 15-20 bin arasında öğrencinin ikinci olduğunu söyleyebiliriz. Benzer şekilde iki yanlışı olanları hesaplarsak 25-30 bin arası öğrencinin üçüncü olduğunu söyleyebiliriz. İki yanlış öğrenciyi birinci olmak yerine 40 bininci yapabiliyor.

Peki birinci ile iki yanlış yapan 40 bininci arasında ne kadar emek farkı var?

İşte bu noktada şunu çok rahatlıkla söyleyebiliriz ki bazı özel çocuklar hariç bu çocukların yıl boyunca harcadıkları emek arasında çok bir fark yok. Yani birinci olarak Galatasaray’a giden çocukla 1-2 yanlış yapıp Uşak Fen Lisesi’ne giden çocuk hemen hemen aynı emeği sarf ediyorlar. Bu sınavlar oldukça adil sınavlardır. Ancak bu adalet temelde ilk yüzde 5-6’lık dilim için geçerli olmayıp daha çok bu grupla kendilerinden sonra gelen diğerleri arasında ayrım sağlamaktadır. Bu da özellikle 2-3 yanlış yapan çocukların adalet duygularının zedelenmesine neden olmaktadır.

Konunun çözümü ile ilgili yazmadan önce temel sebepleri maddeler halinde tekrar yazalım:

1)  İlk ve en öncelikli sebep Türkiye’de mavi yakalıların çalışma şartlarıdır. Uzun zamandır mavi yakalı çalışanların kazançları, çalışma koşulları, sendikal haklarının kötü olması nedeniyle insanlar çocuklarını okumaya teşvik etmeye çalışıyorlar. Bu da ciddi bir yığılmaya neden oluyor.

2) Hem LGS’de hem TYT-AYT’de kontenjanların çok fazla olması çoğunluğun bir umut ile okumaya geçmesine neden oluyor. “Ev genci” ve üniversiteli işsiz kavramlarına bu pencereden bakabilirsiniz.

3) Her ne kadar “meslek lisesi memleket meselesi” gibi kavramlar olsa da bu okulların ve çıktılarının tanıtımı, süreç sonunda neler yaptıkları halk tarafından eskisi kadar bilinmiyor. Teşvik edecek adımlar atılmıyor.

4) Ekonomik koşulların 2000’li yılların başında suni bir iyileşme göstermesi ile eğitime erişimin artması nedeniyle ebeveynlerin daha iyi eğitim arayışına girmesi.

5) MEB’in DYS, etüt, kurs adı altında tüm çocukları sınava hazırlayan okullar yaratması ile her çocuğun bir noktada yarışa dahil edilmesi.

Sistemin en büyük sorunu ise bu sebepler çerçevesinde ortaya çıkardığı bir sürü diplomalı işsizdir.

Sistemin en büyük sorunu ise bu sebepler çerçevesinde ortaya çıkardığı bir sürü diplomalı işsizdir.

Bu çocuklara verilen umutlar sonunda tamamının diplomaları ile hizmet sektöründe çalışmalarına neden olmaktadır. Bu da toplumsal bir yaraya dönüşmektedir.

Sınavın yarattığı sorunları sınavla ilgili teknik meseleleri konuşarak çözmek imkansızdır. Zaten sınavda değişiklikler yaparak sorunlar çözülse bugünkü Ölçme ve Değerlendirme Genel Müdürü konuyu hemen yarın çözebilecek yeterlilikte ve kararlılıktadır. Basit bir örnekle kendilerine düşen önemli ödevler olmasına rağmen ne MEB ne ÖSYM mavi yakalıların çalışma şartlarını düzenleyecek yetkiye ve kaynaklara sahip değillerdir. Konu teknik meselelerden ziyade toplumsal bir mesele haline gelip kangren olmuştur ve toplumsal konsensus ile çözülmelidir. Çözüm ise sebeplerde gizlidir. 

1) Mavi yakalıların çalışma şartları iyileştirilerek okumayanın da hayatını kazanabileceği şartları sağlamak gerekir ki şu anda pek çok genç keşke okumasaydım da X, Y ustası olsaydım demeye başlamıştır.

2) Temel ihtiyaçlar (gıda, ev, araba, teknoloji, kitap) üzerindeki vergilerin azaltılması ve dahi sıfırlanması ile bunlara erişimin artırılması sağlanarak okuyan okumayan ancak emek veren her vatandaşın başını sokabilecek bir evi, bir arabası, 20 yaşında bir gencin teknolojik aletleri olacak bir yapıyı kurmamız gerekmektedir.

3) Ülkede akademik eğitime erişim çok fazla artmıştır. Liselerin zorunlu olması çocuğu 18 yaşına gelene kadar okula gitmek zorunda bırakmaktadır. Bu da akademik olarak başarısız olan çocuğa yatayda çıkış şansı tanımadan sürekli dikeyde hareket etmek zorunda bırakmaktadır. Lise zorunlu olmamalıdır. Oluyorsa bile lise 1. Sınıfta gerekli başarıyı gösteremeyen öğrenciye akademik olmadan hayata hazırlayacak çıkış yolları sağlanmalıdır.

4) “Nitelikli lise” olarak adlandırılan okullar ile üniversite kontenjanları azaltılıp buralara aktarılan kaynağın okul öncesi, mesleki eğitim kaynaklarına aktarılması gerekmektedir. Özellikle esnafın ve ev sahiplerinin yüzünü güldürmekten öte hiçbir işe yaramayan taşra üniversitelerinin kapatılması ya da kontenjanlarının ciddi azaltılması gerekir.

5) Mesleki eğitimin teşvik edilmesi, rehberlik sisteminin sınav rehberliği yerine mesleki rehberlik üzerinden yeniden tanımlanması gerekmektedir. 

6) MEB DYK, etüt, kurs, özel okul, özel ders gibi kavramları yeniden tanımlayacak çalışmalar yapmalıdır. DYK’ların, okul sonrası aktivitelerin devlet kaynağıyla dershane olarak çalışması engellenmelidir. DYK’ların zaten akademik olarak iyi olan öğrencilere tahsis edilmesi engellenmelidir.

Daha teknik anlamda sınavda;

·       Türkçe, matematik ve fen haricinde soru sorulmamalıdır.

·       Ortaokul ölçme değerlendirme esaslarının doğru uygulanıp, ortaokul 5-6-7. sınıflarda belli bir not ortalamasına ulaşamayan öğrencinin sınava girmesi engellenmelidir.

·       Teftiş mekanizması elden geçirilip maarif müfettişleri eliyle not şişirmelerin önüne geçip ağır yaptırımlar uygulanmalıdır.

·       Asıl yapılması gereken ise tüm liselerin kapatılıp her mahalleye nüfus yoğunluğu kapsamında akademik çok programlı liseler ve meslek liseleri açılmalıdır.

·       Akademik liselerde yapılan her türlü desteklemeye rağmen gerekli başarıyı gösteremeyen öğrenciler okul, ilçe ve ilde kurulacak kurullar eliyle mesleki eğitime ya da açık liseye yönlendirilmelidir.

Özetle; sorunun çözümü siyasi iradenin eğitim felsefesine yapacağı müdahale ile mümkün! Teknik meseleleri çözebilecek insan ve maddi kaynaklara sahibiz ancak siyasi irade bu sorunu çözebilecek adımları atacak gücü göstermelidir.

Bizim LGS`de %11'e giren valedictorian şu anda ne mi yapıyor? Bir yandan akademik çalışmalarına devam ederken bir yandan da Harvard hukuk fakültesine girebilmek için sosyal sorumluluk projeleri gerçekleştirmeye çalışıyor. En önemlisi ise “başaramazsam kendi suçumdur!” diyebilecek kadar içinde bulunduğu sisteme güveniyor.

Instagram

Twitter

Bu makalede öne sürülen fikir ve yaklaşımlar tamamıyla yazarlarının özgün düşünceleridir ve Onedio'nun editöryal politikasını yansıtmayabilir. ©Onedio

Yorumlar ve Emojiler Aşağıda
Reklam
BU İÇERİĞE EMOJİYLE TEPKİ VER!
10
3
1
0
0
0
0
Yorumlar Aşağıda
Reklam