Birincisi, inaktif yani ölü virüs. Virüsü işlemden geçirip ölü halini kabuk proteinine karşı antikor gelişmesi için enjekte ediyorsunuz. APC hücresi olay yeri incelemeye geliyor, fotoğrafını çekip raporunu yazıyor, bağışıklığı başlatıyor. Türkiye’de şuan kullanılan Çin menşeli CoronaVac aşısı buna örnek verilebilir. %50-65 arası bir koruyuculuk bildiriliyor.
İkincisi, vektör virüs aşıları. Yani çekirdekte “diken proteinini” kodlayan RNA bölümünün ayrılıp, bunu bağışıklık hücresine “insanda hastalık yapmayan başka bir virüsün kabuğu ile” sunmaya dayalı bir aşı modeli. Meyve örneğine gidecek olursak kayısı çekirdeğini şeftali kabuğuna yerleştirmek gibi hayal edebilirsiniz. Ancak kayısı çekirdeği hücreye girince kayısı kabuğu üretiyor. Çünkü kodlanmış kabuk proteini o olmak zorunda. Oxford İngiliz aşısı ile Rus Gameleya aşıları bunlar örnek verilebilir. %70 koruyuculuk bildiriliyor.
Üçüncüsü, mRNA aşısı. Bilindiği üzere yeni kullanıma giren bir aşı modeli. Çünkü mRNA, bağışıklık hücresine çıplak olarak sunulamıyor, daha kodlanmadan yok ediliyor. Önceki örnekteki gibi bir taşıyıcı kabuk ile sunulması gerekir. Bunun “lipid nanopartikülü” ile taşınabileceği keşfedilince bu yöntem aşı dünyasında yeni bir devrim olarak yerini aldı. Yani burada bir başka virüsün kabuğunu kullanmak yerine lipid ile paketlenmiş bir mRNA parçası mevcut. Hücreye giren modifiye edilmiş mRNA bağışıklık hücresinde “sadece diken proteinini” üreterek amaca yönelik savunma hücrelerinin kodlanmasını sağlıyor ve antikor üretimini başlatıyor. Pfizer-Biontech ve Moderna aşıları bunlara örnektir. %95 koruyuculuk bildiriliyor.
Dördüncüsü, protein aşıları. Yani bu diken proteininin rekombinant teknikle başka bir organizmada veya bitkide üretilmesine dayalı, sadece bu proteini saf olarak sunmayı hedefleyen, teknik olarak üretimi zor ama daha hazır paket halinde sunulan bir aşı modeli. Faz 3 çalışması devam eden Novavax buna örnek verilebilir. Koruyuculuk yüzdesini de önümüzdeki günlerde öğreneceğiz.
Ben CoronaVac aşısını oldum ve hiçbir yan etkiyle karşılaşmadım. Aşılanmanın hem kendi sağlığımız, hem çevremiz, hem de toplumumuz için bireysel bir yükümlülük olduğunu vurgulamak isterim. Toplumu ne kadar hızlı bağışık hale getirebilirsek Covid ile mücadelemiz o kadar kolaylaşacak ve asrın bu belasını kontrol altına alabileceğiz. Aşılanmak, sağlıklı toplum yaratır.
Yorum Yazın