Olimpiyat meşalesi oyunların oynanacağı stadyuma ulaşmadan önce kısa bir Dünya turuna çıkar. Bu Dünya turunda meşalenin gezdirileceği yerler kararlaştırılırken sembolik anlamı olan şehirler ve insanlık tarihi için önem arz eden rotalardan geçmesine dikkat edilir.
1976 yılında olimpiyat ateşi Atina’dan Kanada’ya uydular yardımıyla iletilirken, 1996 yılında meşaleyi taşımak için bir kano, buharlı bir vapur ve vagon kullanıldı. 2000 yılında Avustralya’ da meşalenin taşınmasında develer kullanılırken, 2008 yılına gelindiğindeyse meşale şimdiye kadar ulaştığı en yüksek yer olan Everest Dağı’nın zirvesindeki yerini aldı.
Nitekim, Olimpiyat meşalesinin Soçi Kış Olimpiyatlarında ki yolculuğuysa Kuzey Kutbu’na kadar uzandı. Hatta Dünya’nın en derin gölü olan Baykal’da meşaleyi ağırlayan yerler arasında yerini aldı.
Belki de meşalenin en ilginç yolculuğu uzaya gitmesiyle gerçekleşti. Olimpiyat ateşi, 1996 Yaz Olimpiyatları’nda uzaya götürülmüş fakat uzay yürüyüşüne çıkarılmamıştı. 2014 Soçi Kış Olimpiyatlarına gelindiğindeyse olimpiyat logolarıyla süslenmiş uzay aracılığıyla Kazakistan’ın Baykonur üssünden 3 astronotun eşliğinde uzaya fırlatılmıştı. Astronotların meşaleyi yeryüzünde olduğu gibi uzayda da elden ele dolaştırarak yürüyüşe devam etmeleri büyük ilgi uyandırmıştı.
Olimpiyat meşalesi İstanbul’da
2004 Atina olimpiyatları öncesinde 27 ülke ve 34 kenti gezecek olan Olimpiyat Meşalesi olimpiyatların yapılacağı stadyuma ulaşmadan önce meşalenin duraklarından biri olan İstanbul’a geldi. Olimpiyat Meşalesinin İstanbul turu Ataköy Olimpiyatevi’nden başladı. Türkiye’nin ilk bayan FİFA hakemi olan Lale Orta’nın koşusuyla birlikte olimpiyat meşalesinin İstanbul sokaklarındaki macerası başlarken, meşalenin ulaştığı son isimse ünlü haltercimiz Naim Süleymanoğlu oldu. Süleymanoğlu koşusunu, halkın yoğun tezahüratları eşliğinde Dolmabahçe Sarayı’nın önünde kurulan platformda büyük meşaleyi yakarak sonlandırdı.
Olimpiyat meşalesinin teknoloji ile bağı
Teknolojinin hayatımız üzerindeki etkisi zamanla olimpiyat meşalesinin yolculuğuna da yansıdı. Öyle ki meşale tasarlanırken uzay bilimleri ve endüstri gibi çeşitli alanlardan yararlanılmaya başlandı. Bu alanların katkılarıyla tasarlanan olimpiyat meşalelerinin fırtına, rüzgâr, aşırı yağmur hatta en yüksek zirvelerdeki oksijen azlığında bile yanacak özellikte olmasına gayret ediliyor. Bunun yanında 1976 olimpiyatlarında olimpiyat ateşini yakmak için teknolojinin tüm imkânlarından faydalanılarak bir istisna yapıldı. Bu istisna kapsamında o yıl alev bir radyo sinyaline dönüştürüldü. Olympia bölgesinden önce bir uyduya oradan da olimpiyatların yapıldığı Kanada’ya gönderilen bu sinyalle tetiklenen bir lazer ışınıyla meşale yakıldı.
Meşale sürekli yanıyor
Olimpiyat meşalesinin yandığı ilk günden oyunların kapanışına kadar olan zaman zarfında meşaleyi koruyabilmek için yoğun bir çaba sarf edildiğinden bahsettik. Bu çabanın ilki meşalenin ilk yakıldığı yer olan Olympia’da karşımıza çıkıyor. Olypia’da yakılan meşale güvenlik tedbirleri kapsamında 24 saat aralıksız olarak, yaklaşık 10 kişiden oluşan ‘’Ateş Bekçileri‘’ tarafından korunuyor. Bir diğeriyse meşalenin Dünya turundaki yolculuğunda ziyaret ettiği şehirlerde olası bir saldırı ya da söndürme girişimine karşı 20’yi aşkın araçtan oluşan bir konvoy tarafından korunması.
Bununla birlikte olimpiyat meşalesinin ülkeler arasındaki yolculuğu çoğu zaman uçaklar yardımıyla gerçekleşiyor. Fakat Olimpiyat Ateşinin uçakla olan yolculuğunda meşalenin yanması yasak. O nedenle meşalenin uçakla olan yolculuğunda kapalı fenerler kullanılıyor. Bu fenerler geceyi otel odasında geçirirken, Olimpiyat Meşalesinin başında 3 muhafız hazır bulunuyor ve kural gereği en az bir muhafızın uyanık olması sağlanıyor.
Ayrıca olimpiyat meşaleleri ulaştığı yerlerin coğrafi konumuna göre su altında yanacak şekilde dizayn ediliyor.
Instagram
Facebook
'Bu makalede öne sürülen fikir ve yaklaşımlar tamamıyla yazarlarının özgün düşünceleridir ve Onedio'nun editöryal politikasını yansıtmayabilir. ©Onedio'