onedio
Görüş Bildir
article/comments
article/share
Haberler
Pelin'in Seyir Defteri: Göz Kararı Mindfullness

Keşfet ile ziyaret ettiğin tüm kategorileri tek akışta gör!

category/test-white Test
category/gundem-white Gündem
category/magazin-white Magazin
category/video-white Video

etiket Pelin'in Seyir Defteri: Göz Kararı Mindfullness

Pelin Çini
20.11.2024 - 19:22

Bir önceki yazıda geçen bir cümle vardı: “Bundan birkaç sene önce Pelin bu yazıyı sen yazdın deseler hadi lan derdim” diye. Sanırım bunu seri haline getirmem lazım. Çünkü “40’ından sonra aydınlananlar” kervanında başı çekenlerden biri olarak gün içerisinde kaç kez kendi kendimle dalga geçiyorum ya da kendime şaşırıyorum inanın saymadım.

Mesela bugün size meditasyondan bahsedeceğim. Senelerce ismini duyduğum an koşarak uzaklaşmak istediğim meseleden…

“Aman canım insan sabah erken kalkıp da böyle boşluğa bakarsa ne olurmuş?”, “Omm omm omm ben dayanamam öyle sakin işlere, fenalık gelir sıkılırım”, “Yoga yapan adam mı olur yahu?” (bu feci sığ bir bakış açısı farkındayım) bunlar tahmin edebileceğiniz üzere dilime pelesenk olmuş, şimdi hatırladığımda inceden utandığım sonra da işi gırgıra vurduğum cümlelerimden bazıları.

İçeriğin Devamı Aşağıda
Reklam

Meğer ben en çok sakinlikten korkuyormuşum. Bu yüzden de kaçmışım hep.

Meğer ben en çok sakinlikten korkuyormuşum. Bu yüzden de kaçmışım hep.

Sakin insanlardan, sakin etkinliklerden, sakin işlerden, sakin konuşmalardan, sakin ilişkilerden… Çünkü dinginliği, sakinliği ve onların beraberinde getirdikleri şefkati sıkıcılıkla aynı şey sanmışım. Daha dürüstçe söylemek gerekirse ÖYLE SANMAK İŞİME GELMİŞ.

Şimdilerde Oscar’da (merak edenler önceki yazılara baksın) aynısını gözlemliyorum. Ona yavaş hareketlerle, sabırla yaklaştığınızda tepki vermiyor ama ne zaman bağırırsanız, şiddetlenirseniz tüm dikkati sizde, komutu hemen anlıyor. Anlamayı seçiyor. Kısacası “Anası kılıklı” oğlum da sevgiyi hırçın bir şey sanıyor. Köpek değil insan olsaydı sanırım meditasyon ile “barışması” 40 yaşını bulurdu.

Neyse konuyu dağıtmayalım; Bugün sizlere sevilmeyi hak etmediğime dair sahip olduğum kök inançlarım ile yani değersizlik ve yetersizlik duygularımla yüzleşmemi sağlayan (ki bunlara dair onlarca yazı yazasım var, DEHB izin verdiğinde başlayacağım) bir yöntemi paylaşacağım.

Popomdan uydurduğum ismi ile: “Yeni başlayanlar için farkındalık uygulaması”, “Göz kararı mindfulness” da diyebiliriz. Aşağıda adım adım yazdım. Mümkünse sabah uyandıktan sonra kahvenizi içmeden, telefonu elinize almadan hatta yataktan kalkmadan yapın. Maksimum 5 dakika alacak, söz. Hem zaten buraya kadar okuduysanız içinizde bir istek var demektir, deneyin bir şey kaybetmezsiniz. Yaparken ister oturun ister yatmaya devam edin ister gözünüz açık ister kapalı olsun fark etmez:

SORUN: Şu an, tam da şu saniye ne hissediyorum? Bu his bedenimin neresinde? Aklıma bu duyguyu getirdiğimde bedenimin hangi bölgesi sinyal veriyor? Bana varlığını hissettiriyor?

SORUN: Şu an, tam da şu saniye ne hissediyorum? Bu his bedenimin neresinde? Aklıma bu duyguyu getirdiğimde bedenimin hangi bölgesi sinyal veriyor? Bana varlığını hissettiriyor?

CEVAPLARI SELAMLAYIN: Burası en önemli ve başlarda en “deli saçması” gelen kısım. Benim uydurduğum ismi ile “Hissimizi selamlamak” (güneşi selamlamaktan gelsin) Peki ne yapıyoruz?  Fark ettiğimiz duygumuza selam veriyoruz. Hani tanıdık biri karşı kaldırımdan geçerken, uzaktan el kol işaretleriyle hal hatır sorarsınız ya, o şekilde. Bu önemli. Çok samimi olmuyoruz, zira bu his belki de bizim kurtulmak/arınmak istediğimiz bir şey ve yüzgöz olmanın alemi yok. “Sevgili öfkem iyi ki geldin oh be!” demek yerine “Öfkem, seni görüyorum ve çekip gitmene izin veriyorum” modunda kalmak daha mantıklı.

KONUŞUN: Senelerce kendi kendine konuşan insanların deli olduğunu söylediler. Bu sanırım insanlık tarihindeki en büyük aldatmacalardan biri. Bilakis bir kişi kendisiyle konuşabiliyorsa akıllıdır ya da şöyle söyleyeyim bir kişi ömrü boyunca hayatını birlikte idame ettirmek zorunda olduğu şey ile yani BENLİĞİ ile iletişim kuruyorsa yapılacak en AKILLICA şeyi yapıyordur. O sebeple tavsiyem; “delirin” yani kendinizle sohbet edin. Mümkünse yüksek sesle. “Bu duyguyu neden hissediyorsun?”, “Hangi insanlar, sesler, görüntüler, kokular, mekanlar sende bu duygunun uyanmasına sebep oluyor?”, “En son ne zaman bu duyguyu hissettin?”, “Şu an kendi kendine konuşuyor olmak nasıl bir his?” cevapları da yüksek sesle verin. İlk başlarda “deli saçması” gelecek ama birkaç kez yaptıktan sonra inanılmaz bir rahatlama hissedeceksiniz.

NOT ALIN: Yine aynı yere geliyoruz. Söz uçar yazı kalır. Bu sohbetlerden aklınızda kalanları not aldığınız bir defter edinin. Öyle dünyayı kurtaracak şeyler yazmanıza da gerek yok. “Bu sabah meymenetsiz uyandım çünkü dün yemeği çok kaçırmışım”, “Bu sabah bir mutlu uyandım haydi hayırlısı”, “Kredi kartı ödemesi geldi o yüzden birazdan cinnet geçireceğim” gibi cümleler olsun o defterde. Bunlar hayatın da kendisi, bunlar insan olmanın ta kendisi çünkü.

BEKLEYİN: not aldıktan sonra kısacık bir süre de olsa durup bekleyin. Gerekirse gözlerinizi kapatın ve 1 dakika kadar öylece durun. Tek ricam telefonu elinize almayın. Dikkatinizi kısacık bir an o kendinize yaptığınız konuşmada ve yazdıklarınızda tutun. Birazdan zaten telefona bakacak ve hayatın içinde kaybolacaksınız. Acele etmeyin.HATIRLATICILAR EKLEYİN: Bu aşama yukarıdakileri birkaç kez tekrarladıktan sonra yapmanızı tavsiye ettiğim bir şey. Bizler 5 duyumuzla kayıt halindeyiz sürekli. Mutlu olduğumuz anların kokularını, seslerini, renklerini de kaydediyoruz aslında. Anneanne poğaçasının kokusu ile sıcak çay bardağının parmak uçlarında bıraktığı ısını düşünün hak vereceksiniz bana.

Şimdi bu sabah seanslarına da böyle hatırlatıcılar ekleyeceğiz ki gün içerisinde daraldığımızda “kendimizle baş başa” olma haline geri dönebilelim.

Şimdi bu sabah seanslarına da böyle hatırlatıcılar ekleyeceğiz ki gün içerisinde daraldığımızda “kendimizle baş başa” olma haline geri dönebilelim.

Bir bitki çayı, bir tütsü ya da parfüm, alttan çalan bir müzik olabilir. Siz seçin. Ben mesela yaz kış pencereyi sonuna kadar açıp dışarıdan gelen havayı koklayarak yapıyorum sabah seanslarımı. Hava kokusu hatırlatıcılarımdan biri. Sonra aynı kalemden birkaç tane aldım. Çantalarımda taşıyorum ve ne zaman ihtiyaç duysam çıkarıp elime alıyorum. Sabahları günlüğüme yazı yazarken hissettiğim rahatlama duygusu hemen geri geliyor. Kalem de hatırlatıcılarımdan biri yani. Örnekleri çoğaltabilirsiniz. Hatırlatıcıları seçerken gün içerisinde de ulaşabileceğiniz şeylerden belirlemeye dikkat edin derim tabii ki.

Kısacası sevgili okuyucu meditasyon yapın tavsiyesini duyunca ensendeki tüyler ürperiyorsa, buna artık gerek yok. Süslü yoga matlarına, pahalı tütsülere, renkli taytlara ya da anlamını bilmediğin mantraları mırıldanmana falan da gerek yok… Her yiğidin bir yoğurt yiyişi vardır hesabı bence her insanın da kendine has bir aydınlanma yöntemi vardır. Araştırırsa bulur. Zaten meditasyon durmak, demek. HİÇBİRŞEY YAPMADAN ve olan biten her şeye İZİN VEREREK durmak. Bazen çok sevdiğimiz bir işi yaparken zamanın nasıl geçtiğini fark edemeyiz ya. İşte o da bir meditasyon aslında. O işi yaparken o kadar o anda kalıyoruz ki zaman yok oluyor. Duruyoruz aslında.

Ben tüm bunlara bir de not almayı ve kendinle sohbeti de ekledim çünkü yazmanın çok iyi bir boşaltma şekli olduğundan eminim ve bugüne kadar en keyif aldığım sohbetleri yine kendimle yaptım. Sizlere şiddetle tavsiye edişim de bundan ve deneyeceklere şans diliyorum ve son kez yeniden söylüyorum: Endişe etmeyin delirmiyorsunuz aksine uyanıyorsunuz! Keyfini çıkarın.

Instagram

Bu makalede öne sürülen fikir ve yaklaşımlar tamamıyla yazarlarının özgün düşünceleridir ve Onedio'nun editöryal politikasını yansıtmayabilir. ©Onedio

Yorumlar ve Emojiler Aşağıda
Reklam
category/eglence BU İÇERİĞE EMOJİYLE TEPKİ VER!
0
0
0
0
0
0
0
Yorumlar Aşağıda
Reklam