Psikolojiye Göre Kendi Kendine Konuşmak Ne Demek?
Toplum içerisinde kendi kendine konuşan birini gördüğümüzde, genellikle bu durumu bir tuhaflık ya da zihinsel bir karmaşanın belirtisi olarak algılama eğilimindeyiz. Oysa modern psikoloji, bu alışkanlığın ardındaki gerçeği bambaşka bir pencereden açıklıyor. Günlük hayatta kaybettiğimiz bir objeyi ararken kendi kendimize 'Nereye koymuş olabilirim?' diye fısıldamak ya da zorlu bir işe odaklanırken kendimize talimatlar vermek, aslında beynimizin sunduğu en etkili bilişsel araçlardan biri olabilir.
Detaylar 👇
Uzun yıllar boyu yanlış anlaşılan bu davranış, günümüzde zihinsel performansı artıran ve düşünceyi somutlaştıran doğal bir mekanizma olarak kabul ediliyor.

Sesli düşünme eylemi, beynin çalışma prensiplerini doğrudan etkileyen bir süreçtir. Araştırmalar, düşünceleri kelimelere dökmenin beynin görsel ve işitsel bölgelerini eş zamanlı olarak harekete geçirdiğini göstermektedir. Bir nesnenin adını yüksek sesle söylemek, o nesneyi algılama hızımızı artırırken aynı zamanda dikkati belirli bir noktada toplamayı kolaylaştırır. Karmaşık problemlerle karşılaştığımızda sesli bir yol haritası çizmek, zihindeki karışık verileri bir düzene sokar ve hata yapma payını önemli ölçüde azaltır. Bu durum, konuşmanın sadece bir iletişim aracı değil, aynı zamanda düşünceyi inşa eden bir ustalık olduğunu kanıtlar.
Bu davranışın kökleri, çocukluk dönemindeki sağlıklı gelişim süreçlerine dayanır.

Oyun oynarken ya da bir yapbozu birleştirirken kendi kendine konuşan bir çocuk, aslında içsel konuşma yetisini geliştirmektedir. Çocuklukta dışa vuran bu sesli düşünceler, zamanla olgunlaşarak içsel bir diyaloğa dönüşse de yetişkinlikte tamamen yok olmaz. Özellikle stres seviyesinin yükseldiği, karar verme mekanizmalarının zorlandığı veya yoğun odaklanma gerektiren anlarda bu çocuksu alışkanlık yeniden yüzeye çıkar. Beyin, baskı altındayken kontrolü eline almak ve kendini sakinleştirmek için dışsal bir sese ihtiyaç duyar.
Kendi kendine konuşmanın sınırlarını belirleyen temel unsur, kişinin bu eylem üzerindeki farkındalığıdır.

Uzmanlar, bu davranışın bir sorundan ziyade zihinsel bir organizasyon yeteneği olduğunu belirtmektedir. Ancak bu durum kontrol dışı bir hal alıyor ve gerçeklik algısında bozulmalarla birleşiyorsa bir uzmana danışmak gerekebilir. Bunun dışındaki tüm durumlarda, kendimizle kurduğumuz bu sözlü bağ, zihinsel dayanıklılığımızı pekiştiren bir kuvvettir. Sonuç olarak, sessiz bir odada kendi sesimizi duymak, yalnızlığın değil; aksine zihnimizin en karmaşık labirentlerinde yolumuzu bulmamızı sağlayan güçlü bir rehberin işaretidir.
Keşfet ile ziyaret ettiğin tüm kategorileri tek akışta gör!





Yorum Yazın
Kendimle küsüm şu aralar geçen bana pıçak çekti…Kavgalıyız…
Bugün yine herkes bir şeyler anlattı, ben kafamda seninle kahve içtim türünden mi? 🤔
Ben yıllardır konuşurum hatta soru sorup cvp bile veriyorum:))