Beş yıl boyunca öğretmenimiz “kesin sesinizi, susun, konuşmayın!” demekten bıkmadı, biz de konuşma isteğinden vazgeçmedik.
Ortaokulda bir şeyler anlatmak için konuşurken büyüklerim “ne biçim konuşuyorsun, susar mısın?” dediler.
Lisedeyken her öğretmen kendi dersinin öneminden dem vurup susturdu beni. Leyla ile Mecnun’un aşkını öve öve bitiremeyen edebiyat öğretmenim bırakın konuşmamı, bir kıza baktığımda bile yapıştırdı tokadı gözümün tam üstüne. Bir genç olarak şimdiki duygularımın M.Ö. yaşamış insanların duyguları kadar önemi yoktu.
Lisede her sabah güne müdür yardımcılarımızın “susun oğluuum, kızım keser misin konuşmayı!” sözleriyle başlıyorduk. Derslerde hep susturulduk. Hocalarımız dolu testi, biz ise boş bardaktık. Hep onlar konuşarak dolduruyorlardı içimizi.
Öğleden sonraları eve geldiğimde annem “misafirler var, onların yanında fazla konuşma!” derdi. Tek umudum akşam işten gelecek babamdı. Yemekten sonra televizyonun karşısına otururdu. Bir şey sorduğumda gözlerini televizyondan ayırmadan “yavrum susar mısın, görmüyor musun haberleri izliyorum!” derdi.
Odama giderdim. Yatağa girer, yorganı başıma çekip sessizce ağlardım. Gözyaşlarımı sadece yastığım bilirdi. Bu sırada odalarına çekilirken babamın anneme “hanım Allah’a şükür evladımızın hiç derdi yok değil mi?” dediğini duyardım.
Ben onların fısıltı halindeki konuşmalarını duydum ama onlar ne benim konuşmalarımı duydular ne de odamda yorganın altında attığım sesiz çığlıklarımı...
Bir gün babam bana bir şey sorduğunda boğazım düğümlendi. Cevap veremedim.
Annem “neden konuşamıyorsun yavrum?” diye sordu. Okulda da öğretmenler beni tahtaya kaldırdığında çok heyecanlanır, sorularına cevap veremezdim. “Konuşsana çocuğum” diyen öğretmenlerime hayret ederdim çünkü o güne kadar beni susturup hiç beklemediğim bir anda “konuş” demişlerdi.
Üniversiteye gittiğimde biraz nefes aldım. Ailem yanımda değildi. Hocalarım da karışmıyordu bana. Birkaç arkadaş bir araya gelip gösteri yapmaya karar verdik. Hep beraber avazımız çıktığı kadar “yaşasın özgürlük!” diye bağırırken polis geldi. “Dağılın” diye anons etti. Arkadaşlarımızla kol kola girip birbirimize daha sıkı kenetlendik.
Tüm gücümle “susma, sustukça sıra sana gelecek!” diye bağıracaktım ki bir polisin eli ağzıma yapışıp ağzımı kapatıverdi. Yine susturulmuştum.
Ben artık konuşmak istiyorum.
Nasıl olsa öldüğüm anda da çenemi bağlayacaklar...
Facebook
Instagram
Yorum Yazın