Bu dönemin bizim için önemi büyüktü. Virüs hakkında her türlü tanımlama yapıldı ve aşı çalışmaları hızla başladı. İlk faz çalışmaları gönüllüler üzerinde yapıldı. Hızla bazı aşılar acil kullanım onayı aldı.
Önceki bir yazımda söylediğim gibi dünya açık bir laboratuvara döndü.
Korunma ve koruma politikaları genişledi. Çıraklık döneminde sıkılaşan önlemler zamanla, özellikle ekonomik sebeplerden dolayı gevşetildi. Hasta-vaka sayıları açıklama politikası zihin bulandırdı. Açıklamalar tekrar vaka sayılarına dönünce şaştık kaldık. Tekrar önlemler arttı. Tabi bu dönemde bir yaz dönemini geçirdik.
Oysa biz her şey bitiyor sanmıştık.
Bu süreçte tüm bilim insanları bu pandemiden tek kurtuluş yolunun toplumsal bağışıklıkla olacağını üzerine basa basa söylediler. Bunun da toplumun %60-65’ini aşılamayla başarabileceğimizi yoksa daha büyük sorunlar ile karşılaşacağımızı belirttiler.
Bu arada virüs kendini aştı. Mutasyondan mutasyona koştu. Hindistan per perişan oldu. Hepsini izledik…
Hatırlayın lütfen, ikinci kapanmayı neden yaşadık. Evde oturmak için değil, aşılanmanın hızlanması ve toplumsal bağışıklığı arttırmak içindi aslında her şey. Bana göre biz bu süreci iyi değerlendiremedik. Bunu ben hem bir bilim insanı hem de sade bir vatandaş olarak söylüyorum. Tabi ki burada bir suçlu aramıyorum. Ama Keşke’lerim var.
Keşke.. Daha fazla aşıyı ülkemize soksaydık.
Keşke…Yerli aşılarımız daha hızla sisteme girseydi
Keşke…Daha kapsamlı kapansaydık.
Keşke…Daha çok canımızın hayatını kurtarsaydık…
Keşkelerle geçti kalfalık dönemi…
Peki şimdi usta olduk mu?
Yorum Yazın