Üniversite giriş sınavlarının temel nedeni üniversitelere öğrencilerin önceki eğitim süreçleri için standart bir kriter sağlamaktır. Buradaki esas nokta farklı eğitim kurguları içerisinden gelen öğrencilerin standartlaştırılmış bir sınava girerek üniversitelerce (YÖK) belirlenen yeterliliklere sahip olup olmadıklarının ortaya konulmasıdır. Bu noktada baraj puan uygulaması bu yeterliliklerin en asgari seviyede tanımlanmış halidir. Batı eğitim sistemlerinde referans mektupları, ders dışı etkinlikler, kişisel tecrübeler, farklı deneyimler de puanlanarak sistem daha karmaşık ama geçerliliği yüksek tutulsa da bizde maalesef kültürel kodlar nedeniyle henüz böyle bir kurgu mümkün değildir.
Sınavdan elde edilen puanın işe yararlılığı ise size iş bulacağınız bir meslek sahibi olup olamayacağınıza bağlı haldedir. Özellikle son yıllarda arz talep sorununun doğru planlanamıyor olmasından dolayı tıp ve bazı mühendislikler hariç bölümlerde atama temelli bir sıralama oluşmakta, ataması olan bölüm tercih edilmekte ve sıralama sürekli değişmektedir.
Özellikle 2006 yılında yapılan atılımlarla Türkiye'de üniversite sayısı hızla tırmanışa geçmiştir. Alt ve orta gelir grubunun sosyal sınıf değişikliğinin umudunu eğitimde görmesiyle açılan fakültelerdeki kontenjanlar hızlı bir şekilde dolmaya başlamıştır. 2010lu yıllarda ise mezunların planlaması yapılmadığından 'ben bu elimdeki diploma ile ne yapacağım' sorusunu sormaya başlamışlardır aynı sosyo-ekonomik grup üyeleri. Devletin planlamayı doğru yapmaması milyonlarca üniversite mezunu işsiz doğurmakla kalmamış aynı zamanda da zaten ara eleman açığı olan ülkenin çırak-kalfa-usta hiyerarşik kurgusunda devam eden mesleki gelişim süreçleri de ciddi zararlar görmüştür.
Şimdi can alıcı soruyu soralım:
Özellikle ara eleman ihtiyacı olan sektörlerde hangi gelir grubundan ve hangi akademik seviyeden kişiler çalışmaktadırlar?
Ülkemizde ve dünyada genel olarak akademik başarısı düşük bireyler (ki ağırlıklı olarak alt gelir grubundan bireylerdir) ülkenin ara eleman ihtiyacını karşılamaktadırlar. Örneğin TEOG yıllarında her yıl 300 küsur bin en başarısız öğrenciyi meslek liselerine yönlendiriyorduk. Burada bir parantez açmakta fayda var: Türkiye'de meslek liselerinin, çıraklık okullarının, usta-kalfa-çırak sisteminin tercih edilmeme nedeni iş bulamamak ya da buralarda verilen eğitimlerin kalitesiz oluşundan değil mavi yakalı çalışanın sendikal, ekonomik, özlük haklarının yeteri kadar iyi düzeyde olmamaları nedeniyledir. Bugün gelinen noktada üniversite sınavında barajın kaldırılmış olması hali hazırda 1 milyonun üzerinden olan kontenjanların belki dolmalarına neden olacak ancak bundan zaten üretim hattında sorun yaşayan sektörler ciddi zarar göreceklerdir. Bu kadar çok akademik eğitim verilmesi zamanla başka yerlerden geminin su almasına neden olacak ve elimizde 100 tane kaptanı olan ama delikleri kapatacak, suyu boşaltacak tayfası olmayan bir gemi bırakacaktır. Bu haliyle işçi haklarını iyileştirmeden herkese üniversite yolu açmak akıl almaz bir kumar oynamak anlamına gelmektedir.
Bununla birlikte barajın kaldırılmasının üzerine bir de sürenin artırılması ne anlama gelmektedir? Türkiye'de 4 yıldır sınavlarda sorulan soruların kaliteleri ciddi anlamda tartışılmaktadır. Özellikle liselerarası geçiş sisteminde yaşanan dönüşümün odak noktası okuduğunu anlama becerisinin öncelenmesi olarak planlanmıştır. Benzer sebeple aynı etkiyi zaman içerisinde üniversite sınavlarında da görmeye başladık. Sınavda her ne kadar kazanım değişikliği yaşanmasa da soru tiplerindeki değişiklikler özellikle okuduğunu anlama becerisi düşük çocuklarda düşük sınav sonucu olarak kendini göstermektedir. Süre artışını aynı zamanda soru kalitesi, daha uzun sorular, daha uzun paragraflar, yoruma dayalı kurgular olarak görmek gerekir. Haliyle süreyi uzatan YÖK soru kalitesinde mutlaka değişikliğe gidecektir.
Özetle; sınavda baraj üniversite okuyabilmek için temel yeterlilik göstergesidir. Barajı kaldırmak kampüsleri bu yeterliliğe sahip olmayan her türden insanla doldurmak anlamına gelmektedir. Yarım net yapan kişinin kontenjanı boş kalan bölümlerde eğitim alacak olması hali hazırda kalitesi ciddi tartışılan üniversite eğitimini daha da aşağılara çekecektir. Üniversite kampüsleri ilim elitisti, yükseköğrenim görmeye hem zihnen, hem fikren, hem kültürel olarak belirli şartları taşıyan kişilerle dolmalıdır. Sistemi her vatandaşın doğrudan kullanımına açmak YÖK başkanının makam aracına belediye otobüsü muamelesi yapmak gibidir. Nasıl ki makam aracıyla toplu taşıma yapılmaz benzer şekilde milletin vergileriyle kurulan üniversitelere de el kol sallanılarak girilemez. Asgari yeterlilik olmazsa olmaz konulardandır.
Sürenin uzatılması ise başlı başına okuduğunu anlamanın öncelendiği daha zor soruların sorulacağının işaretidir. Adaylar bunu asla göz ardı etmemelilerdir.
Instagram
Twitter
Yorum Yazın
Baraji kaldirma gayesi...pek bi begendikleri imam hatipli lerin unv.okumasini saglamak...simdi hiç bir üniversite ye kayit yaptiramayinca sıkıntı...halbuki k... Devamını Gör