Umut Nur Sungur Yazio: Güzellik Görende mi, Görünende mi, Yoksa Her İkisinde midir?
Hayatın tüm alanlarında insanın güzeli arama çabası yok mudur sizce de? Örneğin mimaride... Her ne kadar temel amaç ve işlev, barınma olsa da süslemeye yönelik çeşit çeşit mimari tarz ve stiller görürüz etrafımızda. Peki, ama neden? Güzellik bizi saniyeler içinde zamanın durduğu ve dünya ile bir olduğumuz bir yere götürür. Yaşadığımızı hissettirir. Bize ilham verir ve bizi daha iyi olmaya, daha iyisini yapmaya iter.
Bir gül, gün batımı, gökyüzündeki yıldızlar, dalgaların kıyıya vuran sesi, yeni kesilmiş çimen kokusu ne kadar güzeldir. Sağlıklı, gür, yeşil bir ağaç güzeldir. Peki, bükülmüş, eğri büğrü gövdesi olan bir ağaç güzel midir? Bu gövdede de belirli
bir güzellik ve bu güzellikle birlikte bir yaşanmışlık yok mudur sizce? Ya da resim sanatından yola çıkarsak Rönesans dönemindeki güzellik anlayışına baktığımızda soluk tenli, küçük göğüslü kadınlar “güzel”dir.
Hepimizin bildiği bir söz vardır; “Değişmeyen tek şey değişimin kendisidir.” Bilgi, davranış, zevk dediğmiz şeyler aynı kalmazlar.
Hadi gelin birlikte geçmişe yolculuğa çıkalım.
20. yüzyılda ise çok sayıda sanatçı, filozof güzelliği reddetmiş ve sanat gerçekliği ve güzelliği ifade etme rolünden uzaklaşmış.
Marchel Duchamp, fikrin, sanat eserinin görünümünden daha önemli olabileceği teorisini ortaya atmış ve kavramsal sanat hareketi, fikri, yapıtın en önemli yönü olarak kabul etmiştir.
Mesela çocukken hayatımızı olumlu ya da olumsuz etkileyen deneyimlere benzer özelliklere sahip nesne veya insanlarla karşılaştığımızda farkında olmadan onlardan hoşlanma/hoşlanmama eğiliminde olabiliriz.
Fakat, Picasso'nun " Guernica "sı, Dürer'in " Yaşlı Kadın Portresi " ne çirkin diyebilir miyiz? Sanatçı, eserine konu olarak çirkini de almış olsa, çirkini güzel bir biçimde ifade edebilir.
Keşfet ile ziyaret ettiğin tüm kategorileri tek akışta gör!
Yorum Yazın