Varoluşun Gölgesinde Yazınsal Bir Efsane
Size son dönemde fazlasıyla dikkat çeken ve herkesin merakla satın aldığı şahane bir kitaptan bahsetmek istiyorum. ‘’Varoluşun Gölgesinde: Stoacı Denemeler’’
Veee henüz kimse röportaj yapamamışken bu enfes kitabın yazarı Bora Karakol ile tabii ki ben röportaj yapmayı başardım. Şimdi size o keyifli röportajı sunuyorum. Buyurun bakalım…
-Merhaba Bora Bey. “Varoluşun Gölgesinde: Stoacı Denemeler” adlı kitabınız geçen aralık ayında Hümanist Yayınları tarafından yayınlandı. Bu kitabı yazma fikri nasıl ortaya çıktı?

2024 baharında sağlık sorunlarım nedeniyle hayatımı ve tercihlerimi sorguladığım bir dönemden geçiyordum. Geçmişte yaşadıklarımı, biriktirdiğim düşünceleri ve deneyimlerimi yazıya dökmek, benim için bir tür içsel yolculuğa dönüştü. Başlangıçta sadece kendim için yazıyordum ama bir noktada bu sürecin bana iyi geldiğini fark ettim. Ürettiğim metinlerin, aynı zamanda anlam arayışında olan başkalarına da faydası olabilir mi diye düşündüm.
Stoa felsefesini yıllardır hayatımın bir parçası haline getirmeye çalışıyorum. Yazılarımı stoacı bir bakış açısıyla harmanlamak, onlara bir derinlik kazandırdı. Ancak bu kitabı yazarken akademik bir felsefe kitabı oluşturmak gibi bir niyetim hiç olmadı. Aksine, stoacı düşüncenin gündelik hayatta nasıl uygulanabileceğini gösteren, okunması kolay ama düşündürücü bir eser ortaya çıkarmak istedim. Eğer bu kitap, bir kişinin bile hayatına dokunup ona biraz olsun aydınlık ve ferahlık verebilirse, benim için amacına ulaşmış demektir.
-Stoa felsefesinin günümüzde yeniden popülerleştiğini görüyoruz. Sizi en çok etkileyen stoacı düşünürler kimler oldu?

Pandemi süreci hepimizi içe dönmeye zorladı. Ama her şerden bir hayır doğar. Birçok insan, bu yalnızlık içinde kendisine tutunacak sağlam bir zemin aradı ve Stoa felsefesi bu noktada yeniden keşfedildi. Elbette sosyal medyanın da bu yayılımda büyük bir etkisi oldu.
Beni en çok etkileyen stoacılar, felsefenin kurucusu Kıbrıslı Zenon, Epiktetos, Seneca ve Marcus Aurelius oldu. Zenon’un bir deniz kazasıyla başlayan felsefi yolculuğu, bir köle olan Epiktetos’un özgür bir zihinle nasıl büyük bir öğretmene dönüştüğü ve en nihayetinde Roma’nın en güçlü adamı Marcus Aurelius’un bilinçli olarak stoacılığı benimsemesi, bana her zaman ilham verdi. Stoacılığı anlamak için sadece bu isimleri değil, öncüllerini ve onların hocalarını da anlamak gerekiyor. Diyojen’in kinik felsefesi olmasaydı belki de Stoacılık bu kadar köklü bir hale gelemezdi. Marcus’un hocası Rusticus ona iyi bir eğitim vermemiş olsaydı, belki de bugün onun Kendime Düşünceler kitabını okuyamıyor olacaktık.
Bu büyük düşünürlerin rehberliğiyle yazılarımı tamamlamak benim için oldukça keyifli bir süreçti.
-Yazım sürecinde sizi en çok zorlayan şey neydi? Fiziksel ve zihinsel olarak nasıl bir deneyim yaşadınız?

Elbette bu süreç kolay olmadı. İlk kitabım olduğu için, yazarken birçok defa tıkanıklık yaşadım. Konu bulmak, düşüncelerimi kağıda dökmek benim için nispeten daha kolaydı ama o düşünceleri akıcı, sade ve okuyucuya ulaşabilecek bir hale getirmek asıl zorluk oldu. Bazen bir paragraf üzerinde saatlerce düşündüğüm oldu.
Kendi kendimin editörü gibi davranarak her cümleyi hassas bir elekten geçirdim. Bu da süreci oldukça yavaşlattı ama sonunda, okuyucuyu yormayan ama derinliği olan bir kitap ortaya çıktığını düşünüyorum. Yazmak, benim için hem bir terapi süreci hem de kendi düşüncelerimi yeniden şekillendirdiğim bir dönemdi.
-Kitabı yazarken belirlediğiniz özel bir hedef kitle var mıydı?

Aslında bir ihtiyaçtan yola çıktım. Stoa felsefesi üzerine pek çok çeviri eser bulabilirsiniz ama Türk yazarların bu alanda yazdığı kitaplar oldukça sınırlı. Stoacılığı anlamak için illa ki yabancı kaynaklara yönelmek gerekmemeli diye düşündüm. Bu yüzden, kendi dilimizde, bizim kültürel ve duygusal altyapımıza uygun, akıcı, deneme türü bir eser ortaya koymak istedim.
Hedef kitlem, Stoacılığı merak eden ya da bu kavramla belki de ilk defa karşılaşan insanlar. Felsefe genellikle zor ve ağır bir konu olarak algılanır ama ben bunu daha erişilebilir hale getirmek istedim. Stoacı düşünceyi, felsefenin karmaşık dilinden uzaklaştırıp, gündelik hayatta nasıl uygulanabileceğini anlatmaya çalıştım. Bu yüzden kitabın yeni başlayanlara hitap ettiğini düşünüyorum ama stoacı felsefeye aşina olan okurların da ara ara dönüp bakacağı, başucu kitapları arasına koyacağı bir eser olmasını umuyorum.
-Kitabınızın telif gelirini bir derneğe bağışladığınızı biliyoruz. Bunu yapmaya nasıl karar verdiniz?

Evet, kitabımın tüm telif gelirini Genç İnciler Derneği’ne bağışladım. Bu dernek, eğitimde fırsat eşitliği sağlamak adına lise öğrencilerine destek olan, onların kariyer seçimlerinde yol gösteren bir kuruluş.
Dernek başkanı Gülperi Tandar, yakın bir aile dostum. Kitabımın taslağını ona gösterdiğimde, “Bu mutlaka basılmalı” diyerek beni yüreklendirdi. Aslında onun cesaretlendirmesi olmasa, belki de bu kitap şu an raflarda olmazdı. O yüzden ben de bu ilk kitabımın telif gelirini onun kurduğu bu anlamlı derneğe bağışlamayı istedim.
-Keyifli sohbetiniz için çok teşekkür ederim. Kitabınızın devamını bekliyoruz!
Ben teşekkür ederim. Umarım bir gün ikinci kitap için tekrar burada oluruz!
Bu makalede öne sürülen fikir ve yaklaşımlar tamamıyla yazarlarının özgün düşünceleridir ve Onedio'nun editöryal politikasını yansıtmayabilir. ©Onedio
Keşfet ile ziyaret ettiğin tüm kategorileri tek akışta gör!