X kuşağı, Glasnost ve Perestroyka’yı da bilmez. Geçenlerde yaşamını yitiren Mihail Sergeyeviç Gorbaçov, ikili dünya düzeni yerine tekli dünya düzenine geçiren adamdı. Sovyetler Birliği’nin son başkanıydı. Sovyetler Birliği diye de bir devlet olduğunu hatırlatmak isterim. Glasnost ve Perestroyka (şeffaflık ve yeniden yapılanma) kelimelerinin sihri her şeyi dönüştürdü.
Neler mi değişti? Değişenleri yaşadık biliyoruz da... Ya duvar yıkılmasaydı?
Öncelikle duvarın doğusunda doğan Angela Merkel Almanya’nın ilk kadın Şansölyesi olamayacaktı. Bugün Hint asıllı biri de İngiltere’nin başbakanı oldu ama Berlin Duvarı’nın etkisinin en tipik örneği Angela Merkel’dir.
Davos, bir İsviçre kış turizmi kasabası olarak kalacaktı, Davos toplantılarına ilgi olmayacaktı. Belki de Avrupa Yönetim Platformu olarak kalmaya devam edecekti.
Coca Cola en değerli içecek markası olamayacaktı. Muhtemel ki Doğu Bloku Pepsi’yi tercih edecek, üçüncü dünya da bunu izleyecek ve dünyanın en güçlü içecek markası unvanına sahip olacaktı. Aynı şekilde Best Global Brand listesinde yer alan ilk 10 marka olan Apple, Amazon, Google, Microsoft, Samsung, Coca Cola, Toyota, Mercedes-Benz, McDonald’s, Disney’in adını çoğumuz hatırlamayacaktı.
Apple, asla en değerli cep telefonu markası olmayacaktı. Çin’den de akıllı telefon markaları çıkacağını hayal etmek bile mümkün değildi.
Duvarın yıkılmaması, uzay çalışmalarına olumlu yansıyabilirdi. Malum uzay yarışını Sovyetler’in Sputnik uydusu başlatmıştı. O etki devam edecek, bugün Mars’a daha fazla yolculuk gerçekleştirilecekti. Hatta Ay’da birkaç farklı ülkenin askeri ve araştırma üssü olacaktı.
Duvar yıkılmasaydı, turizm sektörünün bu kadar gelişmiş olacağını sanmıyorum. Haliyle uzaycılık, havacılıktan daha önemli bir alan olacaktı. Ne dünya 1.2 milyar turist hareketi yaşayacak, ne de Türkiye’ye 40 milyon turist gelecekti.
Türk Cumhuriyetleri kavramını bilmeyecektik. Kazakistan, Özbekistan, Kırgızistan, Türkmenistan ve Tacikistan’ın varlığından da haberimiz olmayacaktı. Hattı Rusya içinde yer alan Tataristan, Dağıstan, Çeçenya, Yakutistan, Altay gibi Türk veya Müslüman topluluklarının yaşadığı bölgeler hakkında da yeterli bilgimiz olmayacaktı. Rusya ve Ukrayna ve Türk Cumhuriyetlerinden yılda 6 milyon turist geliyor. Böyle bir insan hareketini de yaşamayacaktık. Bugün nüfus kimlik kartı ile Gürcistan’a gidebiliyoruz. Duvar yıkılmasaydı pasaportla bile gitmeyecektik, gidemeyecektik.
Korumacılık daha şiddetli hissedilecek, Doğu Bloku’nun sosyalist kapalı ekonomisi, faizsiz finans yapısı global kur etkilenmeleri bu kadar hassas bir ilişki sağlamayacaktı. Aynı şekilde FED kararları, IMF ilişkileri de her ülkede bu kadar yakından takip edilmeyecekti. Korumacılığın yükselmesi size ne gibi çağrışımlar yapıyor?
Batıda da farklı uygulamalar yaşanacaktı. Yeni Marshall Planları yapılıp, yürürlüğe konulacaktı. Türkiye’nin Kıbrıs Barış Harekatı’ndan sonra yaşadığı gibi yeni ambargolar olacaktı.
Küba gibi dışlanan yeni ülkeler, pek çok ülkede daha şiddetli siyasi karışıklıklar olacaktı. Artık Fidel Castro efsanesi unutulmaya yüz tuttu. Duvar yıkılmasaydı, Küba hâlâ bütün dünyada Amerika’ya direnmeye devam eden bir ülke olacaktı. Sovyetlerin ekonomik desteği devam ettiği için hala 9 milyon ton şeker üreten tesisleri, bütün dünyaya sağlık personeli göndermeye devam edecekti. Belki onu takip eden başka Latin Amerika ülkeleri de olacaktı.
Birleşmiş Milletler’de hâlâ beş büyükten sorulmakla birlikte, çok daha fazla tartışmalı oturumlar gerçekleştirilecekti.
Bugün adını unuttuğumuz sendikaların açıklamaları, gün aşırı ana haber bültenlerinde yer alacak, günlük hayatın akışı ve çalışma hayatı genel grevlerle kesintiye uğrayacaktı. Bu olumsuz gibi görünse de muhtemel ki çalışanlar daha fazla haklara ve ek ücretlere sahip olacaktı. İşçi ve işveren ilişkileri başka bir boyut kazanabilirdi.
Bugün Ukrayna-Rusya savaşında öne çıkan buğday ve ayçiçek yağı krizi yaşanmayacaktı. Çünkü Rusya bu iki ürünü ihracat yapacak şekilde üretmeye son 20 yılda gerçekleşti. Duvar yıkılmasaydı, böyle bir vizyon oluşmayacaktı.
Ayrıca eskiden Yugoslavya diye bir ülke vardı. Duvar yıkılmasaydı, Boşnak kardeşlerimizi tanıyamayacaktık. Hırvatistan, Bosna Hersek, Kosova, Makedonya, Karadağ gibi ülke insanlarından, orada farklı kültürleri bilmeyecektik. Duvar yıkılmasaydı Srebrenitsa Katliamı da yaşanmayacak, oradaki insanların birlikteliği farklı bir manzara da sunacaktı. Aynı şekilde şimdi dünyaya dijital yönetim biçiminde örnek olan Baltık ülkeleri Letonya, Estonya ve Litvanya’nın bu özelliği hiç konuşulmayacaktı.
Muhtemel ki Finlandiya, Sovyetler tehdidi ile sürekli savunma güçlerini artırmak için odaklandığı için Nokia gibi bir markayı dünyaya sunamayacaktı.
Sovyetler Birliği hala kapalı bir ekonomi olarak devam edecekti. Gulak Takım adalarında kimbilir kaç kişi ömür boyu hapis hayatını sürdürecek bilinmez ama St Petersburg’u hala Leningrad olarak bilecek ve dünyanın en büyük müzesi Hermitage’ı gezme ihtiyacı hissetmeyecektik. Şimdi dünyanın madenlerine yön veren şirketler olmayacağı gibi Oligark diye bir kavram da literatürümüzde yer almayacaktı.
Yorum Yazın
x kuşağı bilmez de artık abartı olmuyomu?x kuşağı su an 60 yaşlarında.
X kuşağı bilmezden sonrasını okumadım 😂 x kuşağı şu an 60 küsür yaşında ablacım… yazıya saygım ilk cümleden gitti…
nenemin testisleri olsa dedem olurdu