Fakat asıl zor sorular benim için buradan sonra gelmeye başladı.
Ayrılıklar, iflaslar, bir yandan ağırlaşan dersler derken kendimi hayatın bir oraya bir buraya çekiştirdiği bir noktada buldum.
Başıma gelen birkaç büyük negatif olayın üzerine, kendimi üniversite sınavı sonrasında yaşadığım o dönemin kısa sürdüğüne ve bundan böyle benim ancak hayatın gerekliliklerini öylesine yerine getiren, otopilotta yaşayan sıradan biri olabileceğime ikna ettim.
Sanki tüm gücüm elimden alınmış gibiydi. Ortalama bir hayatı yaşamayı başarırsam bile ne alaydı. Umutsuzluğun dibine vurmuştum ve bu durum hiç geçmeyecek sanıyordum.
Şimdi biliyorum ki, hayatımızın gidişatını asıl belirleyen güzel günleri nasıl kutladığımızdan ziyade, kötü günlere nasıl tepki verdiğimiz.
İyi ve kötü günlerde, her şey yoğunlaştığında, ağırlaştığında, sorumluluğun elimizde olduğunu ve daima hayatımızın kontrolünü elimizde tutarak yönlendirebileceğimizi anlamak, hayatımızı değiştirecek türden bir yaklaşım.
Fakat bu “Hayatımın kontrolü bende!” diyerek yutulabilecek bir hap değil, hayatının kontrolünü elinde tutmak çok geniş bir konu. Ve çoğu zaman okuyarak değil yaşayarak anlaşılabilecek alt bölümlerden oluşuyor.
Peki öyleyse insan nasıl hayatının kontrolünü elinde tutar? Basit bir cevaba indirgesem buna, “Zamanını ve sosyal hayattaki varlığını bilinçli olarak yöneterek.” derdim. Bu cümleyi tabii biraz açmak gerek.
Şimdi üniversite sınavından çıkıyor olsam, bu temel konularla ilgili kendime, kimsenin karşıma geçip anlatmayacağı şu beş öğüdü verirdim.
1-Zamanına sen sahip çıkmazsan, başkaları çar çur eder.
Yapman gereken işleri bir liste haline getirip sonra tek tek sırayla yapmaya çalışma.
Yapman gereken tüm işleri topla, “Bugün yapmazsam olmaz en önemli şey ne?” diye düşün ve onu hakkıyla yap.
Zamanını değil, önceliklerini yönetmeyi öğren.
Zamanını yönetmeye çalışırsan, yapman gerektiğini düşündüğün on şeyin her birini bir zamana sığdırmak için sabah uykundan, akşam yemeğinden, öğle tatilinden kırpar durursun.
Sonunda helak olmuş hale gelir ama yapılacaklar listeni yine de bitiremediğini fark edersin. Yapılacaklar listendekileri yapmak değil, çoğunu elemek zorundasın. Ancak ama ancak bu şekilde zamanının ve hayatının kontrolünü elinde tutabilirsin.
Neleri yapmayacağına karar vermek, neleri yapacağına karar vermekten çok daha önemli bir beceridir.
Gary Keller ve Jay Papasan’ın Bir Tek Şey kitaplarında belirttiği gibi, ‘Gerçek hiçbir şeyin eşit olmadığı ve başarının en önemli şey neyse onu yapmakla elde edilebileceğidir.’
2-Bir ortamın, bir dersin, bir iş alanının, ‘başkalarına ait’ olduğunu düşünme.
Üniversite hayatım boyunca, kendimi hep dışarıdan biri, o ortama sanki yanlışlıkla dahil olmuş biri gibi hissettim.
Derslerde dikkat çekmeyecek bir tavır takınıyor, gerekmedikçe söz almıyor, rahatsızlık vermemek için hocaları gidip ofislerinde ziyaret etmiyor, soru sormuyor, yardım istemiyordum.
Diğer öğrencilerin bunları nasıl canla başla yaptığını, notları için savaştığını, dersleri için harıl harıl hocalarla, asistanlarla görüştüğünü, sınıfta nasıl dersi yönlendirdiğini, sorular sorduğunu görüyor, nedense hep bunun onların hakkı olduğunu düşünüyordum.
Ben öne çıkarsam, konuşursam, mutlaka bir hata yapacağımı ve bir şekilde uygunsuz duruma düşeceğimi düşünüyordum. Bu yüzden stratejimi dikkat çekmeden, yeterince sıradan biri olarak mezun olmak üzerine kurmuştum.
Tiyatroya, müziğe çok meraklı bir öğrenci olarak, bu dalların üniversite kulüplerinde hiç yer almadım. Bir kez dans kulübüne girmeye niyet edip, ilk provada, kesin oradaki herkesin benden daha iyi olacağını düşünerek, vazgeçtim.
Çoğu kişi benim o zaman yaptığım gibi, birçok alanın hatta hayatın ta kendisinin başkalarının ana konusu, başkalarının sahnesi, başkalarının hediyesi olduğunu düşünerek yaşar ve kendini bilinçli olarak geri planda tutar.
Oysa her ortam, her ders, her konu, hayatın her alanı, onunla ilgilenen herkese açıktır. Herkesin katılım hakkı, kendini ifade etme hakkı eşittir.
Geride durmayı seçersen, bunun tüm hayatına yayılabilecek çok üzücü bir seçime dönüşebileceğini unutma. Olduğun halinle, yapabileceğin tüm hatalarla, var olmak istediğin her yerde var ol. Başkalarına layık gördüğün o sahiplenme duygusunu kendine de hediye et.
Yorum Yazın