onedio
Görüş Bildir
article/comments
article/share
Haberler
Yozgatlı Hatice, Pierre Loti Mezunu Pamuklara Sarılı Rüya’ya Karşı

Keşfet ile ziyaret ettiğin tüm kategorileri tek akışta gör!

category/test-white Test
category/gundem-white Gündem
category/magazin-white Magazin
category/video-white Video

etiket Yozgatlı Hatice, Pierre Loti Mezunu Pamuklara Sarılı Rüya’ya Karşı

Türker Toker
21.07.2024 - 00:13 Son Güncelleme: 21.07.2024 - 12:36

Öteden beri söylerim: Türkiye sosyal adaletsizliğin cennetidir. Adı konulmamış bir kast sistemi vardır. Herkes bilir ama söylemeye korkar. Kolay değildir bir sosyal tabakadan başka bir sosyal tabakaya geçmek. Çünkü ülke olarak henüz yeterli ekonomik, kültürel ve sosyal gelişimimizi tamamlamış değiliz. Ekonomik yollarla sınıf atlamak bu kadar çok kriz yaşayan bir ekonomide mümkün değildir. Bir köşede biraz paramız olsa hiçbirimiz çocuğumuza verip (ya da kendimiz) bir iş kurmasını tavsiye etmeyiz. Çünkü ya bir ekonomik krize ya da çökmeye gelen bir mafya bozuntusuna kurban olabilir paramız.

İçeriğin Devamı Aşağıda
Reklam

Alt ve orta seviye için sınıf atlayabilmenin tek yolu vardır: Eğitim!

Alt ve orta seviye için sınıf atlayabilmenin tek yolu vardır: Eğitim!

Eğitim Türkiye’de sosyal tabakalar arası geçişin anahtarıdır. LGS ya da YKS gibi kademeler arası geçiş sistemleri bir nevi sosyal adaletin sağlanmasında önemli aktörlerdendir. Her ne kadar bu sistemlerle ilgili ağır eleştirilerimiz olsa da bu sınavlarda göstereceğiniz başarı ile alt ve orta tabakadan orta üstü ya da üst tabakaya geçme şansınız vardır. Basit bir örnekle babanız Yozgat belediyesinde işçi ise LGS ya da YKS’de göstereceğiniz başarı sizi doktor olmaya taşır. Bu da sizin aslında zeytinden bala, tereyağına, bayramda köye gitmekten Stockholm’e gitmeye, oy tercihinizin değişmesine, dünya görüşünüzün daha liberalleşmesine neden olabilir.

Peki, bunu neden yazıyorum? 

Bir süredir Fransızlara ait biri İstanbul’da (Pierre Loti) biri de Ankara’da (Charles de Gaulle) iki okul üzerinden bir yabancı okul tartışması sürüyor. Türkiye’de yabancı okul meselesinin ilk temel ve yasal dayanağı 1535 yılında Kanuni Sultan Süleyman zamanında Fransa ile imzalanan dostluk anlaşmasıyla verilen kapitülasyonlardır. Bu kapitülasyonlar sayesinde İstanbul’da yaşayan Latin Katoliklerin Papa’dan kendi çocuklarına eğitim verilmesi için istedikleri rahiplerin ilk kez 8 Kasım 1583’te İstanbul’a gelerek Saint Benoit Manastırı’na yerleşmeleri ve kısa bir süre sonra aynı isimde okul açmalarıyla Osmanlı topraklarındaki ilk yabancı okul faaliyetine başlamıştır. İlerleyen zamanlarda emperyalist devletler önce Gülhane Hattı Hümayunu (1839) daha sonra da Islahat Fermanı (1856) ile azınlık meselesini bahane ederek Osmanlı’nın eğitim ve hizmet götüremediği en ücra köşelere kadar okul açmışlardır. 1875 yılında çıkarılan Ferman-ı Adalet ile işler iyice çığırından çıkmış ve yabancı devletler tarafından açılan okullar kültürel emperyalizmin ve misyonerliğin kalesi haline dönüşmüşlerdir. 1905 yılında Osmanlı topraklarında aşağı yukarı 800’e yakın yabancı okul bulunmaktadır. Bu okulların öğretmenlerinin pek çoğu istihbarat ajanı ya da misyonerlik faaliyetleri yürüten din adamlarından oluşmaktaydı. Bu okulların da çabaları ile Anadolu’da yüzlerce yıldır birlikte yaşayan Rum, Ermeni ve Türk nüfus arasında baş gösteren düşmanlıklar hem 1. Dünya Savaşında hem de Kurtuluş Savaşı esnasında devletin başına büyük belalara neden olmuştur. İlginç olan bir durum ise Merzifon, Elazığ, Urfa, Maraş gibi Anadolu şehirlerine kadar bu okulların yayılmış olmasıdır.

Cumhuriyet döneminde ülkede bulunan yabancı okullar

Cumhuriyet döneminde ülkede bulunan yabancı okullar

Cumhuriyet döneminde ülkede bulunan yabancı okullara yönelik hukuki düzenleme, ilk kez Lozan Barış Antlaşması’yla başlamış ve ardından Tevhid-i Tedrisat Kanunu ve çıkarılan diğer kanun, yönerge ve genelgelerle yapılmaya çalışılmıştır. Yapılan bu düzenlemelerle, yabancı okullar kontrol ve denetim altına alınarak Osmanlı İmparatorluğu’nun son döneminde yaşanan başıboşluk ortadan kaldırılmıştır. Bu noktada varlığını devam ettirebilen yabancı okullar Lozan ile beraber sadece 1914’ten önce açılan İtalyan, İngiliz ve Fransız okulları olsalar da zamanla bu okullara da Tevhid-i Tedrisat kapsamında sınırlamalar getirilmiş ve laiklik ilkesi ile yaptırımlar uygulanarak misyonerlik faaliyetleri yapmalarının önüne geçilmiştir. Dahası birçok yerde duruma uygun davranmayan okullar kapatılmıştır.

Ek olarak 1925’te Maarif-i Umumiye kanunu tasarısına göre hazırlanan ve 23 Mart 1931’de mecliste kabul edilip 29 Mart 1931’de yasalaşan 1778 numaralı kanuna göre Türk vatandaşlarının tamamı Türkiye’de ilk tahsillerini yapmak üzere ancak Türk okullarına gidebileceklerdir. Çıkarılan bu kanunla artık azınlık durumunda olan gayrimüslim Türk vatandaşlarının da yabancı okulların ilkokul bölümüne gitmeleri yasaklanmıştır. Mekatib-i Hususiye Talimatnamesi’nden farklı olarak da yabancı okullarda okuyan öğrencilere Türkçe, Türk tarihi ve coğrafyası dışında sosyoloji dersinin de Türkçe olarak Türk öğretmenler tarafından verilmesine karar verilmiştir. Ayrıca söz konusu derslerin kitaplarının ise Türk okullarına paralel olması gerektiği ve bakanlığının teftiş ve onayını aldıktan sonra ve sakınca bulunmadığı takdirde okutulabileceği, yabancı okulların ancak resmî Türk okullarının tatil günlerinde tatil yapabilecekleri, hiçbir yabancı okulun yeni bir şube ya da sınıf açamayacağı ve mevcut sınıfların sayısının arttırılamayacağı yer almıştır.

Ancak zamanla bir başıbozukluk gösterilmiş ve bazı okullar açılmaya başlanılmıştır. Aslında temel mesele okulların açılması değil kanuna ve milletlerarası antlaşmalara uygun davranmıyor olmalarıdır. Adı geçen iki okul da 1942 yılında Hasan Ali Yücel Milli Eğitim Bakanı iken izin alınarak açılmıştır. Açılış izinleri esnasında Fransız vatandaşlarına hizmet verecekleri sözünü veren okullar an itibari ile Fransız sömürgelerinin vatandaşları dahil olmak üzere Türk çocuklarını da almaya başlamışlardır. Bugün bu okullardan İstanbul’da olanında 1400, Ankara’da olanında da Aile ve Sosyal Hizmetler Bakanı Mahinur Özdemir Göktaş’ın çocuklarının da bulunduğu 939 öğrenci bulunmaktadır.

Bakanlığın talebi oldukça meşru: İki okulun da MEB’e bağlanması!

Bakanlığın talebi oldukça meşru: İki okulun da MEB’e bağlanması!

Fransa devleti ise bunun mümkün olmadığını söylüyor. Bu aslında şu demek: Biz Fransızlar olarak hiçbir hukuki dayanağı olmayan bir okulu gelir açar, kafamıza göre de istediğimizi öğretiriz. Tam tersini düşünürsek: Yozgatlılar olarak Paris’te kafamıza göre bir okul kurup onu da Yozgat Belediyesine bağlasak Fransızlar bu konuyu sorun etmeyecekler. 

Dahası bu okullara devam eden Türk vatandaşları okullar MEB’in sistemine dahil olmadığından mezun olduklarında Ankara ya da İstanbul’da okumuş olmalarına rağmen YKS yerine daha kolay olan YÖS’e girip avantaj sağlıyorlar. Bu da Yozgatlı Hatice’yi Pierre Lotili Rüya karşısında dezavantajlı duruma getiriyor. 

Okul Türkiye’de, öğrencileri Türk ama MEB’in müfettişi kuruma giremiyor, MEB’in hiçbir yaptırımı yok. Aslında okul bizim Beyaz ve Yeşil Türklerin aynı zamanda da Türk vatandaşı azınlıkların Fransız diploması ile YÖS’e girdikleri bir yer olmuş. Tabi okula kabul edilen yüzlerce yabancı uyruklu öğrenci de var. Bunların zaten Türkiye’de okuma dertleri yok. Ancak bu okullar bizim Beyaz ve Yeşil elitlerin gözbebeği olmuş durumdalar.

Peki, bugüne kadar neden ses çıkarılmadı?

Aslında benzer bir durumu biz de Fransa’da yapmak istemişiz ancak Fransız devleti: Kardeşim! Fransa bağımsız ve güçlü bir devlettir. Size burada istediğiniz gibi at oynattırmayız! demiş. Şu anda Türkiye’nin yaptığı mütekabiliyet hukukunu devreye sokmaktır. 

Türkiye Cumhuriyeti Devleti bağımsız, güçlü bir devlettir. Kendi toprakları içerisinde ulusal ve uluslararası hukuk çerçevesinde ve taraf olduğu antlaşmalar kapsamında istediğini yapacak güçtedir. Fransızlar okul açmak istiyorlarsa Milli Eğitim Bakanlığı Özel Öğretim Kurumları yönetmeliğini açıp buna uygun davranacaklardır. Burası Fransız sömürgesi değildir. Haliyle her devlet Türkiye Cumhuriyeti devletinin bağımsız yapısına ve iç hukuk kurallarına saygı duymak zorundadır. Bu hukuk kurallarının en önemli önceliği Yozgatlı Hatice’nin hakkını korumaktır.

Not: Tarihi bilgiler Atatürk Ansiklopedisi internet sitesinden alınmıştır.

Instagram

Twitter

Bu makalede öne sürülen fikir ve yaklaşımlar tamamıyla yazarlarının özgün düşünceleridir ve Onedio'nun editöryal politikasını yansıtmayabilir. ©Onedio

Yorumlar ve Emojiler Aşağıda
Reklam
category/eglence BU İÇERİĞE EMOJİYLE TEPKİ VER!
43
6
6
4
3
0
0
Yorumlar Aşağıda
Reklam