Görüş Bildir

kumar Haberleri

kumar ile ilgili tüm haberler, içerikler, galeriler, testler ve videolar Onedio’da. kumar ile ilgili son dakika haberleri ve gelişmelerini, yeni içerikleri de bu sayfa üzerinden takip edebilirsiniz.

Popüler İçerikler

Baba Bingöl'den Oğlunun Sözlerine Tepki
Yavuz Bingöl, Ahmet Hakan'a verdiği röportajda 'Tayyip Bey'in annesine küfredildi, o da Berkin'in annesini yuhalattı. Bu çok insani' deyince çok tepki çekti. Tepki gösterenlerden biri de Yavuz Bingöl'ün babası Yılmaz Bingöl. Baba Bingöl, ''Keşke ben de Alzheimer olsaydım da bunları görmeseydim'' diyor.İzmir'de yaşayan Yılmaz Bingöl, 'Oğlum adına Berkin'in ailesinden özür dilerim' diyerek başladı söze... Sonra da oğluna tepkisini dile getirdi...Yavuz düşünmeden konuşuyorÜç-dört gündür uyuyamıyoruz. Yavuz'un toplumda büyük antipati uyandıran, gerçek Atatürkçüleri, devrimcileri ve biz Alevi kitlesini üzen bu davranışlarını tasvip etmiyoruz. Yavuz'u benden daha iyi tanıyan olmaz. Büyük oğlum Yavuz düşünmeden konuşuyor. Ancak eleştirilerin linç edilme haline dönüşmesi de beni üzer.Yavruma yazık, psikolojisi bozukYıllardır gelip gitmiyor. Geçinemiyoruz. Ama evladımdır. Yavruma yazık, psikolojisi bozuk. Yavuz toplumun sanatçısıydı. Artık kasetleri kırılıyor. 30 yıllık emeğini 3 günde heba etti. İnsanın en büyük düşmanı kendisi.Yavrum gaf yapıyor(Yavuz Bingöl'ün 'Babam, Alevi olduğumuz anlaşılmasın diye benim ismimi Yavuz, kardeşimin ismini de Oğuz koydu demesi) Bu bir yalandır. Zavallı yavrum gaf yapıyor. Ben harp okulundan ayrılıp, öğretmen okulunun yatılı kısmındaydım ve Yavuz'un doğduğu gece orada bulunamadım. Ağabey İstanbul'daydı. Kamil ismini düşünüyorlar. Doğumu yaptıran doktorun ismi Yavuz'muş. 'Babası Yılmaz ile uyumlu olur' diye bu adı önermiş. Biz geçmişteki olaylara takıntılı insanlar değiliz.Atadan, dededen CHP'liyizBiz atadan, dededen CHP'liyiz. Kılıçdaroğlu'nun adaylığında Yavuz onun için geceli gündüzlü çalıştı. Belki siyasette kendine bir yer edinmeyi istemiş olabilir. Ama bu konuda onun adına konuşmayayım.Yavuz İstanbul'da, Ankara'da, İzmir'de, ücretsiz veya düşük ücretler karşılığında CHP'li belediyelerin yanında olmuştur. Şimdi nasıl böyle oldu, anlamıyorum. Yavuz şaşkın. Tezcanlı olmasına, düşünmeden hareket eden yapısına bağlıyorum. Yavuz özünde iyi bir insandır.Keşke ben de Alzheimer olsaydımAnnesi rahatsız (Alzheimer) olduğu için gıyabında konuşmayı doğru bulmuyorum. Keşke ben de Alzheimer olsaydım da bunları görmeseydim.Kardeşi de Yavuz'dan şikayetçiDiğer oğlum Oğuz Almanya'da yaşıyor. Geçen ekimde onun evinde misafir oldum. Oğuz da Yavuz'dan çok şikayetçi. Zannedildi ki biz Yavuz'dan para istiyoruz, o da bize bakmıyor. Hayır. Para gönderse ben kabul etmem. Benim için 'kumar oynuyor' denilmiş. Ben kumar bilmem. Kahvehaneye bile gitmem. Üç-dört yıldır Yavuz ile görüşmüyorduk. Kanser olmama rağmen... Geçen mart ayında Yavuz bana telefon etti. 'Baba yanımda kız arkadaşım var. Sizinle tanışmak istiyor' dedi. 'Kapımız açık' dedim. Geldiler, bir akşam bende kaldıar. Yavuz'un bana maddi yardımı üçer, beşer bin lira olmak üzere toplamda 30 bin lirayı geçmez. Benim askerliğinden itibaren ona harcamalarım, verdiğini karşılar.Yavuz'un dik durmasını isterdimBen bu iktidarın anti demokratik uygulamaları karşısında Yavuz'un dik durmasını isterdim. Solcu olup da sağın nimetlerinden faydalanmak için sağa geçen, yalakalık yapan, mevki makam kapan, milyarları kazanan insanların yolunda yer almamalıdır.'''' Yavuz'un adına özür dilerim''Sözcü Gazetesi'ne konuşan Yılmaz Bingöl, Berkin Elvan'ın ailesinden özür dilediğini belirterek, ''Berkin Elvan, İsmail Korkmaz ve diğerleri... Hepsi evladım. Berkin ve annesine yapılan muameleye karşı dururum. Yavuz'un adına onlardan yüz defa özür diliyorum. Yavuz'un villaları vs. var. Gözü daha başka yerlerde... Yükselmek istiyor. Belki de yönünü siyasette makam mevki edinme rotasına yöneltmiş olabilir. Geçen yaz telefonda Yavuz'a 'Oğlum, Gezi'de insanlara zulmeden, gençleri öldüren, kör eden bir anlayışla nasıl yan yana olursun? Onların yanına nasıl gidersin? Onlarla nasıl türkü söylersin' diye sordum. Bana 'Peki baba ben milletvekili olursam ne yapacaksın? Evlatlıktan ret mi edeceksin' ifadelerini kullandı.CNN Türk
5 Büyük Borsa Efsanesi
Libor skandalı, London Whale skandalı, ve analistlerin çıkar çatışması gibi fiyaskolar ortaya çıktığında yatırımcıların güveni tamamen dibe çökebilir. Pek çok yatırımcı hisse senetlerine yatırım yapmanın bu karmaşaya değip değmeyeceğini merak eder. Ancak yine de borsa hakkındaki gerçekçi görüşleri korumak önemlidir. Gerçek sorunlar göz ardı edilerek ortaya borsayla ilgili bazı efsaneler ortaya atılır. İşte bu efsanelerden beş tanesi: 1. Hisse senetlerine yatırım yapmak kumar oynamak gibidir Bu düşünce pek çok kişinin borsadan uzak durmasına neden olur. Borsanın neden doğası gereği kumardan farklı olduğunu anlamak için hisse senedi satın almanın ne demek olduğuna bir göz atmamız gerekir. Bir hisse senedine sahip olmak, bir şirkete ortak olmak demektir. Hisse senetleri elinde bulunan kişiye o şirketin varlıkları ve  yarattığı kar üzerinde pay oranında hak iddia edilmesi hakkını tanır. Çoğunlukla yatırımcılar hisse senetlerinin bir al-sat (trading) aracı olduğunu düşünür ve hisse senetlerinin o şirketin hissedarlığını temsil ettiğini unuturlar. Borsa yatırımcıları durmadan hissedarlara kalan karı hesaplamaya çalışırlar. İşte bu nedenle hisse fiyatları dalgalanır. İşletmenin görünümü her zaman değişir, dolayısıyla işletmenin gelecekteki kazanımları da. Bir şirketin değerini hesaplamak gerçekte kolay değildir. Kısa dönem fiyat değişimlerinin rassal (akademide buna Rassal Yürüyüş Teorisi denir) olarak ortaya cıkmasının ardında pek çok değişken vardır, ancak uzun vadede şirketin değerinin gelecekteki karlarının bugünkü değere indirgenmiş haline eşit olması beklenir. Bir şirket kısa vadede (gelecekteki kazanımların beklentisiyle) kar olmadan ayakta kalabilir, ancak hiçbir şirket yatırımcısını sonsuza kadar kandıramaz – eninde sonunda bu şirketin hisse senedi fiyatının şirketin gercek değerini yansıtması beklenir. Öte yandan, kumar bir tarafın kaybettiği diğer tarafın kazandığı bir oyundur. Kumarda para, kaybedenden kazanana geçer, asla bir değer yaratılmaz. Borsaya yatırım yaparak ekonominin genel zenginliğinin artmasına katkı sağlarız. Yatırım yapmayı ve değer yaratmayı kumarla karıştırmamak gerekir. 2. Borsa brokerlar ve zenginlere özel bir kulüptür Pek çok piyasa danışmanı, piyasanın her hareketine karşı pozisyon alabileceğini iddia eder. Neredeyse tüm çalışmalar göstermiştir ki bu iddialar çoğunlukla asılsızdır. Piyasa kahinlerinin çoğu yanlış tahminleriyle kötü şöhrete sahip olmuşlardır; dahası internetin varlığı piyasaları daha önce hiç olmadığı kadar halka açık hale getirmiştir. Önceden tüm veriler ve araştırma araçları sadece brokerların kullanımına açıkken şimdi bireylerin de kullanımına açıktır. 3. Düşen melekler eninde sonunda geri yükselecektir Bu efsanenin çekiciğinin sebebi her ne olursa olsun, amatör bir yatırımcı için hiçbir şey 52 haftanın en düşüğündeki bir hisse senedini satın almanın iyi bir yatırım olduğunu düşünmek kadar yıkıcı olmamıştır. Bunu eski bir Wall Street atasözü gibi düşünün, “Düşen bir bıçağı yakalamaya çalışanlar sadece yaralanacaktır.” Diyelim ki iki hisse senedine bakıyorsunuz: X geçen yıl tüm zamanların en yükseğine ulaştı ve 50 dolar civarına geldi, ancak sonra 10 dolara düştü. Y daha küçük bir şirket ama son zamanlarda 5 dolardan 10 dolara cıktı. Hangisini alırdınız? İster inanın, ister inanmayın, eşit koşullarda, yatırımcıların coğu 50 dolardan düşen hisseyi almayı seçiyor, çünkü fiyatın tekrar aynı seviyelere çıkacağına inanıyorlar. Bu şekilde düşünmek yatırım dünyasında büyük bir günah! Fiyat, yatırım denkleminin sadece bir parcası (al-sat yatırımdan farklıdır, al-sat teknik analizi kullanır). Amaç, makul fiyattan iyi şirket hisselerini satın almaktır. Sadece piyasa degeri düştü diye bir şirketin hisse senedini almak sizi bir yere götürmez. Bunu hisse senetleri piyasada yanlış değerlenmiş yüksek kalitedeki şirketlerin hisselerini almakla (value investing) karıştırmayın. 4. Yükselen hisse senetleri mutlaka düşecektir Fizik kuralları borsada geçerli değildir. Hisse senetlerini aynı seviyeye çekecek bir yerçekimi gücü yoktur. 20 yıl önce Berkshire Hathaway’in hisse fiyatı yaklaşık beş yılda 7,455 dolardan 17,250 dolara çıktı. Eğer bu hissenin tekrar düşük fiyat seviyesine geri döneceğini düşünseydiniz, bu hissenin yıllar içinde 170,000 dolara çıkışını kaçırırdınız. Size hisse senetlerini asla bir düzeltmenin altına inmeyeceğini söylemeye çalışmıyoruz. Önemli olan hisse senedinin o şirketin bir yansıması olduğudur. Eğer muhteşem yöneticiler tarafından yönetilen harika bir şirket bulursanız, o şirketin hisse senedi fiyatının yukarı gitmemesi için hiçbir neden yoktur. 5. Az bilgi hiç bilgiden iyidir Genel olarak bir şeyler bilmek hiçbir şey bilmemekten iyidir, ancak borsadaki bireysel yatırımcıların paralarıyla ne yaptıklarını bilmeleri hayati önem taşır. Ödevini gerçekten iyi yapan yatırımcılar başarılı olanlardır. Paranızla ne yapacağınızı tam olarak öğrenmek için yeterli zamanınız yoksa kaygılanmayın, bu durumda bir danışman yardımı almak kötü bir fikir değildir. Ne olduğunu tamamen anlamadığınız bir şeye yatırım yapmanın malıyeti bir danışman tutmaktan daha fazladır. Bitirirken Yatırım klişeleriyle bitirdiğimiz için bizi affedin ancak başka bir eski atasözünden bahsetmekte fayda var: “Aşikar olan açıkca yanlıştır.” Bunun anlamı, biraz bilmek sizin kuzu gibi sürüyü takip etmenize neden olacaktır. Her şeyin bir bedeli oldugu gibi, başarılı yatırım yoğun çalışma ve emek gerektirir. Az bilgisi olan bir yatırımcıyı az bilgisi olan bir cerrah gibi düşünün; yapılacak hatalar finansal sağlığınızı feci şekilde sakatlayabilir. Çeviren: Görkem Meral - http://gorkemmeral.blogspot.com.tr/2014/02/bes-buyuk-borsa-efsanesi.htmlYazının orijinali: http://www.investopedia.com/articles/02/061902.asp
20 Soruda Kadının Yasal Hakları
Prof. Dr. Şükran Şıpka, kadınların toplumsal yaşamda ve özellikle aile hayatında karşısına çıkan sorunlarla nasıl başa çıkabilecekleri konusunda yasal haklarını anlattı. İstanbul Kemerburgaz Üniversitesi Hukuk Fakültesi Dekanı Prof. Dr. Şükran Şıpka, kadınların, kadın olarak, insan olarak, Türkiye Cumhuriyeti vatandaşı olarak hakları olduğunu belirterek, “Her şeyden önce bu haklarımız Türkiye Cumhuriyeti Anayasası’na dayanıyor. Bu nedenle öncelikle kadın olarak anayasal haklarımızı bilmemiz gerekiyor” dedi. Prof. Dr. Şıpka, “Aslında tam olarak yeterli olmasa da Anayasal ve yasal olarak kadınlarımızı koruyan birçok düzenlemeye sahibiz. Önemli olan, mevcut bu haklarınızı kullanmanız ve toplum içerisinde sesinizi çıkarmaktan ve yasal yollara başvurmaktan çekinmemenizdir” şeklinde konuştu. Şükran Şıpka kadınların toplumsal yaşamda ve özellikle aile yaşamındaki sorunlar karşısında sahip olduğu 20 yasal hakkı anlattı. 1-Eş ya da çocuklara yönelik şiddet suç mudur? Türk Ceza Kanunu, eşe ya da çocuklara yönelik fiziksel şiddeti, vücut dokunulmazlığına karşı suçlar olarak niteliyor. Aile bireylerinden biri olmak, diğerinin şiddet göstermesine haklılık kazandırmaz. Aksine Türk Ceza Kanunu, şiddet fiillerinin aile bireylerine karşı işlenmesini cezayı ağırlaştıran bir sebep olarak kabul ediyor. Şiddet fiilinin ağırlığına göre sıralamak gerekirse, Türk Ceza Kanunu’nun 82. maddesine göre eşe veya çocuklara karşı kasten öldürme fiili işlenirse fail ağırlaştırılmış müebbet hapis cezası ile cezalandırılır. 2- Aile içinde gördüğünüz kötü muamele veya şiddete karşı ne yapabilirsiniz? 6284 sayılı Ailenin Korunması ve Kadına Karşı Şiddetin Önlenmesine Dair Kanun’a göre; şiddete maruz kalan veya kalma tehlikesi bulunan ya da şiddetten etkilenen veya etkilenme tehlikesi bulunan kişi, en yakın polis merkezine, jandarma karakoluna, Cumhuriyet Savcılığı’na, Aile Mahkemesi Hâkimliği’ne, Kaymakamlığa veya Valiliğe başvurmalıdır. Ayrıca, şiddet veya şiddet uygulanma tehlikesinin varlığı halinde herkes bu durumu resmi makam veya mercilere ihbar edebilir. 3- Cinsel saldırıya uğramak nedir ve eşin cinsel saldırısı da cezalandırılır mı? Cinsel saldırı eyleminin eşten gelmesi onun ceza almasını engellememektedir. Türk Ceza Kanunu’nun 102. maddesi cinsel saldırı eyleminin evlilik birliği içinde gerçekleşmesi halini, şikayete bağlı bir suç olarak kabul etmektedir. Bu durumlarda kadınlar susmamalı ve eşlerinden gelen kabul edilemez derecede cinsel saldırıları da mahkemeye taşımalıdırlar. 4- Cinsel tacize uğruyorsanız, özellikle bu taciz iş yerinizde gerçekleşiyorsa ne yapmalısınız? Türk Ceza Kanunu, işyerinde cinsel taciz eylemini, bu eylemin, nitelikli hali olarak tanımlamıştır. Kanun, çalışma yaşamı içinde bulunan bir kişinin, işyerinde, hiyerarşi ve hizmet ilişkisinin yarattığı güçten ya da aynı iş yerinde çalışmanın sağladığı kolaylıktan yararlanarak, diğer çalışana cinsel tacizde bulunması halinde verilecek cezanın yarı oranında artırılacağını belirtmektedir. (TCK:105/2) 5- Çocuğunuz cinsel istismara uğramışsa? Cinsel istismarın, on beş yaşını tamamlamamış ya da on beş yaşından yukarı olsa da uğradığı saldırının anlam ve sonuçlarını algılama yeteneği gelişmemiş olan çocuklara karşı cebir veya tehdit kullanmak suretiyle gerçekleştirilmesi durumunda da ceza yarı oranında artırılır. (TCK:103/1) Cinsel istismarın, üstsoy, ikinci veya üçüncü derecede kan veya kayın hısmı, üvey baba, evlat edinen, vasi, eğitici, öğretici, bakıcı, sağlık hizmeti veren veya koruma ve gözetim yükümlülüğü bulunan diğer kişiler tarafından ya da hizmet ilişkisinin sağladığı nüfuz kötüye kullanılmak suretiyle gerçekleştirilmesi halinde de verilecek ceza, yarı oranında artırılır. (TCK:103/3) 15-18 yaş arasındaki çocuklarla zor kullanmadan, yani cebir, tehdit ve hile olmaksızın, cinsel ilişkide bulunan kişi de şikayet edilmesi halinde cezalandırmaya tabi tutulur. (TCK:104) 6- Tecavüzcü, mağdurla evlenerek cezadan kurtulabilir mi? Tecavüzcünün mağdurla evlenerek cezadan kurtulması bugün artık Türk hukukunda yer almayan, geçmişte kalmış bir uygulama. 2005 yılında yürürlüğe giren Türk Ceza Kanunu ile bu uygulama yürürlükten kaldırıldı. Bu nedenle, tecavüzcü ile mağdur arasından sonradan bir evlilik ilişkisi kurulmuş olsa bile, fail yine de cezalandırılmaktan kurtulamaz. 7- Bekaret kontrolü yasal mıdır? Yetkili hâkim ve savcı kararı olmaksızın, kişiyi genital muayeneye gönderen veya bu muayeneyi böyle bir karar olmaksızın yapan kişi cezalandırılır (TCK md. 287). Bu nedenle kanunda belirlenen yetkili hâkim ve savcı dışında kalan, sözgelimi okul veya yurt müdürü gibi kişiler tarafından böyle bir fiilin işlenmesi halinde, bu kişiler cezalandırılır. Ancak, bulaşıcı hastalıklar nedeniyle kamu sağlığını korumak amacı ile kanun ve tüzüklerde öngörülen hükümlere uygun olarak yapılan muayeneler için bu madde hükmü uygulanmaz. Bu düzenlemede eksik olan yan, bu tür muayeneler için mağdurun rızasının aranmamış olmasıdır. 8-İstemediğiniz bir evliliğe zorlanabilir misiniz? 1 Ocak 2002 yılında yürürlüğe giren, 4721 sayılı Türk Medeni Kanunu’na göre; hiç kimse zorla evlendirilemez. 17 yaşını doldurmuş olsa da kişi 18 yaşına kadar kanun önünde küçük sayılır. Kişi küçük de olsa öncelikle kendi izni alınır. Evlenmek istemeyen kişi, zorlandığı durumda savcılığa suç duyurusunda bulunabilir. Ayrıca zorla evlendirilen kişi Türk Medeni Kanunu’nun 149, 150 veya 151. maddelerine dayanarak evliliğin iptali davası açabilir. 152. maddeye göre bu dava, öğrenmeden itibaren 6 ay ve evlenme tarihinden itibaren en geç 5 yıl içinde açılmalıdır. 9- Resmi nikah olmaksızın dinsel törenle evlenmenin sonuçları nelerdir? Türk Ceza Kanunu’nun 230. Maddesine göre, aralarında evlenme akdi ya da resmi nikah olmaksızın dini nikah yaptıranlar ve yapanlar hakkında hapis cezası söz konusu olur. Bu durumdaki kişiler resmi nikah yaparlarsa kamu davası ve hükmedilen ceza ortadan kalkar. Ayrıca resmi nikah olmaksızın dini törenle evlenenler, eşlerinden kalan mirasta pay sahibi olamayacakları gibi, fiili birlikteliğin sona ermesi halinde evliliğin sona ermesi hükümlerinden de yararlanamazlar. 10- Evlilik birliği içerisinde haklarınız ve görevleriniz nelerdir? Her şeyden önce evlilik birliği içerisinde eşinizle eşit haklara sahipsiniz. Medeni Kanun’un 186. maddesi uyarınca eşler evlilik birliğini birlikte yönetirler. Artık aile reisliği kavramı Medeni Kanun’dan çıkarılmış bulunuyor. Eşler birliğin giderlerine güçleri oranında emek ve mal varlıkları ile katılırlar. Çalışıyor olmasanız bile ev içindeki emeğiniz aile geçimine katkı olarak değerlendirilir. Evlilik içerisinde verilecek kararlarda eşinizle eşit oy hakkına sahipsiniz. Bu nedenle çocuklarla ilgili olarak verilecek kararlarda da eşlerin ortak hareket etmesi gerekiyor. Eğer velayeti kullanırken eşler arasında anlaşmazlık çıkarsa, anlaşmazlığın çözümü konusunda Aile Mahkemesi’ne başvurabilirsiniz. Eşler ailenin oturacağı konutu tek başına seçme hakkına sahip değildir. Eşler oturacakları konutu birlikte seçerler. Eşlerden biri, diğer eşin açık rızası bulunmadıkça aile konutu ile ilgili kira sözleşmesini feshedemez, aile konutunu satamaz veya üzerine ipotek koyduramaz.(MK. 194. madde) Eğer oturduğunuz ev eşinizin adına kayıtlı ise ve satılmasını istemiyorsanız, tapu kütüğüne aile konutu şerhi koydurtarak evin satışını engelleyebilirsiniz. Bu şerh, ilgili tapu müdürlüğüne yapacağınız yazılı başvuru (dilekçe) ile konulabileceği gibi, Aile Mahkemesine yapacağınız başvuru sonucunda, mahkemece de konulabilir. 11- Evlenmeden önceki soyadınızı evlendikten sonra da kullanabilir misiniz? Türk Medeni Kanunu’nun 187. maddesine göre, kadın, evlenmekle kocasının soyadını alır; ancak evlendirme memuruna veya daha sonra nüfus idaresine yapacağı yazılı başvuruyla kocasının soyadı önünde önceki soyadını da kullanabilir. Evlenirken bu hakkını kullanmayan kadın, daha sonra her zaman bu işlemi yaptırtabilir. 12- Eşiniz çalışmanızı engelleyebilir mi? Yeni Medeni Kanun’un 192. maddesine göre; “Eşlerden her biri meslek veya iş seçiminde diğerinin iznini almak zorunda değildir. Ancak meslek ve iş seçiminde ve bunların yürütülmesinde evlilik birliğinin huzur ve yararı göz önünde tutulur.” Yani, çalışmak isteyen kadın, kocasından izin almak zorunda değildir. Ancak çalıştığı işin niteliği, çalışma saatleri, çalışma yeri gibi bazı nedenler, evlilik içinde tartışmalara sebep oluyorsa ve objektif olarak evlilik birliğini sarsıcı nitelikte görülebilirse, bu durum kadın eş aleyhine sonuçlar doğurabilir. 13- Eşiniz, Aile Hukuku’ndan kaynaklanan yükümlülüklerini yerine getirmiyorsa ne yapabilirsiniz? Medeni Kanun’un 195. maddesi uyarınca evlilik birliğinden doğan yükümlülüklerin yerine getirilmemesi veya evlilik birliğine ilişkin önemli bir konuda uyuşmazlığa düşülmesi halinde, eşler ayrı ayrı veya birlikte hâkimin (Aile Mahkemesi) müdahalesini isteyebilirler. Hâkim, eşleri yükümlülükleri konusunda uyarır; onları uzlaştırmaya çalışır ve eşlerin ortak rızası ile uzman kişilerin yardımını isteyebilir. Hâkim, gerektiği takdirde eşlerden birinin istemi üzerine Kanunda öngörülen önlemleri alır. Aile bireylerinin karşılıklı olarak bakım, eğitim, destek olma yükümlülükleri bulunmaktadır. Bu yükümlülüğü yerine getirmeyenler şikayet üzerine 1 yıla kadar hapis cezasıyla cezalandırılırlar. Ayrıca yukarıda belirtildiği gibi eşin yükümlülüklerini yerine getirmesini sağlamak üzere, Aile Mahkemesine başvurarak tasarruf yetkisi de sınırlanabilir. 14- Ailenizin ekonomik varlığını tehlikeye düşürecek işlemlere karşı önlem alabilir misiniz? Ailenin ekonomik varlığının korunması veya evlilik birliğinden doğan mali yükümlülüğün yerine getirilmesini sağlamak üzere eşinizin malları üzerindeki tasarruf yetkisinin sınırlandırılması için Aile Mahkemesine başvurabilirsiniz (MK.m.199). Örneğin, sürekli kumar oynayan ve evine bakmayan, mallarını satarak dışarıda tüketen, başkalarına yediren, ya da başkaları lehine kefil olup borçlanan eşinize karşı böyle bir dava açarak, Aile Mahkemesinden tedbir talep edebilirsiniz. Bu durumda eşiniz, sizin onayınız olmadan, malları üzerinde tasarruf edemez, onları satamaz, tüketemez. 15- Boşanma sebepleri nelerdir? Eşlerin ortak hayatı sürdürmeleri kendilerinden beklenmeyecek derecede evlilik temelinden sarsılmış olursa, eşlerden her biri boşanma davası açabilir. Medeni Kanun’un 166. maddesinde bu boşanma nedeni “Evlilik birliğinin sarsılması” olarak tanımlanmıştır. Bu, halk arasında “şiddetli geçimsizlik“ olarak bilinen, genel boşanma sebebidir. Bunun dışında Medeni Kanun’da özel boşanma sebepleri sayılmıştır: Zina, Hayata Kast (öldürmeye teşebbüs etme), Pek Kötü veya Onur Kırıcı Davranış (şiddet uygulama, ağır hakaret vb.), Suç İşleme ve Haysiyetsiz Hayat Sürme (örneğin yüz kızartıcı bir suç işleme, cinsel sapkınlıklar, ayyaşlık, kumar bağımlılığı vb.), Terk (bir eşin haklı bir sebep olmaksızın ortak konutu terk etmesi) ve Akıl Hastalığı (her akıl hastalığı değil, evlenmesinde sakınca olan akıl hastalıkları) özel boşanma sebepleridir. 16- Boşanmanın mali sonuçları nelerdir? Boşanma yüzünden yoksulluğa düşecek taraf, boşanmada daha fazla kusurlu olmamak şartıyla geçimi için diğer taraftan yoksulluk nafakası talep edebilir. Ayrıca şartları gerçekleşmişse, boşanmada kusurlu olan taraftan maddi ve manevi tazminat istenmesi de söz konusu olabilir. Bunun yanı sıra velayet kendisine verilmeyen eş, çocuğun bakım ve eğitim masraflarına da katılmak zorundadır. Buna da iştirak nafakası denir. Ayrıca boşanma sonucunda, eşler farklı bir mal rejimi kabul etmemişlerse, edinilmiş mallara katılma rejiminin tasfiyesi de -aşağıda belirtileceği gibi- istenebilecektir. 17- Evlilikte mal rejimi (evlilik mallarının paylaşımı) nasıldır? Yeni Medeni Kanun’un 1 Ocak 2002′de yürürlüğe girdiği tarihten itibaren yasal mal rejimi, “edinilmiş mallara katılma” rejimidir. Eşler noterde yapacakları bir sözleşme ile ya da evlenme başvurusu sırasında tarafların yapacakları yazılı bir bildirimle farklı bir mal rejimi kabul edebilirler. Bu nedenle evlenme başvurusu yaparken kadının neye imza attığını bilmesi çok önemlidir. Ancak seçilebilecek olan mal rejimi, kanunda belirtilenlerle sınırlıdır. Bunlar; Mal Ayrılığı, Paylaşmalı Mal Ayrılığı ve Mal Ortaklığıdır. Eğer eşler bu rejimlerden birini seçmemişse, yasal mal rejimi sayılan “Edinilmiş Mallara Katılma Rejimi”ne tabidirler. 18- Boşanma sonucunda çocuk üzerindeki velayet hakkı ne olacaktır? Boşanma davası devam ederken hâkim, hangi tarafın çocuğa daha iyi bakabileceğine inanıyorsa velayeti ona verir. Boşanma kararı ile birlikte, velayet hakkına sahip olmayan tarafla çocuğun ilişkisinin nasıl olacağına da tarafların anlaşamaması halinde, hâkim karar verecektir. Ancak ülkemizde daha çok, velayet hakkı anneye verilmektedir. Özellikle ana bakımına muhtaç olan çocuklar anne yanında bırakılmakta, baba ile çocuk arasında kişisel görüşme hakkı da yine hâkim kararı ile belirlenmektedir. Çalışan anne söz konusu olduğunda, genellikle babaya 15 günde bir hafta sonu görüşme hakkı tanınmaktadır. Birden fazla çocuk söz konusu ise, Yargıtay’ın kararları gereğince, mümkün oldukça kardeşler birbirinden ayrılamaz ve velayetleri birlikte anneye veya babaya verilir. Mahkeme velayeti düzenlerken, ayırt etme gücüne sahip olan çocukların (genellikle 11 yaş sonrası) görüşünü almak zorundadır. 19- Boşanan kadın eski eşinin soyadını kullanmaya devam edebilir mi? Boşanma halinde kadın, eşinin soyadını kaybeder ve evlenmeden önceki soyadını yeniden alır. Bu durumda resmi kimliklerini yeni soyadına göre yenilemesi gerekir. Eğer kadın evlenmeden önce dul idiyse hâkimden bekarlık soyadını taşımasına izin verilmesini isteyebilir. Kadının boşandığı kocasının soyadını kullanmakta haklı menfaati bulunduğu ve bunun kocaya bir zarar vermeyeceği ispatlanırsa, istemi üzerine hâkim, boşandığı kocasının soyadını taşımasına izin verir. Boşanma davası esnasında bu talep edilmese bile, boşanma kararının kesinleşmesinden itibaren 1 yıl içinde aynı mahkemeden boşandığı eşinin soyadını kullanmasına izin istenebilir. 20- Kadının yeniden evlenmek için bekleme süresi nedir? Kadın, önceki evliliğinin ölüm, iptal ve boşanma nedeniyle sona ermesinden başlayarak 300 gün geçmedikçe yeniden evlenemez. Bu düzenleme ile azami hamilelik süresinin geçirilmesi ve böylelikle doğacak çocuğun soy bağının karışmaması hedefleniyor. Ancak, bu bekleme süresinden önce evlenmek isteyen kadın, Aile Mahkemesine bir dilekçe ile başvurarak önceki evliliğinden hamile olmadığının tespitini ve evliliğine izin verilmesini isteyebilir.
"Çok Kötü Kumar Oynadılar ve Kaybettiler"
Arınç, 'Bu seçimin kazananı AK Parti, kaybedeni hepsidir. Çok büyük kumar oynadılar ve kumarda kaybettiler' dedi.Başbakan Yardımcısı ve Hükümet Sözcüsü Bülent Arınç, “Bu seçimin kazananı AK Parti, kaybedeni hepsidir. Çok büyük kumar oynadılar ve kumarda kaybettiler. Ben bütün Türkiye’yi, milletimi kutluyorum. Bu kadar zor şartlarda, AK Parti’ye duydukları güvenden bir santim bile geriye gitmemelerini fedakarlık olarak görüyorum. Asil milletimin her oyuna teşekkür ediyorum” dedi. AK Parti Bursa İl Başkanlığı’nda kesin olmayan seçim sonuçlarını değerlendiren Arınç, “Türkiye geneline gelirsek çok büyük bir başarı. Orada da yüzde 40 sandıklar sayıldı. Bazı yerlerde sonuçlar belli oldu. 30 büyükşehrin 22'sini AK Parti kazanıyor. Bu sayı 3 kadar da artabilecek. 25'ini almak muhteşem bir başarıdır. Büyükşehirlerin yüzde 76 nüfusu barındırdığını biliyoruz. Diğer illerde başarılı sonuçlar aldık. Özellikle belirli yerler. Üzerinde hassasiyet gösterdiğimiz yerlerde doğu ve güneydoğu Anadolu, Akdeniz bölgesindeki bazı iller olabilir. Yıllardır siyasetin içindeyim. Sadece pencereden gözetlemiyorum. Köyüne, kasabasına gidiyorum. Halktan aldığım izlenimleri ölçüyorum” diye konuştu. AK Parti adına çok zor bir seçim yaşadıklarını, bütün partiler ve yedi düvelin AK Parti’ye karşı birleştiğini belirten Arınç şunları söyledi: “Bu kadar partilerin ve ona ilaveten henüz partileşmede olan adına cemaat denen örgütün de bu seçimlerde AK Parti karşısında ne kadar canhıraş çalıştığını gördüm. Düne kadar kendileriyle çok iyi ilişkiler içinde olduğumuz, her türlü hizmetlerine yardımcı olduğumuz bu insanlar, bu seçimlerde sandığa gidene kadar ev ev dolaştılar. Ellerine tutuşturulan birtakım evrakları millete verdiler. Yalvarıp yakardılar, insanları eşleriyle, çocuklarıyla imtihan etmeye kalktılar. Sandık başında ben 45 dakika bekledim. Siz buyurun dediler, ben sıramı bekleyeceğim dedim. Hepsi de tanıdık insanlardı. Yüreğim yandı. Düne kadar birbirimize gülerek selam verdiğimiz bazı hanımefendilerin o kadar sert bakışlarıyla karşılaştık ki içimin yandığını hissettim. Dostluğumuzu, sevgimizi Allah rızası için göstermiştik. Hizmetlere elimizden geleni verdik. biz kara gün dostuyuz. Bugün sandıklar CHP ve MHP’ye oy kullandılar. Biz hata yapmış olabiliriz. Bunun karşılığı en fazla AK Parti’ye oy vermemek suretiyle küskünlük göstermeleridir. Bir siyasi organizasyon gibi MHP, CHP’ye oy taşımak siyasi tavırdır. Bu siyasi tavırdan sonra geçmişte iyi ilişkiler içinde olan insanlar, onlara normal siyasi parti gözüyle bakacaklardır. Umarım seçimlerden sonra bu yaptıklarından mahcubiyet duyarlar. Pişmanlık duyarlar. Tekrar bu güzel insanlarla, bu güzel hükümetle barışmanın yollarını ararlar. Bu parti, elbette, inşallah her düştüğü yerden kalkar. Görülüyor ki yüzde 50'ye yaklaşan bu parti, daha önceki yerel seçimlerdeki 38'in üzerine 10’dan fazla puan eklemiş. İnanın bu şartlar altında başka bir parti olsaydı, 38'i bırakın, 25'lere düşerdi. Bu partiyi millet, halk seviyor. Sonuç itibariyle büyük bir zafer kazanacağını hepimiz göreceğiz”. Milletin Başbakan Erdoğan’ı sevdiğini ifade eden Arınç, “Millet partimizi, hükümetimizi seviyor. Her şeyin ötesinde güzel, namuslu, dürüst, çalışkan insan Başbakanımız Recep Tayyip Erdoğan’ı seviyor. Bu sonuçlar bunu gösteriyor. Siz ne kadar yıkmaya kalksanız, hakaret, iftiralar, yalan söyleseniz, belden aşağı siyaset yapsanız, millet size değil, Tayyip Erdoğan’a güveniyor. Millet sizi değil, AK Parti’yi kucaklıyor. Muhalefet partileri, bu kadar ellerinde güçlü silah olduğunu zannettiler, rezil, perişan oldular. Ben, Bursa’da da, Türkiye’de de CHP’ye yüzde 30, MHP’ye yüzde 20 hedefi koymuştum. Bu kadar oy alamazsanız ayrılacak mısınız dedim. 5 aydır cevap gelmedi. İki parti de bu hedefleri aşamayacaklardır. Bu kadar büyük destekçilerine rağmen, CHP’nin aldığı bu oylar cemaatin oyu deseniz, CHP’nin oyları nerde? MHP’nin oylarının tamamı cemaatin oyu dense, bu MHP ne iş yapıyor diyeceklerdir” dedi. Milletin her oyuna teşekkür ettiğini söyleyen Arınç, “Çok kötü kumar oynadılar ve kumarda kaybettiler. Bu seçimlerin kazananı AK Parti, kaybedeni hepsidir. Ben bütün Türkiye’yi, milletimi kutluyorum. Bu kadar zor şartlarda AK Parti’ye duydukları güvenden bir santim bile geriye gitmemelerini fedakarlık olarak görüyorum. Asil milletimin her oyuna teşekkür ediyorum” diye konuştu.İHA
YouTube Yasağına Atatürk Gerekçesi
Telekomünikasyon İletişim Başkanlığı (TİB) Youtube sitesine olan engellemeyle ilgili gerekçeli kararının internet sitesinde açıkladı. Açıklamada,“ bu İnternet sitesi (youtube.com) hakkında Gölbaşı Sulh Ceza Mahkemesi'nin 27/03/2014 tarih ve 2014/358 sayılı kararına istinaden ve 5651 sayılı kanunun 8. Madde 1/b bendi uyarınca Telekomünikasyon İletişim Başkanlığı tarafından KORUMA TEDBİRİ uygulanmaktadır.' denildi İlgili yasanın 8. Maddesi ve 1/b bendi şöyle: 'MAD­DE 8- (1) İn­ter­net or­ta­mın­da ya­pı­lan ve içe­ri­ği aşa­ğı­da­ki suç­la­rı oluş­tur­du­ğu hu­su­sun­da ye­ter­li şüp­he se­be­bi bu­lu­nan ya­yın­lar­la il­gi­li ola­rak eri­şi­min en­gel­len­me­si­ne ka­rar ve­ri­lir: a) 26/9/2004 ta­rih­li ve 5237 sa­yı­lı Türk Ce­za Ka­nu­nun­da yer alan; 1) İn­ti­ha­ra yön­len­dir­me (mad­de 84), 2) Ço­cuk­la­rın cin­sel is­tis­ma­rı (mad­de 103, bi­rin­ci fık­ra), 3) Uyuş­tu­ru­cu ve­ya uya­rı­cı mad­de kul­la­nıl­ma­sı­nı ko­lay­laş­tır­ma (mad­de 190), 4) Sağ­lık için teh­li­ke­li mad­de te­mi­ni (mad­de 194), 5) Müs­teh­cen­lik (mad­de 226), 6) Fu­huş (mad­de 227), 7) Ku­mar oy­nan­ma­sı için yer ve im­kân sağ­la­ma (mad­de 228), suç­la­rı. b) 25/7/1951 ta­rih­li ve 5816 sa­yı­lı Ata­türk Aley­hi­ne İş­le­nen Suç­lar Hak­kın­da Ka­nun­da yer alan suç­lar. (2) Eri­şi­min en­gel­len­me­si ka­ra­rı, so­ruş­tur­ma ev­re­sin­de hâ­kim, ko­vuş­tur­ma ev­re­sin­de ise mah­ke­me ta­ra­fın­dan ve­ri­lir. So­ruş­tur­ma ev­re­sin­de, ge­cik­me­sin­de sa­kın­ca bu­lu­nan haller­de Cum­hu­ri­yet sav­cı­sı ta­ra­fın­dan da eri­şi­min en­gel­len­me­si­ne ka­rar ve­ri­le­bi­lir. Bu du­rum­da Cum­hu­ri­yet sav­cı­sı ka­ra­rı­nı yir­mi­dört sa­at için­de hâki­min ona­yı­na su­nar ve hâkim, ka­ra­rı­nı en geç yir­mi­dört sa­at için­de ve­rir. Bu sü­re için­de ka­ra­rın onay­lan­ma­ma­sı halin­de ted­bir, Cum­hu­ri­yet sav­cı­sı ta­ra­fın­dan der­hal kal­dı­rı­lır. Ko­ru­ma ted­bi­ri ola­rak ve­ri­len eri­şi­min en­gel­len­me­si­ne iliş­kin ka­ra­ra 4/12/2004 ta­rih­li ve 5271 sa­yı­lı Ce­za Mu­ha­ke­me­si Ka­nu­nu hü­küm­le­ri­ne gö­re iti­raz edi­le­bi­lir. (3) Hâ­kim, mah­ke­me ve­ya Cum­hu­ri­yet sav­cı­sı ta­ra­fın­dan ve­ri­len eri­şi­min en­gel­len­me­si ka­ra­rı­nın bi­rer ör­ne­ği, ge­re­ği ya­pıl­mak üze­re Baş­kan­lı­ğa gön­de­ri­lir. (4) İçe­ri­ği bi­rin­ci fık­ra­da be­lir­ti­len suç­la­rı oluş­tu­ran ya­yın­la­rın içe­rik ve­ya yer sağ­la­yı­cı­sı­nın yurt dı­şın­da bu­lun­ma­sı ha­lin­de ve­ya içe­rik ve­ya yer sağ­la­yı­cı­sı yurt için­de bu­lun­sa bi­le, içe­ri­ği bi­rin­ci fık­ra­nın (a) ben­di­nin (2) ve (5) nu­ma­ra­lı alt bent­le­rin­de ya­zı­lı suç­la­rı oluş­tu­ran ya­yın­la­ra iliş­kin ola­rak eri­şi­min en­gel­len­me­si ka­ra­rı re’sen Baş­kan­lık ta­ra­fın­dan ve­ri­lir. Bu ka­rar, eri­şim sağ­la­yı­cı­sı­na bil­di­ri­le­rek ge­re­ği­nin ye­ri­ne ge­ti­ril­me­si is­te­nir. (5) Eri­şi­min en­gel­len­me­si ka­ra­rı­nın ge­re­ği, der­hal ve en geç ka­ra­rın bil­di­ril­me­si anın­dan iti­ba­ren yir­mi­dört sa­at için­de ye­ri­ne ge­ti­ri­lir. (6) Baş­kan­lık ta­ra­fın­dan ve­ri­len eri­şi­min en­gel­len­me­si ka­ra­rı­nın ko­nu­su­nu oluş­tu­ran ya­yı­nı ya­pan­la­rın kim­lik­le­ri­nin be­lir­len­me­si ha­lin­de, Baş­kan­lık ta­ra­fın­dan, Cum­hu­ri­yet baş­sav­cı­lı­ğı­na suç du­yu­ru­sun­da bu­lu­nu­lur. (7) So­ruş­tur­ma so­nu­cun­da ko­vuş­tur­ma­ya yer ol­ma­dı­ğı ka­ra­rı ve­ril­me­si ha­lin­de, eri­şi­min en­gel­len­me­si ka­ra­rı ken­di­li­ğin­den hü­küm­süz ka­lır. Bu du­rum­da Cum­hu­ri­yet sav­cı­sı, ko­vuş­tur­ma­ya yer ol­ma­dı­ğı ka­ra­rı­nın bir ör­ne­ği­ni Baş­kan­lı­ğa gön­de­rir. (8) Ko­vuş­tur­ma ev­re­sin­de be­ra­at ka­ra­rı ve­ril­me­si ha­lin­de, eri­şi­min en­gel­len­me­si ka­ra­rı ken­di­li­ğin­den hü­küm­süz ka­lır. Bu du­rum­da mah­ke­me­ce be­ra­at ka­ra­rı­nın bir ör­ne­ği Baş­kan­lı­ğa gön­de­ri­lir. (9) Ko­nu­su bi­rin­ci fık­ra­da sa­yı­lan suç­la­rı oluş­tu­ran içe­ri­ğin ya­yın­dan çı­ka­rıl­ma­sı ha­lin­de; eri­şi­min en­gel­len­me­si ka­ra­rı, so­ruş­tur­ma ev­re­sin­de Cum­hu­ri­yet sav­cı­sı, ko­vuş­tur­ma ev­re­sin­de mah­ke­me ta­ra­fın­dan kal­dı­rı­lır. (10) Ko­ru­ma ted­bi­ri ola­rak ve­ri­len eri­şi­min en­gel­len­me­si ka­ra­rı­nın ge­re­ği­ni ye­ri­ne ge­tir­me­yen yer ve­ya eri­şim sağ­la­yı­cı­la­rı­nın so­rum­lu­la­rı, fi­il da­ha ağır ce­za­yı ge­rek­ti­ren baş­ka bir suç oluş­tur­ma­dı­ğı tak­dir­de, al­tı ay­dan iki yı­la ka­dar ha­pis ce­za­sı ile ce­za­lan­dı­rı­lır. (11) İda­rî ted­bir ola­rak ve­ri­len eri­şi­min en­gel­len­me­si ka­ra­rı­nın ye­ri­ne ge­ti­ril­me­me­si ha­lin­de, Baş­kan­lık ta­ra­fın­dan eri­şim sağ­la­yı­cı­sı­na, on­bin Ye­ni Türk Li­ra­sın­dan yüz­bin Ye­ni Türk Li­ra­sı­na ka­dar ida­rî pa­ra ce­za­sı ve­ri­lir. İda­rî pa­ra ce­za­sı­nın ve­ril­di­ği an­dan iti­ba­ren yir­mi­dört sa­at için­de ka­ra­rın ye­ri­ne ge­ti­ril­me­me­si ha­lin­de ise Baş­kan­lı­ğın ta­le­bi üze­ri­ne Ku­rum ta­ra­fın­dan yet­ki­len­dir­me­nin ip­ta­li­ne ka­rar ve­ri­le­bi­lir. (12) Bu Ka­nun­da ta­nım­la­nan ka­ba­hat­ler do­la­yı­sıy­la Baş­kan­lık ve­ya Ku­rum ta­ra­fın­dan ve­ri­len ida­rî pa­ra ce­za­la­rı­na iliş­kin ka­rar­la­ra kar­şı, 6/1/1982 ta­rih­li ve 2577 sa­yı­lı İda­rî Yar­gı­la­ma Usu­lü Ka­nu­nu hü­küm­le­ri­ne gö­re ka­nun yo­lu­na baş­vu­ru­la­bi­lir.DHA
"Başbakanımız Cumhurbaşkanı Olursa Bir Başbakan Görevi Üstlenecek"
Başbakan Yardımcısı İşler, 'Halkın seçtiği Cumhurbaşkanı, parlamentoda seçilen Cumhurbaşkanı yetkileriyle o koltukta oturacak. Bu da fiilen sistem içinde sıkıntılara yol açacak' dediBaşbakan Yardımcısı Emrullah İşler, cumhurbaşkanlığı seçimleriyle ilgili, 'Başbakanımız Cumhurbaşkanı olduğu takdirde bir başbakan görevi üstlenecek. Cumhurbaşkanımızın milletvekili olmaması hasebiyle hemen bu görevi üstlenmesinin söz konusu olmayacağını düşünüyorum' ifadesini kullandı. İşler, Kanal 7'de yayınlanan 'Başkent Kulisi' programında gündeme ilişkin soruları yanıtladı. Seçim sonuçlarının AK Parti için başarı olduğunu belirten İşler, bu yerel seçimde daha önce girdikleri 2 yerel seçime göre daha fazla oy aldıklarını söyledi. 30 Mart'taki seçim sonucunun 2011'de yapılan genel seçim sonucuyla kıyaslanmasının doğru olmadığını ifade eden İşler, yerel seçim ile genel seçimlerin farklı şartlarının farklı olduğunu kaydetti. İşler, seçimin yerel olmasına rağmen 17 Aralık operasyonu gibi gelişmeler nedeniyle adeta genel seçim havasında geçtiğine dikkati çekerek, şöyle konuştu: 'CHP bu seçimde bir kumar oynadı. Bu kumarda da kaybeden taraf oldu. Bu kumar paralel çeteyle birlikte hareket etmesiydi, kader birliği yapmasıydı, kaset, şantaj, montaj ve tehditlere tevessül etmesiydi. Onlarla birlikte hareket etmesiydi. Bildiğiniz gibi Cumhuriyet Halk Partisi, şantaj mağduru olmuş bir parti. Cumhuriyet Halk Partisinin genel başkanı, bu şantaj neticesinde koltuğunu bırakmak durumunda kaldı. O gün bu şantajları yapanların kim olduğu bilinmedi. Daha sonra biliyorsunuz MHP de 2011'deki seçimlerde bu şantaja, tehdide maruz kaldı. 10-11 siyasetçi bu tehdidin mağduru olmuştu. Ama şimdi 17 Aralık operasyonuna baktığımız zaman, böyle bir yapının olduğu ortaya çıktı. Bu yapının Türkiye Cumhuriyeti'nin bekasını ve istiklalini tehdit ettiğini sayın Başbakanımız tarafından en üst perdeden ifade edilmesine rağmen CHP ve MHP bu yapıyla işbirliği yaptı.' AK Parti bu seçimlerden başarıyla çıktı Seçimin kaybedenlerinin CHP, MHP ve paralel yapı olduğunu ifade eden İşler, 30 Mart seçimlerinin bir kader seçimi olarak gördüklerini, AK Parti'nin bu seçimlerden başarıyla çıktığını dile getirdi. Türkiye'de cumhurbaşkanlığı seçimlerinden önce hep gerginliklerin yaşandığını anımsatan İşler, 'Son dönemde yaşanan gerginlikler de önümüzdeki cumhurbaşkanlığı seçimiyle ilgiliydi. Bu seçim sonucuyla halk şu mesajı verdi; AK Parti'nin adayı ilk turda kazanacak. Bu gerginlik politikasının sürmemesi lazım. Biz iktidar partisi olarak gerginlikten yana değiliz. Kesinlikle ortamı gererek seçim faaliyetlerinde bulunmak istemiyoruz ama öyle olaylar yaşanıyor ki veya muhalefet öyle dil ve üslup kullanıyor ki ister istemez onlara cevap verdiğinizde ortam geriliyor' dedi. Yeni seçilecek cumhurbaşkanın siyasetin içinden gelen birisi olması gerektiğini düşündüğünü belirten İşler, halkın seçeceği cumhurbaşkanının siyaseti ve siyasi jargonu bilmesi gerektiğini savundu. CHP Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu'nun yaptığı açıklamayı doğru bulmadığını belirten İşler, 'Kafasında bir şablon oluşturmuş, o şablona göre aday belirleniyor. Siz kendi adayınızı bu şablon içinde yapabilirsiniz ama başkalarının adaylarına da aynı şablonu dayatmaya hakkınız yok' dedi. Başbakan Recep Tayyip Erdoğan'ın gelecek günlerde kararını vereceğini, cumhurbaşkanlığına aday olduğu takdirde halktan büyük bir destek alacağını dile getiren İşler, ilk turda yüzde 50'nin üzerinde oyla seçileceğini düşündüğünü söyledi. Yol haritası yapılacak görüşmelerle ortaya çıkacak Başbakan Recep Tayyip Erdoğan'ın aday olup seçilmesi halinde kimin başbakan olacağıyla ilgili ise İşler, şunları kaydetti: 'Yol haritası yapılacak görüşmelerle ortaya çıkacak. Görüşmeler yapılmadı, önümüzdeki haftalarda yapılacak, yapıldıktan sonra yol haritası seçilecek. Başbakanımız, Cumhurbaşkanı olduğu takdirde bir Başbakan görevi üstlenecek. Cumhurbaşkanımızın milletvekili olmaması hasebiyle hemen bu görevi üstlenmesinin söz konusu olmayacağını düşünüyorum. Teknik olarak mümkün değil. Önümüzde iki yol var. Ya Bayburt modeli veya ara seçim modeliyle gerçekleştirilebilir. Orada bile iki ayın üzerinde bir zamana ihtiyaç var. Ya da erken genel kongreyle Abdullah Gül Bey tekrar siyasete dönmek ister aday olursa parti genel başkanlığına bu da mümkün. Ama bunların hepsi Başbakanımızla Cumhurbaşkanımız arasındaki görüşmelerde öğrenilecek.' İşler, erken seçim ihtiyacının olup olmadığına yönelik ise, Başbakan Recep Tayyip Erdoğan ve AK Parti'nin erken seçime karşı çıktığını hatırlattı. 30 Mart yerel seçimlerindeki tablodan sonra da erken seçimi gerektiren bir tablonun söz konusu olmadığını belirten İşler, AK Parti olarak seçimlerin vaktinde yapılması konusunda bir ilkeleri olduğunu söyledi. Cumhurbaşkanı Abdullah Gül ile Başbakan Recep Tayyip Erdoğan arasında yaşanan görüş ayrılıklarının sorulması üzerine İşler, bu durumun ileriki dönemde sıkıntı yaratacağına inanmadığını, aralarında kardeşlik hukuku olduğunu, karşılıklı saygı içinde ülkeye hizmet ettiklerini, bundan sonra da edeceklerini söyledi. Hepimiz faniyiz hepimiz gelip geçiciyiz 'Halk seçtiği için cumhurbaşkanını bir tür rejim değişikliğine ihtiyaç yok mu?' sorusunu İşler, şöyle yanıtladı: 'Halkın seçtiği Cumhurbaşkanı, parlamentoda seçilen Cumhurbaşkanı yetkileriyle o koltukta oturacak. Bu da fiilen sistem içinde sıkıntılara yol açacak. Ondan sonra da bu konu tartışmalara açılacak. Artık partili cumhurbaşkanı mı olsun, yarı başkanlık mı olsun, başkanlık mı olsun. Ne olacaksa, bu konu parlamenter sisteme devam mı olacak, nedir? Bu konu enine boyuna oturup tartışılması lazım. Bizim sıkıntımız şu: Konuları tartışırken şahıslara indirgiyoruz. Başkanlık ya da yarı başkanlık sistemi değimiz zaman olayı Sayın Başbakanımızın şahsından tartışıyoruz. Özellikle muhalefet partileri konuyu o noktaya indirgediler. Yanlış olan burada. Bugün Tayyip Erdoğan vardır, yarın yoktur. Bugün Abdullah Gül vardır, yarın yoktur. Hepimiz faniyiz, hepimiz gelip geçiciyiz. Bu nefes bir gün biter o zaman başkaları olacak o koltukta. Ama millet olarak, düzenli sistem kurma konusunda işbirliği yapamadık. Burada bir sıkıntı var. Zaten çeşitli siyasetçiler de bu konuda uyarıda bulundular. Önümüzdeki dönem çıkış yolu bulunacağı kanaatindeyim.' Kampanya yapacak ve vaatlerde bulunacak cumhurbaşkanı adayının seçildikten sonra koltuğunda yetkisiz olarak oturmasının mantıken mümkün olmadığını dile getiren İşler, 'Bu konuların cumhurbaşkanlığı seçiminden sonra da çok daha hararetli bir şekilde tartışılacağı kanaatindeyim' dedi. Eda Ünlü Özen/AA