onedio
Görüş Bildir
İstanbul Ticaret Üniversitesi Psikoloji Kulübü 3. Psikoloji Günleri 'Travma'
İstanbul Ticaret Üniversitesi Psikoloji Kulübü'nün bu yılüçüncüsünü düzenlediği ''Psikoloji Günleri'', 20-21 Şubat 2015 tarihlerindeüniversitemizin Sütlüce Kampüsü'nde gerçekleşti. 3.Psikoloji Günleri'nealanında uzman 12 konuşmacı ve 500'e yakın misafir katıldı. Teması ''travma''olan bu Psikoloji Günleri'nde uzman konuşmacılarla ülkemizde yaşanan songelişmeleri tartışma fırsatı elde edildi. Türk Psikologlar Derneği'nin Soma'daçalışan ekibinden isimlerle Soma faciasının konuşulduğu panel, en ilgiyledinlenen ve belki de doğru bilinen yanlış şeylerin öğrenilerek en çok şaşırılanoturumlardan biri oldu. Yine geçtiğimiz günlerde haberini aldığımız ve bizleribüyük bir kedere boğan Özgecan Aslan da iki gün boyunca konuşulan konulararasındaydı. Bu 3. Psikoloji Günleri de, Özgecan Aslan'a ve katledilmiş bütünkadınlara,artık kadına şiddetin ve seksist söylemin hakim olmadığı bir dünyadayaşamak temennisiyle ithaf edildi.Bu yazıyı, İstanbul Ticaret Üniversitesi Psikoloji Kulübü Yönetim KuruluÜyeleri, her bir oturumdan akıllarında kalanları kendi yorumlarını da kataraksizlerle paylaşmak için hazırladılar.
Hepimizin Duyduğu Ancak Çoğumuzun Yanlış Kullandığı 4 Psikoloji Terimi
İnsanların mutlaka arkadaşlarına, eski sevgililerine 'psikopat' dediğini duymuşsunuzdur. Benzer şekilde, dengesiz davranan bir komşumuzu 'şizofren' olmakla itham edebiliriz. Bunlar, çok yaygın kullanılan 'sıfatlar' haline gelmiştir. Günümüzde psikolojik rahatsızlıklar, özellikle Hollywood filmlerinin çarpık algısı nedeniyle, 'sıradan' ve hatta 'havalı' olgular olarak lanse edilmektedir. Bu durum, gerçekten bu hastalıklardan muzdarip olan insanların küçümsenmesine neden olmakta ve yaşamı güçleştiren bazı kritik durumlara dikkat çekilmesini zorlaştırmaktadır. Psikolojik hastalıkların isimlerini yanlış kullanmak, sürekli gribe yakalanıp yatağa düşen birini 'Off, tam bir kanser hastası, sürekli yatakta.' diyerek tanımlamaya benzemektedir.Bu hastalıklara sahip olan insanlar, hasta olduklarının farkına bile varmadan, tehlikeli sonuçların doğmasına neden olabilirler. Hele ki psikolojik rahatsızlıkların birçoğunun, genellikle bireyin hasta olduğunun farkına varmamasıyla karakterize edildiği düşünülecek olursa, dilimizde hatalı bir şekilde yer etmeye başlayan teknik terimlerin temizlenmesi ve düzgün kullanılmasının önemi daha da anlaşılacaktır. Bu yazımızda, onlardan 4 tanesinin (psikopat, manyak, OCD ve  şizofren) gerçekte ne olduğuna değinecek ve doğru kullanımlarını anlatacağız.Ancak öncelikle, 'psikolojik rahatsızlık/hastalık' ne demek, onu öğrenelim: 'Bir insanın sağlıklı bir şekilde yaşamını sürdürmesine engel olan, sapkın, rahatsızlık verici ve sorun yaratıcı düşünce, duygu ve davranış kalıpları.' Burada dikkat edilmesi gereken nokta, 'sapkın' kavramının oldukça geniş olması ve sınırlandırmanın güç olabilmesidir. Genellikle 'toplumsal ve bireysel normallere aykırı davranma' olarak tanımlanır. Örneğin, seri katiller sapkındırlar. Ancak dahiler ve olimpiyatçılar da öyle... İşte bu nedenle, tanım bir bütün olarak ele alınmalıdır: bu sapkınlığın bireye ya da etrafındakilere rahatsızlık vermesi, sorunlar doğurması ve daha önemlisi, sağlıklı işleyişe engel olması gerekmektedir. Örneğin, bir topluluk karşısında konuşmaktan heyecan duyarak telaşa kapılmak son derece normal kabul edilmektedir. Ancak herhangi bir insanla etkileşime geçmekten endişelenmek ve bundan doğan telaş nedeniyle sürekli olarak kendinizi eve kapatmak, normal değildir ve bir psikolojik hastalığa işaret eder. Şimdi, 4 temel hastalık üzerinden giderek bunu anlayalım:
Gizli Depresyona Sahip İnsanların 11 Özelliği
Bu yazıyı okuyacakları ikiye ayırabiliriz; bu maddelerde sevdikleri insanlardan izler görecek olanlar ve kendi yansımalarıyla karşılaşacak olanlar.Depresyon genelde görülmez, fark edilmez veya teşhis edilmez. Gizli depresyondan muzdarip insanlar, kendi iç dünyalarıyla başa çıkabilen ve yaşadığı zorlukları pek belli etmeyen insanlardır. Bunun en yakınları bile farkında olmayabilir ve teşhis hiçbir zaman konulmayabilir. Problem şu ki, biz kişinin çektiği zorlukların kocaman bir yara gibi ortada olduğunu düşünürüz, oysaki bunlar çoğu zaman çok dikkatli bakmadıkça kendini belli etmez.
Renklerin Psikolojisi ve İnsanlar Üzerindeki Etkileri
Renklerin insanlar üzerindeki etkisi çok uzun yıllardır bilinen bir gerçek. Renklerin insanlar üzerinde dikkat çekme, kan dolaşımını hızlandırma, uyarılmışlık düzeyini artırma, sakinleştirme, konsantrasyonu artırma gibi bir.ok etkisi mevcut. Ayrıca renk seçimleri de insanların kişilikleri hakkında bize ipuçları verebiliyor. Bu videoda Uzman Psikolog Beyhan BUDAK renklerin psikolojisi ve insanları üzerindeki etkilerini anlatıyor.
Reklam
Psikoloji Öğrencilerine Söylenen 8 Klişe Söz
Tebrikler, psikoloji bölümüne yerleşmişsinizdir, hadi hayırlı olsundur. İnsanlığınızın sınırlarını zorladığınız berbat ve stresli dönem bitmiştir. Artık test çözmeden geçirdiğiniz tek bir saniye bile içinizde değişik bir sıkıntıya sebep olan ‘vicdan sızlamaları’ geride kalmıştır. Hem lise ödevlerinize ve sınavlarınıza hem de dershane denemelerine ve testlerine yetişmeye çalışmaktan yirmi dört saatin size yetmediğini düşündüğünüz, bir günün daha fazla saat olmasını dilediğiniz zamanlar geçmiştir. Vakit gün ışığı görme vaktidir, dışarı çıkıp arkadaşlarla buluşma, bol bol gezip tozma, aileyle doyasıya vakit geçirme ve tüm bunları kafada ‘Denemede kaçıncı oldum acaba ya?’ kaygısı olmadan yapma vaktidir! Üstelik psikolog olacaksınızdır, farklısınızdır, ‘vay be!’sinizdir. Peki ya üniversite? O nasıl bir yerdir? Yeni arkadaşlarınız nasıldır? Kaç tanesini hakikaten sevecek ve dost edineceksinizdir? Kaç tanesiyle lisedeki gibi espriler, geyikler çevirebileceksinizdir? Yine ‘inek’ler olacak mıdır? Ya da bir dakika, yoksa siz de mi ‘inek’ olacaksınızdır? Bla bla bla… Bölüme yerleştiğinizi gördüğünüz veya haberini aldığınız an, tüm bu düşünceler ve daha fazlası film şeridi gibi aklınızdan geçer. Bu, ilk adımdır. İşin ikinci adımı, bu mutlu haberi akrabalara, arkadaşlara, eşe dosta yaymaktır. Zaten fazla çabaya gerek yoktur, herkes arayıp sorar, sormayana da hafiften bir kıl kaparsınız (şimdi doğruya doğru). Peki, psikoloji okuyacağınızı duyan eş dost, söz birliği etmiş gibi neden hep aynı cümleleri söyler? Valla nedenini bilemeyeceğim, bilsem de yazamayacağım. Çünkü bu klişe sözleri bir an önce yazmak için sabırsızlanıyorum. Hadi bakalım, sizin de aklınıza gelmeye başlamıştır bile bu sözler, hazırsanız başlayalım:
Taksi Şoförleri Psikoloji Eğitimi Alacak
İstanbul Taksiciler Esnaf Odası, şehirdeki tüm taksi şoförlerine, işleri sırasında karşılaştıkları zorlukları kolay atlatabilmeleri için psikoloji eğitimi verecek.İstanbul Taksiciler Esnaf Odasının (İTEO) 18 Aralık'ta başlayacak akademik destekli programında, uzun süre trafikte kalarak yoğun stres yaşayan taksicilere verilecek eğitimle, taksicilerin yıpranmalarının azaltılması hedefleniyor.Ayrıca program kapsamında taksicilere, alkollü ve psikolojik sorunları olan müşterilerine karşı nasıl davranmaları gerektiği ve buna benzer sorunların üstesinden nasıl gelinebileceği, psikologlar tarafından uygulamalı olarak öğretilecek.İTEO Başkanı Yahya Uğur, konuya ilişkin AA muhabirine yaptığı açıklamada, projenin, 'beyefendi taksicilik' anlayışlarının devamı olduğunu belirterek, müşterilerin memnuniyetlerinin kendileri için ne kadar önemliyse, meslektaşlarının sağlıklarının da o kadar önemli olduğunu söyledi.Programın, psikologlar eşliğinde sahneye konulacak bir gösteri şeklinde sunulacağını ifade eden Uğur, 'Sahnede temsili olarak taksici ve bazı müşterileri yer alacak. Burada meslektaşlarımız bazen karşılaştıkları sorunların üstesinden nasıl gelebilecekleri psikologların desteğiyle öğretilecek. Örneğin, bir alkollü yolcu alan taksiciye, bu müşterisiyle sorun yaşamadan nasıl kurtulabileceği öğretilecek. Bu program temsili bir gösteri olacağı için meslektaşlarımız hem eğlenecek hem de hayatlarını kolaylaştıracak bazı pratik bilgiler edinecek' diye konuştu.Özellikle yaklaşan yılbaşı öncesi taksicilerin bu eğitimi almasını istediklerini anlatan Uğur, bu eğitimin taksiciler için oldukça önemli olduğunu vurguladı.Uğur, çok uzun süre trafikte kalan meslektaşlarının yoğun stres altında kaldığını dile getirerek, şöyle devam etti:'Taksiciler zaten zor şartlarda çalışıyor. Bir de bazı sorunlu müşteriler aldıklarında zorlukları katlanıyor. Hayatlarını olumsuz etkiliyor. Biz arkadaşlarımızın iş hayatlarında mutlu olmalarını istiyoruz. Taksici mutlu olacak ki müşterisini de mutlu etsin. Temel amacımız bu. Bu nedenle bu eğitim bizim için çok önemli. Çünkü, genelde müşteri şikayetleri ön plana alınır. Oysa taksicilerin de karşılaştığı bazı müşteriler, hakikaten onlara büyük sıkıntılar yaşatıyor. Yoğun stres altında kalan taksici, içerisinde biriken bu sıkıntıyı bazen normal bir müşterisine yansıtabiliyor. İşte biz bunun önüne geçmek istiyoruz. Taksici, bu sıkıntıyı ne başka bir müşterisine yansıtsın, ne de evine taşısın. Zaten çok yıpratıcı ve ağır bir iş yapıyorlar. Bu yükleri ne kadar hafifletirlerse hem hayatları hem de işleri kolaylaşır.''Taksicilere yönelik şikayetler azaldı'Göreve geldiği günden beri, taksiciliğin kalitesini ve itibarını yükseltmek için çalıştığına işaret eden Uğur, bu amaçla birçok projeyi hayata geçirdiklerini aktardı.Uğur, taksicilikte kalitenin yükseltilebilmesi için bazı şeylerin değişmesi gerektiğine inandığını dile getirerek, şöyle devam etti:'Bu nedenle bunları değiştirmeye çalışıyoruz. Örneğin, göreve geldiğimizde baktık ki turistik yerlerde çalışan arkadaşlarımız içerisinde dil bilen, yok denecek kadar az. Eğer işiniz turistse ve dil bilmiyorsanız sorun yaşamanız kaçınılmaz. Bu nedenle buralarda çalışan arkadaşlarımıza dil eğitimi verdik. Şu anda hem işlerini daha kaliteli yapıyorlar hem de daha az sıkıntı yaşıyorlar. Ayrıca öfke kontrolü dersleri verdirdik meslektaşlarımıza. Buna benzer birçok eğitim projesini hayata geçirdik. Böylece taksiciler şu anda daha sağlıklı bir psikolojiyle müşterilerine hizmet verebiliyor.'Tüm bunları tamamen iş kalitesi için yaptıklarını aktaran Uğur, bu yönde yaptıkları çalışmalarla taksicilere yönelik şikayetleri çok alt düzeylere çektiklerini anlattı.Yahya Uğur, artık taksicilere daha fazla güvenildiğini belirterek, müşterilerinin memnun olduğunu gören taksicilerin de mutlu olduğunu söyledi.Mehmet Ali Derdiyok, AA
Reklam
Büyükşehirde Psikolojimizi Bozan 10 Neden
Türkiye'de sağlık sektöründe en önemli sorunlardan biri de insanlarımızın psikolojik ve psikosomatik sorunlarının büyük ölçüde artması. Büyük kentlerdeki stres ortamı, gelir dağılımındaki adaletsizlik nedeniyle alt gelir grubunda kalan insanların günlük yaşamdaki sıkıntıları, trafik, Türkiye'deki Kürt sorunu, terör olayları gibi tartışmalar insanlarımızı psikolojik açıdan büyük ölçüde etkiliyor.ŞEHİRDEKİ KİŞİLER PSİKOLOĞA GİTMEYE TEŞVİK EDİLMELİPsikiyatrist Dr. İnci Şen, “İnsanlarımızda ruh sağlığı çok önemlidir. 77 milyonluk Türkiye’mizde stres altında çalışan insanlarımızın ruh sağlığı büyük ölçüde bozulmaya yönelmekte. Bu açıdan sağlık sektöründe ve sağlık ekonomisinde psikolojik ve psikosomatik konulara daha fazla bütçe ayrılmalı, insanlarımız bu konuda doktorlara gitmeye teşvik edilmeli. Sağlık Bakanlığı’mızın bu konuda daha duyarlı olmasında büyük ölçüde yarar var” dedi.Psikiyatrist Dr. İnci Şen, özellikle büyük şehirdeki insanlarımızın depresyona girmelerinin nedenlerini söyle sıraladı:1. İç göç sürecinin tam başarıyla sonuçlanmaması ve iç göçle büyük kentlere gelen insanların belirli statüye ve amaçlarına ulaşamaması2. Türkiye´deki insanların ekonomik nedenlerle sorunlarının artması3. Aile içi uyumsuzlukların artması, ailede dışlanma, ayrımcılık ve küçümsenmenin gelişmesi4. Toplum tarafından istenmemek ve kabul görmemek5. Büyük kentin sorunlarıyla baş edememek6. İşsizlik ve ekonomik sıkıntılar7. Gittikçe artan fakirleşme ve sosyal yardımlarla yaşama mecburiyeti8. İnsanların ekonomik kayıplar nedeniyle kendini güvende hissedememesi9. Kadınlarımıza uygulanan aile içi şiddet10. Çocuklara ailede gösterilen şiddet ve baskı“Özel sigortalar, psikiyatrik sorunları sigorta kapsamına almalıdır” diyen Psikiyatrist Dr. İnci Şen, “Kalp, damar ve diyabetik gibi hastalıklar ne kadar önemliyse insanlarımız için ruh sağlığı da o kadar önemlidir” diye ekledi.Zaman
Depresyon Hakkında Merak Edilenler
Sıkıntı dolu yaşamımızda zaman zaman insanın üzerinde bir çökkünlük hissi olabilir. Bu sıkıntılar gelip geçici olduğu sürece önemli değildir. Sorun hayata ilişkin sorunların olması değil bu sorunların insan ruhaniyeti üzerinde etkisinin kısa süreli ya da uzun süreli olmasıdır. Eğer uzun süreli olarak kendinizi umutsuz, mutsuz ve hüzünlü hissediyorsanız depresyona girdiğinizi söyleyebilirim.Depresyon özellikle büyük hayal kırıklıklarından sonra ortaya çıkmaktadır. Kişi çoğu zaman depresyona girmeyi normal bir durum olarak kabul etmektedir. Bu hastalığın vücuda yerleşmesinin en önemli sebebi bu durumun gelip geçici olduğunun düşünülmesidir. Hastalık çoğu insanın gözünde tehlikesiz masum sıradan bir hastalık olarak görülmektedir. Hal böyle olunca bu hastalıkla mücadele konusunda insan pasif kalmaktadır.Depresyon hastalığı 100 insanın 15 inde görülen bir hastalıktır. Birçok insan depresyon hastalığı ile birlikte yaşamaktadır. Bu hastalığın en önemli etkisi insan psikolojisini olumsuz etkilemesidir. Bu hastalık öldürmeyip süründürmektedir. Öldürmeyen hastalıklar her zaman insanlara şirin görünen hastalıklar olmuştur.Depresyon belirtileri şunlardır.1-Kişi kendini sürekli mutsuz ve boşlukta hisseder.2-Cinsel ilişkilerde haz alamama3-Huzursuzluk, çabuk irkilme, aşırı ağlama4-Çok az ya da aşırı uyuma5-Aşırı kilo alma ya da aşırı kilo kaybı6-Dikkat toplamada zorlanma7-Sık sık intihar etme düşünceleri8-Enerji azalması sonucu kişide oluşan yorgunlukDepresyon tedavi yöntemleri1-Psikoterapi tedavisi: Bu yöntem ilaç tedavisi ile birlikte kişiye psikolojik telkin yapılır.2-İlaç tedavisi: Antidepresan ilaçları kullanılır3- Elektrokonvülsif tedavisi: Ağır düzeydeki depresyon hastalarına uygulanan yöntemdir.
Reklam
İnsan Psikolojisinde 'Baskı Kurma' Süreci ve eEkileri
Fikrinizi kabul etmeyen, size karşı çıkan ya da sizi sorgulayan kişilere nasıl davrandığınıza bir bakın. İletişim kurmaya çalışmak ve empatiyle yaklaşmak, anlaşmazlıkları çözmenin etkili yollarından olsa da; çoğu zaman başvurulan yol karşınızdakini kontrol altına almaya çalışmak, bunu sağlamak içinse sahip olunan maddiyat, statü ya da fiziksel güç gibi olanakları kullanmaktan çekinmemek olur. Peki doğru olan yol bu mudur? Kurulmaya çalışılan baskı, sadece baskının öznesi olan kişiye mi zarar verir? Devamı: http://www.uplifers.com/insan-psikolojisinde-baski-kurma-sureci-ve-etkileri/#ixzz3A3vDDnPL
Henüz Tanımlanma Aşamasındaki 16 Çocuk Psikolojisi Rahatsızlığı
Malum, çocukların her hareketinin psikolojide bir adı var ve buna karşılık gelen bir uyumsuzluk, rahatsızlık, sendrom, bozukluk, vs. mutlaka bulunuyor. Sizler için bilinenlerin dışında, sizin çocuğunuzda da olabilecek henüz tanımlanmamış psikolojik rahatsızlıkları derledik. Doktora gitmeden bir göz atın.
Vitamin ve Mineraller Psikolojimizi Nasıl Etkiler?
Zihinsel hastalıkların beslenmeyle ilgisi hakkında ilk bilimsel bul­gu, pellagranın (depresyonu, ishali ve bunamayı) niasin ile tedavi edilebileceği bulunduğunda ortaya çıkmıştır. Bu­nun sonrasında tüm B kompleks desteklerinin tek başına kullanılan niasinden daha fazla fayda sağladığı bulunmuştur. Zihinsel rahatsızlıklar için biyokimyasal kanıtlar artma­ya devam etmektedir. Vücutta vitamin seviyelerinin değişti­rilmesiyle zihinsel hastalığın semptomlarının ortaya çıktığı­nı ya da ortadan kalktığını deneyler göstermiştir. Dr. R. Shulman’ın Ingiliz Psikiyatri Derg/Vııdeki rapo­runa göre 59 psikiyatrik hastanın 48′inde folik asit yetersiz­liği olduğu bulunmuştur. Bir başka araştırma zihinsel ve duygusal olarak hasta olanların büyük bir kısmının B kompleks vitaminlerinin bir ya da daha fazlası ve C vitami­ni yönünden eksik olduğunu göstermiştir. Hatta normal, mutlu insanların niasin ve folik asit yetersizliği yaşadıkla­rında morallerinin bozuk olduğu ve duygusal rahatsızlığın diğer semptomlarını yaşadıkları ortaya konmuştur. haber kaynağı: 724saglik.org/vitaminler-mineraller
Reklam
Tape Psikolojisi: Merak, Üzüntü, İnkar
17 Aralık yolsuzluk ve rüşvet operasyonu sonrası her gün yenileri sızdırılan ses kayıtları sadece ses kayıtlarında sesi olanlar için değil dinleyenler için de hayatı zorlaştırmaya başladı. Psikiyatristler AKP'ye göre montaj, yayınlayanlara göreyse gerçek olduğu iddia edilen bu kayıtlarla ortaya çıkan bilgilerin dinleyenlere ağır geldiğini dile getiriyor. İstanbul Üniversitesi Psikiyatri Profesörü Dr. Vedat Şar 'Yüzleşilen konular dinleyenler için de üzücü olmaya başladı. Psikolojide biliriz ki kişi hoş olmayan gerçekleri ancak dayanabileceği ölçüde kabul eder' derken, ismini yazmamızı istemeyen bir başka psikiyatrist en büyük sorunu paranoya hastalarında yaşadıklarını ve onlara 'Hayır seni izlemiyorlar' demenin giderek zorlaştığını ifade ediyor. Türkiye'de operasyon sonrası sızdırılan ses kayıtlarının sayısı 60'ı aştı. Bunların izlenme sayısı ise 20 milyonu aştı. Sayı ve izlenme arttıkça, olayların iç dünyamıza yansıması da değişmeye başladı. Kasetler konusunda ilk günlerde özellikle merak ve şaşkınlığın hakim olduğunu ifade eden İstanbul Üniversitesi Psikiyatri Profesörü Vedat Şar 'Eğer ortaya atılan bilgiler kişinin dünyaya bakışını dayanılmaz ölçüde sarsıyorsa inkar yoluna gider. Ya da öfke ile karşılayabilir, eğer hayal kırıklığına uğradı ise kendini depresif hisseder. Bu tapelerle ortaya çıkan bilgiler siyaseten hangi sonuca yol açarsa açsın herkes için üzücüdür' dedi. Bilgilerin gerçekliği tartışmalı denilebilse de en azından bir bölümünün iddiaların yöneldiği kişiler tarafından doğrulandığını ifade eden Şar ses kaydı dinleyenlerin aşama aşama yaşadıklarını şöyle anlattı: Önce merak, sonra tanık olunan şaşırtıcı bilgiler nedeniyle kişinin kendine ve çevresine yabancılık hissetmesi (bunlara tanık olan ben miyim? rüyada mıyım? gibi hisler) Sonra kişinin kabul düzeyi ve yaklaşımına göre bazen inkar, bazen öfke, bazen de üzüntü duyguları açığa çıkıyor. Tabii anlatılanlar kandırılma ve hak yenmesi gibi kırıcı konular içerdiğinden kişinin hayatta anlam atfettiği değerleri de sarsıyor. Çünkü insan hayatta ancak ortak değerleri paylaştığı insanlarla birlikte anlam bulabiliyor. Tanık olunan konular maalesef toplumda kimilerinin ortak çıkarları değil de kendi arzuları doğrultusunda bir yaşamı daha uygun gördüğünü düşündürüyor. Bu hisler yalnızlık, anlamsızlık, hayatta önem verilen hedeflerin anlamını yitirmesi gibi sorgulamalara yol açıyor. Şar'ın verdiği bilgilere göre vücudumuzun bu duygu durumuna verdiği fiziksel tepki de kalp çarpıntısı, hava açlığı, boğulma hissi, halsizlik, kaslarda çekilme gibi anksiyete belirtileri olabiliyor. Şar'ın tape psikolojisi konusundaki sorularımıza verdiği cevaplar şöyle: Biz bu tape'leri neden merak ediyoruz? Gerçekten neler olup bittiğini öğrenmek için mi? Yoksa gözetleme duygumuz mu ağır basıyor? Gözetleme duygusunun burada etkili olduğunu düşünemeyiz. Zaten kimsede bunlara tanık olmaktan ötürü hoş duygular oluşmuyor. Ancak toplumda uzun süredir bir baskı hissi değişik kesimlerde yaşanıyor. Sır olan bazı bilgilerin ortaya çıkması toplumun bazı kesimlerinde bir değişiklik beklentisi oluştururken aynı zamanda da korku hissine neden oluyor. Bu korku daha çok baskı görme ihtimali ya da toplumun bir kaosa sürüklenmesi endişesinden kaynaklanabilir. Bu durumun toplumu nasıl etkilediğini düşünüyorsunuz? Son dönemlerde hastalarınızdan aldığınız en yaygın şikayetler neler? Böyle dönemlere insanların kendilerine ayırdıkları zaman ve emek azalıyor. Bizim hastalarımızın bir çoğu düşünmeyi ve tartışmayı sevdiklerinden iyi bir tedavi için huzurlu bir ortama da ihtiyaç duyuyorlar. Dolayısı ile toplumda sarsıntılı olan dönemler hastalarımızın yardım arama ihtiyacının artmasından çok içine kapanmaları, hayatı ve tedaviyi askıya almaları, zamanı durdurma ve enerjisini koruma isteği gibi korunma ve geri çekilme davranışlarına yol açıyor. Örneğin ülke gündemi artık terapi esnasında ya da hastalarınızla görüşürken bir sorun olarak daha çok öne çıkıyor mu? Kişisel problemlerin önüne geçiyor mu? Hastalarımızla bazen güncel konuları konuşuruz. Ama bunlar genellikle tedavinin merkezini oluşturmaz. Çünkü ruhsal problemler toplumla bağlantılı da olsa kişisel olarak ele alınmaya ihtiyaç gösterirler. Tape'ler toplumdaki paranoya duygusunu 'İzleniyor muyum' korkusunu nasıl etkiler? İzlenme duygusu toplumda zaten var. Bu his korkuya neden oluyor. Tapeler korkulan bir şeyin aslında sanal bir korku değil gerçek olduğunu gösteriyor. Yani izlenmeler gerçek. Bu duygu karmaşası uzun sürerse kalıcı kişilik ya da ruhsal problemlere yol açar mı? Kişisel olarak insanların hastalanacaklarını düşünemeyiz. Toplumsal hayat etkileniyor elbette. Bazıları bu konular üzerinde çok konuşmayı ve yazmayı bazıları da susmayı tercih ediyor. AYŞEGÜL AKYARLI GÜVEN | WSJ Türkiye
Güzel Kadınlar Erkek Psikolojisine Zarar Veriyor
İspanya’da yapılan güzel kadınlar ile erkeklerin ruh sağlığı arasındaki ilişkinin araştırmasında ilginç sonuçlar ortaya çıkdı. Bahar aylarında yapılan bir araştırma erkek psikolojisine farklı bir bakış açısı sunuyor. ‘Bakmaya doyulamayan’ kadınlar aslında ruh sağlığına zarar! İspanya Valencia Üniversitesi’nde 84 erkek üzerinde bir araştırma yapıldı. Denekler güzel kadınlar ile bir araya getirildi. Bir miktar ödeme yapılan denekler Sudoku çözmek üzere bir odaya toplandı. Her bir denek bir başka erkek ve daha sonra bir kadınla ayrı zamanlarda yalnız bırakıldı. Her bir sürecin sonunda deneklerden tükürük örneği alındı. Bir başka erkekle beraberken değişmeyen kortizol düzeyinin, odada bir kadın varken anormal oranda yükseldiği tespit edildi. Bilinçaltlarında ‘çekici kadına kur yap’ mesajı yatan erkekler karşılık göremeyeceğini bildikleri bir kadınla aynı ortamda bulunduklarında tedirginliğe kapılıyor ve kaygılanıyorlar. Bu da hormonsal bir düzensizliğe sebep oluyor. Araştırmanın sonunda yüksek kortizol seviyesinin kalp hastalıklarına davetiye çıkardığının da altı çizildi. Megan Fox’un avuç terlemesine sebep olduğu da kaydedilen bir başka sonuç…
Reklam