onedio
Görüş Bildir

TİP Haberleri

TİP ile ilgili tüm haberler, içerikler, galeriler, testler ve videolar Onedio’da. TİP ile ilgili son dakika haberleri ve gelişmelerini, yeni içerikleri de bu sayfa üzerinden takip edebilirsiniz.

trend-arrow

Popüler İçerikler

Gençliğinizi Heba Edecek 10 Ev Arkadaşı Tipi
Çağın vebası, kanayan yara, tüm çıplaklığıyla ev arkadaşı dosyası. Genç yaşta nasıl hayata küstüm, ben nasıl tansiyon hastası oldum, saçlarım neden bu kadar genç yaşta döküldü vb soruların cevabı burada.
Benim Oyum Kime, Hangi Partiye?
Daha önce AK Parti'ye de oy çıkan 'bizim mahalle'de 30 Mart'taki kritik seçim için ne düşünülüyor, hedef ne? Gezi ve 17 Aralık mahallede nasıl bir mutabakat yarattı? Ve benim oyum kime, hangi partiye? Hayatımda ilk kez adını koyarak açıklıyorum...Sandık başı yapılacak.Kendi kendime soruyorum.Benim oyum kime, hangi partiye?..Bugüne kadar her seçimde oyumun rengini elbette belli ettim.Ama adını koyarak kime, hangi partiye atacağımı da söylemedim.Neden?..Oysa yapabilirdim.Yıllardır neredeyse her Allah’ın günü siyasal tercihlerini açığa vuran bir gazeteci olarak, seçim zamanı gelince oyumu da açıklayabilirdim.Şaşırtıcı olmazdı.Bizim mesleğimizin büyüklerinden rahmetli Metin Toker her seçim öncesi hangi partiye oy vereceğini gerekçeleriyle birlikte kendi köşesinde açıklardı.İlgiyle okunurdu.Metin Abi’nin o yazılarını ben de beklerdim seçim zamanları...'Benim mahalle'deki tartışma: Oylar bölünmesin!1960’larda oy kullanmaya başladım.Kısa adı TİP olan Türkiye İşçi Partisi...Ecevit ’in CHP’si...Erdal İnönü ’nün SHP’si...2002 genel seçimlerinde biraz da Kemal Derviş nedeniyle Baykal ’ın CHP’si...2002 sonrasındaki seçimlerde ise, oyum her seferinde İstanbul’daki kendi seçim bölgemde ‘ bağımsız adaylar ’a gitti.Çevreme bakıyorum.Bundan önce oyunu CHP’ye vermemiş olanların söylediklerine kulak kabartıyorum.Tartışmalarda siyasal kutuplaşmanın, cepheleşmenin tüm izleri var.Genellikle iki sözcükte özetlenebilir:Oylar bölünmesin!Şu sıralarda benim dünyamda -ya da ‘ benim mahalle ’de- bütün tartışmalar gelip bu noktada düğümleniyor.Artık tek hedef varGeçmiş seçimlerde, bu ‘ mahalle ’de oyunu AK Parti ’ye de, bağımsızlara ya da Kürt adaylara da, CHP ’ye de atanlar var.AK Parti ’ye giden oylar da olurdu.Ama şu rahatça söylenebilir:İstanbul'da Mustafa Sarıgül ’den çok Sırrı Süreyya Önder çıkardı ‘bizim mahalle’nin sandığından...Tekrar altını çiziyorum:Artık tek bir hedef var:Tayyip Erdoğan!Bizim mahalledeki genel mutabakatDemokrasi ve hukuku hiçe sayan, ‘ farklı hayat tarzları ’na tahammül edemeyen, hayatın değişik renklerine en ufak bir saygısı olmayan, toplumu bugüne kadar olmadık şekilde biz-siz diye ayıran ve bazen sivrileşen nefret dili ile uçlara iten bir Tayyip Erdoğan ’dan kurtulmak artık baş hedef olarak benimsenmiş durumda.Erdoğan’ın söylem ve politikalarıyla Türkiye’yi istikrarsızlık ve karanlığa çektiğine dair genel bir mutabakat var ‘ bizim mahalle ’de...Kimse hayal kurmuyor.Tayyip Erdoğan ’ın seçim sandığından yine birinci sırada çıkacağı bilinmekte.Ama ne kadar oy alacak?2011’in altında mı kalacak?Kalacaksa, nereye kadar düşecek oyları?Asıl mesele gelip bu sorularda düğümlendiği için de slogan şöyle atılıyor:Erdoğan karşısında oylar bölünmesin!Elleri CHP'ye oy vermeye gitmeyenlerin düşüncesiOylar bölünmesin sıcak bir konu.CHP ’ye, Kılıçdaroğlu ’na, Sarıgül ’e yakın geçmişe kadar eleştirel bakanların büyük çoğunluğu 30 Mart için kararını vermiş görünüyor.Gelecek pazar günü İstanbul’da sandık başı yapıp oylarını CHP ve Mustafa Sarıgül için kullanacaklar.Dedikleri şu:İktidar partisinin oylarındaki bir düşüş, yalnız Türkiye’nin değil, AK Parti’nin de Tayyip Erdoğan’dan kurtuluşunu hızlandırır.Yakın zamana kadar elleri CHP ve Sarıgül’e oy vermeye gitmeyenlerde artık böyle bir kararlılık dikkati çekiyor.Hayatımda ilk kez adını koyuyorumİyi güzel.Ama lafı yine uzattın Hasan Cemal .Ayrıca, senin oyunun rengi de belli.O zaman niye adını koymuyorsun?Haklısın birader.Ben de hayatımda ilk kez bir seçimde oyumun adını koyuyorum:Twitter @HSNCML
Cumhuriyet'ten Bedri Baykam'a Sansür
Cumhuriyet gazetesi yazarı Bedri Baykam’ın bugünkü yazısı yayınlanmadı. Baykam’ın “Başkanlığı bırakmanız için 11 gerekçe Sn. Kılıçdaroğlu” başlıklı yazısının yayınlanmama gerekçesi, Cumhuriyet gazetesi tarafından “Şu an CHP’deki kurultay konusunda adaylar arasında tarafsızlık politikası yürütüyoruz” olarak söylendi. Ancak yine bugün Cumhuriyet’te yayınlanan; Hikmet Çetinkaya’nın “CHP’de Sonbahar Temizliği Şart... ” başlıklı yazısı, iddia edilen gerekçeyle çelişiyor. İŞTE BEDRİ BAYKAM’IN CUMHURİYET’TE YAYINLANMAYAN O YAZISI “Sayın Kılıçdaroğlu, CHP'nin yaşadığı son çalkantılara karşı, kurultayı toplamanız sevindirici. Ancak bu seçimli Kurultay’ın birkaç bin kişilik dar bir salona hapsedilmesi çok üzücü. Bunu yol yakınken değiştirmenizi diliyorum. Genel Başkanlık’tan artık istifa etmeniz ve bu Kurultay’da tekrar aday olmamanız için 11 gerekçeyi size iletiyorum: 1- Parti’nin kuruluş felsefesine tamamen ters düşen bir adayı, Parti’nin hiçbir yetkili organına danışmadan kamuoyuna sundunuz. Bu zat'ın idollerini 'Menderes, Erbakan ve Özal' olarak açıklamasını, tek parti sürecini ise 'Menderes'in son verdiği baskıcı dönem' olarak tanımlamasını seyretmekle yetindiniz. 2- Seçimlerde yaşanan hezimetin ardından özeleştiri yapacağınıza, tutarsız kararınız yüzünden 'tıpış tıpış' (!) oy kullanmayan milyonları suçladınız. Bir de üstüne ' Yarın olsa yine İhsanoğlu'nu seçerdim ' deme cüretini gösterdiniz. Ne yazık ki tavrınız, otobana ters yönden dalıp ardından 'Hay Allah tüm sürücüler ters yönde' diyen fıkrayı hatırlatıyor. 3- Gezi eylemlerinde hayatını, gözünü kaybeden, canını ortaya koyan her yaştan genci hiçe sayarak, Çankaya seçiminizde onlarla alay edercesine AKP profiline çok yakın bir adayı öne sürerek, 'Gezi ruhu' ile CHP arasında varolabilecek sinerjiyi baştan yok ettiniz. Yarattığınız akıl almaz boşluğu Selahattin Demirtaş doldurdu. Sayenizde etnik kökenli bir parti, sosyal demokrat değerlere çengel attı. 4- Parti’den ve kamuoyundan yükselen tepkileri hiçe sayarak bir B planı oluşturulmasına imkan tanımadınız, tehditlerle 20 milletvekilinin Emine Ülker Tarhan'a imza vermesini engellediniz. Sayenizde RTE ilk turda kazandı. 5- Sn. Kılıçdaroğlu, 2009 yılında siz henüz CHP Grup Başkanvekili iken, sizinle randevulaşarak Parti'nin demokratik bir tüzüğe kavuşması için bir çabaya öncülük ettiğimizi iletmiştim. Siz de bu çabaya hak verip tüzüğü beklediğinizi söylemiştiniz. 2010’un başında farklı kuşaklardan partilimizin katkısıyla hazırlanan bu taslağı size getirmiş ve destek sözü almıştım. Ardından Mayıs 2010'da Genel Başkan olmanızdan sonraki dönemde, bir Tüzük Kurultayı topladınız. Ancak bizim 'Demokratik Devrim Tüzüğü” ndeki parti içi demokrasi önerilerimizi pas geçerek sadece kadınlar ve gençlere kota uygulamasını aldınız; o da ancak onları seçilemeyecek sıralara yerleştirerek! Şimdi de duyuyoruz ki, Parti’de ön seçim uygulamasının önünü daha da keserek kendi tek adam tavrınızı pekiştirecekmişsiniz! Niye örgüte güvenmiyorsunuz? Bırakın Zonguldak'ı Zonguldaklılar, Muş'u Muşlular seçsin! Sizin Atatürk dönemini sorgularcasına adlandırdığınız 'Yeni CHP' (!) döneminde, parti ne halka açılabildi, ne de örgüte! 6- Düzenlediğiniz baskın seçimden önce milletvekillerinin medyaya konuşmasını yasaklamışsınız! Tüm atama ve azletme yetkilerinizle, örgüt üzerinde tahakküm kurmanız yetmiyormuş gibi, şimdi de rakibiniz olacak CHP'lilerin ağızlarını açmalarını mı engelliyorsunuz? Emin olun bu kadarını RTE bile düşünememişti! Bizi yanılttınız ... 7- Geçen hafta sizi eleştirenler hakında 'Onları milletvekili yaptığıma pişmanım' diyerek, kendinizi Sadrazam, Vezir atayan Sultan konumuna taşıdınız. Parti imajına ve demokrasiye verdiğiniz zararı hesaplayamadan. 8- ' Kurultay’dan sonra artık Parti içinde kimsenin böyle konuşmasına izin vermeyeceğim ' diyerek sanki kazanacağınızdan eminmişsiniz gibi Kurultay'ın iradesine ipotek koydunuz. 9- Genel Başkanlığınızda Parti’nin temel değerlerini altüst eden demeçlerinizle Atatürk-İnönü dönemi ve 27 Mayıs hakkında en karanlık yorumları yaptınız. Ne o dönem şartlarını, ne bastırılan isyanları, ne demokrasiyi düşmanı Menderes ve Bayar’ın emellerini algılayamadan... 10- Yabancı yayın organlarına verdiğiniz mülakatlarda 'Türkiye'de laikliği tehlikede görmüyoruz' diyerek, ülke gerçeklerine ne kadar uzak olduğunuzu tekrar açığa vurdunuz. 11- Çocukların, gençlerin akıllarını alt-üst ederek, altı ok ve sosyal demokrasiyi egemen sağ partilere benzemeye çalışan, solun önerdiği yaşam tarzından utanan bir konuma düşürdünüz. Yani gelecek kuşakları sağ veya marjinal partilere doğru savurdunuz, halkın umutlarını kırdınız. Sn. Kılıçdaroğlu, Parti’yi demokratikleştirmek üzere hepimizin desteği ile geldiğiniz Parti başkanlığında CHP büyüyemediği gibi, rotası da Cumhuriyetçi-Atatürkçü çizgilerden uzaklaştı. Lütfen CHP'ye daha fazla zarar vermeyin. Çünkü sizden önceki Genel Başkanların çok farkında oldukları, maalesef unuttuğunuz bir konu var: O koltuğa kim oturursa otursun, CHP'nin ebedi şefi, Atatürk'tür.” İŞTE HİKMET ÇETİNKAYA’NIN CUMHURİYET’TE YAYINLANAN O YAZISI “ Türkiye 2014 yılında demokrasiyi, özgürlükleri, yurtseverliği tartışıyor... Aslında bu tartışma kendimi bildim bileli sürer! Ümmet olmaktan sıyrılan her toplumda ulusal kimlik arayışı doğaldır. Bu arayış gelişmekte olan toplumlarda değişik anlamlar taşır... Halkın yararına olan tartışmalar yapılırken, doğal arayışı şoven ve ırkçı sapmadan koruyarak barış ortamının yol ve yordamını bulmak gerekir. Atatürk yurtseverliğinin temelinde, Türklerin üstünlüğü değil halkların kardeşliğini ve eşitliğini savunan yapıtaşı vardır. Zaman zaman bunu unutanlar, bu yoldan sapanlar kendilerini “derin milliyetçiliğin”içinde bulurlar... Kendileri gibi düşünmeyen herkesi “faşist” olarak görüp, halkların eşitliğini, kardeşliğini, emeğin örgütlü gücünü, sermaye-emek ilişkisini unuturlar... Unutmayın, 1923 Devrimi’nin “Aydınlanma” sürecinde, laiklikle yurtseverliğin,demokrasi ve özgürlüğün eşzamanlı olması bir rastlantı değildir... İnsan, insanlaşma yolunda “kul”luktan arınıp “birey”e dönüşürken “ümmet”indeğil, ulusun üyesi olduğunu anlamıştır. İşte o zaman yurtseverlik kavramı doğmuştur! Zaten Aydınlanma’nın felsefesi budur! Yurtseverlik, halkların eşitliği, kardeşliği böylece ivme kazanıp yaşam biçimi olmuştur... Bugün CHP’de Kemal Kılıçdaroğlu ve ekibini devirmek isteyenler, bunu daha önceBülent Ecevit’e, Erdal İnönü’ye karşı yapmışlar, ancak başarılı olamamışlardır... CHP lideri Kemal Kılıçdaroğlu, “Aydınlanma”nın felsefesini bilen bir insan... 18- yüzyılda “demokrasi” ve “Aydınlanma”yla birlikte anılan yurtseverlik, sanayitoplumlarının ürünüdür. O sanayi toplumları ki, kapitalist gelişme aşamasında, salt kendi emekçilerini değil,dünya halklarını da sömürmek yolunda emperyalizmin bayrağını ellerine almadılar mı? Aldılar! O zaman yurtseverlik şovenleşti ve derin milliyetçiliğe dönüştü! Yoksul ülkelere yapılan seferler ırkçı bir içerik kazandı... Batı, dünyayı sömürmek için mazlum halklara tepeden baktı, sömürgeciliği başlattı! Atatürk yurtseverliği bu sürecin ürünüdür! Çünkü Mustafa Kemal, sömürülen mazlum halkların yanında yer aldı... Sırası gelmişken bir kez daha yineleyeyim: 1923 Devrimi’nin “Aydınlanma” sürecinde laiklikle yurtseverliğin eşzamanlı gelişmesi bir rastlantı değil, gerçeğin kendisidir. CHP’yi ırkçı sapmalara götürmek isteyen kadroların Mustafa Kemal’in partisinde işleri olamaz... Yurtseverliğin çıkış noktasında “ilerici” bir akım vardır... Acı ama gerçek, sayıları çok az olan CHP’liler bunu bilmiyor... Parti küçük olsun benim olsun hesabı yapıyor! Koskoca bir partinin 1999’da yüzde 10 barajını aşamayıp, Meclis’e giremediğini unutuyor! Yurtseverlik, kapitalist bir toplumun yükseliş sürecinde demokratik düşünce veamaçlara bağlıdır; feodalizme karşıdır, ümmetçiliği arındıran bir içeriğe sahiptir... Bu kavramlar durdukları yerde durmuyor zaten... Zaman ve uzam içinde değişiyor! 2014 yılını yarılayıp geçtik bile... Türkiye’de sosyalist ve komünist partiler var ama oy oranları bindelerde... 1965’te Mehmet Ali Aybar’lı, Behice Boran’lı TİP (Türkiye İşçi Partisi) Meclis’e girince İsmet İnönü panikledi ve şöyle dedi: “CHP ortanın solunda bir parti.” Bülent Ecevit, altı yıl sonra CHP’yi “demokratik sol hareket” olarak adlandırdı. CHP 73 seçimlerinde oy patlaması yaptı, 77’de zirveye ulaştı... CHP sosyalist bir parti değildi... Sosyal demokrat adını kullanmadı... Peki nedeni? Şimdilik birini söyleyeyim: “Avrupa’da sosyal demokrasi Marksist kökenlidir, CHP değildir... Batı’da sosyaldemokrat hareket sömürgecilik sürerken işçi hareketi olarak ortaya çıkmıştı... Bizde ise tersi var! Biz emperyalizme karşı savaşarak laik demokratik Cumhuriyetin temellerini attık!” Aradan yıllar geçti! Aydınlanmaya sahip çıkarak, sosyal demokrasinin kapısını aralamak zamanıdır! Kılıçdaroğlu’nun önce bir temizlik yapması, sosyalist ve komünist partilerin birbirleriyle kavga etmemesi birincil koşul...” Odatv.com
Bugün Mutlaka Okumanız Gereken 10 Köşe Yazısı
Muktedir ve manipülatör...PYD ve YPG’yi PKK’ye eşitle; PKK’yi de IŞİD’a...Basit bir toplumsal mühendislik hamlesiyle toplumu Kobani’ye bigane kıl, trajediyi ötekileştir…Dostuz, komşuyuz, bakma bizi ayıran tren raylarına Sykes-Picot’dur bizi bölen deyip elini uzatanı da düşman belle; Rojava’nın kendi kendini yönetme serüvenini başarısız kılmak için, Türkiye’de barış sürecinde Kürtlerin elini zayıflatmak için…Sonra öfkeyi yatıştırmak için Kobani’ye koridor açıldığı imajı yarat…AKP Genel Başkan Yardımcısı ve Sözcüsü Beşir Atalay diyor ki; 'Şu anda Kobani’de PYD militanları dışında kimse kalmamıştır. Hepsi Türkiye'ye gelmiştir.'Yani infiale gerek yok; orada ölecek sivil kalmadı!
Haluk Kırcı: 'İliklerime Kadar İnanmıştım, Yüz Kişi de Gelse Öldürecektim'
Bahçelievler katliamı davasında ifadesi alınan Haluk Kırcı, 7 öğrenciden 5’ini kendisinin, 2’sini de Abdullah Çatlı’nın öldürdüğünü savunarak, “O günkü şartlar içinde inanmış bir militandım. İliklerime kadar inanmıştım. Yüz kişi de gelse öldürecektim” dedi.7 TİP’li öğrencinin 1978’de öldürülmesine ilişkin açılan Bahçelievler katliamı davasından hüküm giyen Ünal Osmanağaoğlu’nun, AİHM’nin lehine verdiği “adil yargılanmadığı” kararı üzerine açılan ve Osmanağaoğlu’nun hayatını kaybetmesiyle birlikte mirasçılarının sürdürdüğü “yeniden yargılama” talepli davada, hükümlü Haluk Kırcı Bursa Cezaevi’nden sesli ve görüntülü sistem üzerinden tanık olarak dinlendi.Bahçelievler’deki eylemi kendisiyle birlikte Kürşat Poyraz, Mahmut Korkmaz, Ercüment Gedikli ve Abdullah Çatlı’nın gerçekleştirdiğini söyleyen Kırcı, Ünal Osmanağaoğlu ile Duran Demirkıran, Ömer Özcan ve Bünyamin Adanalı’nın olayda yer almadığını savundu. “Olayın bir intikam saldırısı olduğunu ve o gece planlanıp, yapıldığını” kaydeden Kırcı, “eylemin, o günkü şartların gereği olduğunu” iddia etti.Maktullerden 2’sinin Sovyet ajanı olduğunu ileri süren Kırcı, “bu kişilerin peşlerinde aylarca dolaştıklarını” söyledi. Maktullerden 5’ini kendisinin, 2’sini ise Çatlı’nın öldürdüğünü savunan Kırcı, “ 5 kişiyi ben infaz ettim, 2 kişiyi Abdullah Çatlı. ‘İnfaz ettim’ derken, bunu göğsümü gere gere söylemiyorum. O günkü şartlar içinde inanmış bir militandım. İliklerime kadar inanmıştım. Yüz kişi de gelse öldürecektim. Keşke Türkiye o günleri yaşamasaydı, kardeş kavgasına sürüklenmeseydi. Ama o günkü şartları da bakıp, anlamak lazım” diye konuştu.Cumhuriyet Ankara Bürosu
Hamilelikte Spor Yapanların Normal Doğum Şansı Yüzde 58 Daha Fazla
9 aylık hamilelik sürecinde anne adaylarını birtakım fizyolojik değişiklikler bekliyor.İlk 3 ay yaşanan bulantı ve kusmalar 20. haftadan itibaren beliren karın büyümesiyle gelişen bel ve kasık ağrıları, bunlara sadece birer örnek. Oysa sağlıklı spor ve düzenli beslenmeyle bu sorunları aşmak mümkün.Fransız dermokozmetik markası Lierac’ın anne adayları için verdiği eğitimde konuşan Kadın Hastalıkları ve Tüp Bebek Uzmanı Op. Dr. Faruk Onur Başeğmez, sporun hamileler için faydalarını anlattı.1- DAHA AZ KİLO Yapılan araştırmalara göre spor yapan anne adayları yapmayanlar göre 7 kilo daha az kilo alıyor.2-DAHA KOLAY DOĞUM Kuvvetli karın kasları ve güçlü pelvik taban sayesinde normal doğumdaki ağrılara annenin itici gücü de eklenince rahat normal doğum kaçınılmaz hale geliyor. Amerika’da yapılan bir çalışmaya göre spor yapan kadınlarda yapmayanlara oranla normal doğum oranı yüzde 58 daha fazla.3-DAHA DÜŞÜK DİYABET RİSKİ 28-40 haftası arası rastlanan ani bebek ölümü, yüksek doğum ağırlığı gibi riskler taşıyan gebelik şekeri (gestasyonel diyabet) riski spor yapanlarda yüzde 27 daha az.4-DAHA AZ KABIZLIK Anne adayları gebelik boyunca östrojen hormonunun yükselmesi nedeniyle kabızlık ve buna bağlı gelişen hemoroitlerden şikâyet eder. Düzenli yapılan egzersiz ve sıvı tüketimi bu şikâyetleri büyük ölçüde azaltmaktadır.5- DAHA ÇOK ENERJİ DAHA YÜKSEK MORAL Gebelik boyunca çizgi film izlerken ağlayan anne adayları sıkça görülür. Düzenli yapılan spor anne adaylarının psikolojisi üzerinde olumlu etki yapar.6- DAHA AZ SEZERYAN Düzenli yapılan yoga, pilates ve esneme egzersizleri pelvik tabanı, relaksin denilen bir hormon aracılığıyla gevşetir ve bu sayede sezaryen doğum olasılığı azalır.7-DAHA AZ ÖDEM Hamileliğin son döneminde vücutta dolaşımda gelişen bir takım hormonal etkilerden dolayı bacak şişmeleri görülür. Düzenli egzersiz ile bu durum önlenebilir.8- DAHA RAHAT UYKU Gebeliğin son döneminde gelişen uykusuzluk için de düzenli spor birebir.9-DAHA FİT BİR GÖRÜNTÜ Gebelikte artan kilolar, karın kaslarının ayrılması (diastesis rekti) , şişen bacaklar tüm bunlar görsel anlamda anne adaylarını mutsuz eder. Düzenli egzersiz bu durumların gelişmesini engeller.HANGİ TİP EGZERSİZ?Egzersiz seçiminde hamileleri hamilelik öncesi spor yapan ve yapmayan anne adayları olmak üzere 2 gruba ayırmak gerekir. Yapılan çalışmalar gebelik öncesi aktif spor hayatı olan kişilerin gebeliğinde var olan bir risk olmadığı sürece rutin aktivitelerine devam etmesinde bir sakınca olmadığı yönündedir.Gebelik döneminde spor yapmaya başlayacak anne adayları ise yürüyüş, yüzme, gebelik pilates, fitness ve yoga yapabilir. Ancak tüm bunlar konusunda deneyimli kişisel antrenör takibinde yapılmalıdır. Çünkü bütün bu antrenmanlar için gebeliğe özel durumlar ve hareketler olacaktır.
Sayın Devlet Bir Çocuk Daha Ölüyor!
SGK tarafından ilaçları kesilen ve üç yıl ilaç alamadığı için ölen 12 yaşındaki Beytullah Hakyeri'den sonra 7 yaşındaki Ekin Miray'ın da hayatı tehlikede. Sağlık Bakanlığı ve SGK arasındaki bürokrasi yüzünden Ekin Miray 6 aydır ilaç alamıyor.Mukopolisakkaridoz (MPS) hastalığı dünyada ender görülen genetik hastalıklardan biri. Yağ ve şeker parçalayan enzimlere sahip olmadığı için MPS hastalarının vücutları sağlıklı olarak gelişemiyor. Buna bağlı olarak yürüme ve konuşma gibi fiziksel faaliyetleri yerine getiremiyorlar. Sağlıklı fiziksel gelişim için MPS hastalarına enzim tedavisi uygulanması şart. 200 binde bir görülen bu hastalık Türkiye’de yaklaşık 250 çocukta bulunuyor.Radikal gazetesinden İdris Emen'in haberine göre, Gazi Üniversitesi Çocuk Metabolizması bölümünde tedavi gören yedi yaşındaki Ekin Miray Yıldız’a 2011 yılında MPS TİP 4 teşhisi konuldu. Doktorlar 1 Temmuz 2014 tarihinde bir Vimizim adlı ilacı kullanması için Miray adına bir reçete düzenledi. Endikasyon dışı olan ilacın yurt dışından getirtilmesi için Yıldız adına 2 Temmuz 2014 tarihinde Sağlık Bakanlığı Türkiye İlaç ve Tıbbi Cihazlar Kurumu tarafından bir rapor hazırlanarak SGK’ya gönderildi. Ancak Vimizim adlı ilaç SGK tarafından ‘yurtdışı ödenecek ilaçlar’ listesine eklenmediği için Yıldız tam 6 aydır ilaç alamıyor.‘BİR KUTUSU BİR MAAŞA BEDEL’Enzim tedavisi alamadığı takdirde küçük Miray iskelet sisteminden kaynaklı sorunlar nedeniyle bir süre sonra yürüyemez hale gelecek. Küçük Miray’ın enzim tedavisi kapsamında haftada bir kere ‘Vimizim’ adlı ilacı kullanması gerektiğini ancak maddi durumu yetmediği kızına ilaç alamadığını belirten baba Şahin Yıldız sözlerine şu şekilde devam etti: 'Bu ilaç Ekin Miray’ın sağlığı için çok önemli. Ancak elimizde sağlık raporu olmasına rağmen ilacı alamıyoruz. Eğer maddi durumum olsaydı ilacı paramla alırdım. Ancak bu ilacın bir kutusu 2 bin 400 lira. Bu da yılda 28 bin liraya denk geliyor. Ayrıca kızım bu ilacı ömür boyu kullanmalı. Ben öğretmenlik yapıyorum. Öğretmen maaşıyla bu ilacı nasıl alayım?’’ONLARCA MPS HASTASI MAĞDURYıldız gibi onlarca MPS hastasının ilaçlarını temin edemediğini belirten MPS LH Derneği Başkanı Nalan Demir konuyla ilgili şu şekilde konuştu: 'MPS ortalama 200 binde 1 rastlanan nadir bir depo hastalığıdır. Bu hastalıkla ilgili kullanılan tek ilaç Vimizim’dir. Vimizim ülkemizde Sağlık Bakanlığı tarafından kabul edilmiş, ancak SGK tarafından yurtdışı ödenecek ilaçlar listesine eklenmemiştir. MPS’li çocuklarımızın engel ve ağrıları her geçen gün artmakta. Bu ilaç çocuklarımızın daha kaliteli bir yaşam sürmelerini sağlamaktadır. Bu ilacın getirtilmesi için ne yazı ki dernek olarak ve ailelerin çabaları sonuçsuz kalmıştır.'SAĞLIK BAKANLIĞI: SGK ONAYI BEKLENİYOREkin Miray’ın ilaçlarını alması için Vimizim adlı ilacın SGK tarafından ‘yurtdışı ödenecek ilaçlar’ listesine eklenmesi gerektiğini belirten Sağlık Bakanlığı konuyla ilgili şu açıklamayı yaptı: 'Kurumumuzca kullanımı ve yurtdışından ithalatı uygun bulunan ilaçların ödemesi Sosyal Güvenlik Kurumu (SGK) tarafından yapılmaktadır. İlgili ilacın ödenebilmesi için de SGK tarafından ‘yurtdışı ödenecek ilaçlar’ listesine alınması gerekmektedir. Kurumumuz tarafından ilgili ilacın ödenebilmesi için SGK'da olumlu görüş verilmiştir.'
10 Kelimede Deniz Gezmiş
Deniz Gezmiş 28 Şubat 1947'de Ankara'nın Ayaş ilçesinde doğdu. Ancak dedeleri esasında Rize'nin İkizdere İlçesine bağlı Cimil köyündendir. Buraya da Konya'dan göçtükleri ifade edilir. Babası Cemil Gezmiş ile annesi Mukadder Gezmiş ise Erzurum nüfusuna kayıtlıdır. Ancak öğretmen olan babasının memuriyeti nedeniyle Deniz Gezmiş'in çocukluğu Şarkışla'da geçti. Burada da ilginç hatıraları vardı, Bir keresinde fırıncı, Deniz'in eve her gün, birkaç ekmek aldığına dikkat etmiş, durumu merak edip, bunca ekmeği ne yaptıklarını babasına sormuştu. Babası araştırınca durumu öğrendi. Deniz Gezmiş kendisine çok benzeyen abisi yerine fırına gidiyor, ekmekleri alıyor, sonra yoksul arkadaşlarına dağıtıyordu. Her şeyini ihtiyaç sahipleriyle paylaşmayı daha çocuk yaşında öğrenmişti. İlkokula başladıktan sonra da ilk politik eylemini yaptı. CHP'li olmuştu.. İsmet İnönü'nün Sivas'a geldiğini duyunca okuldan kaçmış, İsmet İnönü'nün kaldığı eve gitmişti. Öğretmeni de, ailesi de şaşkına dönmüştü. (Fotoğrafta Deniz Gezmiş ortada. CHP'nin altı okunu temsilen elleriyle 6 işareti yapıyor.)Şarkışla'ya bir daha yolu düştükten sonra kendisi için bir şarkı da yazılacaktı. Acı, amansız bir şarkı.'Şarkışla’ya düşürmesin oyAllah sevdiği kulunu oyGemerek’te çevirmişlerDeniz Gezmiş’in yolunu...'