Aradığınız Kahramana Şu An Ulaşılamıyor
İnsanoğlunun en hazin bekleyişlerinden biridir, kahramanına kavuşmak. Hep ister ki, o biri gelsin, kaos ormanından çeksin çıkarsın, bataklıktayken dal uzatsın ya da uçurumun kenarından tutup çeksin.
Kurban psikolojisi dedikleri şeyin içine düştüğünüzde, gözünüz ne pamuk gibi bulutları ne de koca bir dilim pastayı görür.
Hiç sormak aklınıza gelmez mi, beni onaylayanlar ne ayak? Bunu neden yapıyorlar?
Sanırım bunu sormadığımız için ve onlar da çok fazla soru sormayı bilmediği için, kurban rolü üzerinden bir senaryo yazılır ve oynanır. Neydi zaten? Bu dünya hayatı hakikatte sadece bir oyun ve eğlenceden ibaretti.
Yaşarken yaşadığımız hayatı içinden gözlemlemek zordur, dışarıdan bakmak zaten olay. Uzun uzun serzenişlerde bulunuyor, onaylandığımız zihinlerin etrafında çadır kuruyoruz. Onlar da bizdense hep birlikte yaratıyoruz kahramanımızı. Bazen mavi gözlü oluyor o kahraman, bazen gökten iniyor, bazen surlardan içeri at sırtında giriyor hayallerimize. Biri de çıkıp “büyüyün artık” demiyor.
Büyümeyi reddettiğimiz her an, her yaşanılan olay, küçük problemler oldukları halde, başımıza bir balyoz gibi iniyor. Büyütüyor, büyümüyoruz. Sorumluluk alamadığımız her hikayenin doğrulup sokağa atılmış çocukları oluyoruz.
Sizce de büyümenin ve sorumluluk almanın vakti gelmedi mi?
Yorum Yazın