Aşk ve Flört Arasındaki İnce Çizgi
Aşk, hayatın kapısını çalmadan içeri giren bir misafirdir. Bir sabah kahvenin buharında, bir bakışın kıyısında, bir gülüşün yankısında ansızın belirir. Planı yoktur, stratejisi yoktur; gelir ve kalbini işgal eder. Aşk, kalbi terbiye etmez; kalbi teslim alır. O, kontrolün bittiği yerde başlar.
Aşkta “çaba” yoktur, çünkü sevgi zaten kendiliğinden akar.

Tıpkı baharda eriyen kar sularının, dağlardan süzülüp ovaya can vermesi gibi… Oysa flört, aklın sahnesinde oynanan bir oyundur. Zamana, jestlere, kelimelere, hatta suskunluklara bile taktik yükler. Flört bir sanat gibidir ama doğallığın değil, dengenin sanatıdır. Ne fazla verirsin ne de fazla çekilirsin. Bir adım atarsın, sonra geri durursun; çünkü her adım, yanlış bir taşla yıkılabilecek bir kule gibidir.
Flört, çoğu zaman duygunun değil stratejinin dansıdır, kalbin değil, zihnin ritmine göre salınır...

Aşk, rüzgâr gibidir; eser, sarsar ve yüreğini bir çiçek gibi açtırır. Flört ise hava tahminidir; esip esmeme olasılığını hesaplatır, üşütmemek için mont aldırır. Aşk, yanmaktır; flört ise ısınmak için kibrit çakmaktır. Aşkın ateşi içten yanar, flörtün alevi dıştan görünür. Birinde kendini unutursun, diğerinde kendini gösterirsin. Aşkın dili suskunlukla bile anlaşır; flörtün dili ise kelimelerle doludur. Aşk gözlerinin içine bakarken zaman durur; flörtte saat işler, mesaj beklenir... Sonunda flört, yorgun düşen aklın oyunudur; aşk ise teslim olmuş kalbin mucizesi... Flört, “nasıl görünürüm?” diye sorar, aşk “nasıl hissederim?” der. Ve işte o anda, kalp kararını verir: Birini sevmek için değil, biriyle “olmak” için çabalamaktan vazgeçtiğinde, aşk başlar.
Keşfet ile ziyaret ettiğin tüm kategorileri tek akışta gör!

