onedio
Görüş Bildir
article/comments
article/share
Haberler
Beynimizin Güzellik Kavramıyla Derdi Ne?

etiket Beynimizin Güzellik Kavramıyla Derdi Ne?

Murat Mercan
30.01.2025 - 22:00

İç güzellik mi, dış güzellik mi? Bu sorunun cevabını vermeden önce gelin; güzellik nedir, bazı renkler bizi heyecanlandırırken, bazı şekiller neden daha fazla bizi cezbeder, markalar güzellik kavramını neden önemsemektedir? Bu soruların cevabını beraber düşünelim. Yıllar boyunca, bu soruların cevabı fazlasıyla merak konusu olmuştu. Henüz son 15 yıl kadar süre ile bilim dünyası, güzellik kavramına özellikle nörobilimin kaynak sağladığı bilgiler ışığında fazlasıyla yol aldığı gerçeğini görüyoruz. Güzellik kavramının, bu kadar çok kişiden kişiye göre değişkenlik göstermesi, neden ve nasıl olduğuna dair belirsizlikler, bizi gizemli bazı cevaplara ulaştırıyor.

İçeriğin Devamı Aşağıda chevron-right-grey
Reklam

İki kişinin birbirinin güzelliğini görme konusu ele alındığında karar tamamen kişisel olmakla beraber, güzelliği, hayatta kalma amacına yönelik kriterler belirliyor.

İki kişinin birbirinin güzelliğini görme konusu ele alındığında karar tamamen kişisel olmakla beraber, güzelliği, hayatta kalma amacına yönelik kriterler belirliyor.

Sizi bir dertten kurtaran, koruyan ve kollayan birini zamanla daha güzel görmeniz muhtemeldir. Hemen hemen bütün deneyler, insan yüzünü çekici kılan simetri, ortalama ve hormon etkileri gibi 3 ana kavram üzerinde durmaktadırlar.

Bu durum ilk olarak 1883 yılında Charles Darwin'in kuzeni Francis Galton tarafından vejetaryenlerin yüzleri ve et tüketenlerin yüzleri fotoğrafik olarak üst üste konumlandırılıp birleştirildiğinde, çıkan ortalamanın, normal yüz şekline göre etkileyici olup olamayacağı merakı ile ortaya çıkmıştı. Galton bu esnada şunu fark etti, birleştirilmiş yüz görüntüleri herhangi bir tek fotoğraftaki yüzden çok daha çekiciydi. Araştırmacılar sonuçları daha kontrollü deney koşullarında tekrarladıklarında ve bilgisayar ortamında elde edilmiş, matematik olarak ortalaması alınmış bir dizi yüz resminin tek bir resimden daha güzel olduğunu buldular. Simetri için de konu kesinlikle farksızdı.

İskoçya’daki St. Andrews Üniversitesi’nden bir grup bilim adamı, simetrik yüzlerin hangi şartlarda karşı cinse çekici geldiğini araştırdı. Bunun için kadınlara çeşitli erkek yüzleri, erkeklere de çeşitli kadın yüzleri gösterildi. Araştırma sonuçları, insanların simetrik yüzleri beğenme nedenlerinin evrimle birlikte geliştiğini gösteriyor. 

Kadın ya da erkek, karşısında simetrik bir yüz gördüğünde beyni, o kişinin sağlıklı, genlerinin iyi, yani neslin devamı için uygun olduğu sinyalini veriyor. Simetrik olmayan yüzler ise evrimleşmede bir aksama ya da hastalık çağrışımı yaptığından tercih edilmiyor. Simetrik yüzlülerin tercih edilmesi doğal bir seleksiyon yöntemi. Simetrik yüzlü, yani üstün olan seçilen oluyor. Bu nedenle de evrimle birlikte, hem insanların simetriye olan düşkünlüğü hem de yüzlerin simetrisi artmıştır. 

Farklı bir açıdan bakacak olursak simetri, aynı zamanda bir sağlık belirtisidir. 1930'larda, Maksymilian Faktorowicz adında bir adam, güzellik mikrometresini tasarladığında, güzellikte simetrinin önemini fark etti. Max bu aygıtla, küçük asimetrik kusurları ölçebiliyor ve sonra bu kusurları giderecek ürünleri şirketinde satıyordu zekice bir kararla da şirkete adını vermişti : Max Factor, bildiğiniz üzere kendisi ''makyaj'' alanında dünyadaki en ünlü markalardan biridir. Hormonlarımız ise, bu ikiliyi çok yakından takip eden üçüncü bir etken olmayı başarıyor.

Araştırmalar gösteriyor ki, insanların güzel olarak niteledikleri şeyler, aslında hormonal değişimlerden kaynaklanan doğurganlık işaretlerini yansıtır.

Araştırmalar gösteriyor ki, insanların güzel olarak niteledikleri şeyler, aslında hormonal değişimlerden kaynaklanan doğurganlık işaretlerini yansıtır.

Kızlarla erkeklerin yüz ve vücut özellikleri, ergenliğe kadar benzerlik gösterir. Ergenlik döneminde kızlarda görülen östrojen artışı onlara daha dolgun dudaklar kazandırırken, erkeklerde artan testosteron da çenenin daha gelişkin hale gelmesine, burnun büyümesine neden olur. Östrojen kadınsı bölgelerin gelişimi ile ilgilenirken, erkeklerde ise bu görevi testosteron, kas gelişimini sağlayıp omuzların genişlemesini tetikleyerek yapmaktadır. Sonuçta ergenlik sonrası kadınlar gelişim tamamlandığında, net bir mesaj iletmektedir: Östrojenle doluyum ve doğurganım.

Kadın yüzlerini güzellik ölçeğinde derecelendirmeleri istenen erkekler, gözbebekleri büyümüş kadınları daha çekici bulmuşlardı çünkü geniş gözbebekleri cinsel ilgiye dair mesaj vermektedir.

Yapılan araştırmalarda, kadınların en güzel olduğu dönemin, adet döngüsü içinde en doğurgan oldukları döneme, kanamadan yaklaşık on gün kadar öncesine karşılık geldiği ortaya çıkmıştır.

Güzellikle ilgili olarak verilen hükümler yalnızca görsel sistemin etkisiyle biçim kazanmayıp, kokudan da etkilenir. Bern Üniversitesi‟nde yapılan bir çalışmada kız ve erkek öğrencilerde MHC (temel doku uygunluk kompleksi-major histocompatibility complex) ölçümleri yapıldıktan sonra erkeklere ter emici pamuklu tişörtler dağıtıldı. Daha sonra laboratuvara dönen kız öğrenciler, burunlarını tişörtlerinin koltukaltı bölgesine daldırarak hangi vücut kokusunu yeğlediklerini belirttiler. 

Sonuç: Onlar da tıpkı fareler gibi MHC‟leri kendininkilere benzemeyen erkekleri tercih etmişlerdi. Açık ki, burnumuz da tercihlerimizi etkilemekte ve yine üreme görevini bilincin radarına yakalanmaksızın yerine getirmektedir.

Peki, güzel bir insan gördüğümüzde beynimizde neler olur? 

Çekici yüzler, beynin arkasındaki görme merkezini harekete geçirir, fusiform gyrus adındaki bir bölge, özellikle yüz tanımaya odaklanmış bir bölgedir ve hemen yanındaki lateral occipital kompeks, nesneleri ayırt etmek için kullandığımız bir bölümdür. Ayrıca, çekici yüzler, beynin önündeki ve derinlerindeki ödül ve zevk merkezlerindeki bölümleri harekete geçirir ve bu alanlar, çok havalı ama bir o kadar da karışık isimlere sahiptir; ventral striatum, orbitofrontal korteks ve ventromedial prefrontal korteks gibi. Beynin yüz tanıma odaklı görme bölümü, görülen güzellik deneyimine zemin hazırlamak için zevk merkezleri ile etkileşime geçer.

İlginç bir şekilde, biz farkında olmadan tamamen güzelliğe odaklanmışken, güzellik de bizle bağ kurar.

İlginç bir şekilde, biz farkında olmadan tamamen güzelliğe odaklanmışken, güzellik de bizle bağ kurar.

Güzellik hakkında düşünmediğimiz anlarda dahi, beynimiz çekici yüzlere karşılık verir. Yapılan bir araştırmada insanların birçok yüz gördüğü deneyde, aynı yüzü tekrar görmesine rağmen, görme merkezinde çok güçlü bir sinirsel hareketlilik oluştu. Denekler kişinin kimliğine odaklanmaya çalışırken dahi, bu aktivitenin oluşması, güzellik kavramının ne denli önemli olduğunu bir kez daha gözler önüne sermişti. Bir diğer grup, aynı şekilde beynin zevk merkezlerinde güzelliğe verilen otomatik tepkileri gözlemledi. Bu iki çalışmayı bir araya getirdiğimizde, beynin görüntü ile zevki birleştirerek güzelliğe otomatik olarak refleks geliştirip tepki verdiğini gösteriyor. Öyle ki bu güzellik dedektörleri, o an ne düşünüyor olursak olalım, güzelliği her gördüğümüz anda alarma geçiyor. 

Beynimizde yatan  ''güzel olan iyidir'' algısını çok iyi biliyoruz. Orbitofrontal korteks içerisinde, güzellik ve iyiliğe tepki mekanizmaları aktivite gösteriyor ve bizler güzellik veya iyilik üzerine düşünmesek bile bu durum tekrarlanıyor. Beynimiz denetimimizin dışında, refleks olarak güzellik ve iyiliği ilişkilendiriyor. Refleks olarak gelişen bu ilişkilendirme, güzelliğin sosyal hayattaki etkisinin nedenini de bize açıklamaktadır. Çekici insanlar, hayatta her türlü pozitif ayrımcılığın tadını çıkarıyor. Daha zeki ve daha güvenilir kabul edilirken, daha fazla maaş alıp daha az cezaya çarptırılıyorlar, daha da ilginci bu kararların bir dayanağı dahi yok. Beynimiz bizi güzelliğe karşı refleks olarak zayıf kılıyor.

David Eagleman’ın araştırmasına göre, hafif yüz anomalisi ve şekil bozukluğu olan kişiler; daha az iyi, daha az kibar daha az zeki, daha az yetkin ve daha az çalışkan kabul ediliyorlar. Maalesef '' çirkinlik (şekilsiz) kötüdür'' klişemiz de var. Bu klişe,  gerek medya, gerekse dizi ve filmler tarafından öyle abartılırki, düşündüğümüzde  kötü karakter tanımında yüzde şekil bozukluğu olması kesin kural gibi görülmektedir. Bu tip örtülü yanlış inanışların yerini, adil eşit bir toplum yaratmak adına, yeni anlayış ve düşüncelerle değiştirmemiz gerekmektedir.

Özetle:

Güzel olana karşı eğilimimizin ne denli fazla olduğunu ve tercihlerimizde ne kadar etkili olduğunu açıkça anlıyoruz. Güzellik konusunda hâlâ birçok araştırma yapılıp, her geçen gün yeni ve güncel bilgiler gün yüzüne çıkmaktadır. 

Son olarak sizlere, şu soruları sorarak yazımı sonlandırmak istiyorum:

Bugüne kadar güzel dediğiniz tüm kavramların kararını kim verdi? 

Siz mi?

Emin misiniz?

Instagram

Twitter

LinkedIn

Bu makalede öne sürülen fikir ve yaklaşımlar tamamıyla yazarlarının özgün düşünceleridir ve Onedio'nun editöryal politikasını yansıtmayabilir. ©Onedio

Yorumlar ve Emojiler Aşağıda chevron-right-grey
Reklam

Keşfet ile ziyaret ettiğin tüm kategorileri tek akışta gör!

category/test-white Test
category/gundem-white Gündem
category/magazin-white Magazin
category/video-white Video
category/eglence BU İÇERİĞE EMOJİYLE TEPKİ VER!
0
0
0
0
0
0
0
Yorumlar Aşağıda chevron-right-grey
Reklam