Bir Kulüpte Vizyon Olmayınca Başarının da Olmadığının Kanıtı İngiliz Devi: Arsenal
İngiltere'nin en büyük 5 takımını listeleyecek olsak, Arsenal'i de o kulüplerin arasına yazarız şüphesiz; Arsenal'in son yıllarda hiçbir başarı elde edememesine rağmen... Ekşi Sözlük yazarı bigboned, Premier Lig'in köklü kulüplerinden Arsenal'in yıldan yıla gitgide daha da başarısız olmasını girdiği bir entry ile böyle özetlemiş. Kulübün vizyonunu kaybetmesinden dolayı durumunun kötü olduğunu savunan yazarın tespitine gelin birlikte bakalım.
Not: Bu yazı, yazarının izniyle yayımlanmaktadır!
Bir kulübün başarısında 'vizyon' denilen şeyin ne kadar önemli olduğunun en çarpıcı örneklerinden birisi Arsenal'dir sanırım.
11 yıl önce yeni stada taşınıldığında, o zamanki Arsenal yönetimi, Wenger'e, finansal olarak zor duruma düşmemek için önlerindeki beş senenin en az üçünde Şampiyonlar Ligi'ne gitmeleri gerektiğini söylemişti. Arsene Wenger de, elindeki genç kadroyla beş senenin beşinde de Şampiyonlar Ligi'ne gitmeyi başardı. (Bir de Şampiyonlar Ligi finali var o dönemde) ve kulübü finansal olarak iyi bir noktaya taşıdı. Ancak, o dönemde geçici hedef olan 'Şampiyonlar Ligi' hedefi, kulübün yönetim değiştirmesiyle beraber kalıcı bir hal aldı.
Arsenal yönetimindeki futbol adamları teker teker görevden ayrıldı ve futboldan sorumlu tek isim Wenger oldu
Kulübü devralan Amerikalı Stan Kroenke'nin sahada kazanılan başarılar zerre umurunda değildi ve Arsenal Şampiyonlar Ligi'nde kaldığı sürece kar ediyor ve Kroenke'nin hisselerinin değeri artıyordu. Amerikalı, kulübü devraldıktan sonra başta yönetimdeki Dein, Fizman, Bracewell-Smith gibi isimler olmak üzere, kulübün her kademesindeki kritik isimler birer birer ayrıldı. Ayrılan futbol adamlarının yerlerine pazarlama uzmanı tipler yerleştirildi çünkü Arsenal'in sponsorluk ve ticari gelirleri rakiplerine göre oldukça düşüktü. Bu gelirleri arttırmak amacıyla, Arsenal'in yönetimi, başta ceo Ivan Gazidis olmak üzere bir sürü pazarlamacıyla dolduruldu. Futbol da tamamen Arsene Wenger'e bırakıldı. Arsenal'in, futboldan sorumlu bir yöneticisi, sportif direktörü ya da transferlerle uğraşan bir yöneticisi yoktu. David Dein, kapıdan çıktığından beri futbolla ilgili bütün kararlar Wenger'e bırakıldı.
Ekonomi düzeldi ama Arsenal başarılı olma vizyonunu kaybetmişti.
Arsenal, bütün ipleri Wenger'in eline emanet ederken, İngiltere'de Abramoviç (ve sonrasında Şeyh Mansur) devrimi yaşanıyor, Premier Lig'in değeri inanılmaz artıyor ve Şampiyonlar Ligi, yayın gelirleri de astronomik rakamlara çıkıyordu. Arsenal'in en son şampiyon olduğu 2004'ten beri, futbol tamamen endüstriyelleşmiş ve ekonomik iklimi bambaşka bir hal almıştı. Arsene Wenger'in bu yeni ekonomik koşullara bir Don Kişot gibi savaş açtığı, elindeki bütün yıldız oyuncuları birer birer kaybettiği 2010-2014 arasına girmeyeceğim. Tek söyleyeceğim şu ki, Arsenal, 2012-13 civarında stada olan borcunu çok rahat öder bir hale gelmişti ve elindeki bir çok yıldızı satmak zorunda değildi. Wenger, o dönemde de çok büyük hatalar yaptı ama taraftar henüz bütün ümidini kaybetmemişti. 2006-2011 arası hedefin Şampiyonlar Ligi olduğu dönem ve 2011-2014 arasında Wenger'in para harcamamak için kastığı dönemlerde, Arsenal'in başarılı olup olmadığı başka bir tartışma konusu ancak bu 8 senede Arsene Wenger'in ve dolayısıyla Arsenal'in, başarılı olma vizyonunu tamamen kaybettiğini çok rahat bir şekilde söyleyebilirim.
Kulübün önemli yıldızları satıldı ama takım da rehavete kapıldı.
Arsenal son 13 yılda ligi hep 'ilk 4' bitirdi ancak bu dönemde liderle arasındaki lig sonu puan farkı ortalaması 10 civarında. Son 7 sezonda da Şampiyonlar Ligi'ne ikinci turda veda edildi ki, bu dönemde Arsenal grubunu sadece 3 kere lider bitirebildi. 2006-2011 arası belki ilk 4 başarıydı ancak Arsene Wenger, bunu 2011'in ötesine taşımamalıydı. 2011'den itibaren kulüp tamamen bir rehavet havasına girdi ve yönetim kademelerindeki boşluğunda da etkisiyle 'ilk 4 kupası' Arsene ve Arsenal için tek hedef halini aldı. Kulübün Amerika'daki sahiplerinin kazanılan başarılar umurunda değildi çünkü Arsenal Şampiyonlar Ligi'ne gittiği sürece kar eden bir organizasyon halini almıştı. Kulüp Avrupa'nın en pahalı kombinesini satıyor, Deloitte zenginlik listesinde 6. sıraya kadar çıkıyor, her sene kar açıklıyor ve bankadaki nakit rezervi 200 milyon pounda kadar yükseliyordu ama ortada dişe dokunur hiçbir başarı yoktu.
Önemli transferlerin yapılması ve FA Cup'ın kazanılması sonrası Wenger ile devam edildi.
2013-14 sezonuna geldiğimizde, Arsenal'de bir yol ayrımına gelindi. Wenger'in sözleşmesinin son yılıydı ve 10 senedir süren kuraklık taraftarın canını çok sıkmıştı. O sezonu Mesut Özil transferiyle açan Arsenal, sezonun sonunda, Federasyon Kupası'nı kazanmayı başardı ve bu ilerisi için pozitif bir işaret olarak görüldü. Mesut Özil'e 50 milyon euro harcayan ve FA Cup kazanan Wenger'in, artık gerekli transferleri yapacağı ve kazanma iç güdüsünü tekrar keşfettiği düşünüldü ve kendisine 3 senelik kontrat teklif edildi. (Hatta Wenger, daha sonra 'kupayı kazanamasaydık yolun sonuna gelmiştim' gibi bir açıklama da yaptı)
Geçen yıl Premier Lig'in tüm büyük takımları adeta döküldü. Ancak Arsenal bu sefer de şampiyonluğu Leicester City'ye kaptırdı.
Wenger'in artık hiçbir bahanesi kalmadığı için, Arsenal son 3 sezonda transfere 200 milyon pound harcadı. Wenger'in hakkını vermek gerek, bu parayı fena kullanmadı ve ortaya iyi bir kadro çıktı. Ancak, başarı bir türlü gelmedi. Geçen sene bütün büyük takımlar dökülürken, Arsenal devasa kadrosuyla, Leicester City ile baş edemedi. 20 sene bütün dünyaya, başarılı olmak için çok para harcamanın gerekmediğini göstermeye çalışan Wenger, 400 milyon pound değerindeki kadrosuyla 40 milyonluk Leicester'a boyun eğdi. Başarının gelmeyişinin birçok nedeni var. Wenger'in eskiyen çalışma yöntemleri, antika taktikleri, motivasyon denilen şeye inanmayışı, takımdaki disiplin sorunu vs.. Ancak, en büyük problem, Arsenal'in vizyonunu tamamen kaybetmiş olması.
10 sene boyunca taraftara, oyunculara, teknik ekibe "ilk 4 başarıdır" propagandası yapıp vizyonunuzu daralttıkça daraltırsanız, gün gelir kazanmayı tamamen unutursunuz.
Şu an Premier Lig'in en geniş kadrosu Arsenal'de ancak takımın hedefe nasıl ulaşacağına dair bir fikri yok. Son 3 senede Arsenal ne zaman liderliğe yükselse, bunu ağır yenilgi serileri izledi. Son 7 senede Arsenal, Şampiyonlar Ligi'nde gruptan çıktığı anda rakip kim olursa olsun fark yiyerek elendi. Tüm bu başarısızlıkların hesabını kimse vermedi. Yönetim Wenger'e hesap sormadı, Wenger oyuncularına hesap sormadı. 'İlk 4' rehavetiyle, Chelsea'den fark yiyen Arsenalli futbolcular 3 gün sonra Hull City'yi yendikleri için Instagram'ı selfielerle doldurdular. Formsuz futbolcu kulübeye gitmedi, kırmızı kart görenin maaşı kesilmedi, gelişme göstermeyen futbolculara yıllarca tahammül edildi. (Walcott - 10 yıl) Kulüp kar ettiği sürece ne Wenger kendisini sorguladı, ne de bu kulübün sahipleri ona 'ne oluyor' diye sordu. Ne Wenger, 'yardıma ihtiyacım var' dedi; ne de kulüp 'bizim bir sportif direktöre ihtiyacımız var' diyerek o yardımı buldu getirdi. Wenger ve yönetim, rehavet kültürünü 10 senede bu kulübün dna'sına işledi ve bugün vizyonlarını kaybetmenin bedelini ödüyorlar.
Kulübün içler acısı haline rağmen, Arsenal yönetiminin Wenger'e 2 sene kontrat uzatma teklifi götürdüğü söyleniyor. Eğer böyle bir şey olursa, Arsenal tarihinin en başarılı hocasının sezon ortasında, Emirates'ten yuhlanarak kovulduğuna şahit olacağız demektir. Umarım böyle bir şey olmaz ve sezon sonu yeni bir sayfa açılır.
Keşfet ile ziyaret ettiğin tüm kategorileri tek akışta gör!
Yorum Yazın
Türkiye'de Galatasaray'ı, Almanya'da Bayern Münih'i, İngiltere'de de Arsenal'i tutarım (Gözüm biraz Liverpool'a kaymıyor değil ama Arsenal'in simgesinde top ... Devamını Gör
Fifa 17 Pro kariyerimi chelsea, city istedi yine de Arsenal'e gittim pires, berkamp dönemi hayranlığından kalma bişi olsa gerek :)
Garanti 4.
5-1'lik Bayern yenilgisi sonrası paylaşımın yapılmasıda gayet manidar olmuş.