onedio
Görüş Bildir
article/comments
article/share
Haberler
Buket Harıkçı Yazio: Neden Kandırılırız, Nasıl Anlarız? Yalanlar ile Hayatın Tadı

Keşfet ile ziyaret ettiğin tüm kategorileri tek akışta gör!

category/test-white Test
category/gundem-white Gündem
category/magazin-white Magazin
category/video-white Video

etiket Buket Harıkçı Yazio: Neden Kandırılırız, Nasıl Anlarız? Yalanlar ile Hayatın Tadı

Buket Harıkçı
19.11.2020 - 15:28 Son Güncelleme: 11.12.2020 - 11:25

Anadoluda yaşanmış gerçek bir hikayeyle başlayalım konumuza;

Olay, Kayseri’nin Germir ilçesinde yaşanmıştır.

İlçenin bir köyünde zalim bir köy ağası ve güzel bir kızı vardır. Bu güzel kıza aşık olan bir de köyün delisi ‘Deli Ceşiş’ vardır.

Mecnun aklıyla kimsenin cesaret edemeyeceğini yapar Çeşiş ve gider ağaya anlatır durumu.

‘’Ağam ben kızını seviyorum, bana verir misin kızını? ‘’

Ağa zalimdir, deli olmasa Ceşiş’in alacaktır canını ama onun duygularıyla oynamayı seçer.

İçeriğin Devamı Aşağıda
Reklam

‘’Ceşiş bu konuyu kızımla bir görüşeyim onun da fikrini alayım’’ der.

‘’Ceşiş bu konuyu kızımla bir görüşeyim onun da fikrini alayım’’ der.

Çeşiş ertesi sabah ağanın kapısına dikilince ağa derki ‘’Bak Çeşiş bu iş olur olmasına ama bir şartım var. Kızımı sana veririm ancak (parmağıyla Erciyes dağının zirvesini gösterir) bu karlar eriyince kızımı sana veririm.’’

Ceşiş sevinçle ağanın kızına gider. ‘’Seni babandan istedim bana verecek’’ der masumca. Kız anlar babasının eğlendiğini ve ‘’Tamam Çeşiş’’ der. ‘’Karlar eridiğinde bende sana varacağım.’’

O günden sonra Çeşiş her sabah Erciyes dağının zirvesini görebileceği bir tepeciğe çıkar ve karların erimesini bekler. Erciyes’in karlarının yaz-kış erimeyeceğini bilmeyen Çeşiş günlerce haftalarca bekler durur burada. Güz gelir bahar gelir tekrar yaz olur. Ceşiş’in başka bir işi kalmamıştır. Her gün evinden çıkar Erciyes’in zirvesini görebileceği yere gider akşam olunca döner. Kaç mevsim geçer burada bilinmez.

İşte bu evi ile izlemeye gittiği yol arasında Çeşiş hayatını kaybeder. Bu türküde Çeşiş’in masum, ümit kesmeyen, isyan etmeyen sevdasını anlatır bizlere fakat bir de bir insanın nasıl kandırıldığını anlatır esasında. Evet Çeşiş delidir ama bizleri kandıranlar her zaman bizden daha akıllı değildir hatta kandırılmanın zeka ile pek bir ilgisi olmadığı da kanıtlandı.

Şimdi bu hikaye aracılığı ile insanlar karşı tarafı neden ve nasıl kandırır bir göz atalım;

1.Pinokyo Etkisi

İspanyol bilim adamlarının yaptığı araştırmaya göre, yalan söylendiğinde burun çevresiyle göz pınarında yer alan göz çukuru kasında ısı artışı meydana geliyor.

Ünlü çocuk romanı Pinokyo’dan esinlenerek, ‘’Pinokyo Etkisi” adı verilen durum, İspanya’daki Granada Üniversitesi Deneysel Psikoloji Bölümü’nden bilim insanlarının termografi yardımıyla yaptıkları araştırmalar sonucu belirlendi. Bunu beden dili ile de ifade etmek mümkün. Çoğumuzun artık bildiği üzere, yalan söylerken istemsiz bir şekilde burnumuza veya yüzümüzün belirli noktalarına dokuna biliyoruz.

İşte bunun sebebi bu ısının vücudun burun ve göz çevrelerindeki artışı. Fakat artık bu durumu da çözmüş olan insanlık beden dili kullanımına bile müdahale ederek durumu lehine çevirebiliyor.

2.Sosyal Haz Alma

Küçük yalanlar ile sosyal ortamlarda yer elde edebilir, saygınlık kazanabilir, dezavantajlı halimizi dikkat çeker pozisyona getirebiliriz ve evet beyin bundan baya keyif alabilir.

3.Ego ve Kompleks İçin Yalan

Sırf konfor alanında kalmak ve kıstırılan kuyruğu en asil bir şekilde kurtarmak için zekanın da içinde olduğu yalanlar söyleriz. Hatta işe yararsa baya karizmatik görünebiliriz.

4. Etkin Bir Rol Oynamak

Hayali konular üretebilir, hiç olmamışı olmuş gibi gösterebilir, etkileyici ve kalıcı etkiye sahip olabiliriz. Bu yüzden de yalan söylemek bizim için bir araç…

 5. Biyokimyasal Bir Sorundur

Evet yalancı olmak, yalan söylemek tamamen patolojik bir sorun olabilir.

En yakın psikiyatriden bir randevu talep edilmelidir.

6. Samimi Yalancılar

Aslında niyeti kötülük yapmak veya koşulları zorlaştırmak değil, iyi nedenlerle sonucu tatlıya bağlamaktır burada amaç. Hayır ne olursa olsun yalan yalandır.

Örneğin “Yalan Gözcülüğü” adlı kitabın yazarı Meyer, “Yalan söylemek nefes almak kadar eski bir eylem” diyor.

Örneğin “Yalan Gözcülüğü” adlı kitabın yazarı Meyer, “Yalan söylemek nefes almak kadar eski bir eylem” diyor.

Evrimsel süreçte mutlaka insan beyni için yalanın katkısı olmuştur. Nihayetinde yalan söyleyenler, söylemeyenlere oranla ‘hafıza’larını daha etkin kullanıyor olmalı.

Uzman Meyer devam etsin, “Eğer kandırılmak istemiyorsanız bilmeniz gereken, neye aç olduğunuz” diyor ve ekliyor; “Yalan söylemek, bu boşluğu doldurmak, kim ya da nasıl olmak istediğimiz hakkındaki dileklerimizi ve fantezilerimizle gerçek halimizi bağlamak için bir teşebbüs aslında. Boşlukları doldurmak için yalana başvurmamız kaçınılmaz.”

Yalan hakkında konuşmamız gereken çok şey var, yabancılara daha çok yalan söylüyoruz mesela.

Yabancılar, birbirleriyle tanışmalarının ilk 10 dakikasında 3 kez yalan söylüyormuş. Pes!

Etrafımızdaki hemen herkes yalancı ise ve gerçekten kandırılıyor isek, tüm bu yöntemlere her yerde ve herkes için başvuruyorsak hangimiz hakikatiz, hangimiz kime güven besleyecek, nasıl bir paradoks bu?

Ve en tehlikeli yalan içine doğru karışmış yalandır. Kişinin kendisinin bile inandığı yalanlar vardır.

Zaten moda akım bir belge alarak uzmanım diyen de yukarı kaydır ve bu linkten şunu al deyip rolden role giren blogerlar da yalana baş vurmuyor mu? İş veren işçisine, ödevini yapmayan öğrenci öğretmenine, güçlü güçsüze yalan söylüyor.

Köyün delisi Çeçiş’ e yapılan şey ise tam olarak kandırılmanın, yalanın en içler acısı halidir. Neredeyse ömrüne mal olmuştur. Ve insan kendine de karşısındaki insana da güven duymadığı için yalana başvurur. İnsan kendini sevmediği için karşısındakini sevemez ve elbette bu duygu ile yalan söylemek kaçınılmaz olur. Gider gelir aynı insanlarla aynı yalanın etrafında dolanır. Aradığı kendidir. Kendini bilmek için de yalana, kandırmaya başvurabilir. Hırpaladığı kendidir, reddettiği kendidir. İnsan kendinden çıkar

yine kendine dönendir.

Karşı tarafı aldatmak da kandırmak da kendine yaptığı eylemdir. Hatta bazı yalancılar vardır, karşısındakini köşeye sıkıştırır ‘’Sen de en az benim kadar yalancısın ‘’ diye. Çünkü onun hayatı ve yalanı etrafındaki herkese ve her şeye sirayet etmiş olabilir. Ayrıca yalanıcıların kendilerinde ve karşılarındakinde deneyimledikleri en belirgin duygu ‘’Güven’’dir. Kandıranlar güven duygusundan yoksundur. Şüpheci ve samimiyetsiz olabilirler. Ne yazık …

Kandırmak bir tür hırsızlıktır. Zaman çalar, enerji emer… Kişi sırf kendi sınırlarını   keşfetmek ve hadsizliğini deneyimlemek için de yalana başvurabilir. Kandıran, kandırılanı belirsiz ve mesnetsiz duygularına alet ederken, sevgiyle, duygularla alay eder. Ya da ettiğini zanneder. Halbuki aynaya bakması ve ‘’Orada bir canavar var’’ demesi için işler saat.

Yeter ki aynaya bakacak cesareti olsun yalancıların. Hepimiz zaman zaman Deli Çeçiş oluyoruz, bazen de o köyün zalim ağası oluyoruz.

Bu bir kandırmanın türküsüdür. Ve bizler artık bu kandırmalı

türkülerle cazz yapmalıyız…

Ya da gazel okumalıyız…   

Dolayısıyla neden sorusu ne sorusundan daha değerlidir!

‘’Ne ile kandırıyorsun’’ değil, ‘’Neden kandırıyorsun? ‘’ mesela…

Cevabı bulursak kandıranın da kananın da kendimiz olduğunu fark edeceğiz.

Çünkü birbirimizi tamamlayan bir bütünün parçasıyız.

Instagram

Yorumlar ve Emojiler Aşağıda
Reklam
category/eglence BU İÇERİĞE EMOJİYLE TEPKİ VER!
8
2
1
1
1
0
0
Yorumlar Aşağıda
Reklam
ONEDİO ÜYELERİ NE DİYOR?
Yorum Yazın