Keşfet ile ziyaret ettiğin tüm kategorileri tek akışta gör!
Caner Sarıoğlu Yazio: Öğrenci, Öğretmen, Veli Üçgeninde Ev Ödevleri
Eğitim sürecinde ev ödevlerinin gerekli olup olmadığı yıllardır tartışılmaktadır. Ev ödevlerinin bazı evlerde çatışmalara ve krizlere yol açtığı, çocukların ödev yapmaktan sıkıldığı, ağladığı ve soğuduğu görülmektedir. Sizler için ödev konusunda üç farklı pencere açmak istiyorum. Gelin şimdi bu pencerelerden birlikte bakalım.
1- Veli memnuniyeti için verilen ödevler:
2- Öğrenci gününü boş geçirmesin, öğrenilenleri pekiştirsin diye verilen ödevler:
Çocuğun kopyala yapıştır olarak yaptığı, hatırladıklarını kağıda aktardığı, genelde kaynak kitaplardan ya da fotokopilerden yararlanılarak verilen ödevleri bu kategoriye alabiliriz. Nasılsa çok vakit almaz, hem de çocuk akşam evde boş kalmaz düşüncesiyle verilen bu ödevler çocukların ilgisini çekmediği için saatler sürebiliyor. Süre arttıkça ebeveynler ve çocuk arasında çatışmalar yaşanabiliyor. Ödevler bir an önce bitsin diye yoğun bir uğraş veriliyor. Aslında fayda sağlasın, sınıfta öğrenilen bilgiler tekrar edilsin diye verilen bu ödevler yarardan çok zararlı olmaya başlıyor. Dikkat sürelerinin çok kısaldığını da düşündüğümüzde çocukların merak duymadığı, araştırmadığı, kalem tutmak dışında aktif olmadığı bu ödevler bir zamandan sonra sorun olmaya ve çocukların öğrenme hevesini kaçırmaya başlıyor.
3- Öğrencinin merakını gıdıklayan, keyifle ve istekle yaptığı, sadece akademik gelişimini değil sosyal duygusal gelişimini de destekleyen ödevler:
Çocuğun öğrenmeyi öğrenmesinin önünü açan, sorumluluk almasını sağlayan, aile içi iletişimi destekleyen, çocuğun aktif katıldığı, merakla, keyifle ve istekle yaptığı ödevler de vermek mümkün. Bu özellikteki ödevler çocuğun yaşam boyu öğrenme motivasyonunu sağlamakla birlikte bilişsel, dil, motor, sosyal ve duygusal gelişim alanlarını destekler. Bu ödevlerin niceliği değil niteliği önemlidir.
Örneğin, çocuklara saatler konusunda bir ödev vereceksek çocukların geçmişte saatin olmadığı dönemlerde insanların zamanı nasıl bildiğini araştırmasını, bu ilkel yolları sınıfta uygulamak üzere hazırlanmasını, hayatımızda saati hangi alanlarda kullandığımızı, dedesinin köstekli saatinin hikayesini, kendisi bir saat tasarlasa nasıl bir saat tasarlayacağını ne gibi yeni özellikler ekleyeceğini, zaman kavramı olmasa neler olacağını, evde ailecek geçmişte kullanılan bir zaman ölçme aracı (muma koyulan işaret, çubuğun gölgesi gibi) yapılmasını ve bununla ilgili kısa bir video çekilmesi gibi etkinlikler isteyebiliriz. Bu örnekte vurgulamak istediğim şey ödev verirken çocukta merak uyandırmalı, çocuğun gelişimsel düzeyini ve ilgilerini dikkate almalı, çocuğu araştırmaya ve öğrenmeye sevk etmeli, çocuğun öğrendikleriyle gerçek yaşam arasındaki bağlantıları kurabilmesini sağlamalı, yaratıcılığını ve eleştirel düşünmesini desteklemeliyiz.
Ödev verilirken dikkat edilmesi gereken noktaları şöyle özetleyebiliriz:
- Ödev miktarı ve ödeve harcanan zaman arttıkça başarının da artacağı düşüncesi doğru değildir. Araştırmalar yaş küçüldükçe verilen ödevin etkisinin azaldığını gösteriyor. Bu durumda verilen ödevlerin çocukların öğrenme hevesini kaçırmamasına önem vermeli, ödevin niteliğine ve süresine dikkat etmeliyiz. Bu konuda OECD’nin önerisine uyabiliriz. 1. sınıfta maksimum 10 dakika, her sınıf için de ek olarak 10 dakika ekleyebiliriz. Örneğin, 3. sınıfta maksimum 30 dakika, 6. sınıfta maksimum 60 dakika. Bu süreleri aşan ödevler öğrenmeyi artırmaktan ziyade çocuğu okuldan ve öğrenmeden soğutuyor.
- Ödevler mutlaka çocuğun gelişimsel seviyesi, ilgi ve ihtiyaçları dikkate alınarak hazırlanmalı ve bireysel farklılıklara göre çeşitlendirilmelidir. Seçenekler arasından seçimini yapabilen çocuk kendini dikkate alınmış hissederek daha çok motive olacaktır.
- Akademik başarının yanı sıra çocuklarda öğrenme merakı ve isteği, öz disiplin ve öz düzenleme becerilerinin geliştirilmesini hedeflemeliyiz.
Yorum Yazın