Okulun ilk günü gibi dış uyaranların yoğun olduğu, dolayısıyla şarjımızın çabuk tükeneceğinin, kendimizi ruhen hızlıca yorgun ve bitkin hissedebileceğimizin önden belli olduğu günlere, özel bir hazırlık yapmak gerekiyor. Ben o zamanlar böyle günlere kurban psikolojisiyle girerdim: Hadi başıma ne gelecekse gelsin, herkes bir kolumdan çekiştirsin, enerjim tükensin ve bitik halde eve gideyim, düşüncesindeydim.
Şimdi ise bu tip günler için mutlaka önden hazırlık yapıyorum. Nasıl bir hazırlık?
Sabahları mutlaka 1-1,5 saat erken kalkıyorum. Hazırlanmaya başlamadan önceki bu vakti tamamen kendime ayırdığım sessiz bir zaman olarak değerlendiriyorum. Bazen yoga, spor yapıyorum. Bazen kitap okuyorum. Bazen günlük yazıyorum – ki özellikle okulun ilk günü için çok iyi bir aktivite, aklımızdaki endişeleri kâğıda dökmek sihirli bir şekilde küçülmesini sağlıyor. Bazen de hiçbir şey yapmadan sevdiğim bir müziği açıp sessizce oturuyorum. Bu benim hayata “Günümü ben yönetiyorum.” deme şeklim. Evet birazdan okulda bir dizi aktiviteye, kurala, derse, tanışmaya maruz kalacak olabilirsin ama sabahtan ipleri kendi eline almakla; çalan saatle uyanıp koşturarak o karmaşanın içine dalmak arasında büyük bir fark var.
2- Bu günü başarıyla yaşadığında kendine vereceğin bir ödülün olsun
Bir içe dönük olarak günün en mutlu anı, yoğun bir okul gününden sonra odana geri döndüğün an olabilir, benim öyleydi. Bu yoğun ilk günü başarıyla tamamlamanın senin için büyük bir iş olduğunu fark et ve tamamladığında kendini tebrik etmeyi, bunu kutlamayı unutma. Şu yazımda bahsettiğim gibi, başkaları için sıradan ve kolay geçen bir ilk günün, senin için bir dağa tırmanman gibi hissettirebileceğini kabul et. Kendin için bu zor günü tamamlamayı, sevdiğin bir aktiviteyle kutla. Ben kendime yeni bir kitap ya da defter alırdım mutlaka – bugün hala kendime aldığım en iyi hediye bunlar.
3- Kendine özgü bir “okula hayatına aktif katılma” planı hazırla
Bir içe dönük olarak okul günlerini hep “bir an önce geçip gitmesini beklediğim” günler olarak hatırlıyorum. Bugün bir yetişkin olarak en büyük pişmanlığım, o güzel okulda, o güzel arkadaşlar ve imkanlarla daha çok “yaşamamış” olmak. Benim okul günlerim en arka sıraya saklanmak, derslerde gizlice kulaklıkla müzik dinlemek, mümkün olduğunca pasif kalmak, birkaç arkadaşıma sığınıp dışarıya kapalı olmakla geçti. Oysa şimdi biliyorum ki, hayat en çok, aktif olduğunda tadını çıkarabildiğin bir şey. Ayrıca o okul günleri her türlü yaşanıyor. Kaçarak, saklanarak ya da tadını çıkararak, aktif olarak, katılımcı olarak. Belki her teneffüsün yıldızı, bir okul kulübünün baş katılımcısı, her dersin en aktif katılımcısı olmazsın ama seçeceğin birkaç alanda tüm kalbinle o anda var olarak aktif olmak, inan ki okul hayatından en çok verimi almanı, aynı zamanda keyif almanı sağlayacak.
Bu konuda bir de kitap önerisi sunmak istiyorum: Büyük Düşünmenin Büyüsü - David J. Schwartz
Bu kitap, kendini daha pasif, daha küçük, sınıfın ve hayatın kenarında gördüğün bir düzene karşı bakış açını tamamen değiştirecek.
Instagram
Linkedin
Substack
Bu makalede öne sürülen fikir ve yaklaşımlar tamamıyla yazarlarının özgün düşünceleridir ve Onedio'nun editöryal politikasını yansıtmayabilir. ©Onedio
Yorum Yazın