Ayrıca yer altı ve yer üstü kaynakları bakımından (Demir, Manganez, Uranyum, Titanyum) birçok cevherlerin sahibi olan ülke, önemli bir hububat deposudur. 604.000 km2 yüz ölçümü ile Avrupa Kıtası’nda bulunan en büyük ülke konumunda olan Ukrayna’nın az önceki satırlarda bahsedilen bu önemli potansiyeli de göz ardı edilmemelidir.
4 Nisan 1949 tarihinde kurulan Kuzey Atlantik Antlaşması Örgütü (NATO), “Soğuk Savaş” yıllarının sona ermesi ile, özellikle doksanlı yılların sonlarına doğru geçekleştirdiği genişleme sürecinde, giderek Rus coğrafyasına daha da yaklaşmıştır. Özellikle 1999 yılında Macaristan ve Polonya’nın ittifaka üyeliği ve sonrasında 2004 yılında da Bulgaristan, Estonya, Letonya, Litvanya, Romanya, Slovakya ve Slovenya’nın birliğe üyeliği, NATO-Rusya gerginliği bağlamında kriz sürecini hızlandıran önemli dinamikler arasındadır.
Yine krizin temellerini oluşturan ve bölgede Rus etkisini giderek hissettiren önemli iki gelişme, 2008 yılında Rusya’nın Gürcistan’a yaptığı askeri operasyonlar; sonrasında Abhazya ve Güney Osetya’yı işgal etmesi ve 2014 yılında Ukrayna topraklarındaki Kırım’ı ilhak edip topraklarına katması olaylarıdır. Böylece, Putin’in bölgedeki etkisini giderek artarken, ABD-NATO ve Rusya ilişkileri de daha kırılgan hale gelmiştir.
2022 Şubat ayından başlayan Ukrayna müdahalesinde Putin’in öncelikli politik hedefi şüphesiz mevcut hükümetin bertaraf edilmesidir. Zelenski’den sonra da yerine uydu bir hükümet getirilmesi, yani bir çeşit Rus güdümünde olan yönetim biçimi şimdilik Rusya’yı durdurabilecek bir sonuç olarak değerlendirilebilir.
Instagram
Twitter
Yorum Yazın