Keşfet ile ziyaret ettiğin tüm kategorileri tek akışta gör!
Selda Terek Yazio: Cinsel İlişkiye Girdiğiniz Kişiye Benzeyeceğinizi Biliyor musunuz?
Mahrem enerjinizin ilişki esnasında nelere yol açtığını biliyor musunuz? Enerji yüklü iki kablonun birbirine bağlanması gibi, partnerinizle auralarınızın bağlandığını ve enerji akışı yaşadığınızı, karıştığınızı hiç aklınıza getirmiş miydiniz? Getirin bundan sonra çünkü cinsellik esnasında enerjileriniz dans ediyor, birbirinize bulaşıyorsunuz.
Hoş, Covit 19 bu konudaki hızımızı ister istemez kesti ama ben yine de “çok adresli cinsellik anlayışı” için birkaç şey söylemeden geçmeyeyim. Yıllar önce bu yazının bir benzerini, başka bir dergi için yazmıştım; ne konu eskiyor ne de bu konuya olan ilgi.
Benzemek istemediğiniz kişiyle cinsel ilişkiye girmeyin! Evet girmeyin! Size öyle ahlak ahkamı kesecek değilim, bambaşka bir sebepten dolayı girmemeniz gerektiğini söylüyorum. Durun sabredin, geliyor ama önce şunu bir dinleyin:
Tibet Tıbbını duydunuz mu? Ya da hiç Tibet felsefesine göre tanı ve tedavi koyan bir uzmana denk geldiniz mi? Ben geldim. Nasıl oluyor inanın hiçbir fikrim yok ama şu an yazacaklarıma gözlerimle şahit oldum, okuyun, şaşıracaksınız.
Seneler evvel kulağımda beni çıldırtan, sessiz ortamlarda varlığını iyice belli eden bir çınlama başladı. Önce, su kaçmıştır, uykusuzluk etkilemiştir, strestendir vs diyerek bir süre oyalandım. Baktım geçeceği yok, bir KBB (Kulak-Burun-Boğaz) uzmanına gittim. Üstün teknoloji aletleriyle orama burama baktıktan sonra beni bir nöroloğa yönlendirdi. O da sağ olsun, nörolojik muayenesinden hemen sonra ne kadar manyetik tanı cihazı (MR, Tomografi, Röntgen,..) varsa hepsine girmem gerektiğini söyledi. Dediklerini yaptım. Çok para harcadım, radyasyona maruz kaldım. Sonuç? Koca bir sıfır... Kulağımın içindeki kalp atışı aynı şekilde devam ediyor ve ben sebebini bilmiyordum; Bonk! Bonk! Bonk!
Bütün bu süreçte, yapılan onca masrafa değecek kayda değer bir sonuç çıkmadığı gibi bir de koca koca profesörlerin bana değil de o hi-tech cihazlara inanmaları, arazı göremedikleri için “Bir şeyin yok” demeleri ağırıma gitti. “Cihaz yok diyorsa yoktur!” felsefesi modern tıbba ait bir şey olsa gerek. “Ben mi bileceğim, cihaz mı?” Batı tıbbına göre “cihaz” tabii ki..
Ben, “Öyle demeyin ama, var bir şey” dedikçe bu sefer psikiyatriye görünmem salık verildi. Söz dinleyen insanım, ona da göründüm. Tahmin edebileceğiniz gibi, doktor bilindik antidepresan verdi. Ne yapayım, bir de bunu deneyeyim diyerek çaresiz kullandım. Ooooh bi rahattım, bi güzelleştim ki sormayın. Endişe duygum bloke oldu. Dünyayı bir sis perdesinin arkasından izlesem de sinirlenmeyen çok tatlı biri haline geldim. Peki kulak çınlaması? Aynen devam ediyordu. Bonk! Bonk! Bonk!
Tam “Yapacak hiçbir şey kalmadı, bununla yaşamaya alışmalıyım,” dediğim sırada, kendi derdine de modern tıp ile çözüm bulamayan, sağır olma riskiyle karşı karşıyayken bir mucize eseri Tibet Tıbbı ile tanışıp iyileşen müzisyen bir arkadaşımla karşılaştım. Beni, onun iyileşmesini sağlayan hekimle tanıştırdı (Detay vermiyorum, reklama girer :)). Evet, bahsettiğim kişi modern tıp eğitimi de almış ancak tanı ve tedavisini Tibet Tıbbına göre yapan biriydi.
Olay aynen şöyle gelişti:
İçeri girdim. Doktor bir masanın başında oturuyordu, beni de hemen yanına buyur etti. Masada bir kadın ve bir erkek anatomisini gösteren iki maket heykel, bir sayfa beyaz kağıt ve bir de kalem duruyordu, o kadar. Rahatsızlığımın ne olduğunu bile sormadı. El bileğimi tuttu ve önündeki kağıda, Çince olduğunu sandığım (Tibet alfabesiymiş, sonra öğrendim) garip bir yazıyla bir şeyler karalamaya başladı. (Not: O ana kadar adım ve soyadımla aldığım randevu dışında ne bir form doldurmuştum ne de birine bilgi vermiştim. Ayrıca belirtmeliyim ki o dönemde bilgilerimiz böyle bir tuşa basıp bilgisayarda önümüze dökülmüyordu. Yani kısaca doktorun benim hakkımda bilgi alabileceği bir yer yoktu.)
Bileğimi tuttu ve kan grubumu önce Tibet alfabesi sonra da anlayacağım Latin alfabesiyle önündeki kağıda şak diye yazdı.
Şimdi gelelim sadede; Tibet felsefesi diyor ki: “Benzemek istemediğiniz kişiyle cinsel ilişkiye girmeyin!”
Temasta olduğunuz kişinin kendi fiziksel ve ruhsal titizliğinin ve bu konudaki hassasiyetinin derecesinden habersizseniz, sizde bırakacağı kocaman bir ruhsal yıkıntı riskine, nahoş bir enerji çöplüğüne hazır olun. Yani ilişki yaşadığınız kişinin mahremiyetini bilmiyorsanız, bilip de onaylamıyorsanız uzak durun! İlişkiye girmeyi skor kaydetmek ve avlanmak gibi gören kişiler, size cinsel tatmin ve haz yerine duygusal bir enkaz, ne idüğü belirsiz hoşnutsuzluk duyguları bırakabilirler. Aman dikkat! Cinsel hayatı çok eşlilik üzerine kurulu kişilerin, auralarında karışıklık, kirlilik, dağılmışlık ve huzursuzluk taşımalarının sebebi bundandır.
Biliyorsunuz cinsellik de holistik bir eylemdir. Fizyolojik ve hormonal değişiklikler duyguları şekillendirir. Beden, zihin ve ruh aynı anda işin içindedir. Partneriniz cinsel birleşme esnasında her ne kadar ruhsuz olursa olsun :)
Yorum Yazın
Çok güzel bir içerik de baştaki anıyla ana konunun bağlantısını çözemedim
Editör daha kendisinin uygulayamadığı sözde tedavi yönteminin felsefesini, inandığını belirterek ısrarla tavsiye etmiş de, konu tibet felsefesine rağmen çöze... Devamını Gör
katılıyorum