onedio
Görüş Bildir

Pakistanlı Haberleri

Pakistanlı ile ilgili tüm haberler, içerikler, galeriler, testler ve videolar Onedio’da. Pakistanlı ile ilgili son dakika haberleri ve gelişmelerini, yeni içerikleri de bu sayfa üzerinden takip edebilirsiniz.

trend-arrow

Popüler İçerikler

9 Aylık Bebek Cinayete Teşebbüsten Tutuklandı
Pakistan’ın Lahore şehrinde yaşıtları henüz emeklemeye başlamışken 9 aylık bebek mahkemelerde adam öldürmeye teşebbüsten yargılanıyor.Aile avukatı Irfan Sadiq yaptığı açıklamada, “Muhammed Musa adlı bebek, babası ve diğer aile üyeleri 1 Şubat tarihinde doğalgaz şirketi yetkililerine taş atmaları sebebiyle adam öldürmeye teşebbüsten yargılanıyor” dedi. Mahkeme sırasında Musa bebek ağlarken, dedesi Muhammed Yasin onu omuzlarına alıp susturmaya çalıştı. Dedesi, Musa bebeğe süt verirken bir yandan da mahkeme heyetinin sorularını yanıtladı. Birçok Pakistanlı “Bu küçücük çocuk nasıl olurda böyle bir mahkeme dosyasında adı geçer. Bizim nasıl polislerimiz var böyle?” diyerek duruma tepki gösterdi. Aile avukatı Sadiq her ne kadar Musa bebeğin aileye verilecek cezadan muaf olmasını talep ettiyse de bu istek hemen kabul edilmeyip araştırmanın bitirilmesi için bekleneceği açıklandı. Haber özellikle sosyal medyada yayıldı ve özellikle Avrupalılardan büyük tepkiler aldı. Pakistan’da suç işleme yaşı geçen sene 7’den 12’ye çıkarıldı ancak terör suçları bunların dışında bırakıldı.DHA
Ünlüler Malala İçin 24 Saat Sessiz
Pakistanlı aktivist Malala Yousafzai’yi desteklemek amacıyla başlatılan We Are Silent /Sessiziz kampanyasına ünlülerden destek yağdı. Geçenlerde internette yayımlanan videoda Selena Gomez, Orlando Bloom, Clive Owen, Seth Rogen, Edward Norton, J. Cole, Hannah Simone, Shay Mitchell, Joe Jonas, Martin Sheen, Reggie Watts, Big Sean ve Jennifer Hudson, 16 yaşındaki aktiviste desteklerini dile getirdi. Gomez, videoda Yousafzai’nin hikâyesini, “Ben Pakistan’ın Swat Vadisi’nden geliyorum, erkek çocukların doğumlarının havaya tüfeklerle ateş edilerek kutlandığı ancak kızların perde arkasına saklandığı bir yer” sözleriyle anlatmaya başlıyor. Ünlüler desteklerine şu sözlerle devam ediyor: “Benim büyüdüğüm yerde kızlar okula gitmeye korkuyor ama ben korkmuyorum. Ben eğitimin evrensel bir insan hakkı olduğuna inanıyorum. Bir çocuğun, bir öğretmenin, bir kitabın ve bir kalemin dünyayı değiştirebileceğine inanıyorum. Okullara saldırılar düzenleniyordu. Ben yine de gittim ve yüksek sesle konuştum. Biz sesimizin önemini en çok susturulduğumuzda fark ediyoruz. Bir Salı günü öğle vakti vurulmuştum, merminin ve silahın sesi bütün dünyada duyuldu.” Videonun sonunda ise birçok kişiye ilham kaynağı olan Yousafzai, “Ancak ben buradayım. Ben Malala” sözleriyle ekrana geliyor. 17 Nisan’da gerçekleştirilecek olan We Are Silent kampanyasında destekçiler, dünyanın dört bir yanındaki fakirlikle mücadele eden, sömürülen ve eğitim hakkı elinden alınan kızlar için 24 saat boyunca sessiz kalacak. DAILY MAIL
Yabancı Dizi, Film ve Oyunlardaki 22 Türk Esintisi
Umut Sarıkaya'nın bu karikatüründen de anlaşılacağı üzere yabancı yapımlarda bizden esintiler görmek bizi anlamsız bir şekilde gururlandırıyor. Son zamanlarda bazı Hollywood yapımları ülkemizde çekilse de bu esintileri görmenin tadı bambaşka :)Kaynaklar: heryerdeturkvar.blogspot.com.tr, listelist.com, alkışlarlayaşıyorum.com
Taliban'ın Vurduğu Malala'dan Nijeryalı Kızlara Destek
2012 yılında Taliban tarafından başından vurulmasına rağmen hayatta kalmayı başaran Pakistanlı çocuk hakları savunucusu Malala Yusufzay, kaçırılan Nijeryalı kız çocukları için tüm dünyanın seferber olması gerektiği görüşünde. BBC'ye konuşan Malala, 'Eğer şimdi sessiz kalırsak, bu olaylar yayılacak. Giderek daha fazla acı haber göreceğiz' dedi. Kaçırılan Nijeryakı kız öğrenciler için 'hapisteki kardeşlerim' diyen Malala, kızları kaçıran radikal İslamcı militan Boko Haram örgütünün ise İslam dinini doğru biçimde algılamadığını ifade etti. 'Allah'a inananlar kendilerini eğitmekle yükümlüdür. Ayrıca farklı düşüncelere karşı da anlayışlı ve hoşgörülü davranmalıdır' diyen Malala, bu tür acı olayların bir daha yaşanmaması için tüm dünyanın tepkisini açık biçimde dile getirmesi gerektiğini söyledi. İsmi yerel dilde 'Batı eğitimi haramdır' anlamına gelen Boko Haram örgütü, 200'ün üzerinde kız çocuğunun kaçırılması olayını üstlenmiş ve örgütün lideri Ebubekir Şekau yayınladığı bir video ile kız öğrencileri 'köle olarak satma' tehdidinde bulunmuştu. Malala Yusufzay, henüz 16 yaşındayken Taliban tarafından başından burulmuştu. İngiltere'de aylarca peş peşe ameliyatlara giren ve uzun süre rehabilitasyon alan Malala, dünya çapında kız çocuklarının eğitime erişimi için mücadele veriyor. Nijerya'da yaşanan kaçırma olayının üzerinden üç haftayı aşkın sürenin geçmesine karşın çocukların hala bulunamamış olması tüm dünyada tepki yaratmış durumda. Twitter üzerinden kızlarımızı geri getirin (#birngbackourgirls) etiketiyle başlatılan kampanyaya ABD Başkanı Barack Obama'nın eşi Michelle Obama dahil birçok ünlü isim destek veriyor. Artan küresel ilgiye kaçırılan kızların yerinin henüz tespit edilememesi, Nijerya hükümetine olan tepkiyi de artırıyor. Nijerya'nın Başkenti Abuja'da hükümet yetkililerini protesto eden gösteriler düzenleniyor. Birleşmiş Milletler (BM) eski Genel Sekreteri Kofi Annan, kızların kurtarılması için güvenlik güçlerinin devreye sokulması gerektiğini söyledi. Nijerya polisi ise, kaçırılan kızların bulunmasına yardımcı olacak kişilere 300 bin dolar ödül verileceğini açıkladı. Kaçırılan kızları bulma çalışmaları için uluslararası destek de giderek artıyor. ABD, İngiltere ve Fransa'nınardından Çin de arama çalışmalarına destek vereceğini söyledi. Dünya Ekonomik Forumu toplantıları için Nijerya'da bulunan Çin Başbakanı Li Keqiang da arama çalışmalarına uydu teknolojileri ve istihbarat birimleri aracılığı ile destek verebileceğini söyledi. BBC Türkçe
ABD Ekipleri Nijerya'da
ABD Dışişleri Bakanı John Kerry, ABD'nin gönderdiği ekiplerin Nijerya'ya ulaştığını duyurdu. Kerry, kaçırılan 200'ün üzerindeki kız çocuğunun bulunması için ABD ekiplerinin Nijerya ile koordinasyon halinde çalışacağını söyledi ve 'Kaçırılan kızların ailelerine döndürülmesi için gereken her şeyiyapacağız' dedi. ABD Başkanı Barack Obama, Çarşamba günü yaptığı açıklamada, Nijerya'ya giden ekibin hem ordudan hem de emniyet güçlerinden oluşacağını söylemişti. Radikal islamcı militan Boko Haram örgütü tarafından kaçırılan kızların, Kamerun sınırındaki 60 bin kilometrekarelik Sambisa ormanında tutulduğu tahmin ediliyor. Kerry, açıklamalarında bu yul Nijerya'da 1500'den fazla kişinin ölümüne neden olan Boko Haram örgütünün dize getirilmesi için de çalışacaklarını vurguladı. Nijerya Cumhurbaşkanı Goodluck Jonathan dün yaptığı açıklamalarda, ABD'nin yanı sıra Çin, İngiltere ve Fransa'dan gelen yardımları memnuniyetle karşıladıklarını söylemişti. Nijerya'Nın Başkenti Abuja'da düzenlenen Dünya Ekonomik FOrumu toplantısında konuşan Jonathan, kız öğrencilerin kaçırılmasını 'bir dönüm noktası' olarak nitelemiş ve 'Boko Haram'ın bu son eyleminin aynı zaman da örgütün sonu da olacağına inanıyorum' dedi. 2002'de kurulan Boko Haram örgütü başlangıçta Batı tarzı eğitim biçimine karşı çıkıyordu. Adı yerel dilde 'Batı eğitimi günahtır' anlamına gelen Boko Haram, 2009'da önemli bir strateji değişikliğiyle Nijerya'nın kuzeyinde İslam devleti kurmayı ammaçladığını duyurdu. Özellikle Nijerya'Nın kuzeydoğusunda aktif olan örgüt, 2009'dan bu yana düzenlediği saldırılarla binlerce insanın ölümüne neden oldu. ABD 2013 yılında Boko Haramı 'terör öregütü' olarak ilan etti. Hafta başında Boko Haram lideri Ebubekir Şekau'nun 'Kızlarınızı biz kaçırdık ve onları köle olarak satacağız' dediği bir video yayınlamış, ardından da sosyal medyada kaçırılan kızların bulunması için kapsamlı bir kampanya başlatılmıştı. Twitter üzerinden kızlarımızı geri getirin (#bringbackourgirls) etiketiyle başlatılan kampanyaya ABD Başkanı Barack Obama'nın eşi Michelle Obama dahil birçok ünlü isim destek veriyor. 2012 yılında Taliban tarafından başından vurulmasına karşın hayatta kalmayı başaran Pakistanlı çocuk hakları aktivisti Malala Yousafzay da kampanyaya destek verdi ve'Dünya Nijerya'da yaşananlara asla sessiz kalmamalı' dedi.BBC Türkçe
Türkmenlerden Ankara'ya 'Siyasi ve Askeri' Yardım Çağrısı
Irak'ın kuzey kentinde hâkimiyetini arttıran Irak Şam İslam Ordusu IŞİD, Musul ve Tikrit'ten sonra nüfusunun büyük bir bölümünü Türkmenlerin oluşturduğu Telafer'in de kontrolünü ele geçirdi. Türkmenler, Türkiye'ye yardım çağrısında bulunurken, Şii Irak hükümetine yakın isimler ise Türkiye'nin 'yardımının ancak İslamcı militanlara verdiğini' iddia ettikleri desteği çekmesiyle olabileceğini söylüyor. Bir diğer yandan da, Türkiye'nin Suriye krizinin başından beri izlediği politikalarla 'Pakistanlaştığı' endişesi daha sıklıkla dile getirilmeye başlandı. 1970'li yılların sonunda, Sovyetler Birliği'nin Afganistan'ı işgali sırasında Pakistan'ın radikal İslamcılara verdiği destek, daha sonra ülkenin kendi güvenliğini tehdit eden bir siyasi hataya dönüşmüş ve bu da ülkeyi uzun yıllar sürece istikrarsızlığa sürüklemişti. Türkiye'nin de Suriye'de Esad rejiminin devrilmesine verdiği desteği muhalifler üzerinden yapması Türkiye ve Pakistan arasında benzerlikler kurulmasına yol açtı. Irak'ta farklı etnik ve mezhep gruplarının bir arada yaşadığı bölgelerde, Irak ordusunun yanı sıra farklı toplulukların oluşturduğu milis gruplar da IŞİD'e karşı mücadele veriyor. Kürtler Peşmerge gücünü öne sürüyor, İran'ın desteğini sırtlayan Şiiler de Asaib ehli Hak milis gücüyle Bağdat'ın dış mahalleri Karrada ve Arasat'da varlığını güçlendiriyor. Türkmenler ise 'korunmasız' kaldıklarını söylüyorlar. Irak Türkmen Cephesi İngiltere temsilcisi Sundus Abbas, yaklaşık '700 ailenin terk ettiği' Telafer ve Türkmenlerin yaşadığı bölgelerin korunması için Türkiye'ye 'müdahale çağrısında' bulundu. 'Türkiye, bu teröristlere yardım ederek Türkmenlerin öldürülmesine suç ortaklığı yaptığının da farkına varmalıdır' BBC Türkçe'nin sorularını yanıtlayan Abbas, 'Türkmenler olarak, Türkiye'deki kardeşlerimizin müdahale etmesini istiyoruz. Irak'ta Şiilerin, Sünni Arapların, Kürtlerin hepsinin kendilerini koruyabilecek askeri güçleri var. Türkmenler bölgedeki korumasız tek topluluk' diyor. Peki bu müdahale askeri mi, siyasi mi olmalı? Abbas, 'Her ikisi de' yanıtını veriyor. 'Siyasi yollarla yürümüyorsa, Türkiye'nin, Türkiye'deki kardeşlerimizin askeri müdahalede bulunmasının zamanı geldi. En azından bölgedeki güvenlik boşluğunu doldurmak için bunu yapabilirler.' Esad karşıtı mücadelede muhaliflerin safında yer alan Türkiye, sınırında militanların geçişini sıkı denetleyememekle ve bölgenin güvenliğini tehlikeye atmakla eleştiriliyordu. Irak'ta Başbakan Nuri el Maliki'nin lideri olduğu ve iktidar koalisyonunun bileşenlerinden İslami Dava Partisi'nin uluslararası ilişkilerden sorumlu temsilcisi Dr. Züheyr el Naher de Türkiye'ye yöneltilen bu eleştirileri tekrarlıyor ve Türkmenlerin 'müdahale çağrısının' bölgeye istikrar getirmeyeceğini söylüyor: 'Türkiye'nin müdahalesi iyi karşılanmaz. Burada istenen, Türkiye'nin teröristlere yardımını kesmesi, Iraklı yetkililer ve güvenlik güçleriyle istihbarat paylaşımında bulunmasıdır. Ayrıca Türkiye, bu teröristlere yardım ederek Türkmenlerin öldürülmesine suç ortaklığı yaptığının da farkına varmalıdır. Çünkü bu militanlar herhangi bir etnik ayrım gözetmiyor. Hiçbir azınlığa saygı duymuyor. Musul'da, Hristiyanlara, Şiilere, Türkmenlere hatta kendi mezheplerinden Sünnilere karşı savaştılar. Hiç kimseye hoşgörü göstermiyorlar.' BBC Türkçe'nin sorularını yanıtlayan El Naher, Türkiye'nin sınırlarından 'İslamcı militanların serbestçe dolaşmasına izin verdiğini ve silah sevkiyatına göz yumduğunu' söylüyor ve Irak hükümetinin bu desteğe son verilmesi çağrısında bulunduğunu ekliyor: 'IŞİD'i destekleyen başlıca üç ülke var: Suudi Arabistan, Katar ve Türkiye.' 'Irak hükümeti, IŞİD'a bazı ülkelerin verdiği desteği sona erdirmesi için uluslararası topluma baskı yapıyordu. Suriye içinde faaliyetlerini yürütebilmeleri için alan açılmış olması, silah ve para yardımı yapılmış olması militanların da kendilerini gelişmeleri için fırsat yarattı. Saldırıları da sınır ötesine taşımalarını kolaylaştırdı.' El Naher, Suriye'deki şiddetin Irak'a sıçramasında en büyük sorumluluğun bölge ülkelerinde olduğuna dikkat çekiyor. Peki ama Şii Maliki yönetimindeki Irak hükümetinin hiç hatası yok mu? Irak eski Devlet Başkanı Yardımcısı Tarık el Haşimi, IŞİD'in Musul'u ele geçirmesini ve ülkenin kuzeyinde hakimiyetini artırmasını 'Ezilenlerin Devrimi' olarak nitelemiş ve 'Yaşananlar Irak'ta ezilen dışlanan Sünni Arapların ayaklanmasıdır' demişti. Maliki hükümetinin kendisini 'terörist' ilan etmesi üzerine 2012'de ülkesini terk eden Haşimi, 'Irak'taki sorunun çözümü de Maliki'yi iktidardan uzaklaştırmaktan geçiyor' dedi. 'Cihatçılarla oynamak, ateşle oynamak gibidir. Çok tehlikeli bir iştir ve kesinlikle hiçbir faydası olmaz.' A Haber'e de konuşan Haşimi, Maliki'nin özellikle 'Sünni toplumuna karşı doğrudan ayrımcılık' yaptığını belirtti ve 'Bunun sonucunda halk demokrasiye olan inancını kaybetti (…) Irak'ta Sünni olmak demek, suçlu bir insan olmanız anlamına geliyor' diye konuştu. Irak'taki krizle ilgili Washington da, Irak'ta siyasi koalisyon kurulabilmesi için Maliki hükümetinin 'Sünnilerle işbirliği yapması' çağrısında bulundu. Maliki yönetiminin 'mezhepsel çıkarlar doğrultusunda siyaset izlediği' eleştirileri dile getirilirken, El Naher 'Maliki, Sünnileri dışladı mı?' sorusuna şu yanıtı veriyor: 'Hayır, kesinlikle değil. Başbakan Nuri el Maliki liderliğindeki hükümet Sünnileri dâhil etmek için elinden gelen her şeyi yaptı. Mecliste 10'dan fazla Sünni bakan var, üst düzey askeri yetkililerden çok sayıda Sünni var, ordunun başındaki ve özel kuvvetlerin başındaki isim Sünni. Daha nasıl bir katılım istiyorlar?' İslami Dava Partisi'nin Londra merkezli temsilcisi El Naher, şiddet olaylarının tırmanması için 'ülke içi komplolar' düzenlendiğini iddia ediyor: 'Asıl sorun şu: Irak'ın istikrarını bozmak için komplolar yapıyorlar. Bu komployu yapanlar da Saddam dönemindeki militanlar ve aşırı gruplardan bu IŞİD teröristler… Bunu düzenleyenler de Ninova Valisi Esil Nuceyfi gibi bazı eski Baasçı yetkilileridir. Ordu ve polisin çekilmesine izin verdiler, savaşmadılar bile. Böylece IŞİD'in girişine izin verdiler. Sonuç olarak da tüm bölgenin dağıldığını görüyoruz.' Türkiye'nin Suriye'de Esad karşıtı güçlere verdiği açık desteğin, bölge halklarına olduğu kadar Türkiye'nin iç güvenliğine de olumsuz yansıdığı görüşü dile getiriliyor. Taliban ve cihatçılarla ilgili kitapları ve araştırmaları bulunan Pakistanlı gazeteci, yazar Ahmed Raşid, 'Pakistan'daki durumun Türkiye'de de yaşanmaya başladığına' dikkat çekiyor. BBC Türkçe'ye konuşan Raşid şu ifadeleri kullandı: 'Cihatçıları dış politikanızın bir parçası, bir aracı olarak kullanırsanız, cihatçılara ülkenize giriş imkânı verirsiniz ve kendi iç güvenliğinizi de ciddi tehlikeye sokarsınız. Pakistan'da olan budur. Ve korkarım benzer bir durum Türkiye'de de yaşanıyor. Cihatçılarla oynamak, ateşle oynamak gibidir. Çok tehlikeli bir iştir ve kesinlikle hiçbir faydası olmaz.' Ahmed Raşid, Türkiye'nin mülteci girişini de kontrol altında tutmasının bölgede şiddet olaylarının tırmanmasına engel olabilecek unsurlar arasında sayıyor: 'Bu militanların çok daha iyi kontrol edilmiş olması gerektiğini düşünüyorum. Türkiye onları kullanmak istiyorsa, çok dikkatli kullanmalıydı, hareketlerini sınırlandırmalıydı. Militanlarla beraber silah ve mühimmat girişini, para girişini daha iyi denetlemeliydi.' 'Pakistanla ilgili sorun, Afgan mültecilerin, Taliban militanlarının ülkeye girişiyle ilgili sıkı bir denetim yoktu ve kontrolden çıktı. İran ise mülteci girişini çok yakından ve sıkı takip etti. Mültecileri hep kamplarda tuttu ve ülke içinde serbestçe dolaşmalarına hiç izin vermedi. İran bu işleri hep kontrolü altında tuttu. Türkiye hem Pakistan, hem de İran'dan ders çıkarmalıydı.' BBC Türkçe