onedio
Görüş Bildir
Kahraman Güler Yazio: Ben En Çok da Kaygılanmaktan Kaygılanıyorum
Bazı zamanlarda hepimizin yaşayabildiği bir duygudur kaygı. Bazen durumsaldır, bazen ise genele yayılmıştır. Genele yayılması demek, hayatımızın büyük bir alanını kaplıyor ve işlevselliğimizi düşürüyor demektir aslında. Nedenini bir türlü anlayamadığımız bir huzursuzluk hali sarar dört bir yanımızı. Bunları düşünmekten ana odaklanamıyor, yediğimiz yemekten, içtiğimiz sudan, ettiğimiz sohbetten bile bir şey anlamıyoruzdur. Bazen tam olarak neyden kaygılandığımızı bilmeden adeta kaygılanmaktan kaygılanıyoruzdur. Ancak burada eklemek istediğim ve önemli gördüğüm bir nokta da kaygının hayatımızdaki önemidir.Kaygı belirli seviyede olduğunda hayatımızı kurtarabilir, başarıyı beraberinde getirebilir. Şöyle düşünelim, bizim için önemli olduğunu düşündüğümüz bir sınavla karşı karşıyayız. Bu sınav hayallerimize atacağımız ilk ve en önemli adım niteliğinde. Eğer hiç kaygılanmazsak bu sınava çalışmaz, elimizden geleni yapmaz, yeterince emek vermeyiz. Ancak buradaki kaygı harekete geçirecek ve hedeflerimize götürecektir. Peki kaygılanmaktan kaygılanmak dediğimiz, hayatımızı esir alan, bizi yavaşlatmaktan ziyade adeta durduran o yoğun kaygıyla nasıl başa çıkacağız?
Mehmet Şakiroğlu Yazio: Kişisel Gelişim Efsanesi Çöktü mü?
Kendinizi bilmeden, başkalarının size öğrettiklerini uygulayıp mutlu olabileceğinize inanmayın. Bir dokunuşta çocukluk travmalarınızın blokajlarını açanlar (!), doğru nefes almanızı sağlayarak kiranızı daha rahat ödeyeceğinizi iddia edenler (!), regresyon ya da dönüşüm terapistleri (!), iyimserlik tüccarları, pozitif enerjiciler, melek kartları. Kimi bizi linguistik olarak programlar, kimisi bir yerlerden elektrik, kimisi pozitif enerji gönderir. Fakat öte yandan, temelde bu ticari kişisel gelişim öğretilerinin argümanları tartışmaya açıktır.
Şeyda Betül Kılıç Yazio: İkinci El Mutluluk: Haset
Hasetten bahsedeceğim. Veba kadar karanlık, bir o kadar da insani ‘’haset’’… Başkalarının mutluluğunu yok ederek mutlu olacağını sanma paranoyası, ikinci el mutluluk… Stalkladığını, hayran olduğunu içinin kaldırmaması. Haset varsa sunileşen ilişkiler, yüzeysellik de var.
Burak Öge Yazio: Sen Sorunlu Değilsin, İlişkin Zehirli
İnsan ruh sağlığını en çok etkileyen faktörlerden bir tanesi de ilişkilerdir. İlişkiler uzun süre maruz kaldığımız kişileri temsil eder. İlişkilerde yaşadığımız sorunlar arttıkça bununla birlikte ruhsal anlamda sıkıntılarımızda artmaktadır. Sorunlar artık çözülmüyor üstü kapanıyorsa sizde zehirlenmeye başlarsınız. Zehirli davranışlara maruz kalan mağdurlar sürekli soluğu psikologlarda  ya da psikiyatrilerde arar. O kadar bunalıma girmişlerdir ki, sorunu kendilerinde olduklarını sanırlar. Çünkü problemli ilişkinin sorumlusu kendileri olduklarını düşünürler. Aslında karşı taraf çok fazla suçlayıcı tutum içerisindedir ve bu yüzden sorunu kendisinde arar. Psikoloğa ve ya psikiyatriste gitmeden önce bu dört zehirli davranışın size yaşatılmadığından emin olun. Çünkü sırf bu  zehirlerden dolayı depresyon ya da kaygı bozukluğu tanısı alabilirsiniz. Tedaviden önce kendinize ufak bir değişikliklerle bu zehirlerden kurtulabilirsiniz. Zehirli davranışlar 4 başlıkta toplanmaktadır: 1. Aşırı saldırgan davranış2. Empati eksikliği ve pişmanlık 3. Manipülasyon ve aldatma 4. Kurallarla ilgili sorunlar. Bu liste  daha da uzayabilir fakat  yüzeyde en sık karşılaştığımız  davranışlardır.
Kahraman Güler Yazio: “Babana Bile Güvenme” Cümlesi Hayatımıza Hakimse, Ne Yapmalı?
etiket
Hem duygusal hem sosyal ilişkilerde, hem akademik hem de iş hayatının içinde yer yer yaşadığımız güven problemi artık neredeyse tüm yaşamımızı kaplıyor. Hatta bu problem bizi rüyalarımızda bile rahat bırakmıyor. Kabusa dönüşen o rüyalarda partnerimizin bizi aldattığına, iş arkadaşımızın ayağımızı kaydırdığına şahit oluyoruz. Her geçen gün etrafımıza daha güvenilmez insanları çekiyor ve her geçen gün güven problemimizi güçlendiriyoruz. Bu problem bazılarımızda daha sık bazılarımızda daha şiddetli seyrediyor. Bazılarımızda işlevsel düzeyde kalırken bazılarımızda hem iş hem de ilişki hayatımızı olumsuz yönde etkiliyor. Her an zarar görecek, her an kötülüğe maruz kalacak, aldatılacak ve kandırılacakmışız gibi hissediyoruz. Genellikle kökeni çocukluk ve ergenlik dönemlerine ait olan bu problemi yenmenin yolları mevcut mu? Tabii ki!Bakalım güven probleminden kurtulmak için neler yapabiliriz?
Reklam
Şule Arslan Yazio: Başarılı Birlikteliklerin Sırrı
etiket
Aşk duygusu içerisinde yer alan en temel bileşenler; sıkı dostluk, tutku ve bağlılıktır. Aşkın devamı için; eşlerin birbirlerine zaman ayırmaları, birbirleriyle iyi arkadaş olabilmeleri, serbest zamanları beraber paylaşma konusunda istekli olmaları, aralarındaki tutkunun ve bağlılığın korunması konusunda istekli ve gayretli olmaları önemli etkenlerdir.
Reklam
Kahraman Güler Yazio: Utangaç Olduğunu Nereden Anlarsın?
etiket
Sosyal ve akademik hayatın, iş hayatının, toplumsal ortamların, grup ve toplulukların içerisinde, kendimizi ifade etmemiz gerektiğinde, gözler üzerimizdeyken, söz hakkı bize geçtiğinde içimizi yoğun bir korku ve kaygı kaplar. Bu kaygı, birtakım fizyolojik semptomlara, gözle görülür belirtilere neden olur. Belirtilerin herkes tarafında fark edildiği, rezil olduğumuz, küçük duruma düştüğümüz, insanların bizi küçümsediği düşüncelerine neden olur.Bu düşünceler ve belirtilerin tekrarlanmaması gayesi, bizlerin sosyal ve toplumsal ortamlardan kaçınmasına, kaçamasak bile girdiğimiz ortamda geri planda kalma isteğimize neden olmaktadır. Bize soru sormasınlar, bize bakmasınlar, konu bize gelmesin isteriz. Bazen zihnimizde birtakım sorular ve cevaplar belirse de yoğun bir ketlenme hali hakimdir. Bazense karşı çıkma isteği, hakkımızı savunma arzusu içimizi kaplasa da cevap veremez, sonrasında da cevap veremediğimiz için kendimize kızar, yoğun bir suçluluk yaşarız. Bu bahsettiklerim, utangaçlığın hayatımıza yansımalarıydı. Ancak utangaçlığı daha pek çok maddede incelemek mümkündür. Utangaç olduğunuzu düşünüyor musunuz?
Şeyda Betül Kılıç Yazio: Güçlü ve Yönetici Kadınları Tercih Eden Erkeklerdeki 6 Özellik
etiket
Bizim topraklarda kadın olgunlaştıkça erilleşir. Kaşlar çatılır, omuzlar dikleşir. Cümleler kısalır ve netleşir.  Gençliğinde kıskançlık çalımları yapan, mutluluğu daha ziyade ev dışında arayan muhteris erkeğin yönetilme zamanı gelmiştir. Yıllarca, ‘’hakimiyet kayıtsız, şartsız erkektedir’’ diyen erkek için, sessizce görev teslim zamanıdır.Erkek, hormonların etkisiyle ve biraz da mecburen, daha dişil zaaflarla uyumlanmaya başlar. Daha kolay ağlayan, zorkarar veren, gelecekten daha çok korkan, daha alıngan olur ki bu çoğu zaman normaldir. Yaş aldıkça dayanmaya yer arar. Bazen antika değerinde evvelki statüsüne dayanır. Zamanında valiydim, zamanında biletçiydim… Daha çok ailesine dayanmaya alışmış bir erkek için, kök ailesinden dayanacak kimse kalmamıştır. Aile, eski statüsü de yoksa dayanacak baston bulup, mümkün olduğunca yıllar boyu gönül defterine veresiye yazdırdığı karısıyla baş başa kalmak istemez. Uzağa da gidemez. Ağaç gölgesi, bilindik kahvehaneler, eş dost yanı…Kadınlar güçlüdür. Kimileri farkındadır, kimileri henüz değildir, ama hepsi güçlüdür. Bu sıralar hayatındaki kadında güç, otorite, yöneticilik özellikleri arayan erkeklerdeki artış ilgi çekici.Güçlü kadınları tercih eden erkeklerin 6 özelliğini sıralayalım. Elbette maddeler 6 tane değil ama ben indirgeyerek toparladım.
Reklam
Şule Arslan Yazio: Siz Hangi Sevgi Dilini Kullanıyorsunuz?
etiket
Eğer sevginizi, eşinizin (partnerinizin) anlamadığı bir dilde ifade ediyorsanız, sevgi gösterdiğinizi ve onu sevdiğinizi anlamayabilir. Genellikle eş problemlerinin özünde anlaşılmadığı veya sevilmediği düşüncesi yatar. Sorun muhtemelen iki ayrı dili konuşmanızda :)Belki kocanız cesaret verici sözler duymak istiyor ama siz bir akşam yemeği pişirmenin onu neşelendireceğini düşünüyorsunuz. O kendisini hala kötü hissederken, siz hayrete düşüyorsunuz.Belki de eşiniz, çocuklardan ve televizyondan uzakta sizinle beraber olmayı çok arzuluyor. Ona verdiğiniz çiçek de ona değer verdiğinizi anlatmıyor.Dr. Chapman”5 Sevgi Dili” kitabında insanların sevgi dillerini beş başlık altında topluyor ve bunlar bilinip, buna göre davranıldığında her türlü insan ilişkisinin daha verimli olacağını iddia ediyor.
Kahraman Güler Yazio: Bağlanma Korkusu Yaşadığımızı Nereden Anlarız?
etiket
Bağlanma korkusu, bir ilişkiyi sürdürme ya da ilişkiye bağlanmaktan korkma anlamını taşır. Birey, kişisel alanına girileceği, özgürlük alanlarının engelleneceği, iradesini kaybedeceği yönündeki düşüncelere kapılır. Bu durum ise ilişkiden aldığı/alacağı doyumu engeller. Tutarlı ve düzenli ilişkiler yaşamasının önündeki engel haline gelir. Nedenini bilmediği ayrılıklar, sebepsiz kaçınmalar gözlemlenir. İlişkiye baktığımızda bir şeylerin yolunda gitmediğini ve tutarsızlıkları gözlemleyebiliriz. Ancak bu tutarsızlıkların nedenini tam olarak bilmeyiz. Peki asıl önemli soru; “Bağlanma korkusu yaşadığımı ya da partnerimin bağlanma korkusu yaşadığını nasıl anlarım?”.
"Pandemi Psikolojisinde Aile" Paneli
KONYA (AA) - TBMM Çocuk Hakları Alt Komisyonu Başkanı, AK Parti Kocaeli Milletvekili Radiye Sezer Katırcıoğlu, kadına yönelik şiddetin 83 milyonun sorunu olduğunu belirterek, 'Şiddet hepimizin sorunu, topyekun, bütüncül bakış açısıyla, çözüm odaklı ele almalıyız.' dedi.Katırcıoğlu, Kadın ve Demokrasi Derneği (KADEM) ve Necmettin Erbakan Üniversitesi (NEÜ) tarafından çevrim içi gerçekleştirilen 'Pandemi Psikolojisinde Aile' konulu panelde, 'Pandemi sürecinde Aile İçi İlişkilere Bakış' konulu sunum yaptı. Katırcıoğlu, sosyolog-Dil Bilimci Nilüfer Cengiz moderatörlüğünde gerçekleşen panelde, endüstrileşme ile hane halkı büyüklüğünün küçülerek çekirdek aileye doğru artan bir yöneliş gösterdiğini söyledi.'Şiddet hepimizin sorunu'Salgın döneminde yapılan kamuoyu araştırmalarında ortaya çıkan bazı sonuçları paylaşan Katırcıoğlu, 'Salgın döneminde çocuklar, ebeveynleri ile daha fazla vakit geçirme şansı bulmuşlar. Çalışan annelerin çocukları bu konuda mutlular ancak sorunları olan ailelerde sorunların daha da arttığı ortaya çıkmış.' diye konuştu.Aile içi şiddet konusuna da değinen ve 'kadın' konusunun siyasetin istismarı altında olduğunu ifade eden Katırcıoğlu, şöyle devam etti:'Özellikle kadına yönelik şiddet konusunda iktidarı karalamak konusunda, aşağılamak konusunda bir duruş sergiliyoruz. Hayır, bu hepimizin 83 milyonun sorunu, ortak bir sorunumuz. Şiddet hepimizin sorunu, topyekun, bütüncül bakış açısıyla, çözüm odaklı ele almalıyız.''Salgın döneminde aile içi bağlar yüzde 55 oranında güçlendi'Oturumda 'Pandeminin kadın ve aile ilişkileri üzerindeki etkileri' başlıklı sunum yapan İstanbul Üniversitesi Öğretim Üyesi Prof. Dr. Veysel Bozkurt ise salgın döneminde 5 bin 338 kişi ile yüz yüze yapılan bir araştırmanın sonuçlarını paylaştı.Salgın döneminde aile içi bağların yüzde 55 oranında güçlendiğini ifade eden Bozkurt, araştırmaya göre, özellikle işsizler ve yoksulların yaşadığı sosyo ekonomik sorunların, aile içi iletişim sorunlarına da yansıdığını, bunun da aile içi dayanışmayı olumsuz etkilediğini söyledi.Orta ve orta üst gelir gruplarında ise karantina döneminde aile bağlarının güçlendiğini dile getiren Bozkurt, pandeminin toplumun her kesiminde farklı etkiler ortaya koyduğunu bildirdi. Veysel Bozkurt, pandeminin, devletin koruyucu elini toplumun üzerinde hissettirmesinin, ailenin korunmasında, toplumun kendini güvende hissetmesinde, salgının ortaya koyduğu sorunlarla başa çıkılmasında da son derece önemli bir faktör olduğunu gösterdiğini ifade etti.Panelde son olarak Sakarya Üniversitesi Öğretim Üyesi Doç. Dr. Hülya Terzioğlu da 'Pandemide aile mahremiyetini yeniden düşünmek' konulu bir sunum yaptı.
Reklam
Kadem Yönetim Kurulu Başkan Yardımcısı Sümeyye Erdoğan Bayraktar, "Pandemi Psikolojisinde Aile" Panelinde Konuştu:
KONYA (AA) - Kadın ve Demokrasi Derneği (KADEM) Yönetim Kurulu Başkan Yardımcısı Sümeyye Erdoğan Bayraktar, yeni tip koronavirüs (Kovid-19) salgını döneminde karantinadan dolayı destek mekanizmalarından ve sosyal çevrelerinden uzak kalan kadınların zor bir süreçten geçtiğini belirterek, 'Dışarıda koronavirüs, içerideyse şiddet yüzünden kurtulamadıkları bir kapana kısıldılar. Bu süreç toplumsal cinsiyet rollerini yeniden düşünmemizi gerektiriyor.' dedi.Bayraktar, Aile, Çalışma ve Sosyal Hizmetler Bakanı Zehra Zümrüt Selçuk'un açılış konuşmasını yaptığı, KADEM ve Necmettin Erbakan Üniversitesi (NEÜ) iş birliğinde düzenlenen 'Pandemi Psikolojisinde Aile' konulu online panelde konuştu. Salgının herkese bulaşan bir virüs tehdidinden öte insanın varoluşsal zeminini etkileyen bir hadise olduğunu ifade eden Bayraktar, 'Karantina, başlı başına insanoğlunun karşılaştığı en zorlayıcı tecrübelerden biri oldu. Kamusal ve özel alan arasındaki çizgi kaybolma noktasına geldi. Bu iki alan uzun zamandır son derece geçişken ve birbirinden ayrılamaz halde. Haliyle bu, pek çok kabulü derinden sarstı. Bu alanların geçişkenliği, birbirlerinin varlıklarını tehdit eder durumda.' diye konuştu. 'Kadına ve çocuğa şiddet tüm dünyada artış gösterdi'Bayraktar, yaklaşık bir yıldır herkesin eve kapanmak durumunda kaldığını, salgının günlük rutinleri tamamen değiştirdiğini vurgulayarak, şöyle konuştu:'Bu süreçte, yeni bir hobiye başlamak, daha çok okumak, daha çok içine dönmek için zamanın iyi kullanılması gibi fikirler havada uçuşuyor. Ancak karantinayı 250 metrekare bir evde geçirmekle 60 metrekare bir evde geçirmek arasındaki farklardan çok da bahsedilmiyor. Salgınla beraber Birleşmiş Milletler Kadın Birimi'nin 'gölge salgın' olarak nitelediği, eş zamanlı başka bir salgın daha başladı. Kadına ve çocuğa şiddet tüm dünyada artış gösterdi. Salgından önce küresel olarak her üç kadından birinin hayatının bir döneminde fiziksel ya da cinsel şiddete maruz kaldığını biliyorduk. Fakat salgın döneminde kadına yönelik şiddet ihbarları küresel bir artış gösterdi. Mesela salgının başlangıç noktası Vuhan şehrinde karantinadan sonra ev içi şiddet vakalarının bir önceki seneye kıyasla 3 kat arttığı kaydedildi. Fransa'da yüzde 30-36, Brezilya'da yüzde 40-60, Arjantin'de yüzde 25, Singapur'da yüzde 33, Amerika'nın farklı eyaletlerinde yüzde 10-35 arasında artışlar var. Acil yardım hatlarına gelen aramalarda da endişe verici bir artış söz konusu. Mesela İngiltere'de yüzde 25, Kıbrıs'ta yüzde 30, İspanya'da yüzde 20'lik bir artma görülmüş.''Özel yaşam ve iş yaşamı arasındaki denge bozuldu'Kadınların zor bir süreçten geçtiğine işaret eden Bayraktar, 'Karantinadan dolayı, kadınların destek mekanizmalarından uzak kalmaları, moral desteği buldukları sosyal çevrelerinden kopmaları da onları karanlık bir yalnızlığa sürükledi. Dışarıda koronavirüs, içerideyse şiddet yüzünden kurtulamadıkları bir kapana kısıldılar. Bu süreç, toplumsal cinsiyet rollerini yeniden düşünmemizi gerektiriyor. Bildiğiniz gibi güçlü ailelerin, güçlü kadınlarla mümkün olabileceği, bizim en kıymetli argümanlarımızdan biri. Kadınların donanımlarını arttırmaları, eğitim seviyeleri her daim bir üst noktaya taşımaları, iş gücü ve sosyal hayata katılımları, karar mekanizmalarında temsil edilmelerinin önemini hepimiz gördük.' diye konuştu. Karantina şartlarında çocukların bakımı, iş hayatı ve ev işlerinin görünmeyen emek olarak kadının omuzlarına yüklendiğinin altını çizen Bayraktar, sözlerini şöyle sürdürdü:'Varsa evdeki yaşlı ve hastaların bakımı da yine çoğunlukla kadınlar tarafından omuzlandı. Diğer yandan kadınlar, kamusal alanda icra ettikleri işlerine ev ortamında devam etmeye çalıştılar. Haliyle özel yaşam ve iş yaşamı arasındaki denge bozuldu. Geçtiğimiz Eylül ayında açıklanan bir veriye göre; Amerika'da 865 bin kadın işinden ayrıldı. Bu, aynı ülkenin erkeklerine nazaran 4 kat daha fazla. Bu haliyle kadınların Amerikan işgücündeki oranı 1988 yılına gerilemiş, yani bir nesil boyunca kaydedilen gelişmelerde geriye gidilmiştir. Bu ülke üzerindeki örnek, aslında bize kadınların yaşadığı ikilemi açık bir şekilde anlatıyor. Eğer salgın ve karantina durup düşünmek için bir fırsat sağlıyorsa Kovid-19 virüsüne karşı olduğu kadar bazı toplumsal virüslere karşı da aşılama yapma gereğinin farkına varmalıyız. Bu doğrultuda üreteceğimiz politikalar üzerine yoğunlaşmalıyız.' Bayraktar, toplumsal cinsiyet adaletinin belli düzenlere endeksli olmadan sürdürülebilir olması gerektiğini vurguladı.'Bugün hepimiz internet ağının içine birer av gibi düşmüş durumdayız'Salgın sürecinde dünyanın yeniden tasarlandığına şahitlik edildiğini ifade eden Bayraktar, şunları kaydetti:'Gözümüze batan ve acilen törpülenmesi gereken noktaları yüksek sesle dillendirmeliyiz ki bazı yanlışlar norm haline gelmesin. Bildiğiniz gibi hane içlerinin aynı anda iş yeri haline gelmesi, toplantıların ve tüm iş süreçlerinin çevrim içi olması mahremiyet sınırlarını neredeyse görünmez hale getirdi. Eskiden belli saatlerden sonra birini aramak adabımuaşeret kuralları gereği uygun bulunmazken, bugün hepimiz internet ağının içine birer av gibi düşmüş durumdayız. Anlık iletişim denilen şey, bizden her an ulaşılabilir olmamızı bekliyor. Gece yarısı gelen mesajlara cevap vermek, hafta sonu düzenlenen toplantılara katılmak zorundayız. İş yeri için fiziksel mekan koşulunun ortadan kalkması, mesai sınırlarını, bireysel sınırlarını ve mahremiyet alanını zedeler hale gelmiş görünüyor. En acil çözüm üretilmesi gereken sorunlardan biri bu. Bu tartışmayı topluma taşımamız gerektiğine inanıyorum. Çünkü kolektif olarak yapılan eylemler, bir noktadan sonra insanların sorgulama dürtüsünü elinden alıyor. Herkesin yaptığı, norm haline geliyor.'Salgının insanlarda oluşturduğu olumsuz psikoloji, belirsizliğin getirdiği endişe ve afetin üzerine eklenen ekonomik stresin dünyanın birçok yerinde birçok aileyi dağılma noktasına getirdiğini dile getiren Bayraktar, 'Bireyin merkeze alındığı ve hızla tekilleşen bir dünyada, afetlerden en az zararla, ruhsal sağlığını koruyarak çıkabilenler, 'biz' olmayı başarabilenler. 'Biz' demek yakınlaşmak, dayanışmak ve fedakarlık yapmak demek. Eğer toplumların kalesi aileyse, 'biz' kavramını çoğaltmamız lazım.' ifadelerini kullandı.
Reklam
Kadem Yönetim Kurulu Başkanı Gümrükçüoğlu, "Pandemi Psikolojisinde Aile" Panelinde Konuştu:
KONYA (AA) - Kadın ve Demokrasi Derneği (KADEM) Yönetim Kurulu Başkanı Dr. Saliha Okur Gümrükçüoğlu, 'Kısıtlama, kapanma gibi yeni davranışlar, hayatı sığdırmanın zor olduğu küçük evlerde hep birlikte yaşandı. Bütün bu değişimler aile içi ilişkilerimizi, rol ve sorumluluklarımızı, evi kullanma alışkanlıklarımızı yeni normale göre düzenlemeyi elzem hale getirdi.' dedi.Gümrükçüoğlu, Aile, Çalışma ve Sosyal Hizmetler Bakanı Zehra Zümrüt Selçuk'un açılış konuşmasını yaptığı, KADEM ve Necmettin Erbakan Üniversitesi (NEÜ) iş birliğinde düzenlenen 'Pandemi Psikolojisinde Aile' konulu çevrim içi panelde konuştu. KADEM olarak toplumsal cinsiyet adaletini savunarak, kadının sosyal, siyasi ve ekonomik hayatta temsilini güçlendirmeyi hedeflediklerini belirten Gümrükçüoğlu, 'Derneğimiz kurulduğu günden bu yana hem kadın hakları hem de aileyi ilgilendiren konularda, sahici ve kalıcı çözümler üretmekte, adaletli bir söylem oluşturmaya gayret etmektedir.' diye konuştu.Gümrükçüoğlu, temsilcilik sayılarının 50'ye ulaştığını, KADEM'in temsil edildiği şehirlerde kadınların yereldeki ihtiyaçlarını ve beklentilerini yakından takip etme imkanı bulduklarını bildirdi.'Beden ve ruh sağlığına dair endişelere maalesef gelecek kaygısı da eşlik ediyor'Tüm dünyada etkili olan yeni tip koronavirüs (Kovid-19) salgınının herkes gibi kadınların toplumsal hayatında da değişim ve dönüşümlere yol açtığına değinen Gümrükçüoğlu, şunları kaydetti:'Tüm dünya küresel bir salgınla mücadele ediyor. Bu süreç bize dünyanın sadece salgına karşı değil, salgınla mücadele konusunda da bağışıklığı olmadığını gösterdi. Yeni normal olarak adlandırılan bu dönemde alınan önlemler, kısıtlamalar ve yeni uygulamalar, bireysel ve toplumsal anlamda pek çok değişimi ve değişime bağlı sorunları da beraberinde getirdi. Öyle ki hayatlarımız bir hafta sonrasını dahi planlayamayacağımız bir belirsizlikle sürüyor. İş, okul ve sosyal hayatımızı ancak teknolojinin imkanları dahilinde idame ettirebiliyoruz. Beden ve ruh sağlığına dair endişelere maalesef gelecek kaygısı da eşlik ediyor.'Gümrükçüoğlu, salgın döneminin yeni düzeninden ve tüm değişimlerinden en fazla etkilenen kurumun aile kurumu olduğuna dikkati çekerek, okul, iş ve günlük hayatın bölünmüş alanlarının evlere taşınmasıyla insanlarda zaman ve mekan algısının da aşındığını söyledi.'Kadınların sorunları da yeni bir boyut kazandı'Dışarıdaki hayatı evden yönetme zorunluluğunun, evin olağan biçimini ve evle kurulan ilişkinin mahremiyetini de değiştirdiğine işaret eden Gümrükçüoğlu, şunları kaydetti:'Kısıtlama, kapanma gibi yeni davranışlar, hayatı sığdırmanın zor olduğu küçük evlerde hep birlikte yaşandı. Bütün bu değişimler aile içi ilişkilerimizi, rol ve sorumluluklarımızı, evi kullanma alışkanlıklarımızı yeni normale göre düzenlemeyi elzem hale getirdi. Bizler sorunları tespit ederek çözüm yolları aramak, kadın literatürüne kendi söylemlerimizle katkı sağlamak ve mevcut eksiklikleri gidermek zorundayız. Çünkü bugün yaşadığımız salgın gibi yeni süreçlerin etkilediği ve değiştirdiği dünyada, kadınların sorunları da yeni bir boyut kazandı. Bugünkü panelimizde salgının aile üzerindeki psikolojik, sosyolojik, ekonomik ve küresel boyuttaki etkilerine yakından bakma imkanı bulacağız. Panelimizden çıkacak görüş ve önerilerin, ailenin yeni normallerine dair yeni strateji ve uygulamaların oluşumuna da katkı sağlamasını arzu ediyoruz.'Gümrükçüoğlu, panele katılan Bakan Selçuk'a ve ev sahipliği yapan KADEM Konya Temsilciliğiyle Necmettin Erbakan Üniversitesi'ne teşekkür etti.Necmettin Erbakan Üniversitesi Rektörü Prof. Dr. Cem Zorlu da panelde yaptığı konuşmada, salgınların tarihsel sürecin hemen her aşamasında görüldüğünü ve toplumları birçok açıdan etkilediğini belirtti.Kovid-19'un da başladığı günden bu yana toplumsal hayatta farklı etkilere neden olduğunu, özellikle ev yaşamını değiştirdiğini dile getiren Zorlu, şöyle konuştu:'Bu süreçte insanlar evlerinde daha fazla zaman geçirmeye başlamıştır. Daha önce belki biraz otel gibi kullanılan evler, artık gerçekten her açıdan fonksiyonel hale gelen bir yuva haline dönüşmüştür. Bu süreç içerisinde insanlar evlerinde daha fazla zaman geçirmeye başlamış, bugünler 7'den 70'e tüm bireylerin alışkanlıklarında ve aile ilişkilerinde değişime neden olmuştur. Tüm aile halkının 24 saat birlikte yaşama gerekliliği ortaya çıkmıştır. Aile üyeleri her zamankine göre daha az ve kapalı bir alanda yaşamaya başlamıştır. Bu durumun, yeni bir uyum süreci olarak fırsata dönüştürülmesi, hem ebeveynler hem de çocuklar açısından farkındalıkların arttırılması gerekmektedir.' diye konuştu. KADEM Konya Temsilcisi Aytül Dağ da programa ev sahipliği yapmaktan memnuniyet duyduklarını belirterek, hayırlara vesile olmasını diledi.
Özge Selçuk Bozkurt Yazio: Clubhouse’un Tarihindeki İlk “Radyo Tiyatrosu” Yayında!
etiket
Yeni akım; podcast tadında devam eden Cluphouse’un sohbet odalarında buluşmak.  Ben bu mecrayı çıktıktan kısa bir süre sonra, yani “dutluk” aşamasında deneyenlerdenim. Gittikçe artan takipçi sayıları ve sohbet odalarındaki katılım sayısının katlanarak artmasına şahit olmaktayım. Peki şimdilik IOS kullanıcılarının katıldığı bu mecra Android kullanıcıları da gelince daha da canlanacak mı? Yoksa IOS’lular Android’lilere “boşver biz denedik, bak sıkıldık girmiyoruz şimdi” mi diyecekler? Kestirmek çok güç. Eğer yenilikler olmazsa, heyecan olmazsa belki de sönüp gidecek. Ama bakın Instagram’a hemen bu Clubhouse’daki sohbet odaları özelliğini uyarlamaya başlamış bile.  Clubhouse hızlı girdi, güçlü isimlerle güçlü girdi. O güçlü isimleri gören bizler de kapıldık işte bu akıma...
Kahraman Güler Yazio: Bir Z Kuşağı Sorunsalı: Aşağı Bakmama
etiket
Son zamanlarda z kuşağının ne yapması gerektiği ve nasıl olması gerektiğine dair birçok şey yazıldı çizildi. Çocukluk, ergenlik ve genç yetişkinliğini sürekli olarak kendisine ne yapılması gerektiğini kendi ihtiyaçları üzerinden dayatan bir sistem içerisinde geçiren Z kuşağı; kendini var etmeye çalışırken yine aynı sistemin kendi temel insani haklarını gasp etmesinden herkesin aldığından daha fazla nasibini almıştır.  Adeta kendi karar mekanizması elinden alınmış bütün kaynakları gasp edilmiş ve sürekli olarak yoz, tembel, işe yaramaz, değerlerinden kopuk ve daha saymakla bitmeyecek bir sürü etiketlenmeye maruz bırakılmıştır.
Serdar Vatansever Yazio: Clubhouse Çılgınlığının Arkasındaki Psikolojik Sır
etiket
Son zamanlarda ismini sıkça duyduğumuz uygulama. Bir anda sanki herkes bunu bekliyormuşçasına tık alan ve çoğu insanın ne işe yaradığını bilmemesine rağmen hala üye olmaya devam etmesi… Peki neden?Üyelerin çoğu başkasının daveti üzerine geliyor ve birinden davet alamayan giremiyor. Bu seçenek kişiyi özel veya ‘’seçilmiş” hissettiriyor. İkinci neden ise insanlar en çok güvendikleri bir profil resmi ile olaya dahil olabiliyorlar. Programın konseptine kısaca ses ile sosyalleşmek diyebiliriz. Sıkça kullanılan diğer bir iletişim uygulaması Discord ile benziyor fakat bu program daha basit bir ara yüze sahip.
Reklam