Paris İklim Anlaşması’ndan Çıkmalıyız!
Filmi ile şöhret bulan Jurassic Park romanının yazarı Michael Crichton’un anlamlı bir sözü var: “Gerçek, fikir birliğiyle belirlenmez.” Paris İklim Anlaşması gündeme gelince bu söz aklıma geliyor. 2015 yılında Paris’te atılan imzalar, yalnızca bir iklim anlaşmasının başlangıcını değil, aynı zamanda insanlığın geleceğine dair umut dolu bir adımı temsil ediyordu. Dünya liderleri tarihe tanıklık ettiklerini düşünürken, manşetler iyimserlikle doldu; çevre örgütleri meydanlara indi, finans dünyası “yeşil” bir devrimin eşiğinde olduğunu sandı. Ancak bugün, aradan geçen yılların ardından atmosfer hâlâ ısınıyor, karbon salımları artmaya devam ediyor, enerji sistemleri fosil yakıtlara sıkı sıkıya bağlı kalıyor. Paris Antlaşması’nın gerçek ve kalıcı bir dönüşüm yaratma iddiası, artık sorgulanan bir hayalden öteye geçemiyor.O gün atılan imzalar, sadece bir protokolün kabulü değil, aynı zamanda bir dönemin umutlarıydı. Ne var ki, yıllar geçtikçe bu umutlar beton duvarlara çarparak geri döndü. Hedefler, iyi niyetli ama sembolik kaldı. Rakamlar ise, görmezden gelinemeyecek şekilde ters yöne hareket etti. Artık mesele Paris Anlaşması’nın yaşayıp yaşamadığı değil; hangi mezarlığa gömüleceği.